4 Eylül 2012 Salı

rodos..

aslında hiç planda yoktu. daha doğrusu bodrum' dan rodos' a gidilebileceğini bilmiyorduk. mesele marmaris üzerinden gitmek daha pratikmiş. o yüzden hiç araştırma yapmadan gittik.

rodos' a hızlı katamaranla yaklaşık 3 saatte gidiliyor. gidiş 33euro. 70tl' ye gittik. artı 15tl yurtdışı çıkış harcı tabi. sadeece cumartesi ve pazartesi sefer var.

bunlar bodrum yeni limandan kalkıyor. yanılıp kalenin ordakine gidiyorduk az daha.

görüldüğü gibi camlar falan kapalı. yolculuk boyunca da dışarı çıkmak yasak. camlar da bi pis. dışarısı görünmüyor. halbuki datça' yı falan görebilirdik ne güzel. aslında yolculukta film oynattılar. giderken ingilizce güliver' in gezileri, dönüşte türkçe asteriks oynadı. bu dil olayını ben de anlamadım. ikisi de izlediğim filmlerdi. giderken biraz baktım ama dönüşte uyumaya çalıştım. aslında yanıma kitap alacaktım da gezerken yük olur demiştim. keşke alsaydım.



inişte böyle bir manzara karşılıyor. kos gibi değil, burası baya büyük. rodos 2 şehirden oluşuyor. old town ve new town. old town kalenin içi, new town ise alışveriş merkeziymiş, tüm markalar varmış. aslında gözüm kaldı ama 1 güne ancak old townu sığdırabildik.



içeride biraz gezdik. baktık olmayacak. turist danışmaya sorup trenlerin kalktığı yeri aramaya başladık.

aslında gemiden iner inmez şehir turu attırmayı teklif eden taksiler de vardı.

günübirlik gidildiğinde yapılacak en mantıklı şey olduğunu düşünüyorum. yaya olarak o kadar yeri hayatta gezemezdik. kişi başı 7euro. saat başı tren var. old townun surları dışından gezdirip new town' a biraz giren bir tur. yaklaşık 50dk sürüyor.

old town' dan çıkıp new town' a girince mandrake limanından sonraki bir yerden kalkıyor.

şoför esprili, iyi bir adamdı. görevim değil ama size etrefı kısaca tanıtacağım diye söze başladı. ingilizce konuştuğu için hem dinleyip, hem çevirmem gerekti ama gayet iyiydi. başka dillerde de konuştu ama türkçe konuşmadığı için bozulduk.

rodos' ta bol bol yel değirmeni var.

gezimizi old town ağırlıklı yapmış olduk.

apollo' nun tapınağıydı burası sanırım. yürüyerek oraya hayatta çıkmazdık. şoför resim çektiğimizi görünce bir süre durdu bile. halbuki yasakmış.

herkesi tanıyor zaten. her arabaya, her insana selam vererek gezdik. biraz da yunanca öğretti. mesela yasu meraba demekmiş. günaydına falan gerek yokmuş. yasu desek yetermiş.

bu da new town' a uzaktan bir bakış. aslında casinosunu falan gördük. ama o meşhur çarşıları göremedim.

denizi güzel görünüyordu. açık mavi, dibi berrak. old town  tarafındaki denizin daha güzel olduğunu söyledi.

girmesi ücretsizmiş ama şezlong ve şemsiye paralıymış.

bu geyik heykellerinin de bir numarası vardı ama tam çözemedim.



sonra gezebildiğimiz kadarını gezelim dedik old town' a daldık. büyük üstatlar sarayını da bulduk ama girmedik. adam başı 6euro idi sanırım. gerçi biraz pişmanım buna.

çarşılarda gezdik genelde. o dar dar ara sokaklarında kaybolmayı isterdim.

burda kos' taki gibi türkler yok. çarşıda bir türk bulduk. deli gibi alışveriş yaptık.






yemek yemedik bu sefer yanımızda çubuk, poğaça falan vardı onları yedik. bir de dondurma aldık ama kos' taki gibi güzel değildi. porsiyonları gene büyüktü ama buzluydu.

şövalye teması meşhur burda. rodos şövalyeleri vs. sebebiyle olmalı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder