21 Mart 2013 Perşembe

kayseri..

hani derler ya şu şehre gittiğinde falanca yere 3 kere gitmezsen tekrar gidersin diye. kayseri' de öyle bir şeyleri unuttum galiba. neyse ki tekrar gitmek benim için sorun değil. kayseri' yi zaten geçen gidişimde de sevmiştim.

yeni gittiğim için de görünce hatırladım. kendi kendime gezdim falan. 8:30' u geçince hafiften tırstım gerçi otele geri döndüm ama gene de iyiydi yani. ben zaten otelde tek kalmayı seviyorum, evde bulamadığım özgürlüğü orada yaşıyorum. özgür olmayı bu kadar seviyorsan ailenden ayrı yaşa diyeceksin. ama aynı şehirde olup ayrı yaşamak biraz abes geliyor. hadi gene gözünü karartıp çıkarsın da şöyle bişey var. akşam eve gelmem zaten 7' yi buluyor, hatta yemek yiyip hemen spora gittiğim için saat 9' da anca şöyle rahatça oturup günün tadını çıkarıyorum. 11' de de yattığım düşünülürse 2 saat için eve çıkmak aptallık. bi de evde hiçbir işe elimi sürmüyorum ben. tek yaşasan ütü derdi var bi kere kocaman. hele de artık her gün kumaş pantolon giyiyorum ama daha şu tshirtü de ütüleyip giydim demişliğim yok, nerde kaldı pantolon ceket. ya da yemek derdi. gerçi akşamları sadece salata yiyorum ama salata hazırlamak makarna pişirmekten zor. tek tek yıka doğra, rendele. temizlikte pek gözüm yok ama en azından haftada bi kere detaylı temizlik yapmak gerek. neyse ben gene bu iş gezilerini bekleyeyim.

kayseri' ye otobüsle gittik. ankara-kayseri arası uçak yok. muhtemelen bu yüzden bu iş bana kaldı diyorum. kimse 5 saat yolu çekmek istememiş olmalı. yalnız geçen sefer daha kısa sürmüş gibi hissetmiştim. 4 saatte gidiliyor falan diyorlardı tam 5 saat sürdü. giderken çok sıkıldım. yanımda samimi olmadığım biri vardı. annem gibi rahat olamıyorum. bi de işten çıkıp binmişim zaten. üstümde kumaş pantolon, deri botlar. o bot da ayağımı bi sıktı mı? zaten ne olacak, nası gidecek hiç bilmiyorum. bi de tam çıkıcaz, yemekten döndüm. odanın kapısı kitli. kadın sen tut kapıyı kitle, anahtarı da al yan odaya goygoya git. arıyorum açmıyo da. te allam. bi yandan şoför diyo hadi çıkıyoruz. aşağı indim yedek anahtar falan. walla o panikle bi aşağı inmişim ki.

tabi dönüşte daha akıllıydım. ne kadar olsa bişeyleri bitirmenin rahatlığı var. bi de orda ister istemez birlik olunuyor onlar ve biz gibi. zaten 2 gündür sürekli birlikteyiz. ilk defa tanıdığım insanlarla yola çıkmışım. bi de önceden hazırlamıştım zaten aldım kotumu giydim oh. diğeri de rahat öyle sıkıyo falan değil ama ne kadar olsa kumaş pantolonun bi rahatsızlığı var.

bi de giderken bi rapor okuyodum sıkıcıydı. dönüşte arkada boş yer varmış oraya geçtim, açtım kitabımı okuyodum böyle oha 5 saat dolmuş bile ışıkları açtılar.

gidince sorumlusu aldı bizi. adam yazık kendi arabasıyla gelmiş. sıkıştık. eşyaları bırakıp hemen bi mantıcıya gittik. iyi ki gitmişiz. ananın yeri diye bir yer. kayseri park' ın oralarda bir yerdi ama arabayla gittiğimiz için tekrar bulamam. mantı yedik klasik. bi tabak mantı 12tl idi. biraz pahalı ama güzeldi. keşke mantı alabilseydim. grupla gidince. bi de 2.gün alırız falan dediler. garson bize yağlama ikram etti. bak ikidir gidip mantı yiyorum bu yağlamayı da tanıdığım iyi oldu. pidenin biraz daha eti sulusu gibi. yoğurda batırıp yenirmiş. tadına bakmış olduk. üstüne de nevzine yedik. güzel bir tatlıydı. şerbetli tatlıdan çok kurabiye gibiydi. para da almadılar. aslında 2. gün de ben öderim diyordum ama ekmiş gibi oldu. aslında adam ev sahibiyim ısmarlayayım diye düşünüyor ama biz onun için para alıyoruz.

kayseri' de hilton' da kaldık. gerçi hiltonların en kötülerinden diyorlar. mükemmel değildi. daha iyisini de gördüm. insanda hilton diyince süper lüks imajı uyanıyor. halbuki sadece fiyatlar süper lüks. eşyalar eskiydi falan. satın alacak değilim o yüzden bu bence o kadar önemli değil ama pisti sanki be. bembeyaz havlular yoktu. sizin için dezenfekte edilmiştir falan olur ya onlar yoktu. grimsi grimsi perdeler falan. otel odasında ev sıcaklığı aramıyorum ama paramla kalıyor olsam o paraya daha iyisini beklerim.

