1 Ağustos 2011 Pazartesi

tatil de bitti..

oraları bırakıp geldim işte. bi koşuşturmayla geçti, bitiverdi. önce büte gircem diye ilk 2 haftanın içine ettim. sınırlı miktarda denize girmek dışında ekstrem bişi yapmadım. sonra bitince bu sefer her şeyi 1 haftaya sıkıştırmaya çalıştık. tam oturup 2 dinlenicem bu sefer gezmeler başladı. marmaris, sedir adası, kız kumu, selimiye, fethiye, ölüdeniz, dalya, datça, knidos, palamutbükü, inceburun, akvaryum.. derken bi baktım plajda oturup 2dk dinlenemeden tatil bitiverdi. halbuki ben plajda koyu bir gölge bulup şezlongların üstünde şekerleme yapmayı da severim, mp3 çalarımdan saatlerce müzik dinlemeyi, kitap okumayı da severim. yaptım gene ama doyamadım..

marmaris çok dejenere geldi be. bizim yer gene iyiydi. selamattaydı ama arada akşamları şehre inince yoruyor insanı. zaten cıstak cıstak olayını oldum olası sevmem. bir de turistler basmış burayı. o yüzden de herşey ateş pahası, her yerde türkçeden çok inglizce ve bilimum dillerde tabelalar, sesler, euro bazında fiyatlar.. tamam turizm bacasız sanayi ise benden uzak olsun. hem niye biz kendimizden bu kadar taviz veriyoruz ki. sonuçta onlar tabelalara kadar kendi anladıkları dilde görmek isteseler buralara gelmez ki. o değil de binyıllık kızıl aylı sağlık teması yeşil haç olarak bir türk eczanesinin simgesi olmuşsa bizim küreselleşme savaşını kaybettiğimiz andır.

sedir adası çok güzel. tekneyle gidiliyor. gidiş dönüş 15tl, sedir adasına giriş 10tl. müze kart geçiyor. hani böyle yabancı filmlerde görürsün masmavi deniz ve beyaz kumlar, içi havuz gibidir. tam olarak öyle bir yer. kumu özelmiş. hatta koruma altına alınmış. plaja böyle ip çekip, başına bekçi dikmişler, elleyene düdük çalıyor. almanın cezası varmış. çok küçük bir yer, erken gitmeli. buranın kumu da kleopatra için mısır' dan getirilmiş. herhalde zamanında mısır' dan bi gemi kum gelmiş. döke döke gitmiş. her yer kleopatra plajı zaten.

selimiye güzel görünüyordu. duş olayını çözemediğimize giremedik.

kız kumu değişik bir yer. koy gibi bir yer. ortada bir yol gidiyor. orda su en fazla dizlerine geliyor ama 2 adım ötede boy. karşıya birleşir gibi yapıyor ama birleşmiyor. efsaneye göre orda kızın taşı bitmiş. biz çözdük olayı hacı. ağır taşları denize bi sıra dizmişler. ağır olduğu için gitmemiş. bir de bu taşlar mermer gibi ama kırmızı. bir de çok keskinler. ayakkabı- terlik vs. olmadan yürünmez.

ölüdeniz tahminimizden daha uzak çıktı. bütün günü yolda geçirdik. ıslanıp çıktık. fena değil ama tepeden çekilen fotoraflar daha güzel duruyor. içindeyken normal deniz falan oluyor. plaj demişler ama taşlık bir alanda bata çıka yürüyeceğim diye dizlerim ağrıdı merdiven çıkar gibi. bir de kirli gibiydi be. palamutbükü çok daha iyiydi.

knidos akdeniz ve ege' nin birleştiği yermiş. orda bir de ören yeri var. denizi çok kötü, pis, yosunlu falan. knidos' a giriş 8tl. müze kart geçiyor. ama çook büyük bir yer. gezmesi 1 saat falan sürüyormuş. efes' den daha büyük. girmedik. sıcakta üşendik ama aklımda kalmadı değil.

datça içlerinde favori yerim. böyle 90lara takılmış gibi. fiyatlar turistik ama hiç yabancı turist yok. olanlar da yaşlı, teknesiyle gelmiş falan zararsız tipler. küçük böyle şirin. uzak olduğundan mıdır nedir. mesela burda isimler hep türkçe, ingilizceleri de var ama altta, 1 punto daha küçük. öyle olması gerekmez mi zaten..

dönüşte de ne trafik vardı. hem ay sonu, hem ramazan başlıyor. herkes eve dönüyor. solla solla bitmediler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder