26 Mayıs 2011 Perşembe

alınası saat..

bunu istiyorum işte. bunlardan sosyete pazarında falan vardır di mi? benzeri de olabilir. çok tatlılar ya. mavi ve yanındaki pembeden mümkünse..

leopar öğğk..

Image and video hosting by TinyPicşu leopar sevenleri hiç anlamıyorum. bu ne abi. en az 40 yaşıma gelene kadar her türünden uzak durmaya kararlıyım..

resim sephora' dan..

şekerden çiçek..

bunu böyle koyuyorsun bi kenara, acil durumlarda bi tane çekip açıveriyorsun:))


fikir martha' dan..

watsons..

bir de ufak bunu aldım. keşke geçen seneki gibi krem yerine ufak boy deodorant verselerdi. çok daha kullanışlı bişiydi. o kadar ufağı satılmıyor, çantaya at çık tam..

bir de kampanyalıymış fiyatı:3,99.

tchibo plaj alışverişi..

hani derler ya 3 ayın çarşambası bir günde toplanmış diye. dün tam öyleydi yani.evde tadilat var, tchibo tema günü, kursta ek ders var. başta şansızlık diye düşündüm ama tam oldu yani. sabah gürültüden kaçarcasına çıktım. biraz erken oldu maalesef ama geçen seneki izdihamı gördükten sonra ortalık dağılmadan gitmek istedim. saat 9:40' da falan ankamall' daydım. ilginç bir deneyim. birileri giriyordu içeri ama bekleyenler de var. onlar çalışan falansa dedim. kapıları zorlamaya cesaret edemedim.
sonra 9:55' de içeri girdik. daha mağazaların yarısı kapalı, kepenkler falan. aşağı indim. ohoo millet tchibo' nun önüne doluşmuş bile kepenkler de yarı açık. millet alttan alttan bakıyor hemen girip nokta atışı yapacak. saat 10 olunca girdik. ilk 1dk da falan alacağımı alıp çıktım. zaten önceden katalogdan belirlemişim ne istediğimi.
saatten vazgeçtim. laciverti alasım vardı ama alt tarafı plastik saat 25tl eder mi dedim. takacağım bile şüpheli biraz. terliği bile alasım yoktu ama orda niyeyse alıverdim.

bunlar da alınmış hali.

terlik küçük mü gelir emin olamadım. ama rahat oldu. gerçi üstü bez kullanışlı olmaz ki
altı bi beden büyük aldım. büyüdükçe beli uzar diye düşündüm. biraz göbek problemo var da..
üstün üst kısmı biraz sıktı gibi. bi bden büyük mü alsaydım acaba dedim. genelde sorun yaşamazdım ama ilginç geldi.
tunik de çok tatlı bişi. gayet gündelik kullanmayı düşünüyorum. içine beyaz atletle şükela olur. yalnız onun da beli çok bol bol oldu. kalıpları bi garip. ama bi küçük olmaz mesela omuzlar falan tam.

toplamda 98 falan tuttu. 2 krem almak için bir de üstüne kahve aldım ama desen ki o kadar kremi naapıcan? hiçbir fikrim yok.

tangled..

şurdan izledim:
http://www.baglanfilmizle.com/karmakarisik-tangled-turkce-dublaj-online-izle.html

artık filmleri ne olduğunu bilmeden imdb sırasına göre izliyorum. filmin adı niye direk rapunzel değil de tangled anlamadım ama güzel klasik bir disney çizgi filmi. tam kız filmi upuzun sapsarı saçlar, biraz macera, biraz romantizm sonunda da happly ever after.

tabi büyüğün gözünden öyle değil. rapunzel' in 2. annesine çok üzüldüm. kadın sana yıllarca bakmış 18yaşına gelmene rağmen hergün üşenmemiş sana yemek getirmiş, arada da saçını tarıyor, biraz da nimetlerinden faydalanıyor ne var yani. zaten kadının hayatta hiç bişi yokmuş bi çiçeğe düşkünlüğü varmış. kraliçe hasta diye koparıp almışlar.
kralla kraliçeden daha akıllı en azından daha yeni doğmuş bebeği havaya fener atarak arıyorlar. yahu bebek ne anlasın da hatırlasın. hayır koskoca kralsın kızın kaybolunca kendi krallığını bile karış karış aratamışsın daha. sonra mahsun mahsun oturun öyle.
en süperi de at ve bukalemun. bukalemun çok sevimli yaa.
bi tek filmin sonunda bişi  olcak o saçlar gene sararıp uzayacak diye bekledim o olmadı. bi de kızın bebekliğini çok sevimli çizmişler:)) normalde prensesler mavi gözlü olur ama hayret..

24 Mayıs 2011 Salı

..

ne zamandır kendimle ilgili yazmıyorum. blogdan biraz koptum. sadece filmlerin adreslerini unutmayayım diye not alıyorum. sınavlar yaklaştı bi taraftan onlara çalışıyorum. işallah bitcek bu sene. biri iyi derste işlediklerimizi hatırlıyorum; ama biri sanki hiç derse girmemişim gibi. kitabın içi karman çorman, kendi notum eksik gibi. bilemedim. zaten hoca tutar 200sf nottan yarım paragraf anlattığı şeyi sorar. 2 senedir sorduğu bir soru var. cevabı her yerde farklı. geçen asistana sorayım dedim çekindim. yahu okul bitiyor hala hocaya bişi sormaya çekiniyorum. kursta öyle değil mesela. kalabalık sınıftan dolayı sanırım. bir de kursta parasını verdim mantığı var sanırım.

kurs da iyi işte ama biraz tırsmaya başladım tam gazı aldım çalışasım var ama okul dersleri dururken nereye çalışıyosun. dün ilk defa deneme çözdüm. sene başından beri alıp alıp biriktiriyordum aferim bana. o da 1,5 saatta bitti zaten. korkulacak bişi diil de erteleyip duruyorum. o değil de sonuçlar biraz kötü çıktı. tarihi ucundan kıyısından biraz çalıştım ama coğrafya sıfır yani. neyse ki kısa bişi. yetiştiririm diye umuyorum. vatandaşlık da hukuktan falan bi şekilde gidiyo. zaten güncel sorularına ne kadar çalışsan boş. onlar tamamen şans. zaman yeter umarım. aslında türkçe de boş da matematiğin yanında olduğu için göze batmıyor. bi matematiğe çalışıyorum zaten. şansım yaver giderse fulleyebilirim.

çalışıyorum ama kaynağımdan hiç memnun değilim. burda da söyleyeyim ihtiyaçın seti çok tırt arkadaş. yok balık kılçığı, yok konuşma balonları, ünlü kişilerin sözleri.. ne bunlar abi. ilkokul kitabı mı bu? şekilli şekilli anlatmaca falan. şu sınav bitsin gidip bi ilkokul bebesine hediye edicem. bazen yanlış mı aldım acaba diye önüne falan bakıyorum. ilkokul ders kitabı gibi bişi. bizim öss kitaplarının bile bi ciddiyeti vardı. bi de bu kpss kitabı ya yuh. alırken baktım ihtiyaç haa adını duymuştum falan diye aldıydım ne biliyim ya. öyle tırt bi kitap ki. ha sanıyorsun ki böyle şekilli falan sıfırdan başlıyor anlatmaya. nerdee.. bak o kadar da boş değilim mesela biraz formüllere falan bakınca hatırlıyorum ama bazı soruların çözümünü hatırlayamıyorum mesela. onlarda da açıklama sıfır. keşke çözümlü falan bişi alsaydım. gerçi pek takılmıyorum. soruları kolay. mesela şu ana kadar tüm kitapta 2 soruya takıldım. çözümü var hatırlıyorum ama hiç öyle soru göstermemiş. ay nası doluyum. soruları da kolay ama mesela soruyu çözüyorum çıkmış soru daha zor geliyor. şimdi kitabı değiştirmeye de üşeniyorum. şu denemeleri çözsem yeter herhalde çözümlü de.

dersler böyle işte. bu ara kafam bunlarla dolu. bi de geçen duman konserine gittim. deli bişiydi ya. tam sıkılmaya başlamıştım ki duman' ı yeniden sevdim. 7gibi gittim. 9:30' da başladı. 11:30 gibi ayrıldım. en az 4 saat ayakta kaldım ama değerdi ya. çıktığımda sesim kısılmıştı. erkenden de gittim benim aklımda 8gibi kalmış. biraz da yer tutayım diye gittim. sonradan baya kalabalıklaştı. bi de saat 9gibi falan millet iyice doluştu. önüm arkam tıklım tıklım. salak çocuğun biriyle tiki sevgilisi geldi. millet de geçecekler diye yer veriyor. sahnenin tam karşısına gelene kadar geldiler sonra burası iyimiş deyip durdular. ee biz enayi miydik 7' de geldik. millet o kadar küfür etti ama gitmediler de ne yüzssüzlermiş be. kız zaten tiki bişi sanki ööyle duman dinlerdin. sonra ilerleyen vakitlerde 2tiki kız geçti. kız tek omzu açık giymiş ama nasıl ter kokuyor ya ben kazakla terliyorum sen o halde nası terledin. her şeye rağmen deli gibi eğlendim. her şarkıya eşlik ettim. çıkışta sesim kısılmıştı. normalde konserde sen sus da sanatçıyı duyalım olayı vardır ama herkes söyleyince sen de söylüyorsun. öyle ki bazı şarkılarda kaan' ın sesini hiç duymadım. yalnız her şarkıyı biliyormuşum onu farkettim. millet eski şarkılarda daha iyi. yenilerde ses yarıya düştü. adam yağmur derken yağmur yağdı. ama tesadüf. onların üstü kapalı tabi. ama adamlar çok iyi ya. ham ses mi ne deniyosa hiç bilgisayarla oynanmamış cdden ne duyuyorsam aynısını duydum.

bitmeden çıkmak zorunda kaldım. biraz üzüldüm aslında ama saat 11:30 olmuş daha tandoğan' a yürücem. 11:40' da tandoğan metrodayım. iyi dedim yetiştim. indim aşağı bekle bekle metro yok. tam 15dk bekledik. millet nası yuhluyor falan. bi de herkes çıkmış metroya doluşmuş. öyle kalabalıklaştı ki istasyon. adım atacak yer yok. millet merdivende falan bekliyor düşün. her dkda hesap yapıyorum acaba dışarı çıkıp babamı mı arasam diye. çünkü kızılay' dansa tandoğan' a çağırmak daha kolay ama birbirimizi nasıl bulucaz. neyse sonra geldi. millet alkışlıyor falan. sanırsın duman sahneye çıktı. kafalar iyi tabi. biraz da sinirden. neyse bindik hemen ama ben heykel pozisyonundayım. balık istifi lafı halt etmiş. neyse ki ankaray' da camlar açılabiliyor. sonra bi koşu metroya bindim. tam 11:59' da bindim. son metroya son saniyede yetiştik.
eve geldim saat 12:30. direk yattım sabah kalkıp derse gittim maalesef.

bu ara bi de rejim yapar gibiyim. aslında her sene martta falan başlardım. ama bu sene hiç içimden gelmiyor. çok ilginç. üstelik acayip kilo aldım. pantolonlar falan çok farketmiyor. kış boyu benle genişlediler ama tshirt olayını naparız bilmiyorum. ama hala içimden gelmiyor. eskiden bi gaza gelirdim. bu sene olmadı. kilo aldım biliyorum tartı yalan söylemez. annem de diyo ama içimden gelmiyor. ya güneş gözlüğüm bile geçen seneki gibi yakışmıyor sanki. gene de içimden gelmiyor. hani yedikçe depresyona girer daha çok yersin ya. öyle bişi de değil. sanki normalim buymuş 10senedir bu kilodaymışım da herkes benim sıfır beden olmamı istermiş gibi hissediyorum.
bi hafta sıktım kendimi. hergün yürüdüm, yediklerime dikkat ettim, 7' den sonra yemedim ve o hafta 3gr aldım. tamam 3gr bişi değil ama o yolu yürürken de canım çıktı be. bari sabit kalsaydı. ondan sonra iyice saldım.
işte bu ara gene yürüyorum. hiç bi beklentim yok. sıkılırsam vazgeçebilirim. yanımda para olsa girip mcdonald' da tıkınabilirim. öyle bişi. gerçi daha 2 gün oldu. bi de 7' den sonra yemiyorum. o kadar zor gelmiyor. bu ders çalışma teranesine sabahları erken kalkmaya başladım. haliyle erken yatıyorum o yüzden pek bi acıkma olmuyor. çok içimden gelirse yerim gibi de. öyle bi haldeyim. sabahları nesfit yiyorum. bana kalsa hiçbişi yemem. kahvaltı hele de erken kalkınca çok zor geliyor. zaten aylardır sabahları muz yiyordum. muz işi kolay. midemi zorlamıyordu. bu nesfitin kıtılarını çiğnmeye bile üşeniyorum. bir de içine bi kaşık nescafe atıyorum uykum gelmesin diye. du bakalım ne kadar gidicek.

bi sayfa yazı yazdım resim koyamadım. blogger hata veriyor. sinir oldum.
öyle işte aklıma gelirse yazarım gene..

casablanca 1942..

önce şurdan izledim:
http://www.indirmeden-filmizle.com/film-izle/yabanci-filmler/casablanca-1942.html
yüklenince adslin fişini çektim ona rağmen 72dk dolunca durdu. şu video sitesinin mantığını anlamıyorum. para verecek olsam zaten gider dvd alırım niye sana para vereyim.
sonra adsle reset attım ve şurdan açtım:
http://www.megavideo.com/?v=9HHMG86S
tek iyiliği 1:11.dk dan başlatabilmek. ben baştan yüklemesini beklemem gerekir diyordum neyse.

facebook' ta sorular çıkıyor ya izlemediğim filmleri izlemeye karar verdim. bunu da bulunmaz herhalde diyordum ya yüklemişler. film siyah-beyaz olduğu için biraz çekindim ama güzel fena değil. siyah-beyaz olduğu için ekrarının yarısı flu gibi. hatta esas kadını gösterirken kameraya çorap mı geçirmişler be resmen puslu gösteriyor.

film güzel. boşuna klasik değil. 1942' de çekilmiş ya sanki şey gibi tamam almanlar kötü falan ama biraz da tarafsız olalım gibi noolur noolmaz havasında sanki.

rick ve elsa kaçacak lazlo' ya yazık olacak diyordum ama beni şaşırttı. esas oğlan yani rick yalnız kaldı hayret.
rick' in giydiği trençkota bayıldım. gene moda olsa erkekler bunu giyse. bir de son sahnede kadının taktığı şapkaya bayıldım. bir gün şapka moda olur ve takmayanı dövüyorlar olayı çıkarsa işte böyle bir şey takabilirim.

bir de bunun simpsons' da alternatif son gibi bir şeyi vardı. şimdi bulup onu tekrar izlemek istiyorum.

http://dizimag.com/the-simpsons-9-sezon-25-bolum-izle-natural-born-kissers-dizi.html

19 Mayıs 2011 Perşembe

kaybedenler kulübü..

şurdan izledim. en sondaki parça parça olanlardan izledim. çünkü movshare yüklenmek bilmedi:
http://direkizle.net/kaybedenler-kulubu-izle.html

güzeldi be. başta oha oha diyerek izliyordum ama sonradan sevdim. biraz kinyas ve kayra gibi ama o kadar iyi değil ama iyi gene de..

18 Mayıs 2011 Çarşamba

kot elbise..

yzın giyeceksin bu elbiseyi, altına da parmak arası terlik ohh..

fimo ortancalar..

ilhamım martha' dan. önce izlemeden yapmayı denedim ama çok zor geldi. video bile zor. bir de burda kocaman kocaman yapmış. o kadar fimoyu nasıl bulayım, o koca şeyleri nereye koyayım.

 çok güzel duruyor ama. gerçek gibi. fimodan yapıldığına inanmak zor. tabi aradaki bordo çiçekler fimo değil. kadın bunlarla gelin buketleri falan yapıyormuş. iyi bir şey. bozulmaz, solmaz, yıllarca sakla..

bu da benimki. gerçi benimkiler daha çok yasemin gibi oldu. keşke beyaz çalışsaydım. inceltme çubuğuyla biraz yapışma sorunu yaşadık da..

bitse de gitse..

bu ara resimler kötü mü çıkıyor ne..

neyse yeni projem bu. dolaptaki dağınıklık gözüme batmaya başladı. bundan sonra her ay en az 5 ürün bitirip, 5' ten az şey alıcam. ama bitecek şeyler tekrar alınacak şeylerden olmayacak.

ilk 5li bu.

sıvı sabunu sevmedim ot gibi kokuyor.

gloss sevimli ama fırçayla sürmek gerek ona da çok üşeniyorum. bitsin bi da böyle şeyler almiycam.

peeling fena değil aslında ama hiç köpürmüyor. bir de 2 sene falan oldu herhalde bitsin artık.

güneş kreminin de miadı doldu yazın ona güvenemem aradan çıksın.

en pisi de bu parfüm. aslında pur blanca' yı çok severim. bi süre hep kullandım bu summer splitz denen şey onun alkolsüz parfümü yazın hafif bişi olsun diye almıştım ama alkolsuz olsun diye yağlı yapmışlar. aslında yağlı his bırakmıyor ama bebe yağı sürmüşüm gibi parlıyorum. mesela duştan çıkıp boynuma sürüyorum ne çabuk terledin diyorlar halbuki bu meret parfüm.

fimo icecream..

bunun çubuğu çok tatlı bir plastik çubuktu tam magnum çubuğu gibi bişi. sen tut fırına vermeden çıkarmayı unut. sonuç bu. gene de fena olmadı..

the fighter..

şurdan izledim:
http://www.filmifullizle.com/dovuscu-the-fighter-film-izle.html

bu filmi sırf oscar ödülü aldığı için seyrettim. gerçi christian bale nasıl yardımcı erkek oyuncu anlamadım. bence gayet de başroldu.

mickey yani şampiyon olan iyi çocuk ya, sessiz sakin, işimi yapayım çıkayım havasında. abi öyle değil. oo yüksek yüksek hareketler. hep öyle olur ya zaten kardeşlerden biri ailenin yıldızıdır da öbürü daha sönüktür. çocuk ünvan maçına çıkacak annesi daha abine niye vurdun havasında.

o değil de christian bale süzülmüş gitmiş yahu nolmuş adama öyle. daha geçen gün batman' i izledim iyiydi. bu filmde yüzü falan çökmüş çok kötü ya. dedikodu sitelerine bakmak lazım. umarım film için kilo vermiştir. uyuşturucu falan olmasın da.

based on a true story bir hikaye gene. iyi işte hollywood yapımları dön dolaş aynı hikayeyi anlatacaklarına böyle gerçek hikayeleri kullansınlar. filmin sonunda gerçek mickey dicky' yi göstermişler. konuşmayı falan baya iyi benzetmiş.

gecenin kanatları..

uzuun bir aradan sonra dvdden film izledim. bu da gazeteden çıkmış.

filmi hiç beğenmedim. o kadar reklamı falan yapılmıştı ama hiç beğenmedim. hikaye çok monoton. ha şimdi, ha birazdan yükselecek diye bekliyorum ama ööyle bitti.

baştaki hikaye biraz ama son dönemde o kadar 80 filmi-dizisi oldu ki baydı artık. neyseki bitti gibi. zaten solcular solcu gibi değil.

beren saat güzel hatun film o kadar sıkıcı ki durdum durdum onu izledim. o sahne de o kadar da abartı bişi diildi.

truffle..

bunu ben yaptım. şu hazır paket truffle lardan. yapması zor değil, güzel bişi. kendi çikolatanı yapıyorsun.

ama çok pahalıya geliyor. zaten paket 4tl falan bir de krema almak gerekiyor o da 3tl falan. onun yerine 2 paket milka al ye yani.

grazül denen, en dışına sürülen çikolata katmanı çok çabuk soğuyor. daha yarısını batırabilmişken soğudu. benmari olayıyla tekrar yumuşatayım derken içine su kaçtı. biraz da acele yapayım derken. o da ne hassas şeymiş kurumamaya başladı. zaten çok az, koca koca yapmama rağmen son 1-2 taneye yetmedi. küçük yapsan daha çok ister.

zaten hindistan cevizi, fındık falan kendinden pahalıya geliyor bence..

17 Mayıs 2011 Salı

derslerin bitişi şerefine..

dün lisans eğitimimin son dersine girdim. hocayı seviyorum zaten gürültüden pek fırsat bulamadı ama küçük bir konuşma da yaptı. bittiğini hissettim.
zaten dün çok acayipti sabah acayip zor kalktım. acaba gitmesem mi diye 5dk falan düşündüm ama sonra son ders, notu da çıkmayacak diye kendimi zorlayarak gittim. okulun girişinde hoş geldinizlerle, kolonyalarla karşılandım. çok şaşırdım düşünsene sabahın köründe yarı uykulu kalan son gücümle yokuş tırmanıyorum, böyle bir karşılama güzel oldu. şaşkınlıktan soramadım da hayrola diye.
umarım yakın zamanda mezuniyet haberimi de paylaşırım burda..

15 Mayıs 2011 Pazar

my princess..

tüm ingilizce diziler bitti artık kore dizileri izliyorum. 12'ye kadar:
http://diziport.com/my_princess-izle/12_bolum/

12' den sonrası daha yüklenmemiş onu da şurda buldum:
http://www.asyadizi.com/my-princess-13-bolum.html

14 zaten final gibi bişi. 16' dan daha iyi bitti. final bana biraz saçma geldi. dizi boyunca kıza prenses ol dedi durdu. en son yüzüğü verdi. ben gidiyorum, prenses olmasan her şey daha kolay olurdu dedi kız da onunla atladı uçağa gitti. geri taraf nooldu bilmem. onca prenseslik vs.

zaten dizi baştan saçma da işte romantik dizide mantık aramayacaksın. şimdi bu kız kayıp prensin kızı. yani prensesmiş. kore' nin en zengin adamı, büyükbaba, başkan zaamnında kore kralına söz verdiği için tahta geçecek kişiyi bulup monarşiyi canlandırmayı planlıyor. millet monaarji geri gelsin diye referandumda oy veriyor, başbakandan çıkıyor teklif falan.( bi dk ya:) neyse buralar uydurmasyon. bu lee seolmuş bu prenses, doktora öğrencisi. bunu buluyorlar adam saray yaptırmış falan. esas oğlan kızın prenses olmasını istemiyor çünkü o zaman kendine kalacak tüm miras kraliyet vakfına gidecek. oh yoon joon da istemiyor. büyükbabayı sevmiyor. o üzülsün istiyor. zaten hep kıza kötü davranıyor.

kız safça bişi ama içten tatlı falan esas oğlanı da yanına çekince işler hallolup gidiyor. bir de prof. nam var o da kızdan yana.


resimde kız audrey hepburn gibi çıkmış ama diziyle alakası yok bir görüntü. kızın kıyafetler çok güzeldi zaten. başlarda spor giyinirken de, saraya girdikten sonra da o kısa kabarık etekler falan güzeldi. zayıf olunca tabi.. müdür oh zaten iskelet gibi bişi. resme bak.
dizi boyunca en çok müdür oh' a gıcık oldum. yüzü kaskatı bişi, kasıntı, sinir. sonlara acıdım ama . bunun babası başkanın 1 numaralı uşağı. sürekli el pençe duruyor, kendini düşünmüyor falan. bi sahne var. başkan yatarken koluna masaj yapıyor ceketinin düğmesi sallanıyor ona üzülüyor, gidiyor takım alıyor falan. ama kendim götürmem. o zaman teşekkür eder. bana bile olsa kimseye tşk etmesini istemiyorum falan diyor.

sonunda en zararlı çıkan abla lee dan oldu. zengin kesim eteğini çırptı çıktı, kız öyle kalakaldı. kzı acayip teyzeme benzetiyorum neden bilmem. her görüşte direk o geliyor. o yüzden daha bi üzüldüm. en son pis bi evde, hasta. baro sınavımı kazanıyım annemin karşısına ancak o zaman çıkabilirim falan. kız saf ama iyiniyetli olduğu için iyiler hep kazanır mantığı yürüyor. bu kendini zeki sanıyor ama müdür bunu kullanıp attı.

en çok da ölen prense üzüldüm. sen koskoca kore' nin prensi ol. demokrasi olmasa kral olacaktın. şimdi böyle sürün. bi de iyice acındırmak  için mesela gece gidecek yerleri yok sahilde geziniyorlar, hava soğuk falan. biraz da ezik bi tipi var..

o değil de baya korece öğrendim. tek tek konuşsalar anlicam.
omma: anne
obba: baba
omni: abla
küsünyim: profesör
gonjun: prenses ama hitap ederken gonju mama
anyoseyo: meraba
cure: doğru

ama ingilizceden çok kelime almışlar sanırım. buna rağmen ingilizce konuşmaları çok kötü. kelimeleri yuvarlayarak okudukları için inglizce konuştuklarında biraz anlamsız geliyor.




şu videobb' nin formülünü de buldum. video yüklenince adslin fişini çekiveriyorum.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

maske..

durdum duramadım gene bunu aldım. bişey değil fiyatı:1,99.
beyazlatıcı maskeymiş. etkisini çok merak ediyorum.

edit: içinden çıkan ıslak mendil gibi ama yüze uygun bir maske. sıvısı hemen kuruduğu için sanırım. uygulayamadım aslında tam taktım annem geldi. ben böyle teksas katliamı modunda. bir süre sonra yakıyor. etkisini pek de görmedim. zaten haftada 3 kere uygulayın demiş. ohoo..

127 hours..

şurdan izledim:
http://www.filmifullizle.com/127-saat-127-hours-2011-filmi-full-izle.html/5

ooo çok güzeldi ya. ben bu filmi ilk duyduğumda amerikan savaş, vatanseverlik falan tarzı bir film sanmıştım ki alakası yok.

hayatını umursamaz falan takılan bir dağcı anladığım kadarıyla rekor sürede belli bir yere gitmek için yola çıkıyor hatta yolda gördüğü kızlara yardım ediyor falan. sonra güle oynaya 2 kayanın arasında giderken ayağı kayıp eli küçük bir kayayla duvar arasına sıkışıyor.
önce şaka gibi eliyle ittirmeye çalışıyor, ayağıyla zorluyor, sırtlanmaya çalışıyor. sonra bıçağıyla kayayı yerinden oynatmaya çalışıyor.
gece olunca hava soğuyor, yemek az, su daha da az bi tanecik matarası var. ertesi gün oluyor falan. kolunu kesecek son çare ama bıçağı kör çıkıyor. bi ara bıçak düşüyor. filmin başında dolapta isveç çakısını el yordamıyla arayıp bulamamıştı.
gene uğraşıyor kayayı yerinden oynatmak için ama faydası yok. makara sistemi falan yaratıyor ama işe yaramıyor. hayal ediyor. yağmur yağsa su bassa kayayı kaydırıp kurtulsam falan diye. eski sevgilisini, ailesini düşünüyor. kamerayla onlara veda ediyor. giderken kimseye haber vermeyişine yanıyor falan. suyu bitiyor kendi iğğ içiyor.

zaten sıkışan kolunda his falan kalmamış. en son kolunu kırıp bıçağın keskin kısa bir yeriyle sinirlerini falan keserek 5. videonun 03:12 saniyesinde ayrılıyor. ayrıldıktan sonraki oyunculuğu cidden çok iyi. james franco zaten sempatik bir tip. son bir bakış, hafif küskünce, resmini çekmek. bu da benim sağ elimdi teşekkürler falan diye.

büyük fedakarlık, başarı, kurtuluş falan gibi dşünüyorsun ama gerçek hayat öyle değil. koca kanyonda bit kadar 2 kayanın içine girmişin. tek elin de yok artık. sıkışa sıkışa çık bakalım. bi yandan kolu kanıyor. sonra su yok. sinekli pis bir sudan içiyor. o suya ulaşmak için bile aşağı inmesi lazım. dağcıların bıraktığı çivileri öyle bir öpüşü var ki. daha eve dönmesi var. araba süremez hastaneye falan gitmek lazım. zaten daha arabaya kadar bisiklet yolu var.

neyse yolda birilerine rastlıyor. anlatıyor falan. adamlar iyi gene yardım etmiş. bizde olsa ağzı yüzü kan içinde, tek çorabı yok tipe bak deyip kaçarlar. sonra helikopter falan geliyor ve kurtuluyor.

gerçek bir hikaye olması daha etkileyici. adam elim gitti falan dememiş dağcılığa devam etmiş. sonlara doğru karısıyla görüntüsü geliyor zaten..

oscarları genelde social network' e kaptırmış gibi ama o da facebook' un şöhretinden biraz..

8 Mayıs 2011 Pazar

8mayıs..

bu kız gene beni sinir ediyor. bugün derse biraz geç kaldım bi baktım yeni gelen bebe gene benim yerime oturmuş. hayır bugün güya rahattım çünkü bebenin sabahtan dersi yoktu. tutmuş gelmiş. s.çtık bundan sonra. bir de kendine orda ortam yaptı. hayır yerim diyorum bakma zerre sevmiyorum aslında muhabbete uzak. öndeki koca göt yüzünden hiçbir şeyi duyamıyorum ama böyle de sınıfa girince mal gibi kalıyorum. 

bugün bizim kızın yerine oturdum. sabahtan gelmemiş. geçen hafta da yoktu. gene oraya oturmuştum. bizim sırık da en süfer yeri kapmış. bugün baktım başka yer yok oturdum. öğleden sonra geldi bu ama buzz gibi. sanki trip atar gibi. napiim benim yerimi de o bebe kapmış. ona da gıcık oluyorum ya. geldi oturdu hiç konuşmuyor. bana ne muhabbetine muhtaç değilim ama sıkıştım kaldım zaten orda. bi taraftan kalorifer k.çımı dürtüyor. sonra gitmiş bu. ohhh hiç umrum değil valla. dağ dağa küsmüş. hıh.

gene bişey söyledim küfretmişim gibi çemkirmeye başladı. dersin ortasında sınıfın bi ucundan bi ucuna laf yetiştiyor. sanki iftira attım. bölümünü beğenmiyorsan girmeseydin zorla sokmadım ya seni. zoruna gidecekse böyle bi tarafını biraz daha sıkıp daha iyisini kazansaydın.

resmen pasif direniş uyguluyorum ama hiçbir şey yapmıyorum. mesela ortada bir şey konuşuyorsa ona bile cevap vermiyorum çünkü sataşacak yer arıyor.gene de mesela başkasıyla konuşuyorsam tutup üstüne alınıyor cevap veriyor falan.

bunu da zerre kadar takmam son sözü kimin söylediği umrumda bile değil. burda konuştuğumuz zeytin çekirdeğini doldurmayan şeyler. ben kazanınca üstüne madalya da vermeyecekler..

o bebeye de sinir oluyorum haftaya 8:30' da gidip yer kapmazsam. ya da gene geç gidip yerine mi otursam diyorum ama o da pek erken geliyor.

şu sınıfta var ya yerimden nefret etmeme rağmen sırf başkasının yerine oturmuş olmayayım diye yerimi değiştirmiyordum. geldi beni buldu ya hayret bişi.

bi de böyle sanki 5 senedir sınava girermiş gibi bi tavırlar falan. sinir oluyorum şu bebeye..

bugün anneler günü..

ama annem evde yok. yarın geliyo. telefonla arıyıp bi de kadına çemkirdim niye gittin die. ama çok özendim ya millet kızılay' da almış eline çiçeğini, hediyesini pırt pırt dolaşıyor, sinir oldum. bi ezildim böyle. hayır bizimki kaptı hediyeyi öyle gitti.

herşey ters gibi zaten yeni converselerim ayağımı skıyor. converse insanın ayağını sıkmaz ki. insan sevmeyince böyle oluyor demek ki. pff niye aldın diye çemkiresim vardı da neyse dedim şimdi ona çemkir buna çemkir depresyonlu tipe çıkar adımız.

zaten geçen gün dedim ki oha ne zamandır kiç sivilcem çıkmıyor. gül suyu mucizesi. tutmuş bir gecede 2 tane çıkmış.

zaten mcdonalds donutu kaldırmış. ağlamak istiyorum bigmaci de kaldırın tam olsun bari. zaten ankara' da dunkin donut da yok. nerden bulcam ben şimdi öyle yağda kızarmış, çikolataya bulanmış hamur topaklarını. bari kampanya falan yapsaydınız son ürünler yetişen alıyor falan diye.
az önce de u koptu hadi bakalım.

gece 4:30' a kadar notlarımı temize geçirmekle uğraştım anca 1. dönemi bitirebildim. ellem uyuşunca mecbur bıraktım. sonra 5' e kadar uyuymadım. 6' ya kadar falan da uyur uyanık yatmışım. 8' de kalkıp kursa gittim. gözlerim bile normal görünüyordu ona şaşırdım. o değil de bunun acısı ertesi gün çıkıyor. yarın kesin başım dönüp tansiyonum düşecek aferim bana.

zaten göz kapağımın altına kirpk kaçtı. 2 gündür orda. gözümü kırparken çok acıyor. internette yazan her şeyi denedim işe yaramadı. öok kötü bişi bu yaa.

yeni bir tespitim var: "moda insanın içine girebildiğini giymesidir" en azından bazıları böyle düşünüyor olmalı. dün bir kadın gördüm altta kot, üstte kahve bolero arada beyaz bir simit. bolero da güzel ondan dikkatimi çekti. hayır illla onu giyeceksen biraz bol bir pantolon giy. kimisi böyle ya. mesela medium giyiyorsan git m beden al. illa small giymek zorunda değilsin ki.

mesela kızılay mcdonalds' da bi abla var. beyaz gömlek giyiyor ama gömleğin her ilmeği isyanlarda. nasıl hala sağlam kalmış deneysel inceleme konusu öyle bir sıkmış ki ablanın simidi. ayakta böyleyse oturunca falan.. hayır altı üstü beyaz gömlek yok mudur bi beden büyüğü. hadi üniforma desek insan onu giyeceğine gerekirse tek tek mcdonald amblemi işler. fast foodun zararları şeklinde dolaşıyor ortada insan yiyeceğinden de soğuyor.

tırnağımı yaktım. insan tırnağını nasıl yakar? mum yakmaya çalışırken mumu eğeceğine çakmağı eğerse yakar. ne pis kokudur öyle.
facebook hesabım kendine gelmeye başladı. insan resimleri görünce gerçekler yüzüne çarpmaya başlıyor. nur topu gibi bir adet tikim, bir kekom, bir kezbanım, bir emom.. oldu. millet ekşide bahsederdi çok güzel olmuşsun bebişim resimlerini. ben de abartıyorlar sanırdım harbiden varmış böyleleri. ne kadar klişe tip varsa face listemde. artık ben de face diyebilirim. ama cidden yanındayken iyi kızdır ya falan oluyorsun. resimleri görünce gerçek yüzüme bir tokat gibi çarptı:)

tek mutlu edici olay koton oldu. bizim antares' teki kapanmıştı. winmax gibi buna da yazık oldu falan diyordum. çalışanları çok gıcık olsa da sevdiğim bir yerdi. şimdi yeniden açılmış ankamall' daki gibi içini yenilemişler ama nasıl güzel bişi olmuş. winmax alanını da katmışlar hayvan gibi bir koton olmuş. müzik son ses, bir de kalabalık gezerken başım döndü valla.
baktım da almadım bişi. bu ara kendimi tutmaya çalışıyorum gene. bu yaz hiçbişi almıycam. zaten evde zilyon tane tshirt var. bir de kapri şort eşofman falan ayarladım mı zaten yazın ne giyilir ki. elbise giymem etmem..

7 Mayıs 2011 Cumartesi

gezgin pantolon kardeşliği 2..

bunun kitabını tee küçüklüğümden biliyorum. o zaman okumak kısmet olmamıştı. geçen gün beğendik' te indirimli kitaplarda gördüm 4tl falandı. tam alıyordum da dedim ki bebe miyim ben. eve geldim. gizlice filmini izleyeyim dedim. ama asıl hikayenin olduğu ilk film için çalışan bir link bulamadım. 2' yle yetinmek zorunda kaldım:

http://www.movshare.net/video/aha92oeedyvqs/?/?/?

ama asıl hikaye burda değil. aptal bir ergen kızlar filmi gibiydi. klişe doluydu. güya feminist ama hamile olma ihtimalinden ödü kopan kız, aile sorunları olan süper güzel kız, çirkin kendine güvensiz ama başarılı olup erkek arkadaş edinen kız ve güzel çekingen ve gerçek aşkına kavuşan kız..

blake ablamız arkeoloji kazısı için türkiye' ye geliyor. burda çalışan abla türk gibi değildi. zaten soyadını hiç anlamadım. dolmuş olayı da kötüydü.

yunanistan süper güzel ama..

amerika ferrera resimlerde çok daha güzel çıkıyor.

tchibo tayt..

bunu aldım tayt demiş ama taytın iç göstermemesi gerekmez mi. bu bildiğin ayaksız külotlu çorap gibi.

step up 3..

http://www.vizyonkolik.com/2856/sokak-dansi-3-step-up-3-d-filmi-full-hd-izle/6/

olmasa da olur bir filmiş. danslar falan güzel ama yapamadıktan sonra ööle izliyorsun. finaldeki ışıklı olay hoştu. 2.esas erkek diyeyim moose sesini mj' e çok benzettim.
filmin adı 3. mü yoksa 3d' nin 3'ü mü anlamadım. belki 3d izlense daha zevkli olurdu.

5 Mayıs 2011 Perşembe

sıradaki ayakkabım..

bir sonraki spor ayakkabım kesinlikle bu ikisinden biri olacak. converselerden acayip sıkıldım. aslında geçen yaz sıkılmıştım evdekileri eskitmeye çalışıyordum ama bizimki gitmiş 3 tane daha almış. naapçam acaba o kadar ayakkabıyı. neyse ki bez olanlarının ömrü en fazla bir sene..
gene de şu yeşilden gözümü alamıyorum..

otostopçunun galaksi rehberi..

şurdan izliyordum ama çok sıkıldım. 3.bölümde  bıraktım:
http://www.fullizle.org/bir-otostopcunun-galaksi-rehberi.fullindirizle.html

4 Mayıs 2011 Çarşamba

borat..

zırt pırt reklam çıkması problem ama şurdan izledim:
http://www.bedavaizlee.com/film/491/borat#

off çok kötüydü ya. meraktan izledim fazla bir beklentim yoktu ama cidden kötüydü. recep ivedik gibi bişi ama daha kötü.

kazaklarla nasıl dalga geçmişler öyle of çok fenaydı ya..

3 Mayıs 2011 Salı

zoolander..

http://www.baglanbize.com/online-tr-altyazi-komedi-romantik-komedi/88385-zoolander-izle-zirtapoz-2001-turkce-altyazili.html

little fuckerı izleyince aklma geldi. bu filmi seviyorum ya. çok salakça ama çok komik:)

türkçe çevirisi çok saçma zırtapoz ne ya. adamın adı bu bi kere.

new york' ta beş minare..

http://www.dizifilmizleyin.net/new-yorkta-bes-minare-filmi-tek-parca-izle.html/6

neyde hdler çıkmış da izleyebildimingilizce konuşulan yerlerde dublajda bir yankı var. keşke öyle bıraksalarmış.

sonu kötü bitti be.
 fırat' a bak. kanlısını bulamayınca interpole aratıp sonra da fbiya yakalatmış. vay vay vay.

little fuckers..

dnr' a gelmiş ya bi umut aradım. eskiden olsa görünce aklıma yazıp birkaç ay yarı fiyatına düşünce alınacak diye aklıma yazardım. şimdi hop izleyiverdim. şurdan:


özellikle türkçe aradım. çünkü ilk 2 filmi böyle izlemiştim.

büyükbaba jack iyice yaşlanmış. abla boşanmış, ikizler doğmuş. ikizlerin 5. doğum günü için biraraya geliyorlar.

hata mı ben mi yanlış anladım bilmem. ilk filmde büyükbaba ajanlıktan yeni ayrılmıştı. greg' i ailesiyle tanıştırılıyordu. 1 yıl desek. 2.filmde aileler tanışıyor ona da 1yıl desek. bence bu kadar olmaz ama. 2 etti. 2. film biterken pam hamileydi. 1sene hamilelik. 5 yaşına giriyor çocuklar 8sene eder. jack' in telefonda konuştuğu ajan siz emekli olalı 12sene olmuş diyor.

greg' in ailesi bu filmde çok az yer almış.

jessica alba greg' e asılan ilaç mümessili olmuş.

owen wilson 2. filmde yok gibiydi. burda geri dönmüş. ben stillerla ikisi zaten ayrılmaz ikili gibi genelde her filmde birlikte oluyorlar.

büyükbaba çok yaşlanmış. kalp krizleri falan eğer 4 olursa jack' in ölüşünü konu alır gibi. ajanlık becerileri de zayıflamış.
jack' in son kalp krizinde greg şov yaptı yalnız. tek elle jack' e müdahale, tek elle kertenkeleyi kurtarma falan.

çocuklar çok tatlı. güya ikizler ama arada 3 yaş fark var gibi. kız süper bişi. direk dedesine çekmiş. özel okuldaki testte yarıldım.

aslında pam de asıl kadın ama 1-2 repliği var yok. film direk jack-greg filmine dönüşmüş.

beniç için tatil temalı filmler +1 puan. neden bilmiyorum. güneşten nefret ederim aslında ama belki renklerdendir. o yüzden 2. filmi daha çok sevim.

bizde zor baba 3 olarak geçiyor ama aslında sadece ilk filmin adı bu..

2 Mayıs 2011 Pazartesi

hayallerim gerçek oldu..

tamam en büyük hayalim belki bu değildi ama hep derdim ki şu watsons ankamall' a da açılsa daha rahat rahat gezebilsem. haftasonu gazete katoloğu verince şaşırdım baktım "ankamall' a açıldık" yazmışlar. nasıl sevindim nasıl sevindim. hemen bugün çıkışta gittim. alt katta tchibo' nun biraz ilerisinde açılmış. büyük bir yer bir de yeni olduğu için mal çok. bir de sabah erkenden gitmişim ayy bir güzeldi. bomboş geziyorsun. orada loreal, maybelline, flormar, rimmel standları bomboş. görevli yok. itiş kakış müşteriler yok. nasıl sevindim. nerdeyse bir fondotön, maskara alıp çıkacaktım. neyse çok da kurcalamadım kendimi tutamam diye ama süperdi ya. şu aybaşı gelsin geliyorum bebeğim.

şimdilik bunları aldım:
veet: 19,90
çiçek lif: 2,99

ev de lif doldu. aslında bu şekilliler hiç kullanışlı değil ama o kadar sevimli geldi ki.


bunun üstüne bir de tchibo' ya gittim bi güzel latte içtim ohh. kocaman fincan 3,50tl. starbucks' ın üçtebiri falan herhalde. şu starbucks yayılacağına tchibo yayılsa ya. bahçe teması cazip gelmedi ama 2-3 hafta sonra bir tema geliyor ki almanya' daki ürünlerin tümü gelirse rahat 200tl' lik harcamam var. hem de çarşamba sabah 10' da ordayım. heyecanla bekliyorum.

sonra bir de öğle yemeğimi paketletim çıktım. aktarma olayını seviyorum..

arkadaşa meraba diyelim..

fiyatı 150tl..
anlamadığım 2004 model olmasına rağmen içinde niye 2003 yazdığı..

fimo tetris..

telefonumsu tetrisimsi bir şey. ama çok küçük olduğu için orjinali resim kadar şirin olmadı. florasan fimodan yaptığım için karanlıkta parlıyor..


ilham kaynağım:

searchlike virüsü..

günde kaç saat internetteyim ama hiç öyle bariz bir virüsüm olmamıştı. bizimki senede 2 saat girer tuttu virüs kaptı. gözümün önünde bi dosya indirdi böyle bir vürüs kaptı. internet anasayfasını kendine göre ayarlıyor ve değiştirmene izin vermiyor. aslında mozilla yükledik onu kullansa da olur da etkisi ne olur, nedir bilemeyince huylandı. internet explorer' ı silmeyi denedim beceremedim. internetten yardım aldık:
şu sitede yazılmış:

http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:3q9hb_wO-5sJ:www.cozumpark.com/forums/thread/188052.aspx+searchlike+nas%C4%B1l+silinir&cd=1&hl=tr&ct=clnk&gl=tr&source=www.google.com.tr

dosya uzantısı değiştirmek de şöyle bir şey:
http://www.hardwaremania.com/forum/yazilim/isletim-sistemi-and-uygulamalar/genel-os/dosya-uzantisini-degistirmek-38866.html

neyse gitti gibi..

mad men..

şu man men o kadar ödül alıyor. merak edip izleyeyim diyorum. cnbce' de 5dk' dan fazla dayanamıyorum. böyle baştan izleyince iyi oldu. hakkaten güzel diziymiş.
genelde yabancıdiziizle ve diziport' dan izledim. bulamadığım bölümler de http://www.dizimag.com/mad-men-4-sezon-12-bolum-izle-dizi.html siteden. bu site baya iyi south park' ı da burdan izlemiştim. 3. dizi sitesidir benim için..

dizide aşırı sigara içiyorlar. 1. sezonda bir sahne vardı. sigaranın zararları kesinleşmiş ama hala nasıl reklamını yaparız diye tartışılıyor. herkes deli gibi sigara içiyor, öksürüyorlar falan. kadın-erkek herkes içiyor. hatta hamileler bile. o dönemde doğan çocuklarda gene iyi pek bir şey çıkmamış. hamileler içki bile içiyor.

bu içki işi de sigara gibi ofiste habire içiyorlar. o kadar içtikten sonra o kafayla nasıl çalışılır. neyse sonradan don kendine sınır falan koymaya başladı.

o kadar sigara içiliyor ortamda ama havalandırma çok iyi olmalı. yoksa dumanlu flu olarak izlerdik.
sigara içmesine en gıcık olduğum karakter betty. tutuşu falan fazla özenti. zaten betty' ye gıcık oldum. küçüçük bir kız çocuğu gibi. bir de kendi çocukları var. kendi kızı ondan daha olgun. zaten ben genel olarak asıl adamın karısına gıcık oluyorum niyeyse. niptuck' da da julia' a gıcık olurdum. sean' a az çektirmemişti. neyse bu o kadar diil.
don da gıcık aslında karısına bikini giydirmeyecek kadar kıskanç ama 3-4 kadınla aldatıyor. iyi özellikleri de var ama yargılama olayı yok adamda. tamam yaptın, ben görmedim şeklinde. ama gördüm unuttum değil. salvatore' de bunu gördük.
o adama a yazık oldu ya. ben yeni şirkete kesin onu da getirirler diyordum. ken yerine onu tercih ederdim.
joan favorim. bebeğini de aldırmamış galiba. bakalım yeni sezonda kocasına nasıl yutturacak. joan yapar ama ya. öyle olmak lazım ofiste bütün işi çekip çeviriyor ama bunu sessizce yapıyor.
gerçi peggy de iyi. çocuk doğurduktan sonra iyi toparlandı. o çocuk nooldu ki. verdim dedi ama doğumdan sonra annesi bakmayacak mısın deyip odaya göndermişti. paskalyada yumurta topluyordu. yazın ne kadar üzüldü trudy hamile kalınca. benim çocuğum öyle, bir de buna bak gibi. bir de trudy laf soktu gibi 26 da genç sayılır gibisine.
peggy de ofiste herkese bir şeyi var. pete' le öyle. don evlenicem deyince bi bozuldu. soyundukları çocuk ona aşık gibi.
yalnız dizide bu tip sahneler göstermeden anlatma olayıyla işlenmiş. mesela türk filmlerinde olur ya öpüşürken kamera uzaklaşır, ya da seslerle imalarla anlatılır falan. bu dizi de böyle. iyi bir şey aslında. bu genel izleyici kitlesi için olamaz çünkü anlaşılıyor da. belki o dönemin masumiyeti korunsun diye falan mı bilemedim.

dönem dizisi ama hakkaten adamlar her detaya dikkat etmiş. mesela bir bilet, bir ilan falan hepsi çok incelikli. benim bir teorim var. reklam işine de bunun için girmişler bence. çünkü bir dönemi anlatabilmek için gazete falan kullanılır bizde. ama reklam olunca daha geniş bir alan. mesela o dönemden bir deodorant buluyorlar ama kenarda dekor olarak duracağına bunu reklam işi yapıyormuş gibi başrol haline getirmişler.

bir de sonunda çalan müziklere bayılıyorum (outro mu oluyo). bitiş temasına uygun, döneme uygun, her türden rock, christian rock, jazz, klasikler.. bazı çevirmenler bunun sözlerini de çeviriyor 1 ya da 2 öyleydi. nefis bişi..

bu son pozu da çok aradım. nerdeyse bölüm bölüm arayacaktım da sonunda e2' nin sitesindeki videodan aldım.