mesela internete girdim işte. 24 saati 29tl. yuh. bi aylık adsl parasına internet. üstelik de yavaş. dizi izliyim bari dedim 2. gün 5 dk bekliyorum. telefondan da giremedim zaten. adımda ı var, ama iphoneda yok. adımla girmem gerekiyor ama ı yazamadığım için hatalı diyor.

bi iyiliği dışarı 2 şişe su koymuşlar, ikramımızdır demişler. gecenin bi yarısı gittik zaten, otobüste de su vermediler. yanıyorum su diye. içtim hemen. biraz da çeşmeden içtim napiim yetmedi. minibarda su 6tl. gerçi o minibardakileri içip aşağıdan alıp geri koymak vardı ya. öğlene kadar kadın odayı temizlemiş, farkederdi. bi  de kettle koymuşlar, yanına da poşet çay, kahve, ıhlamur, nane-limon, şeker falan. onlar paralı mıydı anlamadım. aslında yürütesim vardı da. çıkış işi nasıl oluyor bilmeyince.

zaten ben valizle biri bizi yukarı çıkarır diye düşünüyordum neyse ki bildiğim yöntem ama o kartı sokmadan elektiriğin çalışmayacağını bilmeyen de olabilir. zaten gittim ilk 727 var. iyi dedim 728 bundan sonra. anahtarı sokuyorum sokuyorum açmıyor. aşağı inip sorayım bari diyorum. kafayı bi kaldırdım 729, meğer 728 daha sonraymış.

yatak nefisti. enine de boyuna da benden daha uzundu düşün. 3 kişilik resmen. 4 yastık, kale gibi kurdum. normalde ben duvar kenarı olmadı mı uyuyamam, gayet uyudum. gerçi ilk gece biraz zor uyudum. yerimi yadırgıyorum ilk gece hep. bi de ertesi gün nası olacak falan var. ama 2. gece bebekler gibi uyudum, hatta 10dk erteledim alarmı gene de 5dk daha uyusam diyodum.

aslında odada teknik şeyleri düşünmüşler. mesela normal boyutlarda ütü ve ütü masası da vardı. ben ütü yapamam ama güzel bir düşünce. oda da büyüktü baya. televizyonun konumu biraz saçmaydı. yattığım yerin yanında kalıyordu. dev ekrandı tabi. odamın manzarası şahaneydi. o meydanı falan direk karşısına alıyor. keşke fotoğraf makinamı alsaydım dedim, en azından odadan çekerdim. zaten saçma saçma eşya götürmüşüm. annem sağolsun. dedim ki bi tane converse götüreyim. ayaklarım geberdi zaten. hem orda ne güzel spor salonu vardı, inerdim. eşofmanım da vardı. sırf ayakkabım yok diye inemedim. 2 gün için kocaman valiz götürdüm zaten. neyse öğrenmiş olduk işte.

odadaki tek kullanımlık ürünler peterthomasroth markaydı. muhtemelen iyi bir marka ama kokusunu hiç sevmedim.

toplantılar süperdi ama. zaten orda anlatılan bana anlatılmıyor, kafa salladım oturdum. arada sütlü kahvemle kuru incirimi de yedim ne güzel oh. aslında keklerde, tatlılarda falan nası gözüm kaldı. hele bi tanesini 2 kere elime alıp bıraktım. ya onu geç sabah açık büfe kahvaltı var. zaten kayseri bi kazan sucuk yığmışlar oraya, tonla pastırma var. sen tut kepekli ekmekle, 2 dilim diyet peynir ye. ekmeğim o kadar yavandı ki, bitiremedim. sonucu güzel olsa bari. akşam da avmlere gittim. alışveriş yaparım diye korkudan mağazalara girmedim ya düşün. bendeki bu azim. kendimi tebrik etmem gerek. azimden bahsedersek orda millet kayseri tabağı yemeye gitti, ben mcdonalds' ta salata yedim. aslında salatası çok güzeldi ama alırken çıtır tavuk demiş bulundum. otu yiyip tavuğu bırakmak da saçma geldiği için kızartma yemiş oldum. keşke akdeniz söyleseydim. peyniri de ayran sayardım. neyse artık.

toplantılar garipti aslında. şimdi hiçbişey bilmiyorum, dökümanları da vermediler. zaten adamlar önceden toplanmış etmiş, ben daha konunun özünü bilmiyorum. biliyormuş gibi poz kesiyorum çok da pasif kalmıyım diyorum ama pot da kırmamak gerek. garipti ya. hadi ben yeni başladım. öbürü da hiçbişe demiyodu ki. tüm dökümanı okumuşsun her işin içindesin bi müdahale et bişey yap. bi grup beni takmadı zaten. ben de bi daha o masaya gitmedim. bi ara bizim masada da biri olsa falan dedi ama aman. sorarlarsa ben her masaya oturdum gayet faaldim diyebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder