31 Mayıs 2012 Perşembe

hande yener..

resim kalitesi biraz kötü ama sağdaki tip hande yener' e benzemiyor mu?

27 Mayıs 2012 Pazar

war horse..

uzun süredir film izlemiyordum. biraz yavaş yükleniyor ama benden kaynaklı da olabilir, bu filmi şurdan izledim:
http://jetfilmizle.com/savas-ati-turkce-dublaj-izle.html/4


aslında bir hayvana odaklı filmleri sevmem ama bu fena değildi. aslında daha çok geçişler için kullanılmış. ingilizlerin, fransızların, almanların gözünden baktık biraz. avrupa' nın güzelim ormanlarını, göllerini sonlara doğru nasıl p.ç ettiklerini gördük.

sondaki kavuşma hikayesi ütopikti. çocuğun aşkı da garipti zaten. sevgiliyle buluşmuş gibi tripler falan.

bence en güzel yansıttığı o dönemde atın ne değerli bişey olduğu. inekler, köpekler hala faal olarak insana katkı sağlıyor. ama atların yerini artık motorlu taşıtlar aldı. şimdi at deyince aklıma ilk gelen şey at pisliği. hele izmir' de kordon' da yürürken 10mt öteden kokusu gelir. iğğ..

26 Mayıs 2012 Cumartesi

olmadı tchibo..

tchibo' nun en sevdiğim teması mayo teması. 2 senedir alıyorum ve çok memnun kaldım. bu sene almayı düşünmesem de merakla bekliyordum. şansıma yeni model getirmemişler. tamam bir tema var ama dikkatli baktığımda parçaların %90 kadarının geçen seneki temalardan kaldığını farkettim. 2 senedir temanın ana deseni olurdu. bu sene onun olmayışından da belli..

içinden moda geçen filmler..

izlenesi listesi oluşturalım, izlediklerimi çıkardım
:

Bonnie ve Clyde, 1967 Faye Dunaway ve Warren Beatty’nin başrollerde oynadığı, iki gangsterin hikâyesini anlatan film dönemin hippi kıyafetlerine yeni bir alternatif getirdi. Her karede inanılmaz şık görünen Faye Dunaway bere ve kalem eteğin daima muhteşem göründüğünü kanıtladı.

Annie Hall, 1977 (Woody Allen’ın gardırobundan Ralph Lauren giysilerini ödünç alan) Diane Keaton’ın erkeksi kıyafetleri bugün hâlâ gelmiş geçmiş en güçlü üniseks görünümlerden biri.
Barry Lyndon, 1975 Moda konusunda ilham almak için 18. yüzyılda geçen tek bir film izleyecekseniz mutlaka bu olmalı. Başrolde süper model Marisa Berenson var.

Amerikan Jigolo, 1980 Richard Gere’in gardırobu Giorgio Armani’dendi. Bu tarz erkek giyimine daha kibar ve daha rahat yepyeni bir yön verdi.

Boz Bahçeler, 1975 Jackie Kennedy’nin iki akrabasının yaşamını anlatan belgesele podyumlarda sıkça gönderme yapılıyor. Beale’ler Hamptons’da, Grey Gardens’da adeta kayıp bir dünyada yaşıyorlar. Moda dünyasını heyecanlandıransa süveter ya da etekleri türbana çevirip modayı ve kıyafetleri fütursuzca kullanmaları.

Fırlama Kızlar, 1995 Bu eğlenceli komedide Alicia Silverstone, Cher rolünde. Daha iPhone stil uygulamaları yokken bile kendi stilinin pusulasına sahip ve tarzı da ekose ve İskoç desenleriyle dize kadar liseli kız çoraplarının bir karışımı.

Susan’ı Arıyorum Çaresizim, 1985 Madonna 80’lerde tamamen kendine özgü bir tarz yarattı ve Susan’ı Arıyorum Çaresizim ile bunu unutulmaz bir film haline getirdi.


yeni başlayanlar için tembellik..

bi yazı buldum. tam beni anlatıyor:

-insanlar yorgun doğar, dinlenmek için yaşar.
-çalışmak yorar.
-gündüz dinlen ki, gece rahat edesin.
-yatağını kendin gibi sev, içinden çıkamayacağın gibi yap.
-yarın yapabileceğin işi bugün yapma.
-bugünün işini yarına bırakma, erteleyebileceğin kadar ertele.
-dinlenen birini görünce otur ve ona yardım et.
-oturman mümkünse ayakta durma, yatman mümkünse oturma.
-tembellikten kimse ölmez
-çalışma isteiği duyunca bir yere otur ve isteğinin geçmesini bekle.

24 Mayıs 2012 Perşembe

simsocial' ı bıraktım..

evet bıraktım. bugün sinir etti beni. öğlen evden çıkmama yarım saat kalmış, daha saçımı yapıcam, yemek yememişim. kalan 3 enerjimi kullanmaya çalışıyorum. tutturdu bu uyku diye. görevleri iptal etmece falan. bi de oynayanlar bilir diklenmeleri var bunların. zaten saçma saçma questler gelmiş. yok kendine uygun dove' u bul bilmemne. senle mi uğraşacam len dedim.

zaten çok zamanımı almaya başlamıştı iyi oldu.

21 Mayıs 2012 Pazartesi

koton terlik..

ayakkabı almaya girdim, terlik aldım.

fiyatı: 34,99tl. aslında 49,99tl. imiş. koton' da pop-up indirim yakaladım % 30. bulmuşken alayım, dedim. bi kere daha bulursam bi de gözlük istiyorum. du bakalım.

modeli pek belli edemedim siyahta aslında. rahat kalın tabanlı bişey.

aslında bu modelde birkenstock' larda gözüm var ama 100tl vermeyi gözüm yemiyor hala.


edit: bu boncukların alttaki iplerinin üstüne bi parça bez koyuvermemiş pintiler. nasıl kesti ayaklarımı..

mini kozmetik alışverişi..

aslında alalı baya oluyor ama fotoğraf makinamı bilgisayara bağlamamı bekliyordu. o da daha atladım o sayfaya. yoksa sırayla gitsem daha da uzardı.

sebamed güneş losyonu spf50+: 42,80tl. halihazırda sebamed kremi spf 50+ yı kullanıyorum ve çok memnunum. lazerden sonra her gün sürmeye başladığım için yedekleyeyim dedim. kutunun 1/3' ü falan kalmıştı.

aslında losyon daha hafif olur diye endişelerim var ama zaten yüz için başka bir krem almayı düşünüyorum. sebamed iyi hoş da yağlı his bırakması kötü.

pastel oje: 1,80tl. bu yaz başka oje almam diyordum ama bu bebe pembesini görünce dayanamadım.tırnakta güzel duruyor ama bu rengi yakalamak için 5 kat falan sürmek gerek herhalde.

gene de güzel bir french oje olabilir.

unpacking slr..

tam olarak unpacking olmasa da kutunun içinden çıkanları çektim. itiraf ediyorum hala kullanma kılavuzunu okumayı bitiremedim. yaratıcı modlara geçmeye hala üşeniyorum. çevremde kimse de yok ki biraz anlattırayım. elim alışsın diye 1-2çekmiştim yayınlayayım:

bu kutusu işte.

kutudan çıkan, sonradan eklenen her şeyi çektim. aslında bi de cd vardı onu unutmuşum. hatta kılavuzda 2 cd görünüyor. biri bu programları kullanma kılavuzuymuş. o gün sormayı unuttum. olsa iyi olurdu. kendim çözmem zor olacak.

hafıza kartı.

uv filtre. aslında pek önemli bir şey değilmiş de lensi koruyormuş. bizimki de almış. altında koca bir parmak izi vardı. söküp sildim.

aslında baştan iyi başladım. hepsini çıkardım taktım falan.

pil şarjı.

bluetooth kablosu.

normal kapak.

yedek lens kapağı.

aslında lens kapağını makineye sabitlemek için bi sistem varmış ama çözemedim. dışarda kaybederim diye hafif tırsıyorum.

bu da online eğitim. kılavuzu bitirsem daha bunu yapıcam. hatta bundan 2 tane var. biri de fotoğraf yazıcısından çıktı. kod farklı ama eğitim aynı mı merak ediyorum.

20 Mayıs 2012 Pazar

çanta& kulaklık..

bu çantayı alsam, ya da çakması falan. acaba çok mu ağır kaçar. 24 yaşa gider mi?

kablosuz kulaklık phil dunphy' de gördüğümden beri istediğim bir şey. 165tl' yi bulan fiyatlarıyla hep ertelediğim bişey. ama bunu alsam rahat rahat tv, film falan izlesem süper olur. bi de bu hayvan gibi oluşları  göz korkutuyor.

facebook bana taktı..

son icraatı. bi sor bakalım. listemdeki kişilerin gerçek hayatta bi kere yüzünü görmüşlüğüm var mı?

çanta, tee, ayakkabı..

tamam bunlar mantıklı istekler. bulursam alırım kaçırmam:
h&m 2012 sonbahar koleksyonundanmış. görürsem alırım. hep spor, hem şık bir havası var.

bu tshirtü de beğendim ama biraz daha uzun olsa daha çok severdim, içini göstermesi biraz sorun. aslında pek kolsuz sevmem. içine bir şeyle giymek abes olur. belki ceketle hoş olabilir bilemedim.

bu converse bozması şey de görüntü olarak güzel ama ayakta nasıl durur bilemedim. bikaç hafta önce benzer bişeyi h&m' de denemiştim ama hoş durmamıştı. gerçi lacoste daha iyi durabilir ama şüphelerim var.












ps: resimleri bi başka blogdan aldım, el işi, sanat ürünü resimler olmadığı için kullandım. ama sahibi kızarsa kaldırabilirim.

kpds 2012..

evet bir ösym sınavını daha atlattım. umarım bu kez en az 80 alırım. sadece son 1 hafta o da 2gün falan doğru düzgün çalıştım. zaten kpds' ye çalışmak pek mantıklı gelmiyor. biraz grammeri falan tekrar edersin o yani.

2009 senesinde kursa gidip  sıkı hazırlanmıştım. o dönemden kalan bir c puanım var ama başvurularda son 2 yıl içinde alınmış puan istediğinden hiç kullanamadım. kuzu kuzu yatıyor. geçen sene şansıma tam 42 doğru geldi kpss' den bu seneyi atlattım. ama işi şansa bırakmayayım diye tekrar girdim.

çalışmalarımda fark ettiğim kelime dağarcığım baya genişlemiş. kelime listesinde en aza 20kelimeyi rahatlıkla çizdim. dizi izleme mesaileri işe yaramış. onun rahatlığı vardı. bir de 80 soru 180dk olunca ohoo 3kere çözerim bu sınavı moduna girdim.

süre bol diye başlarda biraz yaydım. hele cloze testten sonra iyice sapıttım. önce çevirileri yaptım, ordan dialog tamamlama, ordan uygun cümle, irrelevent sentence, yakın anlam, paragrafı en sona bıraktım. hep böyle bi "şimdi ne çözseemm" modundaydım. paragraflar biraz göz korkutuyor ama paragraftan sonra güze moda giriyorum aslında. 11 gibi hepsi bitmişti. sonra tekrar çözeyim dedim. iyiki de çözmüşüm 40' a kadar gelebildim ama oraya kadar en az 10soru değiştirdim. ama çözerken hep nasılsa tekrar çözerim modunda olduğum için normal. hatta diğer 40' a da tekrar baksaydım diyorum.

aslında sorular garipti. özellikle dialog tamamlamalar. şimdi tüm konuşmayı anlıyorum, şıklarda da anlamadığım kelime yok. ama hiçbiri olmaz gibi geliyor. o yüzden 2. çözüşümde çok oyalandım. yani bi de anlamadığını düşünsene.

paragrafların birinin sonunda kiwi bird çıkmış. sevindirik oldum sınavda bi. daha geçen gün ekşide okumuştum. insanların getirdiği kediler, köpekler vs yüzünden bu uçamayan kuşun türü yok olma tehlikesindeymiş. ilüminati mi desem, mod medyan gibi bişey mi bilemedim. şansa bak bi de.

bi de defne' nin hikayesi vardı. bu hikayeyi çok severim. yıllar önce katıldığımız bir turda rehber anlatmıştı. hatta hala defne ismine sempati duyarım. ona da bi sevindirik oldum ya. işallah sonucu da iyi olur..

19 Mayıs 2012 Cumartesi

ders çalışmamak için yapılan anlamsız hareketler..

bu konuda level atlamış olabilirim. son icraatım sim' in evini sil baştan kurmak:

zamanında kurduğum odaları rastgele, param oldukça aldığım ve otları temizlemeye enerjim olmadığı için boş bulduğum yere yerleştirme yapmışım. duvar duvar üstüne binmiş, pis bir şey olmuş. geri plandaki bütün çimleri temizledim. 30 kadar enerji harcadım. en zoru bu kısımdı.
odaları yerleştirdim. exterior walls açıldığında içerideki görüntüyü bozmayacak şekilde düzenledim. yalnız zamanında ucuz olsun diye küçük küçük odalar almışım. biraz para biriktireyim. büyük oda alıp değiştirmem lazım.

bundan sonrası zevkli. duvarları tek renk ve sadece beyaz yaptım ki fazla göz yormasın. çingene gibi her odası farklı renk evleri sevmiyorum.

eldeki eşyaları sığdırmaya çalıştım, uzunları duvara dayadım. aslında büyük bir odam olsaydı güzel bir oturma odasında şömine, tv, vsyi toplamayı düşünüyordum ama şimdilik güzel oldu.


bu da beach house. zaten deniz kenarında evin var ne bi de havuz diye kastırdık anlamadım ya. neyse..




glee..

3/20' ye bayıldım, bayıldım. bu ara gleek olma yolundayım ve en sevdiğim bölümlerden biri oldu. hele tina' nın rüyası. üşenmedim hepsine screen shot almaya çalıştım:


puck
teen jesus
sam
mercedes
mike
tina
sue
will

artie
sugar
rory

brittany
santana
quinn


aslında resimler yeterli değil. çünkü birbirlerinin mimiklerini de yapmaya çalışmışlar. blaine' in puck taklidi, rory bakışlı sam, sam umursamazlığında rory, finn ve puck zaten dehşet bişey. puck gibi bir tipi blaine gibi papyonla gezen bişey yapmışlar ya yarıldım zaten.

aslında hepsi güzel. quinn' in sugar motta taklidi de çok güzel bence.
santana' yı artie yapmışlar ya.
artie' nin santana taklidi abartılı geliyor çünkü artie güzel bir kız değil ama komik. teen jesus' un saçına da peruk falan bişey taksalarmış iyiymiş. arkadan toplamışlar ama yemedi. yalnız teen jesus kılığında mike korkunç olmuş. gece sokakta görsem korkarım walla. o sert bakışlar falan. bi de tina rachel kılığına girmiş. burda anladık ki aslında rachel daha zayıf bir kız. zaten baştan beri tina' nın kolları fazla tombul geliyor.

gene de güzel, sadece bu bölümü içeren bir yotube videosu bulsam ilk sırada favorilerime sokucam zaten.

..

biraz da iyi şeyler.. sözlükte gördüm aklıma geldi, henüz yazar olamadığım için bloguma yazayım dedim. tekrar satılsa deli gibi alınası şeyler minvalimde bir başlıktı:
eti turti:
bu 3 çeşitti. incirli cevizli ile çikolata fındıklı olanı favorimdi. neden kaldırıldı bilmiyorum. dışı kıtır, içi yumuşak enfes bir lezzeti.

 hala her markete girişte bir umut kek türevlerinin olduğu reyona bakarım.

eti' nin en yakın ikamesi turtini diye bir şey var çoklu paketlerde ama onun dolgusu jelibon gibi. bu daha sempatik bir şeydi.












cornetto taco:

doğru düzgün bir resim bile bulamadım. bence dondurmaların şahıydı. ne magnum ne başkası. hiçbiri taco' nun yerini tutamaz.

bi sene dondurma olarak sadece bunu tükettiğimi bilirim. zaten o da son senesi oldu gibi bir şey.


gıda vs. sektöre girmek isteyen, fikir arayan firmalar değerlendirin bunları. sadece ben demiyorum. sözlüklerde 1-2 başlık karıştırın. misal sektöre yeni giren bir firma taco muadili bir ürünlere çıksa karşımıza almaz mıyız? hiç olmazsa binlerce kişi sırf merakla, acaba tutturmuşlar mı diye alacaktır. her şeyi de ben mi öğreteceğim.





16 Mayıs 2012 Çarşamba

..

ne zamandır yazmadım değil mi? öyle doluyum ve öyle bunaldım ki tenefüs aralarında deneme çözüp gene de yetiştiremiyorum.

bak şimdi sabah 8gibi evden çıkıyorum. 9' da stajda olmam gerekiyor. yoksa patron stajerimiz bugün uyuyakalmış galiba diyor. sonra 2' ye çeyrek kala falan zor çıkıyorum ordan. rica minnet izin aldım kurs var diye. kursa geçerken atıştırıyorum. kurs 6' ya kadar. hocaya kalsa 9' a kadar yapacak. ama 6,30' da diksiyon kursum var. bi tek de bana uymuyor. bi yandan da erken bitsin istiyorum  bu kurs. ordan çıkıp diksiyona gidiyorum. aslında diksiyon çok zevkli. kafamı boşalttığım 2 saat. keşke daha rahat bir zamanıma denk gelse. diksiyon yoksa eve gelip spora gidiyorum. yani her halükarda oturup yemek yemem 9' u buluyor. 10' a kadar yemek yedim ve dersin başına oturabildim diyelim. 2 saate neyi sıkıştırayım. o gün işlenenleri mi tekrar edeyim, testini mi çözeyim. yoksa hukuki maliye, muhasebe mu çalışayımi gy-gk mü, yoksa ingilizce mi? ki haftasonu kpds var. diksiyon ödevlerini vs. saymıyorum bile. çok bunaldım. 2 hafta sonrası için çok olumlu düşüncelerim var. sık dişini..

bi de bu kadar çabanın, yorulmanın karşılığı olsa. bazen boşa paralıyormuşum gibi geliyor kendimi. yani mesela bir işin olur çabalarsan ortaya o emeğin ürünü bir şey koyarsın, karşılığında para alırsın. benimki boşa kürek çekmek gibi..

12 Mayıs 2012 Cumartesi

balm indirimi..

kozmetik rejiminde kararlı olduğumdan ve evden çıkmaya üşendiğimden es geçiyorum. ama yararlanmak isteyenlere haber vereyim:

11 Mayıs 2012 Cuma

west side story..

şurdan izledim:
http://www.izlebizle.net/bati-yakasi-hikayesi-turkce-altyazili-izle.html

off sonu kötüymüş ya. yazık maria' ya hem abisi gitti, hem tony.

bu film de glee' den etkilenip merak ettiklerimden. glee performanslarını daha çok sevdim. bu glee zaten baya baya favorim olmaya başladı. bu sene bitecek sanırım, üzüleceğim.

glee' de bu sefere özet geçmemişler. nerdeyse tüm şarkılar vardı. yabancılık çekmedim. sadece i feel pretty yoktu sanırım. o da o kadar klasikleşmiş bir şarkı ki.

glee performansını daha çok sevme nedenim sanırım kendime daha yakın bulmam. sonuçta burda 1961 yapımı bir filmden bahsediyoruz.

o dönemde o kadar çok şarkı söyleyip dans edebilen latino bulamamışlar galiba. sharkların çoğu beyaz gibiydi. maria sanki beyaz bir kızmış da aksanlı konuşuyormuş gibi, hele nardo baya normal bi çocukmuş da 2 ton koyu fondoten sürülmüş gibi.

film müzikalden çok dans üzerine kurulu gibi. hele o başta dans ederek kavga etmeleri çok şirindi.

10 Mayıs 2012 Perşembe

hapsane..

bugün gittik işte. filmlerde gösterildiği gibi falan diil ya. sincan' a gittik işte. daha kampüse girince ağır bir beton durumu var. sonradan yeşertilmeye çalışılmış ama doğal değil. güzel ama filmlerdeki gibi korkunç karanlık değil. oz izlemiş bünyeye çok soft geldi. L tipini gezdik. kapıdan giriş biraz sorun. üzerinde metal olmaması gerekiyor. x-ray cihazından geçiliyor. kimliklerimizi verdik. kapıda retina taraması varmış. tabi bize açtılar geçtik. içeri iyi yaa sarıya boyamışlar, çiçek miçek ekmişler, resim falan çizmişler her yere. kütüphane diye bi yerde bi saat sunum yaptılar. bizimkiler de soruları fazla abarttı. kantin olayı ilginç. para yokmuş. haftalık hesabından 300tl harcayabiliyorsun. aslında 300 çok gibi ama 3öğün yemek dışında her türlü ihtiyaç kantinden sabun, kalem, leğen, çikolata, sigara.. bi tane koğuş gezdik. nerdeyse bizim ev kadar bişeydi. ortak alan dedikleri bir yer, tv, buzdolabı, açık mutfak, 2 altta, 3 üstte oda. her odada 3 yatak. odalar benim yatak odası kadar. her 21linin avlusu var falan. hiç fena değil. tabi bize en iyisini göstermişlerdir ama ben baya kötü bekliyordum. iyi iyii. bi de ne kadar olsa L tipi.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

5 Mayıs 2012 Cumartesi

berlin kaplanı..

dizi siteleri kendini toplayana kadar filme yöneldim biraz. filmin alternatifi daha çok oluyor. şurdan izledim:
http://www.filmizledur.net/berlin-kaplani-full-izle/parca/4.html

filmi beğendim ben. senaryo çalıntıymış vs. ilgilenmiyorum. film olarak beğendim.

