28 Eylül 2011 Çarşamba

istanbul..

ne zamandır istediğim bir şeydi istanbul' a gitmek. daha önce sadece 2 kere gittim. ilkinde 3-4 yaşında falandım. haliyle hiçbir şey hatırlamıyor. 2.si ise 3 günlük tamamen turistik bir geziydi. tüm türkiye' yi gezmeme rağmen istanbul' a tamamen yabancıyım. tamam orda yaşamayı asla istemem benim gibi bir ankaralı için fazlasıyla kalabalık ve karışık ama bu kadar yabancı olmak da garip.

neyse cuma öğleden sonra izmit' e gittim. ankara izmit arası 4 saat. yolda mola vermiyorlar. hayatımda ilk defa tek başıma evden çıkıp, tek başıma otobüse bindim. garip bir histi. yanımda hamile bir kadın vardı. ben bile kıpır kıpır koltukta döndüm durdum ama kadın hiç kıpırdamadı iyi gitti valla.

izmit güzel küçük bir yer. istanbul' a 1saat falan uzaklıkta, e-5' in kenarında. çok yakın olduğu için fazla gelişememiş gibi. zaten yakında birleşir, istanbul o kadar kabına sığmıyor ki.

zaten akşama izmit' e vardım ertesi gün sabahtan istanbul' a gittik. 10tl' ye götürüyorlar. göz açık kapayana kadar varılıyor. harem' de indik, ordan vapurla sirkeciye geçtik, eminönünden dolmuşla gidip valizleri bıraktık.

bu arada dolmuşta oturduk dolmasını bekliyoruz. 1kişilik yer boş. önde oturan adam 1kişi fazla ödeyip dolmuşun kalkmasını sağladı. istanbul' da yaygın bir uygulama mı bilmiyorum ama iyi fikir. beklememek için 2tl fazla ödemiş oldu. gerçi bize de sorsa 50şer kuruş verirdik.

taksim' den dolmuşla beşiktaş' a gittik. kafamdaki ilk plan beşiktaş sosyete pazarına gitmekti. internetten o kadar adres falan buldum gitmeden sen tut bunları son anda valizin içinde bırak. neyse taksicilere falan sorduk. pek bilen de yok ilginç bişi. neyse bi tanesi biliyorum dedi 5tl' ye falan bizi bıraktı. en iyi tarif evlendirme dairesinin orda demek.

bi gittik. meyve-sebze pazarı. neyse üst katı kıyafetmiş. ama acaba başka bir pazar var da bulamadık mı diye düşünmedim değil. çünkü sıhhıye pazarından büyük bir yer değildi. neyse dedim. tshirt, küpe, çorap falan aldım.

dönüşte yürüyerek beşiktaş iskelesine vardık. yolda ıslak hamburger yedim. pek bir numarası yok gibi. ekmeği ketçap-acı sos gibi bir şeye bulamışlar. içi de boş insan içine bi turşu marul falan koyar.

iskeleye yakın fairy' nin kavurma şanliği vardı. şansa bak. birer sandviç kavurma yedik. pek güzel değildi. tamam ekmeği taze ve güzeldi ama eti yağsız tuzsuz bir şeydi. böyle yağsız pişiriyorlarsa lekeler tabi çıkar.

ordan otobüsle eminönü' ne geri döndük. ama o kadar trafik vardı ki yanımızda yürüyen bir kadın vardı ve abartısız onunla aynı hızda ilerliyorduk.

orda balık ekmek yedik. ne kalabalıktı o öyle. oturacak yer bulamadık, ayakta güneşin altında, elimizde ekmekler, kola, poşetler. balık desen tuzsuz limonsuz. hiç bişi anlamadık.

neyse ordan mısır çarşısını gezdik. sırf turist hiç normal adam yoktu herhalde. bir de kalabalık ki. gördük çıktık işte. ordan kapalıçarşı ve mahmutpaşa. oralar nispeten daha tenhaydı ama gene de kalabalıktı. hiçbişi almadan gezdik buraları. zaten ne alıcaksın ki yani. biraz bir elma çayı aldık. çok güzel kokuyordu. daha denemedim bakalım.

ordan istiklal caddesine çıktık. amacım şu terkos pasajı ve beyoğlu iş merkezi' ni görmekti. o kadar methini duydum ki. hiç de bir şey yok. bizim onur çarşısıyla soysal pasajı gibi bişey. istanbul' daki her şey fazla abartılıyor bence. terkos' tan da 1-2 tshirt aldım. ama çok da orjinal şeyler değil. bir de atlas pasajına gireyim diyordum, buldum da ama o da limon bazaar gibi çıkacak diye vazgeçtim. terkos' u kolay buldum. paşabahçenin hemen yanında. pasajın içinden çok dışarıdaki dükkanlar iyiydi. beyoğlu iş merkezi' ni de tesadüfen buldum.

bir de istiklal caddesindeki saray muhallebicisine girdik. profiterolü çok güzelmiş dedilerdi ama ben o kadar da beğenmedim. bi kere dışının çikolatası çok koyuydu ve şerbet gibiydi içi ne normal krema gibiydi. ben bile daha iyisini yaparım hıh.

akşam tekrar istiklal caddesine gideilm dedik ama cumartesi akşamı ne mümkün. o kadar kalabalık ki omuz omuzu sökmüyor. yarı yoldan geri döndük. girişteki starbucks' ta bir kahve içip geri döndük. akşam harbiye açık havada ferhat göçer konseri vardı. beleş tepe misali dinledik. tek kötü yanı gözlüğüm yoktu. hiç seçemedim sahneyi. ninni gibi söyledi zaten biz uyurken.

baştan dedim saray müze falan görmek istemiyorum. zaten hepsini daha önce gördüm. onun için ertesi gün boğaz turuna katıldık. eminönü' nden bindik gene 2. köprünün ayağından döndük. şansımıza yerimiz iyiydi. erken oturduk kenarda yer kaptık. bir de bizim tarada yakın gitti. anlatıcı iyi değildi. sadece sarayları ve hisarları söyledi. benim rehber daha iyiydi. semt semt saydı bana. yanımızda da araplar vardı. ben neyin resmini çeksem önemliymiş diye düşünüp kadın da çekti. kamerayı almadığıma çok üzüldüm. dandik telefonuma çektim mecbur. kadının iphonu vardı, dışında da lv kılıfıyla. pek resim çekmedim zaten. internette çok süper pozları var istanbul' un. herkes zaten fotorafçı olmuş. vapurda her 3 kişiden 2sinin elinde bir nixon. bir ara kamera olayı modaydı. tam kamera aldık. yeni moda bunlar.

ordan otobüsle cevahir avm' ye çıktık. oha o ne öyle 6 katlı avm mi olur. çok kullanışsız düzenlenmiş ama bi aradan giriyorsun ıssız arka sokaklar gibi, dükkanlar kapanmış falan o ne öyle. pek gezmedim. 1-2 zara mango falan girdim. ee şimdi tam sezon başı görsem beğensem içimde kalacak. o değil de beshka' da geçen ay bir bot beğenmiştim. pahalı diye almadım. şimdi fellik fellik onu arıyorum. numarası hiç bir yerde yok. istiklal' de hiç yoktu. cevahir' de de beden yoktu. pff. aslında lush' a uğrayasım vardı ama bizimki benim bir duş jeline 30tl verdiğimi görürse dayanamaz diye düşündüm. bir de buldumbuldum.com standı vardı. iyi inceleyemedim ama ankamall' a da böyle bir şey açsalar alırım ki.

cevahir ve istanbul' un çeşitli yerlerinde böyle yıldız figürleri var. ben en çok bu beyni beğendim.
akşam gene istiklal' e çıkalım dedik. nispeten daha boştu ama gene de kalabalıktı. pazar akşamı halbuki. hadi ben işsizim ama bu kadar insan yarın işte gitmeyecek mi?

3. gün dönüş günü. anadolu yakasına geçtik. burda pek gezemedik elimizde valizler falan. zaten gezecek neresi var ki? turistik yerler karşıda.

dönüşte trene bindik. hiç trene bindiğimi bilmezdim güzel oldu. tamam küçükken falan bindirmişler ama ne hatırlıycam. haydarpaşa garından bindik. hani filmlerde olur ya anadolu' dan gelen esas kahramanın indiği bir merdiven vardır. orda bir resim çektireyim dedim ama film çekiyorlarmış hevesim kursağımda kaldı. tren işi güzel hacı. sevdim ben. koltuklar karşılıklı karşımdaki de tanıdık olunca ayaklarımı uzattım oohh. bir de otobüslerin bir kokusu olur ya ondan nefret ederim, midemi bulandırır, kolonyayla ıslak mendille falan durmaya çalışırım. trende o koku yok mesela. şimdi treni hiç hatırlamıyorum ya aklımda sadece filmlerden kalan görüntüler var. bir aksiyon sahnesi falan olacakmış gibi. bir de trenler biraz eski ya tam o modda. hiçbir şey olmadı tabi. geze geze getirdi bizi. anadolu yakasındaki tüm semtlerin tren durağı var herhalde hepsini gördük. kartal' ın oralarda bir de büyük sosyete pazarı vardı. aklım kaldı. bilsem bir uğrardık. tren hemen hemen aynı vakitte getirdi. ikram falan yok ama yarı fiyatına. bir de öğrenci indirimi var. paso da sormuyorlar. sorsalar da daha duruyor.

ertesi gün izmit' ten ankara' ya geldik. istanbul' da 2. gecede üşütmüşüm galiba. aslında kalkıp kapıyı kapatmıştım ama kolunu bükmemişim geri açıldı, ben de üşendim kalkmaya. kalksaydım keşke sonra örttüm ama şifayı kapmışız o arada. çok pis gribim şimdi. bu sene erken bulaştık grip işine gerisi gelmese bari..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder