9 Eylül 2012 Pazar

çılgın türkler kıbrıs..

tutunamayanlar' a başladığımdan beri doğru düzgün kitap okumuyorum. nerdeyse 1 yıl oldu ve hala bitmedi. son çare olarak bodrum' a götürmüştüm ama plajda boş boş yatmak daha ilgi çekici geliyordu.


bu kitabı evde herkes okudu. ilk defa böyle bir durum var. hele hiç kitap okumayan babam bile 3günde bitirince okusam mı diye düşünmeye başladım. plajda şöyle bir göz gezdireyim ne var ne yokmuş derken 50sayfa akmıştı bile. aslında kitap sararsa ben çok hızlı okurum. bi günde 1 kitap bitirirdim eskiden. hatta en son annemle kitap için kavga ediyordum.

başları zaten bildiğimiz şeyler olduğu için hızlı geçiyor. ama türkiye' deki gelişmeleri kıbrıslıların gözünden okumak güzeldi. kurtuluş savaşı o kadar bizden ki. başkalarının nasıl gördüğünü insan düşünmüyor bile. bizi anavatan olarak görüp, devrimlere uymaya çalışmaları, ingiliz yönetimi karşı çıkmasına rağmen soyadı almak istemeleri..

sonra enosis. insan içi burkularak okuyor daha küçükten böyle yetiştirilmelerini ve yaptıklarını. adım adım ilerliyor bu süreç.ingilizler aradan çıktıktan sonra işler daha da fena hale geliyor. kıbrıs cumhuriyeti kurulduktan sonra yapılanları tamam yüzeysel olarak biliyordum ama bu kadarını tahmin etmezdim. bir de kıbrıs' ı gezerken anıtları, müzeleri, doktorun evini vs. gezerken tüm yazıları okumaya çalışmıştım. ama bildiklerim bölük pörçüktü. kitabı okuyunca kafamda hepsi bir düzene girdi, eksikler tamamlandı. bu bakımdan kesinlikle okumalıymışım. hatta şimdi tekrar gidip bir de bu gözle gezmeliyim.

mesela noel katliamı ve küvette öldürülenler. müze haline getirilen o evi gezerken zaten o anda insan fena oluyor. hele de bunun 1gecede tüm türkleri topluca öldürmeye yönelik bir plan olduğunu duyunca zaten korkunç olan bir olayın daha da fena olduğunu gördüm.

bu dönemde inönü' yü çok takdir ettim. ne derlerse desinler bence süreci çok iyi yönetmiş. ama amerika' dan büyük bir kazık yemiş. tek sorunu oydu bence. kitapta geçen inönü' nün o dönemde hayatta olan en deneyimli devlet adamı olduğu hatırlatması güzeldi. sahiden de. bence denktaş ondan çok şey öğrenmiş olmalı.

bir yandan da ecevit. barışçı bir insan, askerlikten anlamıyor. ikisi arasındaki fark da yansıtılmış.

kitap tabi bazı yerlerde romanlaştırma yoluna gitmiş. özellikle yunanlıları tasvir ederken ama o kadar çok kaynağa dayanmış ki. bi de ben illa o dip notları okurum. boş geçemem yani. sürekli aşağı inmek, numarayı aramak, karşısında sadece kaynak görüp tekrar yukarı çıkmak yordu. ama burda bazı çok güzel detaylar da vardı. hatta pek çok eleştiri.

ama hakikaten bizim en büyük sorunumuz kendimizi anlatamamamız. yani haklısın ama kimse bunun farkında değil. mesela ingilizler durum ne olursa olsun masaya oturduklarında zaferle kalkıyorlar.

sonra çıkartma. bu süreç kitabın büyük bir kısmını oluşturuyor. burada da kıbrıs' ı önceden gezmenin faydasını gördüm. mesela girne, magosa özellikle kale içi, mesela gezmesem kaleyi dağda küçük bir yer sanırdım ama şehir içinde baya büyük, st. hilarion' un konumu. o da öyle bir tepe ki. biz büyük kısmını arabayla çıktık zaten. kalenin içinde de merdivenlerin çokluğundan yakındık. hatta bazı yerler baya uçurum gibi. minik bir terası vardı, ben düşücem diye korkmuştum. adamlar orayı hem de o yokuş dahil temmuz sıcağında tırmanmışlar yahu. helal olsun walla. hatta o yolda bizden önceki minibüs tıkanıp kalmış.

şimdi gidiyoruz bir anıta, tüm detayları okuyorum ya. bazı olayları o yüzden çok yüzeysel anlatılmış geldi. sadece o olaylar öyleyse o kadar ufuu.

karaoğlanoğlu' yanında ölen subayın ercan havaalanı' na adını verdiğini unutmuşum bir de. adamın soyadıydı. hatırlamış oldum.

o dönemde kendi ataş' taki tesisimizde ingilizler yüzünden jet yakıtı üretemezken kaddafi demiş ki: yollayın uçakları doldurayım, ne yedek parça lazımsa açtım hangarları. hey gidi hey. bu arada adam bizim kara harp okulu mezunuymuş.

magosa' nın nasıl gazi olduğunu yazmış. bu arada kitapta hep magosa diye geçiyor. söyleniş de hep öyle. ama adı mağusa o niye öyle ki?

kitapta maraş anlatılmamış. bunu anlatmasını gerçekten isterdim. bize anlattılar. aslında girilmeyecekmiş ama bi çatıdan ateş edilmesi üzerinde girildi diye. ama burada okumayı çok isterdim.

ama çıkartma ile ilgili detaylarda biraz sıkıldım. anlamıyorum ki. şu kadar, şu tipte silahlar, stratejiler vs. çok fazla detay var. belki askerlikten anlayan biri için ilgi çekici olabilir ama anlamadığım için sıktı.

çıkartma sona erinceye kadar olan tüm süreç askeri ve diplomatik olarak yer verilmesine rağmen. ateşkesle bıçak gibi kesilmiş. halbuki ondan sonrasını da anlatsa bence güzel olurdu. kitap uzardı ama okunurdu gene.

aslında gene günümüze bağlamış ama çok özet geçmiş. zaten kitap 2012 basım olduğu için bu bakımdan şanslıyım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder