31 Mart 2013 Pazar

martta bitenler..

watsons magic lip sun block: watsons' un meşhur lip balmı. dudağa sürünce renk değiştiriyor, özünde şeffaf. bende verdiği renk fena değildi. koyu pembe gibi oldu. onun dışında çok güzel nemlendirmesi olan bir ürün. bir nivea' yı aratmıyor.

tekrar alınabilir ama evde çok fazla lipbalm var.

lilibe makyaj temizleme mendili: fena değildi. fiyatına göre diğerlerinden hiçbir farkı yok.

kesinlikle tekrar alınacak.

aslında 8 mart indiriminde nivea, maybelline makyaj temizleme mendilleri falan hep indirimdeydi. gene de 6 lira gibi bir fiyatı var. düşününce gene bunun 2 katı. hiç mantıklı değil.

the body shop seaweed matlaştırıcı gündüz kremi: kaç tane bitirdim bilmiyorum. su bazlı, hafif bir yapısı var, yenisini açtım bile.

bi indirim yakalarsam stoklayacağım.

johnsons baby şampuan: göz makyajımı çıkarmak ve fırçalarımı yıkamak için kullanıyorum.

kesinlikle tekrar alınacak.

lady speed stick(aloe): bu da güzel, kokusunu da seviyorum.

bi tane daha var, sonra bu sene 8mart indiriminde migros' tan topladıklarıma geçeceğim.


happy queen glow in the dark oje: aslında sevdim. yaz için düşünüyordum ama bitti bile. şişe çok küçük onun dışında kapatıcılığı pek olmadığı için 6-7 kat sürdüğüm için 2 kullandımda falan bitti.

tekrar almam ama güzel bir deneyimdi. karanlıkta gerçekten parlaması ilginç.


lush snow fairy duş jeli: tamam güzel kokuyor ve iyi köpürüyor ama bence 100ml' i 20tl edecek bir şey değil. yılbaşı dönemi bloggerlar bununla aşk yaşıyor. ben de o yüzden mucize bekliyordum. bence gidip yarım litresine 50 küsür lira verilecek bişey değil. ha hayatımda bi kere denemek için aldım oke. ama bi daha almam.

sephora hindistan cevizli mum: bunu da bitirdim. güzeldi, koku vermesi başarılı, yaktıktan 5dk sonra bütün odayı kokutuyor. fiyatı yankee candle ile karşılaştırınca pahalıya geliyor çünkü boyutu küçük ama taa cehennemin dibindeki tepe home' a gitmektense tercih edeceğim gibi.



aslında bu ay bitirdiklerim pek başarı sayılmaz, geneli temel ihtiyaç malzemesi ama olsun. bu da bi şey..

30 Mart 2013 Cumartesi

clarie' s alışverişim..

her seferinde artık daha fazla kılıf almayacağım diyorum ama görünce kendimi tutamıyorum. neyse ki fiyatı iyiydi. 12,49tl

al-cm cp pnk skull: 14,99tl. bu zımbırtının adını bilmiyorum ama işlev olarak iphone' un kulaklık girişine sokuluyor. bir dönem çok istemiştim ama hiçbir yerde bulamamıştım. sırf bunun için aldım yoksa bana göre pahalı.

gerçi civcivli vs bi model tercih ederdim ama claries' te pek çeşit yoktu.

topuz tokası: 12,99tl. resimde pek anlaşılmıyor ama bu arkadaş h&m' den aldığımınn 2 katı. saçım uzun olduğu için büyük topuz yapmak daha iyi duruyor.

sihirbaz..

değişik bir filmdi. çok çok iyi değil bence, sadece değişik. pek söz yok. bi sihirbaz var işte, pek popüler değil haliyle. kırsalda yaptığı bir gösteride temizlikçi kıza iyi davranıyor, o da peşine takılıyor. bu kısmı biraz cem yılmaz' ın hokkabaz' a benzettim. kız şehre inince onu da isterim, bunu da diye tutturuyor. mont, ayakkabı falan. adam parayı yetiremiyor işte, biraz da safça. sonra kız genç bi erkeğe tutulup gidiyo falan.

anafikir falan anlamadım ama ben bu filmden..

29 Mart 2013 Cuma

evita..

youtube' dan izledim:

türkçe altyazılısı asla çıkmayacak sanırım. dnr' da falan da o kadar baktım ama göremedim.

aslında ingilizce kısımları anlamak zor olmadı, zaten şarkıların neredeyse tamamını ezbere biliyorum. zor olan ispanyolca kısımlardı ama anladım yahu.

önce soundtracki dinleyip sonra filmi izlemek de ilginçmiş. bazı şarkılar hiç beklemediğim sahnelerden çıktı. bir de neredeyse tüm film şarkı söylemeyle geçiyor. mesela west side story' nin şarkıları da efsanedir ama orda 10 şarkı falan vardır, gerisi normal diyalog. bu öyle değil.

neyse artık ben bunu bi on kere falan daha izlerim.

27 Mart 2013 Çarşamba

ruj konusu..

ruj konusuna pek haim değilim. o yüzden bazılarını çıkaramadım. hangi markalar var burda bi ara araştıracağım..

26 Mart 2013 Salı

..

bu aralar beni daha iyi anlatan başka bir resim olamaz. tek fark evde laptop kucağımda versiyonu.

nightmare before christmas..

aslında şarkı sözleri için altyazı falan yok ama şurdan izledim:
http://www.fullhdfilmizle.com.tr/animasyon-filmleri-izle/noel-gecesi-kabusu-izle/4

sevmedim yahu. tamam sonu iyi bitti ama izlerken sıkıldım. fazla karanlık bir film, korkutucu değil ama sıkıcı olmasını sağlamış sanki.

tim burton filmlerini seviyorum ama animasyonlarını hiç izleyesim gelmiyor nedense.

24 Mart 2013 Pazar

lincoln..

şurdan izledim:
http://www.filmtivi.net/lincoln-izle.html/2

film bana sıkıcı geldi ama önemli bir konuydu ok.

filmle ilgili tek anlamadığım kısım nasıl olup da oscar almadığı.

23 Mart 2013 Cumartesi

yves rocher kayısılı peeling..

bunu alalı baya oldu aslında. 8mart indiriminde almıştım. yves rocher' in kayısılı peelingi baya övülüyor. muhtemelen cilt bakım ürünlerinin %50 indirime girdiği bir dönemi oluyordur ama tüm ürünler %30 iken aldım çıktım.

fiyatı: 16,90'den 11,83tl' ye düştü.

boyutuna göre bence biraz pahalı ama mucize bekliyorum kendisinden.

22 Mart 2013 Cuma

beyaz zambaklar ülkesinde..

güzel bir kitap. öncelikle bir roman değil. daha çok öğüt veren, öğretiler içeren bir kitap. bazı başarı öyküleri var içerisinde ama bunlar daha çok ders çıkarılmak için yazılmış.

kitap fin halkının mücadelesini anlatıyor. böyle deyince insanın aklına özgürlük mücadelesi vs. geliyor. aslında öyle değil. fakir ve yoksul bir halk, şanslarına ülke toprağı verimsiz, yeraltı zenginlikleri falan yok. ama çalışarak refaha ulaşmışlar. bunu anlatıyor aslında.

dnr' da fiyatı: 10tl. 200 sayfa bişey zaten. 50 sayfası yazarın hayatı. 2 günde falan okudum, okumakta yarar var.

diyet kraker..

geçen migros' a girince dikkatimi çekti. 10tanesi 62 kaloriymiş. gidip bunlardan kaç tane yiyebilirim diye sormalıyım diyetisyene. muhtemelen bütün pakete izin verecektir. tadı da güzel. normal kraker gibi. o meşhur suntalar gibi değil.

fiyatı da 50kr. iyi bence.

21 Mart 2013 Perşembe

kayseri..

hani derler ya şu şehre gittiğinde falanca yere 3 kere gitmezsen tekrar gidersin diye. kayseri' de öyle bir şeyleri unuttum galiba. neyse ki tekrar gitmek benim için sorun değil. kayseri' yi zaten geçen gidişimde de sevmiştim.

yeni gittiğim için de görünce hatırladım. kendi kendime gezdim falan. 8:30' u geçince hafiften tırstım gerçi otele geri döndüm ama gene de iyiydi yani. ben zaten otelde tek kalmayı seviyorum, evde bulamadığım özgürlüğü orada yaşıyorum. özgür olmayı bu kadar seviyorsan ailenden ayrı yaşa diyeceksin. ama aynı şehirde olup ayrı yaşamak biraz abes geliyor. hadi gene gözünü karartıp çıkarsın da şöyle bişey var. akşam eve gelmem zaten 7' yi buluyor, hatta yemek yiyip hemen spora gittiğim için saat 9' da anca şöyle rahatça oturup günün tadını çıkarıyorum. 11' de de yattığım düşünülürse 2 saat için eve çıkmak aptallık. bi de evde hiçbir işe elimi sürmüyorum ben. tek yaşasan ütü derdi var bi kere kocaman. hele de artık her gün kumaş pantolon giyiyorum ama daha şu tshirtü de ütüleyip giydim demişliğim yok, nerde kaldı pantolon ceket. ya da yemek derdi. gerçi akşamları sadece salata yiyorum ama salata hazırlamak makarna pişirmekten zor. tek tek yıka doğra, rendele. temizlikte pek gözüm yok ama en azından haftada bi kere detaylı temizlik yapmak gerek. neyse ben gene bu iş gezilerini bekleyeyim.

kayseri' ye otobüsle gittik. ankara-kayseri arası uçak yok. muhtemelen bu yüzden bu iş bana kaldı diyorum. kimse 5 saat yolu çekmek istememiş olmalı. yalnız geçen sefer daha kısa sürmüş gibi hissetmiştim. 4 saatte gidiliyor falan diyorlardı tam 5 saat sürdü. giderken çok sıkıldım. yanımda samimi olmadığım biri vardı. annem gibi rahat olamıyorum. bi de işten çıkıp binmişim zaten. üstümde kumaş pantolon, deri botlar. o bot da ayağımı bi sıktı mı? zaten ne olacak, nası gidecek hiç bilmiyorum. bi de tam çıkıcaz, yemekten döndüm. odanın kapısı kitli. kadın sen tut kapıyı kitle, anahtarı da al yan odaya goygoya git. arıyorum açmıyo da. te allam. bi yandan şoför diyo hadi çıkıyoruz. aşağı indim yedek anahtar falan. walla o panikle bi aşağı inmişim ki.

tabi dönüşte daha akıllıydım. ne kadar olsa bişeyleri bitirmenin rahatlığı var. bi de orda ister istemez birlik olunuyor onlar ve biz gibi. zaten 2 gündür sürekli birlikteyiz. ilk defa tanıdığım insanlarla yola çıkmışım. bi de önceden hazırlamıştım zaten aldım kotumu giydim oh. diğeri de rahat öyle sıkıyo falan değil ama ne kadar olsa kumaş pantolonun bi rahatsızlığı var.

bi de giderken bi rapor okuyodum sıkıcıydı. dönüşte arkada boş yer varmış oraya geçtim, açtım kitabımı okuyodum böyle oha 5 saat dolmuş bile ışıkları açtılar.

gidince sorumlusu aldı bizi. adam yazık kendi arabasıyla gelmiş. sıkıştık. eşyaları bırakıp hemen bi mantıcıya gittik. iyi ki gitmişiz. ananın yeri diye bir yer. kayseri park' ın oralarda bir yerdi ama arabayla gittiğimiz için tekrar bulamam. mantı yedik klasik. bi tabak mantı 12tl idi. biraz pahalı ama güzeldi. keşke mantı alabilseydim. grupla gidince. bi de 2.gün alırız falan dediler. garson bize yağlama ikram etti. bak ikidir gidip mantı yiyorum bu yağlamayı da tanıdığım iyi oldu. pidenin biraz daha eti sulusu gibi. yoğurda batırıp yenirmiş. tadına bakmış olduk. üstüne de nevzine yedik. güzel bir tatlıydı. şerbetli tatlıdan çok kurabiye gibiydi. para da almadılar. aslında 2. gün de ben öderim diyordum ama ekmiş gibi oldu. aslında adam ev sahibiyim ısmarlayayım diye düşünüyor ama biz onun için para alıyoruz.

kayseri' de hilton' da kaldık. gerçi hiltonların en kötülerinden diyorlar. mükemmel değildi. daha iyisini de gördüm. insanda hilton diyince süper lüks imajı uyanıyor. halbuki sadece fiyatlar süper lüks. eşyalar eskiydi falan. satın alacak değilim o yüzden bu bence o kadar önemli değil ama pisti sanki be. bembeyaz havlular yoktu. sizin için dezenfekte edilmiştir falan olur ya onlar yoktu. grimsi grimsi perdeler falan. otel odasında ev sıcaklığı aramıyorum ama paramla kalıyor olsam o paraya daha iyisini beklerim.

mesela internete girdim işte. 24 saati 29tl. yuh. bi aylık adsl parasına internet. üstelik de yavaş. dizi izliyim bari dedim 2. gün 5 dk bekliyorum. telefondan da giremedim zaten. adımda ı var, ama iphoneda yok. adımla girmem gerekiyor ama ı yazamadığım için hatalı diyor.

bi iyiliği dışarı 2 şişe su koymuşlar, ikramımızdır demişler. gecenin bi yarısı gittik zaten, otobüste de su vermediler. yanıyorum su diye. içtim hemen. biraz da çeşmeden içtim napiim yetmedi. minibarda su 6tl. gerçi o minibardakileri içip aşağıdan alıp geri koymak vardı ya. öğlene kadar kadın odayı temizlemiş, farkederdi. bi  de kettle koymuşlar, yanına da poşet çay, kahve, ıhlamur, nane-limon, şeker falan. onlar paralı mıydı anlamadım. aslında yürütesim vardı da. çıkış işi nasıl oluyor bilmeyince.

zaten ben valizle biri bizi yukarı çıkarır diye düşünüyordum neyse ki bildiğim yöntem ama o kartı sokmadan elektiriğin çalışmayacağını bilmeyen de olabilir. zaten gittim ilk 727 var. iyi dedim 728 bundan sonra. anahtarı sokuyorum sokuyorum açmıyor. aşağı inip sorayım bari diyorum. kafayı bi kaldırdım 729, meğer 728 daha sonraymış.

yatak nefisti. enine de boyuna da benden daha uzundu düşün. 3 kişilik resmen. 4 yastık, kale gibi kurdum. normalde ben duvar kenarı olmadı mı uyuyamam, gayet uyudum. gerçi ilk gece biraz zor uyudum. yerimi yadırgıyorum ilk gece hep. bi de ertesi gün nası olacak falan var. ama 2. gece bebekler gibi uyudum, hatta 10dk erteledim alarmı gene de 5dk daha uyusam diyodum.

aslında odada teknik şeyleri düşünmüşler. mesela normal boyutlarda ütü ve ütü masası da vardı. ben ütü yapamam ama güzel bir düşünce. oda da büyüktü baya. televizyonun konumu biraz saçmaydı. yattığım yerin yanında kalıyordu. dev ekrandı tabi. odamın manzarası şahaneydi. o meydanı falan direk karşısına alıyor. keşke fotoğraf makinamı alsaydım dedim, en azından odadan çekerdim. zaten saçma saçma eşya götürmüşüm. annem sağolsun. dedim ki bi tane converse götüreyim. ayaklarım geberdi zaten. hem orda ne güzel spor salonu vardı, inerdim. eşofmanım da vardı. sırf ayakkabım yok diye inemedim. 2 gün için kocaman valiz götürdüm zaten. neyse öğrenmiş olduk işte.

odadaki tek kullanımlık ürünler peterthomasroth markaydı. muhtemelen iyi bir marka ama kokusunu hiç sevmedim.

toplantılar süperdi ama. zaten orda anlatılan bana anlatılmıyor, kafa salladım oturdum. arada sütlü kahvemle kuru incirimi de yedim ne güzel oh. aslında keklerde, tatlılarda falan nası gözüm kaldı. hele bi tanesini 2 kere elime alıp bıraktım. ya onu geç sabah açık büfe kahvaltı var. zaten kayseri bi kazan sucuk yığmışlar oraya, tonla pastırma var. sen tut kepekli ekmekle, 2 dilim diyet peynir ye. ekmeğim o kadar yavandı ki, bitiremedim. sonucu güzel olsa bari. akşam da avmlere gittim. alışveriş yaparım diye korkudan mağazalara girmedim ya düşün. bendeki bu azim. kendimi tebrik etmem gerek. azimden bahsedersek orda millet kayseri tabağı yemeye gitti, ben mcdonalds' ta salata yedim. aslında salatası çok güzeldi ama alırken çıtır tavuk demiş bulundum. otu yiyip tavuğu bırakmak da saçma geldiği için kızartma yemiş oldum. keşke akdeniz söyleseydim. peyniri de ayran sayardım. neyse artık.

toplantılar garipti aslında. şimdi hiçbişey bilmiyorum, dökümanları da vermediler. zaten adamlar önceden toplanmış etmiş, ben daha konunun özünü bilmiyorum. biliyormuş gibi poz kesiyorum çok da pasif kalmıyım diyorum ama pot da kırmamak gerek. garipti ya. hadi ben yeni başladım. öbürü da hiçbişe demiyodu ki. tüm dökümanı okumuşsun her işin içindesin bi müdahale et bişey yap. bi grup beni takmadı zaten. ben de bi daha o masaya gitmedim. bi ara bizim masada da biri olsa falan dedi ama aman. sorarlarsa ben her masaya oturdum gayet faaldim diyebilirim.

güzel bluz..

dünkü eteğin üstüne de bu bluz olacak, altına da çikolata kahve bi sandalet.

markası theory.

20 Mart 2013 Çarşamba

güzel etek..

şu mor etek pek hoşuma gitti. yazın ne güzel olur efil efil. biraz daha kilo vereyim anneme diktiririm ben bunu. çok zor görünmüyor. zaten burda river island yok. nerden bulup alayım..

19 Mart 2013 Salı

catherine arley oje..

bu catherine arley ojeler çok övülüyordu bi ara. kızılay avm' de standını görünce merak ettim.

aslında holographic ojelerini tercih ederdim ama standda göremedim. bu koyu pembeyi aldım. tek kat yetiyor o yüzden sevdim. fiyatı: 2tl.

18 Mart 2013 Pazartesi

diyet..



http://www.modelmydiet.com/

ilginç bir site. boyunuzu kilonuzu vs. yazıyorsunuz. şimdiki haliniz ile hedeflenen kiloda olacak hali gösteriyor.

tabi çok çok geçerli başarılı değil. mesela soldaki 140kilo olursam alacağım şekilmiş, sağdakiyse 20 kilo. 20kilo adamın o kadar göbeği olmamalı.

tabi bu abartı rakamlar ama diyet yapanlar için moral verici bir site.

17 Mart 2013 Pazar

the breakfast club..

şurdan izledim:
http://unutulmazfilmler.com/the-breakfast-club-kahvalti-kulubu-k2.html

izlediğim çizgifilmlerde falan o kadar çok atıf yapılıyor ki, izlemek gerekti.

hikayesi klasik bence. bunlar 5 tane birbirinden farklı liseli ergen. ctesi kütüphanede cezaya kalıyorlar. bi süre sonra sohbet muhabbet alışıyorlar birbirlerine falan..

asteriks ve oburiks gizli görevde..

şurdan izledim:
http://www.fullfilmizlede.com/asteriks-ve-oburiks-gizli-gorevde-full-izle.html

şöyle komik, dinlendirici bir film arıyordum. bunu buldum. fena değildi. dublajda biraz saçmalamışlar sanki. belli ki hintli olan bir adamı laz hindi diye karadenizli gibi konuşturmuşlar mesela. saçma gerçi geçen mısır filminde de bi laz vardı.

o değil de asteriks değişmiş. hatta herkes değişmiş, sadece oburiks kalmış. o da hem yaşlanmış, hem de iyice kilo almış, sarkık sarkık iğğ..

16 Mart 2013 Cumartesi

güzel etek..

tam yazlık, efil efil hem de şık ve sade. işte de giyilir bence.

böyle bacaklarımm olduğunda alcam bi tane..

çekiliş..

gene bi çekilişe katıldım, belki çıkar..

http://www.koyukirmizim.com/2013/03/ilk-cekilisim.html

life of pi..

şurdan izledim, kalitesi pek iyi değil aslında. sanırım sinema çekimi:
http://www.filmifullizle.com/pinin-yasami-life-of-pi-2012-turkce-altyazili-izle.html/6

bu yılın en ilginç hikayesi bu sanırım. başlarken üff ne sıkıcı diyordum, hayvanlı hikayeleri hiç sevmem biliyorsun. ama sonra baya ilginçleşti. bir çocuk ve bir kaplan hem de kayıkta. off çok fena. bi de kıyamıyor da onu kayıktan atmaya. garip bir film.

görüntüler falan da güzel aslında. 3d nasıldır acaba?

14 Mart 2013 Perşembe

sephora alışverişim..

sephora msj atmış. tüm ürünlerde %20 indirim diye. ben de kendimi daha fazla tutamadım. canım benefit' ten alışveriş yapmak istedi. aslında gerçekten tüm ürünlerin indirimli olacağına inanmıyordum ama öyleymiş.

how to look the best at everything setini aldım. aslında hem porefessional hem they're real olan she's so jetset  istiyordum ama ondan kalmamış. neyse daha clinique maskaramı açmadığım düşünülürse mantıklı bir seçim oldu.

aslında mini minnacık bir set, içindekiler hele daha da minik ama ten makyajına yönelik olan ürünler olması güzel. bu ara en çok onları kullanıyorum. içinde porefessional, hello flawless fondöten, 2 boing kapatıcı ve hello flawless pudra var. yani başka bir şeye ihtiyaç kalmıyor. fiyatı: 80,51tl' ye geldi.

benim aldığım light. en açık ton olması gerek ama ben o kadar da beyaz değilim. bana güzel oldu, ama çok beyaz tenliler bu set için fazla heveslenmesin.

bir de sarı alt tonlu renkler sanırım. şansıma o da bana uydu. aslında benim yüzüm pembemsi ama boyundan itibaren sarı alt tonluyum. o yüzden bu seti uyguladığımda renk farkını yok edişini sevdim.

fondötenin spf 25 oluşunu sevdim. bütün kış balm shelter kullandım, yaza doğru daha yüksek bir faktöre geçmeyi hesap ediyordum. yazın spf 50 güneş kremi kullanırım ama bahar için bu bana yeter. bir de çok sıvı formda bir fondoten bu. bu kadar sıvı bir şey fazla kapatıcı olamaz diyordum ama orta düzeyde bir kapatıcılığı var.


içinde şunu şöyle uygulayın vs. sayfaları var. onun altında da aynası.


girmişken güzelce de gezdim sephora' yı. kendimi tutmasam bişeyler daha alırdım ama doğrusu bazı şeyler abartı pahalı. mesela kesik uçlu allık fırçası düşünüyorum ama 40küsür fiyatı var. o paraya sephora' dan alacağıma üzerine biraz daha koyar mac alırım, hatta inglot indirim zamanı alsaydım aynı fiyattı.

cam törpü aldım. bu cam törpü işi ne zamandır aklımdaydı ama rossmann, watsons gibi yerlerde pek göremedim. mecbur sephora' dan alacaktım en azından indirimli oldu. fiyatı: 21,10tl' ye geldi.

ordan her zamanki gibi banyo yağları ve duş jellerine geçtim. duş jelleri konusunda kendimi baya tuttum. çünkü evde aşırı fazla duş jelim oldu.

banyo yağları aldım. çünkü vücut losyonlarını aynı şekilde kullanamadığımı farkettim. ama muhtemelen bunları şimdi kullanmam. çünkü yazın fazla neme ihtiyaç duymuyorum. gerçi görevliye göre cildimin nem oranı normalden 5 puan falan azmış ya neyse. bu seferki kokular vanilya, hindistan cevizi ve mango. tanesi 1,27tl' ye geldi.

bir de mum aldım. 9,90tl idi. 8,39tl' ye geldi. bakalım nasıl çıkacak. bu da hindistan cevizli.

13 Mart 2013 Çarşamba

sefiller..

şurdan izledim:
http://www.hdizlefilm.net/sefiller-izle-turkce-altyazi.html

sefiller' in bu kaçıncı versiyonu acaba? ben en az 3 tane izlediğimi biliyorum.

bu müzikal tarzda yapılmış. müzikalleri severim biliyorsun ama bunu sevmedim. kafiyeler falan sanki çok alakasız olmuş.

hikayeye birebir uyulmadığını zaten ilk saniyede anladım. jan valjan kürek mahkumu değil miydi, denize atlayarak gemiden kaçmamış mıydı diye sorularla başladım.

bu gene iyi. izlediğim versiyonlardan birinde gérard depardieu, jan valjan' ı oynuyordu. adamı düşünsene enine boyuna bi adam. oburix ya direk. gemiden kaçmış açlık içinde cılız bi adamı oynuyo ama maşşallahı var.

bi de bunda en çok fantine olmuş. ah canım ya. en çok üzüldüğüm roman karakterlerindendir zaten. gerçi dişlerini sattıktan sonra 32 diş sahneleri vardı ama. benim bildiğim hikayede 2 ön dişti satılan. onun dışında güzel oynamış kadın. zaten oscar' ı kaptı.

aslında genel olarak film fena değildi. bazı yerler çok özet geçilmiş ama olur o kadar. sonunda 5 cilt kitap.arka plandaki hikayeleri bildiğim için daha iyi anladım bazı sahneleri.

cosette' e küçüklüğünde bakan hancı da borat' tı di mi? yani onu oynayan adam. yakışmış yahu. genelde helena bonham carter' a johnny eşlik ederdi ama bu adam bu role çok iyi olmuş. zaten helena makyaj yapıcaksanız oynarım der gibi.

mutluyum..

bugün mutlu bir gün. stajı bitirmiştim zaten ama belgemi alamayacağımdan endişeliydim. çünkü işe başladım. görünüşe göre alabiliyormuşum, ki aldım işte. işe de başladım tabi. nerdeyse 1 ay olacak. 15' ini iple çekiyorum. hayatımda ilk defa maaş alıcam. ilk kazandığım para değil belki ama ilk maaşım. işe başlarken keşke belgemi alabilsem de öyle başlasam diyordum, heyet raporu falan bile almayı düşünüyordum ama kabul etmemişlerdi. iyi ki de öyle olmuş. şimdi keşke daha erken başlasaymışım bile diyorum ama o da olmazdı. her işte bir hayır varmış derler ya. nası mutluyum. bi mesleğim ve işim var. darısı herkesin başına işşalah.

mesela şimdi çalıştığım yerdekilere bakıyorum da gizli gizli sınavlara girmeler, bi memnuniyetsizlik. çocuk musunuz diyesim var. her yerde olur o kadarı. istedikleri yer de daha iyisi değil bence. karşılığında alacağın aynıysa hem kendine eziyet etmenin, hem de başkalarının hakkını yemenin anlamı ne ki.

gerçi şimdi iş konusunu hiç açmayayım. hala ne yapacağımla ilgili tam bir fikrim yok, şunu oku diyolar okuyorum ama gene de özü bu değil. hele de bazı konularda kendimi tortop edilip denize fırlatılmış gibi hissediyorum ama ben yüzme bilmiyorum. önce onu öğretsenize demek geliyor içimden ama suyun içinde öğrenirsin zaten diyorlar. garip bir durum.

görsel ayakkabı sözlüğü..

işte ihtiyacım olan şey.

12 Mart 2013 Salı

..

ahh ah. ben ki eskiden sabahları 10' da kalkmaya erinen adamdım. sabahları 7' de kalkmak nasıl zor bişey biliyo musun? bana da böyle sözler lazım.

11 Mart 2013 Pazartesi

rossmann alışverişim..

şöyle bir gezeyim dedim ama gene boş çıkamadım. bi daha girmeyeceğim.

essence lipgloss: 5,99tl. aslında standda essence lipgloss kampanya 3küsür diye yazmışlar ama kasada indirimsiz fiyattan geçmiş. eve gelince farkettim. keşke orda fark etseydim. sorardım.

alırken rengi çok hoşuma gitti. ismi nude candy. ama dudakta duruşunu beğenmedim. bildiğin beyaza dönüyor, sanki bi kilo leblebi yemişim gibi. normale göre aşırı uzun bir aplikatör kısmı var. bu sanırım aldığı ilk essence ürünü oldu.
aslında home sweet home koleksyonunu baya sevdim ama kendimi tuttum bak. afferim bana :)

domol leke çıkarıcı kalem: 6,90tl. işe yarayacak mı, merak ediyorum.

10 Mart 2013 Pazar

skyfall..

şurdan izledim:
http://www.hdizlefilm.net/skyfall-izle.html?postTabs=7
bi pierce brosnan karizması olmasa da bond son 2 filme göre biraz adam olmuş gibi. gene de kot giyen bir bondu kabul edemiyorum. bir de bu bondun koşması bi garip. takım elbise sıkıyor mudur nedir? son eleştiri olarak da adamın vücut 10numara ama yüz çökmüş sanki. tamam filmde de artık emekli ol imaları falan vardı ama.

m de öldü tabi ki. bir dönem önemli mevkileri kadınlara verme modası vardı. gerçek hayatta da böyleydi ama filmlerde daha belirgindi. sonra o moda bitti ve tekrar erkekler göreve gelmeye başladı. m' in yerini bir erkeğin alması da bu modanın devamı gibi geliyor bana.

manipeni de değişti haliyle. zenci bir manipeni geldi. bakalım bir sonraki filmde bu manipeni de bond' a aşık olacak mı? bu arada bond' un cazibesi de pierce brosnan ile beraber kaybolmuş gibi. sadece 1 kadın ona aşık oldu o da hadi ayıp olmasın diye konmuş gibiydi. bu bond' un bi özelliği de viski sevmesi. o klasik votka-martini salla ama karıştırma cazibesinin bir parçasıydı bence. şangay' da içtiği acaba dedirtti ama sonra en sevdiği içki elli yıllık viski diyerek bütün umutlarımı bitirdi.

vee istanbul' da çekilen kısım. o kadar tantanadan sonra bütün bölüm istanbul' da geçiyor sanmıştım. alakası yok. hani başta jeneriğe geçmeden 3-5dk lık bir aksiyon sahnesi olur ya sadece o istanbul' da geçiyor. o da dar ara sokaklar, dandik bir pazar yeri, kapalıçarşı' da 5sn bolca da tren sahnesi var. kapalıçarşı' nın efsane kiremitleri boşa gitmiş. etraf hiç görünmüyor. gelip bizim evin çatısında çekseler de görüntü aynı olurdu. hem de o kadar tantana kopmazdı. tee sean connary zamanında istanbul' da geçen kısım bile daha iyiydi ki o sırf çingeneler içinde geçiyordu.

bu arada pintilikte sınır tanımamışlar. istanbul' da 5dk, şangay komple stüdyoda çekilmiş gibi. film paso londra' da geçiyor. iskoçya' da eski bir evle bir de helikopter gitmiş olay bu. gerçi ben en çok o aston martin' e üzüldüm. klasikti ya.

para ona gitmiş zaten. alet edevata da para ayırmamışlar. bi tabanca, bi çiple adamı göreve gönderdiler. yok artık patlayan kalem yokmuş vs. pintisiniz işte kabul et. neyse ki adam zamanında aston' u saklamış da, iki ateş etti.

ne çok konuştum. bu filmi bana kalsa izlemem zaten de efsaneye olan saygımdan izliyorum. yoksa en başta söyledim sarışın bond olmaz.

süper kahraman köpek..

tipe bak ya. bi gün köpeğim olursa bunu giydiricem, söz.

diy iphone kılıfı..

bu da 2. simli iphone kılıfı projem. ilki daha şık olmuştu itiraf edeyim.

buna daha çok özendim halbuki. simleyip, tek kat vernikleyip, tekrar simledim. amacım daha güzel olmasıydı.

ama 2.kat simden sonra vernikleyip dışarı bıraktım kurusun diye. 15dk sonra çıktığımda şansıma yağmur yağıyordu. hem de üstünde çatı olmasına rağmen içeri doğru yağmış resmen.

sprey verniki içeride yapmak istemediğimden ojeyle sabitledim. evde de şansıma şeffaf oje yoktu. açık pembe ojeyle bu kadar oldu.

9 Mart 2013 Cumartesi

the house bunny..

şurdan izledim:
http://www.film-izle.biz/tavsan-kiz-the-house-bunny

böyle saçma filmleri seviyorum. bu en sağdaki playboy malikanesinde yaşamaktadır. 27 yaşına basınca atıldığını sanır ve kendine bir ev arar. parti yapılan bir ev arar ve üniversitede bi kız yurdu bulur. bu yurt tüm eziklerin toplandığı bir yerdir. amerikadaki sorority olayları. sonra bu kızlar bi günde güzelleşiverir tabi ki. aşkı bulurlar bu arada falan..

yapımcı adam sandler. olabilir, adam güzel kızlarla ilgili bir film çekmek istemiştir, saçma oluşunu önemsememiştir ama tom hanks' in oğlunun bu filmde ne işi var. tom abimiz şu oğlunun elinden hiç mi tutmaz. da vinci filmlerinde falan kenarda köşede bi rol buluvermez mi?

8 Mart 2013 Cuma

güzel elbise..

yahu şunun şirinliğine bak. istenmez mi bu?

mu-ci is an ass..

bazen bir rüya görürsün de aklında sadece bir replik kalır ya..

migros' ta 8 mart..

öncelikle hepinizin emekçi kadınlar günü kutlu olsun. bu günün en sevdiğim yanı elbette ki indirimler. ben olaya pragmatik yaklaşıyorum.

her sene olduğu gibi bu sene de yıllık deodorant stoğumu yapmak için migros' a gittim.

rexona' nın sevdiğim aloe aromalısı hiç yoktu, ben de bahaneyle yeni şeyler deneyeyim dedim.

rexona bambu: 4,25tl
nivea deo stick: 4,45tl
fa deo roll on rose: 2,95tl.

fa' yı sırf çok ucuzmuş diye aldım. yoksa bu bilyeli sıvı formları pek sevmiyorum.

bunlar dışında kozmetik anlamında nerdeyse her şey indirimdeydi. yılbaşı indiriminde krem stoğumu sağlam yaptığım için, yüz kremim de migros' ta satılan bi marka olmadığı için pas geçtim.

nivea maske gözüme takıldı, aldım. fiyatı: 2,75tl

ipek pamukta indirim yoktu. fiyatı: 2,50tl. aslında gratis' te ipek pamuklarda 3al 2 öde varmış ama görmüşken alıverdim zaten pek de pahalı bir şey değil.

çikolatalarda da 3 al 2 öde vardı ama rejim münasebetiyle pas geçtim. afferim bana :)

6 Mart 2013 Çarşamba

cesur..

şurdan izledim:
http://www.fullhdfilmizle.com/animasyon-filmleri-izle/cesur-brave-2012/5

beklediğim gibi değildi doğrusu. ben kızıl saçlı ok atan bi kız görünce bravehearth' ın animasyonu falan sanmıştım. hikaye zaten klasik, mutlu son vs.