30 Ağustos 2011 Salı

29 Ağustos 2011 Pazartesi

iyi bayramlar..

ne güzel bayram geldi. tam da ağustos sonuna geliyor. tatil de 9gün. şimdi tam deniz kenarı bir yerlere gitme vakti di mi? marmaris' e doyamadım zaten.
hem mavi, hem yeşil ohh.

dedim dedim dinletemedim. tuttu bizimkiler amasya çıkardı başımıza. ne deniz, ne tanıdık var. bayram vakti dükkanlar bile kapalıdır naapcaz bilmem. neyse blogcum iyi bayramlar şimdiden..

28 Ağustos 2011 Pazar

joey..

şurdan izledim:
http://www.dizimag.com/joey-1-sezon-24-bolum-izle-dizi.html

1. sezonu izledim ama 2.sezon yok. bulursam izlemek isterim.

bence fena değildi. tamam friends kadar iyi değil ama tanıdık bir karakter, komik de  sevdim ben.

27 Ağustos 2011 Cumartesi

uyumak ya da uyumamak..

uyku düzenimi iyice bozdum. tatilden geldiğimde 11 gibi uykum geliyor sabah 8'de kendiliğimden uyanıyordum. önce dedim ki tatildeyim, evdeyim 8' de kalkmak bize ters. hem oruç çok zor oluyor. zorlaya zorlaya sahura kadar oturmaya başladım. bu anda her şey çok iyiydi. 4gibi yatıp 4gibi kalkıyor, biraz oyalanıp yemek yiyordum. ama günde 12 saat uyuyunca her gün biraz daha geç yatılıyor haliyle benim uyku önce 5' e sonra 6' ya kaydı. bu andan sonra ipin ucunu kaçırdım. 8' e kadar uyuyamıyordum. artık düzeltmeli bunu derken bi keresinde öğlen 11' e kadar uyuyamadım. artık bunu düzeltmeliyim derken 2 gün uykusuz kaldım gene de gece sadece 3 saat uyuyabildim. yakında insomnia olucam bu gidişle.

tabi böyle olunca mütemadiyen yorgunum, ders çalışamıyorum şöyle kendimi bırakayım da uyuyayım diyemiyorum.

bi de var ya gece uykusu gibisi yok biliyo musn..

sonra biraz düzelir gibi oldu. akşam 9' da falan uykum geliyor nasıl ama gözlerimi açık tutamıyorum. ben küçükken bile 9' da uyumazdım ki. sabah da 7 gibi uyanıyorum. 8' e kadar gözlerimi kapalı tutmaya çalışıyorum.
sonra tatile gittik, dönünce bi gün 12' ye kadar oturdum da düzeldi neyse..

no strings attached..

şurdan izledim:
http://www.elitfilm.com/baglanmak-yok--no-strings-attached-2011-turkce-dublaj-full-izle-kisim-6.html



natalie portman' a rağmen vasat bir film. klasik işte. şu f.ck buddy olayını konu almış işte. sonu belli zaten. herkes için happly ever after.

watsons alışverişim..

veet: 9,90 en son aldığımdan bu yana yapısı değişmiş sanki. kağıdı daha ince gibi


pamuk: 2,90 benim aldığım yerde 1,50 idi aynı marka. ama şimdi oraya kadar gidemem diye aldım.

ıslak mendil: 2,99 watsonsun ıslak mendillerini seviyorum. yapısı güzel. çeşit çeşit de kokusu var. her seferinde birini deniyorum. biraz pahalanmış ama son aldığımda 1,99du.

acı badem sütü:6,50 bu da hep merak ettiğim bir şeydi. göz makyajı için en ideali diye duymuştum ama üzerinde göz çevresinden uzak durunuz yazıyor.

seyahat yastığı: 7,99 bu da ihtiyaçtı aslında otobüslerde koridor tarafında oturduğum için normal yastıklar pek işime yaramıyor. bunu da new adverntures of old christine' de gördüğümden beri istiyorum itiraf edeyim. normalde de bildiğim bir şey ama orda adamın kullandığını görünce aa ne güzelmiş oldum. şişme olması iyi bişi. çok yer kaplamaz. ama rengi çok kötü. kılıfta göründüğü gibi değil. açık gri.

karayip korsanları 4..