ata demirer boksör olmamış yalnız. her yeri löp löp sallanıyor. tamam ağır siklet olabilir kollara bari biraz daha yüklenseymiş. filmin %90' ı zaten normal geçiyor da o %10luk ring sahneleri fenaydı yani.

almancı tipi güzel olmuş bence boksör olarak değil de sporcu olmayan bir meslekle bu tipi yapsa daha güzel otururmuş.

açılay tipi garip geldi. o kadar alıştım ki açılay' a emeğine sağlık diyecekmiş gibi.

en son istanbul' daki antrenmanlara çok güldüm. teyzeye biraz daha hızlı olabilir miyiz falan.:) keşke daha uzun olsaymış.

klasik komedi filmi, mutlu son, yazlık yerde geçiyor. izlenesi..

twilight 4..

artık ben bu twilight' ların isimlerini takip etmeyi bıraktım. sayılarla gideceğim. şurdan izledim:
http://hdfilmizle.net/alacakaranlik-4-safak-vakti-filmi-full-izle.html?postTabs=5

genelde twilight serisini beğenmiyorum. ee niye izliyorum? arkadaş ortamında falan pek bahsi geçiyor. fransız kalmayayım, gündemi takip edeyim baabında izliyorum.

yalnız bu filmi sevdim. tamam bella bi şekilde yaşayacak belli ki, bi film daha var. ama vampir olacak mı? ki başta bu filmde evlilik hayatını falan işlerler, öbür bölüm de bella' nın vampirliği üzerine olur demiştim. daha şaşalı bir geçiş töreni bekliyordum sanırım. iyi oldu böyle.

mesela bebek olayı tamamen tahmin edilemezdi benim için. bu vampirlerin işi de iyi walla. hem ömür boyu yaşa, hem de çocuk da doğur. ohoo. uyku sorunları da yok. pek gerçekçi değildi işte. true blood daha mantıklı gibi o yüzden.

bi de şimdi bu vampirlerin doğası gereği yaşlanmıyorlar. yani bu filmde yıkmadıkları bi bu klişe var. ee bu bebek büyümeyecek mi o zaman. jacop' a yazık oldu o zaman.

jacop da anası olmadı bari kızı boş bulmuşken mühürleyivereyim mi dedi naaptı. yok kızı kurtarmak falan bahane işte.

o değil de bella' ya noolmuş öyle. yavrum zaten zayıf bişeydi film diye iyice zayıflamış. yüzüne de basmışlar makyajı 20kg falan kalmış herhalde. hatta o kadar zayıflamış ki kendini kasamamış bile.:)

bella' nın gelinliğini de beğenmedim. o ne öyle zaten çöp gibi kız. bari biraz kabarık olsaymış. karakter olarak uymuş gerçi.

tatil sahnelerini kısa kestiler ama güzeldi. bu sefer edward' ın makyajı da daha mantıklıydı. gerçi o sahneler çekilirken yanmasın diye kaç faktör güneş kremi sürdüler acaba.

bi de cullenlerden genç esmer olan abi ilk filmde daha bi taştı. biraz spor falan yapsa iyi olur gibi.

yalnız filmde son oldu. yazılar falan aktı 5dk sonra hop bi sahne daha. kaçırmamak lazım.

bu arada resimde edward' ın parmakları da kalem gibiymiş maşşalla..

güneş yanığı..

evet mayıs ayında ankara güneşinde 15dkda yanmayı başarabilen tek kişi olarak tarihe geçebilirim. yahu bütün gün toplasan 15dkdan fazla güneşte kalmadım. ama kolların ve ensem şu an kaşınıyor, hafif hafif yanıyor. hele ensem bi kere üstümde yakalı falan gömlek vardı hangi aralıktan kaptın güneşi. kolların desem mayıs ayında da krem mi sürücem artık. öyle süt beyaz da bi tip değilim ki buğday tenli sayılırım. kat kat losyon krem sürdüm hala acıyor. uff..

4 Mayıs 2012 Cuma

olmayan filmler..

bazı filmler var mesela ne internette var ne de dnr' da falan satılıyor. hatta bazıları online olarak var ama türkçe değil. bi liste yapayım da belki biri görür el atar:

- grease 2
- evita
- saturday night fever

2 Mayıs 2012 Çarşamba