o kadar dandik bir sitede izledim ki. hem sinema çekimi, hem arada salak salak konuşmalar geliyor, telefon çalıyor vs., ses görüntüden 2sn önde gidiyor, hadi bunlar filmden site de iğrenç. zaten sayfaya bin tane reklam alıyorlar bir de filmi izlerken tık tık habire reklam açılıyor, bir tuşa basınca popuplar açılıyor. başka siteye geçeyim dedim o da tek parçaymış 33dk izledim 72dk oldu dedi kapattı gerizekalı. gene dönüp şurdan izledim:
http://www.fullhdfilmizleme.com/karayip-korsanlari-4-tehlikeli-sularda-film-izle-kisim-7.html


film fena değil gene. karanlık biraz. o yüzden orjinalini izlemeyince başta çok zorlanılıyor.

birden çok kaptan jack kötü olmuş. orjinal kadro değişmiş tabi. o yüzden biraz garip.

ispanyollar çok acayip. bize ters diye gidip kaynağıı yıkıyorlar.

nihayet bitti..

nihayet bitirdim bunu. hiç biçmeyecek gibiydi. ben de son ay elime ayağıma sürdüm. sonunda bitti. kesinlikle memnun kalmadım. bir daha hayatta almam.

bu nihayet bitince güzel kokulu born lippyme döndüm. bu çirkin ve kocaman olunca onu kullanmaya kıyamayıp buna geçmiştim. üstüne hafif bir yağ birikmiş. çok üzüldüm. gene de kullanılabilir.

21 Ağustos 2011 Pazar

the tourist..

şurdan izledim:
http://www.filmifullizle.com/turist-the-tourist-2010-filmi-full-orjinal-izle-turkce-dublaj.html/6

son dönemde gördüğüm en dandik film. ilk 5 bölüm o kadar sıkıcı ve anlamsızdı ki. sırf angelina jolie de güzel kadın canım çok şık bla bla.. diye düşünürek geçti. ordan oraya gidip, güzel güzel giyiniyor falan.

bi işte son 5dkkası falan şaşırtıyor. meğer bizim frank turist değil hakkaten alex' miş. devlete olan vergi borcunu ödeyip, kötü adamları da interpole öldürtüp çıktı kenara. ben de johnny depp niye böyle ablak ablak baktığı bir tolü kabul etti diyordum. hoş hala kötü bir film de. bir kaptan jack sparrow, bir willy wonka' dan sonra hiç olmamamış. bence sadece tim burtonla çalışsın.

angelina jolie niye her filmde ajan olmak zorunda. niye yani. git bi kere de normal ne biliim memur falan ol. güzel kadın ama. hele bu filmde orda burda süzülüp duruyor bari iki sövüş sahnesi falan çek.

filmin kurgusuna da gıcık oldum. trende yanına oturan hoş bir kadının peşinden venedik' te otele yerleşiyor, yok kanepede yatıyor, yok çatılarda kovalanıyor bilmem ne. tamam zaten işin içinde iş varmış da venedik' e tatile gelmişsin, amerika' da iyi kötü bir üniversite profesörü olmuşsun kanepede yatmayı niye kabul ediyorsun ki. abla bari bi ek yatak isteseydin.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

az

kitabın son sayfalarına döğru olan paragraf olmasa bu kitabın adı "derda" olurmuş. çok da güzel olurmuş. çünkü kitapta öyküsü anlatılan 2 derda var. hatta sonunda da birbirlerini buluyorlar.

ilk derda' nın öyküsünde içim parçalandı ya. çok üzücü. hem de böyle küçük kadınlar gibi her şey mi bu kızların başına gelir gibi abartılı bir şekilde değil. gerçekten olur yani. kızı zaten 11 yaşında evlendirdiler oha dedim. 11 ya. daha ilkokul 5' e gidiyor. çocuk daha o. sonra ingiltere' ye götürülüyor 5yıl boyunca apartmandan çıkmadan yaşıyor. işte lafa gelince ingiltere' de yaşanıyor ama o kız için köyden daha barbarca.

hayır bundan önce aşk' ı okudum. nasıl böyle herşeye, herkese sevgiyle bakıyorum falan. bu kitapla böyle allak bullak oldum. hele de ilk sayfalar ne kadar karamsar öyle. kitabın sonu iyi bitse de nefret doluyum.

tam diyorum kocasının yanından kaçtı artık kurtulur bu sefer de eroin bağımlısı oluyor sonra o yaşadıkları..

öbür derda da zavallım ama erkek çocuğu olunca nispeten daha iyi tabi. yurttan korkup annesini kesmesi. işte çocuk onlar daha.

sonra oğuz atay' a olan saplantılı sevgisi. psikolojik kitap sevmememe rağmen şu tutunamayanlar' ı okuyasım geldi.

el yazısıyla olan kısmı okuması zor geldi. başta hem hikaye sıkıcı hem de yazıyı anlamıyorum.

hikayedeki karakterler birbiriyle bağlantılı. ilk hikayedeki bir olay, kişi hop 2. hikayede de çıkıyor. bunun hep kişiden tasarruf etmek için olduğunu düşünmüşümdür.az karakter olsun okurun kafası karışmasın hesabı.

gizliden bir bak korsan almayın parası nerelere gidiyor mesajı var gibi. ben bu kitabı marmaris' e giderken mola yerinden almıştım. etiket fiyatı 19tl ama ben 10tl' ye aldım. korsan değil galiba çünkü arkasında bandrol var.

son olarak bu kitabı az beğendim, çok az:)

gulliver's travels..

şurdan izledim:
http://www.baglanbize.com/online-tr-altyazi-komedi-romantik-komedi/131122-guliverin-gezileri-izle-gullivers-travels-2010-turkce-altyazi.html
güzel filmdi yahu. hikaye zaten klaisk dev adam güliver çocukluğumuzdan beri biliyoruz. star wars, avatar, titanic olayı güzel..

19 Ağustos 2011 Cuma

malcolm in the middle..

şurdan izliyorum:
http://www.dizimag.com/malcolm-in-the-middle-1-sezon-16-bolum-izle-dizi.html

1. sezon 16 bölüm izledim. 17 yok.
2. sezon 16 yok altta resmi var ama kendi yok.

zaten izlediğim son bölümü tnt' de izlemiştim. bırakmak için ideal zaman.

the duchess..

bu film de dnr' dan.resimden anlaşılacağı üzere fiyatı: 5tl.

film pek hüzünlü. böyle ağlak ağlak diziler gibi değil. kadının haline çok üzüldüm. koskoca düşes ama yazık eli kolu bağlı. halbuki ne kadar iyi, sevecen, herkese kendini sevdirmiş. başkasından olan çocuğa kendininmiş gibi bakmış. domuz kocası tuttu tek arkadaşını kendine metres tuttu.

hayır o haltı yemişin, erkek çocuğun olmuş bari de ki tamam bess gitsin artık. o da yok. kadın melek gibi ya gene bess' e bişi demiyo. adamla anlaşırken sen de bari bess' i yolla desin diye bekledim ama kadın melek ya.

bess de az değil ama bi yerde ona da kızamıyosun o da kocası ayrı dert. hem dövüyormuş, hem çocuklarını göstermiyor. bulmuşken dükü yamanayım demiş. işte iyilikten maraz doğar derler ya tam yani. sonra kendini affettirmek için gel seni charlesla buluşturayım, yok yalnız bırakmam köye gideyim bilmem ne. madem öyle de ki ben gideyim ufak ufak.

neyse ki ilk düşes ölmüş bess ölse bu adam fox' u bile metres tutar karısının arkadaşı diye.

çok kızdım ben bu filme. kostüm falan güzel yapmışlar okey de. çok kızdım ya. bi de based on a true story ki daha da kızdım!!

18 Ağustos 2011 Perşembe

kuaför ben..

kendi kendime kahkül kestim bugün ohhh.. şöyle çok uzadı modeli kayboldu derken kendime bir yan kahkül kestim. ohh çok da güzel oldu. şubat tatilindeki kuaför faciamdan sonra uzun bir süre daha kuaföre uğramayı düşünmüyorum. saçım hala uzamadı ya:(

bu ara zırt pırt da saçımı düzlemem gerekiyor. bu sıcakta uğraşmıyım diyorum ama hep bir şey çıkıyor. ya resim çektirmem gerekiyor, ya arkadaşımla buluşucam, ya bi yerlere gidicez. o da öyle bir denk geliyor ki yapıyorum 2 saatte işi bitiyor. sonra 2 gün yıkamıyorum tam yıkayıp dinlendiricem hop başka bişi.

dün rüyamda da gördüm zaten sabah saçımı düzlemeye çalışıyorum birbirlerine yapışmışlar zaten. düzleştiriciyi değdirince elimde kalıyorlar. sonra üşendiğim kremi sürüyorum. kremli yerler toparlanıyor diğerleri dökülüyor falan. ığğ. gene de gitmem kuaföre..

harita bardak altlığı..

yapılır ki bu. ev zaten harita dolu. güzel deniz manzaralı bir yerinden kesip bir bardak altlığının ya da kalınca bir kartonun üstüne yapıştırdın mıydı süper olur.
şöyle istanbul ya da izmir:) manzaralı bir bardak altlığı hiç fena olmazdı.
fikir tabi ki martha' dan..

the men who stare at goats..

bu da gene dvd' den çıkan fragmanlardan bulduğum bir film. şurdan:
http://www.baglanbize.com/online-tr-altyazi-komedi-romantik-komedi/59802-the-men-who-stare-at-goats-2009-turkce-altyazi.html

oha nası bi kafasınız siz demek istiyorum öncelikle.
bu filmi tek izleme nedenim şuydu: orda ewan mcgregor var sen karşısına geçip biz ordunun jedi timiydik bilmemne. adam koskoca obi van yahu. karşısında nası jedi diyosun. adam demez mi ben jediın hasıydım. anakin' in de, luke' un da padavan hallerini ben eğittim. adam uslu uslu oturuyor walla. ben onun yerinde olsam bu filmde oynamazdım. hatta onun yerinde olsam başka filmde oynamazdım obi van olmuşum işte daha ne. bak johnny depp' e adam korsan imajı tuttu diye 5.yi çekiyor.

konusu falan alabildiğine absürd ama olabilir de. based on a true story desen inanırım. çünkü bu ekibin nasıl başladığı çok mantıklı. ruslar yaptı diye. zaten filme kötü diyemem şimdi. garip sadece. hani bi kere fragmanını izlememe rağmen sonu şöyle olacak diye düşünmedim. bu iyi bişi.

o değil de bu kadar ünlü isim, ırak' ta çekmek falan baya para gitmiştir.

george clooney' nin bıyıklı hali hani yalan rüzgarında bi adam vardı. sonra friends' te richard' ı oynamıştı ona benzemiş.

ewan mcgregor çoook tatlı ya. karısı böyle onu bırakıp editörle kaçınca bi damla yaş düşüyor ya böyle sarılıp teselli edesim geldi.

filmi türkçeye keçilere bakan adamlar diye çevirmişler ama bence keçilere dik dik bakan adamlar diye çevrilmeliymiş.

bir de bu filmi izlediğim sitede romantik komedi diye nitelemişler ya. hadi komediyi tutturdun diyelim romantiği nerde bunun?

doktor parnassus..

uzun  süreden sonra ilk defa dvd aldım. fiyatı: 5tl.

filmi alınca arkasına bir göz gezdirdim. heath ledger' ın son filmi olduğunu gördüm. izlerken başka bir şey düşünemedim. çok iyi birleştirmişler. bolukları johnny depp, jude law ve colin farrell doldurmuş. hatta işin büyük bir yükü colin farrell' in üstünde denebilir.
hikaye güzel aslında ama sonu üzücü gibi. onda bile sonunu bağlamaya çalışmışlar ancak bu kadar olmuş diye düşündüm. insan bir happly ever after bekliyor.
kostümler ve sahne tasarımı ciddin güzel tabi. zaten totalde 7-8 kişilik oyuncu kadrosu var.
bir tane kız var. kız tam porselen bebek gibi yapı. bembeyaz zaten, yuvarlak bir surat, minicik ağız. bunu bebek gibi giydirip oturtacaksın köşede.
dubledore var bir de. o di mi? imdb' den kontrol etmem lazım. burda da doctor parnassus rolünde. harry potter' dan çıkmış gelmiş gibi. kostümü falan değiştirmeden, biraz sakalını kesmişler işte.

filmin adı aslında doctor parnassus' un hayal dünyası gibi bişey olacakmış ama biraz kısaltmışlar gibi. neyse daha kötülerini de görmüştük.

16 Ağustos 2011 Salı

the accidental husband..

başka bir film izleyecektim. dvdnin başında fragmanlar varmış. bunu ordan beğenip izlemeye karar verdim şurdan:
http://www.filmifullizle.com/kazara-koca-the-accidental-husband-2009-turkce-dublaj-izle.html/5

film bridet jones ile will smith' in oynadığı bir aşk doktoru filmi vardı onun arasında kalmış kötü bir film. hatta afiş bile çakma. baştan zaten sonu belli.
colin firth' e verilen roller zaten hep aynı. bu filmde bir obsesif yeme bozukluğu uydurmaya çalışmışlar ama pek eğreti kalmış.
diğer roldeki adam javier bardem' e acayip benzemiyor mu? bir de filmde hintli galiba ama alakası yok tabi.
uma thurman gene güzel kadın. biraz yaşlanmış ama hala ne kadar zayıf yaa. filmi izlerken depresyona giresim geldi.

15 Ağustos 2011 Pazartesi

güzel elbise..

güzel elbise. renkleri falan..


kaynak outnet.

bizim glee rachel da giymiş:

incir reçeli..

son dönemin romantik filmlerinden. şurdan izledim:
http://www.sinemaizle.org/incir-receli-full-online-film-izle.html

filmi aşk tesadüfleri sever' e acayip benzettim, işleyişi aynı gibi.

en çok oyuncu seçimlerine takıldım asıl erkek sevgili dünürüm diye bi dizide psikopat gerizekalı bir karakterdi, başka bir dizide de aşırı sinirli bir tip, burda da içine kapalı bir karakter. böyle keskin karakterleri oynayınca insanın kafası karışıyor.
asıl kız da doktorlar' da zenan' ı oynuyordu kafam hep oraya gidiyor. o yüzden filme ısınmakta zorlandım.

fena değil bir filmdi. ben zaten romantik sevmem. filmdeki adam gibi olmuşken komedi olsun diyorum o yüzden bayılmayı beklemiyordum.

aidsli bir kıza aşık olan bir adam vardı. o metroda ben hiv pozitifim dediği sahnede kinyas' ın afrika' da tanıştığı kadınla olan sahnesi geldi aklıma. romanda o kadar keskin bir sahneydi ki. orda da dövmeli falan hatta. o yüzden filmdeki sahne sönük geldi.

duvarları kağıtlarla doldurması da 23 filmine benziyordu. ordan bie kitap- senaryo çıkarması kopya gibi olmuş.

yataktaki adam ilk göründüğü anda babası olduğu belliydi. olabilecek en klişe şey . senaryo yazarı olarak anlamaması salaklık. ne yani sevgilisi kıza aids bulaştırmış o da daha onun yanında yaşıyor, hergün üstünü değiştirmeye gidiyor falan. belli ki orda yaşıyor yani.

şarkıcı kız lisa' nın esas oğlana aşık olduğu belliydi. ben bir klişe olarak eve bıraktığında birlikte olurlar falan diye bekledim ama olmadı hayret.

bir de incir reçeli benim bildiğim 2 çeşit. bi bu filmdeki gibi, bir de incirleri doğrayıp yaparlar. ben doğranmışını severim. filmde ne zaman görsem bunu düşündüm..

13 Ağustos 2011 Cumartesi

chuck..

yazın televizyonda izleyecek hiçbir şey olmadığından gene dizilere sardırdım. öyle deli gibi izlemememe rağmen 2haftada falan 4 sezon bitti.

kumaş pantolonun altına converse giyen adam benim için zaten +1, esas kahraman nerd falan, komik bi de izlenir ki bu.

zaten hep düşünmüşümdür böyle bir alet olsa bilgileri kafamıza koyuverse diye. düşünsene her doğan her şeyi en baştan öğrenmek zorunda. bir de yaşlı profesörler falan var. bu insanlar onca  bilgiyle dolu ama o kadar yaşlı ki hiçbirini kullanamıyor. onların bilgilerini genç birine miras bırakabilse böyle kaldığı yerden devam ettirse falan diye düşünürdüm.

dizide de intersect diye bişi var. bu chuck istemeden beynine doluyor. sonra cia bunu korumaya alıyor falan derken bu yavaş yavaş ajan oluyor.

filmde bir de sarah var esas kız. güzel bir kız ama o kadar çok bakınca dişleri çok fena beaa. favorim casey kızınca böyle bir grrr.. yapıyor süper. ondan sonra favorim awesome. ama o başlarda daha iyiydi bebek olunca bi bocaladı.

dizide en takıldığım şey chuck' ın babasının ölmesi. yahu adam yeniden diriltmeye falan yarayan bio labaratuarının ortasında öldü. bi kişi de demedi ki gel baba seni şu aletlere bi bağlayalım belki işe yarar.

4. sezon finali çok güzeldi. zaten dizi olarak ortalama devam ediyor. finalleri güzel oluyor ama 4. sezon finali en güzeliydi. şu anda dizi bitse bitebilir herşey sonuçlandı gibi. 1 sezon daha olacakmış izlenir ki. çerez niyetine. komik bi de. yalnız en son intersect morgan' a yüklendi. intersectsiz chuck sıkıcı olur bence..

adalya..

marmaris' e giderken afyon civarında kamil koç arabalarının durduğu bir dinlenme tesisi. süper lokum yapıyorlar. başka yerde olmayan günlük kaymaktan yapılıyormuş. nom nom nom..

10 Ağustos 2011 Çarşamba

bardak örtüsü..

basit ama güzel bir çözüm dışarıda içeceklere toz girdi vs. olayı olmaz.

fikir tabi ki martha' dan..

9 Ağustos 2011 Salı

güzel elbise..

güzel elbise. renkleri falan..


kaynak outnet.

hamamönü..

ankara' nın sultanahmet' i gibi bir yer sanmıştım ama daha küçümen. sokaklar zaten daracık, bir de masa atmış okey oynuyorlar. yahu o kadar insan geçip gidiyor arkandan sıkış tepiş inatla okeye devam ediyorsun ya pes yahu. etrafta el işi vs. tezgahları, bir sahne ve çeşitli gösteriler bir de restore edilmiş beypazarı evleri..
resim internet sitesinden..
bir de gitmeden nasıl gidilir internette bulamamıştım. neresi biliyo musun? şu sıhhıye köprüsünün yukarılarında hastaneler var ya onların bitiminde aşağı doğru 1-2 sokak. nasıl gidilir, bence şöyle metro-otobüs bir şekilde sıhhıye köprüsünün oraya çıkıp ordan taksiye binmeli köprünün altından 5tl tutuyor. aslında yürüme de çıkılabilir ama yokuş yukarı zor olur. dönüşte inmek daha mantıklı. arabayla gitmek de çok saçma olur. çünkü park yeri bi kere hiç yok. orda bulursan yol kenarına park ediyorsun ona da değnekçiler para kesiyor.

atmosfer güzel aslında ama 2 kere gitmeye değmez bence..

8 Ağustos 2011 Pazartesi

aşk..

bu ara elif şafak' ın yeni kitabı konuşulsa da ben daha eskilerdeyim. bu kitabı başta aşk romanı sandığım için okumadım. sonra  mevlana' yı anlattığı, o aşkın sufi aşkı falan olduğunu söylediler. ben de okumaya karar verdim. kitabı alıcam o belli de hangi rengini alsam diye düşündüm. siyah almıycam o belli de tasavvuf aşkına bence beyaz daha çok yakışır ama bu kitabın olayı da böyle fosforlu pembe olması. sonunda pembe olsun dedim. aslında korsan alıcaktım net söyliyim. ama olgunlar' a çıkmaya üşendim. önüme de korsancı çıkmadı zaten o ara sınav dönemi falandı. tam tatile gidicez kitabım yok aşti' den aldım bunu da.  fiyatı:20tl

kitaba gelince ben hakkında hiçbir eleştiri yazısı ve spoiler okumadan başladım ve çok beğendim. zaten en başta alamut' un fedaileri dedi orda sevdim ben. gene buldum dedim.

2 ayrı hikaye var kitapta ella ve şems ikisi de güzel.
ella daha arka planda tabi klasik desperate housewives hikayesi gibi sonra aşkı bulur falan. elif şafak' ın amerikalı kadınlarından. şems' in hikayesi asıl hikaye. insanı düşünmeye sevkediyor. onun kadar olamam o kesin. hala gündelik sorunlardan vazgeçemiyorum ama güzel gene de..

7 Ağustos 2011 Pazar

ixora parfüm..

geçen sene izmir fuarında bu ufak boyunu dağıtıyorlardı.
numarası: B294

sevdim gibi ama bir süre sonra ucuz ucuz kokuyor sanki. belki alabilirim de..

4 Ağustos 2011 Perşembe

güzel tulum..

böyle bir tulum istiyorum. yaz boyu istediğim gibi bir tulum bulamadım. ya çok kısaydı, ya dekolte, ya da pijama gibiydi. bu güzel ama..

alışveriş..

bu seferki de ihtiyaçtan.

şampuanım bitmişti.

asetonu yedeklemek istedim. eskisini her an atabilirim.

bebe şampuanı benim 1numaralı göz makyajı temizleyicim. yıllar önce göz doktoru önermişti. başka temizleyiciyle silsem bile yıkamayınca kendimi rahat hissetmiyorum.

harry potter and the deathly hallows part 2..

bu filmle harry potter serisinin tamamını sinemada izlemiş oldum. saat 16:00' da ankamall' dayım. internetten seanslara bakmadan gittim. ilk önce 3boyutlulara baktım. 5' te seans var o da çok geç. tam vazgeçtim geri dönücem koridoru komple yürüyeyim dedim. baktım en sonra bir harry potter daha var. hem de 3 boyutlu imax. hem de 16:05 seansı var. şansa bak yahu. hemen girdim. salonda 20kişi falan vardı. en küçüğü de 16yaşında falandı. yani çocuk filmi klişesi yok artık. gerçi ilk film çıktığında çocuk olanlar eşşek kadar oldu.
indirimli günmüş, bizim öğrenci indirimi yalan oldu gibi. 15,50tl tuttu. çüş demek istiorum.

filmin 3boyutlu olmasının pek de faydası yok gibiydi. çok durağan bir filmdi.

pek de beğenmedim sanki. bazı yerlerde görsel efektleri patlatmışlar ama geri kalan kısım sönük kalmış gibiydi. gene bir şeyleri değiştirmişler zaten sinir oldum.

bi tek şu yaşlanmış hallerini beğendim. hermonie hariç hepsi inandırıcı şekilde yaşlandırılmış. bizim kavak yelleri gibi ellerine birer çocuk tutuşturulmuş 17yaşında ergenler gibi durmuyorlardı en azından..

güzel elbise..

yaz boyu böyle bir elbise aradım, bulamadım. şöyle rahat, yazlık, çiçekli, pek dekolte olmayan bişi.. 

elbise peacock..

bitirilesi ağustos..

tüy azaltıcı geçen aydan. bitmesini umuyorum.

lipbalm artık hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor.

tea tree losyon bu losyon kesinlikle nemlendirmiyor hatta daha fa fazla kurutuyor gibi. hiç sevmedim. aslında yaza göre gibi ama tatilde pek iş görmedi. zaten içinde 2 kullanımlık falan kaldı. bitsin bir daha almam.

tea trea yüz yıkama jeli kendi kulvarında çok başarılı. çok iyi kurutuyor. biraz yağlı gibi, pek de köpürmüyor. o yüzden yosun serisine devam edicem gibi. bu ikisi benim tatil setimdi. küçük oldukları için taşıması kolaydı.

peditak ayak kremi. bu çook memnun kaldığım bir ürün. bitince kesinlikle tekrar alıcam. ama uzun süredir benimle. hatta kullanmaya kıyamadım bir süre. ama artık bitsin yenilensin istiyorum. bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama mesela ayakkabı falan vurduğunda bu kremi sürünce geçtiğini hissediyorum.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

saksıda kolyem..

bu da yeni. alıp duruyorum ama takmayı unutuyorum genelde. fiyatı 9,95. bir de 4,95' e şal aldım. pull and bear' ın şallarını seviyorum yumuşacıklar.

bir de bershka' dan 2 tane kazak aldım. annem bile bu sıcakta kazak alabilmeme şaşırdı ama napiim tshirt konusunda kendime yasağım sürüyor. zaten öyle çok çok beğendiğim bir şey görmedim. bir de geçen sene 5tl' ye tshirt falan almıştım. bu sene niye inmedi ki..

body shop losyon..

bu yeni. evdeki tüm kremleri bitirdim gibi o yüzden yeni bir taneyi hak ettim. losyonları kremden daha iyi kullanıyorum gibi. aslında başka bir koku da alsam olurdu ama bunda %70indirim vardı.

fiyatı: 24,90' dan 7,47' ye düşmüş.

ramazan..

okuldu, sınavdı, tatildi derken bi baktım ramazan gelmiş.

ramazan' ın en sevdiğim yanı pidesi. bunu da net söyleyeyim. ekmeğe düşkün biri değilimdir ama bol yumurtalı, tırnaklı pideyle bir öğün geçirebilirim.
tabi bu sene yaz olduğu için pek yiyemem gibi. açlık gene ok de susuzluk pek zor olacak yahu. bugün ankara' da hava 37derece imiş. bir de günler çok uzun..
küçüklükten kalma alışkanlık mıdır, daha kolay olduğundan mıdır ben ramazan' ı hep kışa yakıştırırım. neyse şimdi de ramazan bitcek bi bakıcaz eylül gelmiş. okul da yok. sahi pek boşlukta hissediyorum kendimi. bi iş falan bulsam ben yahu..

tatil de bitti..

oraları bırakıp geldim işte. bi koşuşturmayla geçti, bitiverdi. önce büte gircem diye ilk 2 haftanın içine ettim. sınırlı miktarda denize girmek dışında ekstrem bişi yapmadım. sonra bitince bu sefer her şeyi 1 haftaya sıkıştırmaya çalıştık. tam oturup 2 dinlenicem bu sefer gezmeler başladı. marmaris, sedir adası, kız kumu, selimiye, fethiye, ölüdeniz, dalya, datça, knidos, palamutbükü, inceburun, akvaryum.. derken bi baktım plajda oturup 2dk dinlenemeden tatil bitiverdi. halbuki ben plajda koyu bir gölge bulup şezlongların üstünde şekerleme yapmayı da severim, mp3 çalarımdan saatlerce müzik dinlemeyi, kitap okumayı da severim. yaptım gene ama doyamadım..

marmaris çok dejenere geldi be. bizim yer gene iyiydi. selamattaydı ama arada akşamları şehre inince yoruyor insanı. zaten cıstak cıstak olayını oldum olası sevmem. bir de turistler basmış burayı. o yüzden de herşey ateş pahası, her yerde türkçeden çok inglizce ve bilimum dillerde tabelalar, sesler, euro bazında fiyatlar.. tamam turizm bacasız sanayi ise benden uzak olsun. hem niye biz kendimizden bu kadar taviz veriyoruz ki. sonuçta onlar tabelalara kadar kendi anladıkları dilde görmek isteseler buralara gelmez ki. o değil de binyıllık kızıl aylı sağlık teması yeşil haç olarak bir türk eczanesinin simgesi olmuşsa bizim küreselleşme savaşını kaybettiğimiz andır.

sedir adası çok güzel. tekneyle gidiliyor. gidiş dönüş 15tl, sedir adasına giriş 10tl. müze kart geçiyor. hani böyle yabancı filmlerde görürsün masmavi deniz ve beyaz kumlar, içi havuz gibidir. tam olarak öyle bir yer. kumu özelmiş. hatta koruma altına alınmış. plaja böyle ip çekip, başına bekçi dikmişler, elleyene düdük çalıyor. almanın cezası varmış. çok küçük bir yer, erken gitmeli. buranın kumu da kleopatra için mısır' dan getirilmiş. herhalde zamanında mısır' dan bi gemi kum gelmiş. döke döke gitmiş. her yer kleopatra plajı zaten.

selimiye güzel görünüyordu. duş olayını çözemediğimize giremedik.

kız kumu değişik bir yer. koy gibi bir yer. ortada bir yol gidiyor. orda su en fazla dizlerine geliyor ama 2 adım ötede boy. karşıya birleşir gibi yapıyor ama birleşmiyor. efsaneye göre orda kızın taşı bitmiş. biz çözdük olayı hacı. ağır taşları denize bi sıra dizmişler. ağır olduğu için gitmemiş. bir de bu taşlar mermer gibi ama kırmızı. bir de çok keskinler. ayakkabı- terlik vs. olmadan yürünmez.

ölüdeniz tahminimizden daha uzak çıktı. bütün günü yolda geçirdik. ıslanıp çıktık. fena değil ama tepeden çekilen fotoraflar daha güzel duruyor. içindeyken normal deniz falan oluyor. plaj demişler ama taşlık bir alanda bata çıka yürüyeceğim diye dizlerim ağrıdı merdiven çıkar gibi. bir de kirli gibiydi be. palamutbükü çok daha iyiydi.

knidos akdeniz ve ege' nin birleştiği yermiş. orda bir de ören yeri var. denizi çok kötü, pis, yosunlu falan. knidos' a giriş 8tl. müze kart geçiyor. ama çook büyük bir yer. gezmesi 1 saat falan sürüyormuş. efes' den daha büyük. girmedik. sıcakta üşendik ama aklımda kalmadı değil.

datça içlerinde favori yerim. böyle 90lara takılmış gibi. fiyatlar turistik ama hiç yabancı turist yok. olanlar da yaşlı, teknesiyle gelmiş falan zararsız tipler. küçük böyle şirin. uzak olduğundan mıdır nedir. mesela burda isimler hep türkçe, ingilizceleri de var ama altta, 1 punto daha küçük. öyle olması gerekmez mi zaten..

dönüşte de ne trafik vardı. hem ay sonu, hem ramazan başlıyor. herkes eve dönüyor. solla solla bitmediler..