31 Ağustos 2014 Pazar

ağustosta bitenler..

yves rocher naturelle parfüm: çok klasik bir kokusu var, kullandım tamam ama binlerce muadili var, orjinal değil. tekrar alınmayacak.

l'occitane pvoine flora vücut sütü: sevmedim, aşırı pahalıydı ve bence o fiyat etmeyecek bir üründü, son kullanma tarihi çok çabuk geçti, geçer geçmez de kremin yapısı değişti, yağı yüzeye çıktı falan. tekrar almam.

kalyon tırnak sertleştirici: işte gerçekten sevdiğim bir ürün. işe yaradığını hissediyorum. zaten o yüzden yenisini almadan bunu atmaya kıyamadım.

isana 7bitki özlü şampuan: sevmedim. saçımı yeterince temizlemediğini hissettim, tekrar alınmayacak.

bath and body works sweet pea vücut losyonu: çok sevdim. kokusu müthiş zaten, ona söylenebilecek bir şey yok. yapısı, emilimi güzel. bulabilirsem kesinlikle tekrar alırım.

mel mero duş jeli: şaşırtıcı şekilde iyi çıktı. köpürmesi ve kokuısu baya güzeldi. belki tekrar alabilirim.

nyx black label dress (177 poem): yapı olarak çok sevdim, krem gibi. ama rengi o kadar uçuk bir pembe ki. kendimi nicki minaj gibi hissediyorum. bir süre evd dudak kremi niyetine kullandım ama ertesi güne kalan renk bile aşırı parlak. başka rengi olsa tekrar alabilirim.

wellness&beuty duş jeli (mango-papaya): sevdim ben bunu. oldum olası mango kokusunu severim zaten. kokusu falan da güzel. belki büyük boyunu da alırım.

30 Ağustos 2014 Cumartesi

rossmann alışverişim..

lilibe kağıt havlu: 3,29tl. nedense kağıt havlu kullanmak istedi canım.


isana el kremi: 2,99tl. daha önce seyahat boyunu kullanıp memnun kalmıştım.

perlodent diş fırçası: 1,99tl. bunda kampanya vardı.

isana şampuan: 2,99tl. bu kez başka bir modelini aldım. bakalım bunu beğenecek miyim?

synergen sivilce maskesi: 1,99tl. o kadar ucuz ki, merak ettim. deneyeceğim.

isana sıkılaştırıcı vücut losyonu: 13,49tl. yeni bir alışkanlık edindim. duştan sonra kremleniyorum. evdeki bütün krem stokum bitti. madem öyle şu sıkılaştıcı zımbırtılardan alayım dedim.

nivea' nınkini alacaktım ama bu birebir kopyası. hem de yarı fiyatına. nivea da çok iyi bir marka sayılmaz, hem ikisi de alman malı.

29 Ağustos 2014 Cuma

belle..

şurdan izledim:
http://unutulmazfilmler.com/belle-k2.html#izle

değişik ve güzel bir filmdi. 1800lerde, zenci kölelerin en meşhur olduğu dönemde ingiltere' de soylu bir adamın zenci bir kadından kızı olur ve adam kızı kabul eder. yani soylu bir zenci.

kıza para da bırakır adam. miraslı falan diye talip de çıkar buna. sonra bu aşık da olur, sevdiği adamla da evlenir. wallla hayat buna güzel bence.

gerçek bir hikaye imiş üstelik.

lindt çikolataları..

lindt' in italya' da mağazaları var. hem de normalde 1-2 çeşit olarak bildiğimiz lindt çok geniş bir yelpazede ürünler sunuyor.

mesela bu tüp çikolata. bunu almıştım, ertesi gün açlıktan öldüğüm bir anda yiyiverdim, çok makbule geçti, kıvamı çikolata sosu gibi, tadı müthiş.

hello my name is cookies&cream çikolataların tanesi 1€ idi. 2 çeşidi daha vardı ama ben bunları tercih ettim.

değişik tatlar gerçekten keşke lindt türkiye pazarına da girse.

bunlar dışında öbek öbek çikolata yığmışlar, kiloyla satılıyordu, kek,puding vs. tozları vardı ama en önemlisi mağazada dondurma satılıyordu ki italya' da yediğim en güzel dondurmalardan biriydi.

bunlar da sıcak çikolataları. classic, nane, rum ve sütlü aldım, şimdilik denemeye kıyamıyorum, bakışıyoruz.

28 Ağustos 2014 Perşembe

hitler: rise of evil..

şurdan izledim:
http://www.720phdfilmler.com/2012/12/hitler-kotulugun-yukselisi-rise-of-evil.html

hitleri biliyorum soykırım falan. ama hiç adamın hayatını merak etmemiştim. güzel anlatılmış. hatta biraz daha devam etse bile olurmuş. kötülük doğdu, zirveye yerleşti ve orada kaldı.

25 Ağustos 2014 Pazartesi

roma..

vee roma..

bu şehri öyle sevdim ki. 2 gün dolu dolu gezmeme rağmen yetmedi.

şehre gelince valizleri hemen bırakıp çıktık. italyada yediğim 2. ve en güzel makarna. küçük bir restorant. tek başıma gitsem imkanı yok bulamam. önden ikramlık brucetta. ardından fettucini, penne..

italyan usulü makarna yemek nasıl ola ki? makarnanın yanında bir tabak parmesan gelir. bir kaşık dökülür, makarna karıştırılır, sonra 1 kaşık daha. yerken ara ara karıştırmak gerekir, taze makarna olduğundan hamurlaşmasın diye.

ardından gezmece. avrupa' da büyük şehirler mutlaka su kenarına kurulurmuş. ya deniz kıyısı ya da böyle nehirler. roma' dan geçen tiber nehri. ankara' ya da lazım böyle bir şey.

şehrin her tarafı tarih, her taraf güzel. bi tane de kötü mütahit işi bina yok. en yeni bina 200 yıllık. kimse yüzüne bakmıyor.

klasik yerleri ziyaret. mesela ispanyol merdivenleri. diye gittim, çünkü audrey gidiyordu, orda hayatımın aşkını bulmadım, çünkü ben bir prenses değildim.



aşk çeşmesi tadilattaydı, üzüldüm, gene de sıraya girip paramı attım. sıraya girince bir halt var sanmıştım, bi numara yok. korkulukların üstünden aşsın yetermiş bence.

aşk çeşmesinin yanında güzel bir dondurmacı var. üstelik ücretsiz tuvaleti var, kullanışlı.

sonra gezmece. dükkanlar 7' de kapanıyor. nihayet yetişme ihtimali var. bizde olan dükkanlar burda daha pahalı.



mesela bu bina. bence alameti farika bir şey. italyanlar bunu beğenmiyormuş. niye? fazla beyazmış, şehrin dokusunu bozuyormuş, yıkılsa iyiymiş. boyutlarını yanıbaşındaki otobüsle ölçmeli.

coliseum da tadilatta. zaten deli gibi yağmur yağıyor. makinayı mı korumak, fotoğraf mı çekmek? lensi de yeni aldım. tek fotoğrafım da tanımadığım birinin telefonunda. zaten içine giremedim. benim roma' ya tekrar gitmem lazım.

otobüsten ilk indiğimizde 4€ olan yağmurluk en son 1€ olmuştu, italya' da pazarlık önemli bişey.



vee roman soldier kılığındaki romalılar. benim için tek roman rory' dir. zaten romantik de ordan gelir, o yüzden bunlarla işim olmaz.


roma' da en hoşuma giden bu heykeldi. yapan heykeltraşların hikayesini de anlattı rehber ama walla pek dinlemedim.

4 kıtayı simgeleyen 4 nehir. biri nil mesela. nerden doğduğu bilinmediğinden yüzünü saklıyor. etrafta o kıtaya ait nesneler, ellerinde papa.



o havuzlarda toplanan paralar ne olur merak eden var mı? süpürülür, sonra havuzun içi deterjanla yıkanır ve sular akmaya başlar..

c&a alışverişim..

triko ceket:59,90tl.

bu da son alışverişim olsun. alışverişe baya doydum bu ara.

zaten indirimler bitmiş, kışlıklar çıkmaya başlamış. onları da hiç alasım yok. daha yaza doyamadım ben. tatile bile gitmedim doğru düzgün.

makarna..

tabi italya denince akla gelen şeylerin biri makarna. turistik yerlerde anahtarlıkların, magnetlerin yanında türlü şekillerde makarnalar da satılıyor, ama biz işi ucuza kotarmak istedik.

gezi boyunca gördüğüm tek adam akıllı market roma' da idi. italya' da diğer dükkanlar gibi marketler de 8' de falan kapandığı için bulamıyorduk, zaten çok fazla market kültürleri olduğu söylenemez.
bunların tanesini 0,80€' ya falan aldık. başka şekillerde olanlar da vardı. turistik dükkanlarda genelde paketi 3€. pek fark olduğunu da zannetmiyorum..

italyan sabunu..

italya' ya gitmeden önce kullandığım veya piyasada gördüğüm ürünlerin üretim yerlerine dikkat ettim ki, made in italy olanları yerinden alayım diye.

mesela bu sabunlardan ara ara kozmetikçilerde görüyordum. fiyatı 3,30€

coin adındaki boyner tarzı bir mağazadan aldım. muhtemelen ucuza gelmedi ama daha çok çeşit vardı, boydan boya bir raf dolusuydı ve sıvı sabunları vs de vardı.

kiko kozmetik..

kiko diye bir kozmetik markası var italya' da. gitmeden önce okumuştum, baya ucuz ve kaliteli bir marka imiş. roma' da şubesini görünce daldım.

bu dudak ve yanak için renk kutusu 3€ mesela. bendeki 103 numara. baya da büyük bir şey.

oje: 3,90€ bir oje için pahalı. ama internette çok övülmüştü, meraktan 1 tane aldım. tl cinsinden 11tl gibi bir şey eder ki bir ojeye verdiğim en yüksek meblağ sanırım.

long lasting colour lip marker: 6,90€

ruj: 3,90€

super gloss: 4,90€

biraz deneysel takılayım dedim ama bilmediğim markaların ten ürünlerine güvenemiyorum, göz makyajım zaten eyelinerdan ibaret o da evde baya stok var. onun için dudak ürünleri ağırlıklı bir alışveriş oldu. denedikçe yorumlarım.

24 Ağustos 2014 Pazar

pompei..

sorrento' dan ayrılış. kahvaltıda akşam hediye edilen pizzayı yedim ve italyada yediğim en güzel pizza o enginarlı pizza idi.

sıradaki durak pompei. pompei deyince aklıma sadece o korkunç şekillerdeki küller altında kalmış insanlar geliyordu, meğer efes gibi bir antik kent imiş. hem de mükemmelen korunarak.

o heykellerin hikayesi de öyle abartılı bir şey değilmiş. burayı bulan arkeolog eleman yerde bir delik açıp içeri alçı basmış, şekiller ona dayanıyor.

hava çok sıcak, etrafta tek bir ağaç yok ve etraf çok kalabalık, yer gök japon. o yüzden fazla fotoğraf çekemedim, kadrajı boşaltamadım.

pompei çıkışı napoli' de panoramik tur yaptık ama inip gezmedik. napoli en merak ettiğim şehirlerdendi. toplanmayan çöpleri, en korkunç şehir oluşu ve pizzanın doğduğu yer olmasıyla. o yüzden turun en üzüldüğüm kısmı idi.

bu da meşhur yanar dağ. zavallı insanlar dağa sırtlarını dayayıp güvende olduklarını sanmışlar, halbuki tam tersi.

ama bana hala doctor who' da geçen pompei hikayesi daha gerçekçi gelmiştir.


23 Ağustos 2014 Cumartesi

capri- sorrento..

ikinci gün açık büfe kahvaltı ile başladık. abarttıkları kadar kötü değil. tamam beyaz peynir ve demleme çay yok ama kaşar peyniri ve kahve de gayet yeterli. ekmekleri bizim tost ekmeği dediğimiz türden, kruvasan vs de var. tabi bir de etimekler. bunlardan her gün kahvaltıda ikişer tane aşırdım, gün içinde aralarda yedim. çok faydalı oldu.

otelden erkenden çıkıp, sahile inip capri adasına geçtik. capri adasına feribotla geçiliyor.

capri' de feribottan inince metro ile tepeye çıktık. metro dediğim tuhaf bir şey, yokuş çıkan değişik bir alet.

metrodan inince dünyanın en güzel buzlu limonatasını içtim. 5€ idi ama şimdi önüme koysaylar daha fazla bile veririm. öyle bir güzellik.

italyan bahçesi diye bir yere girdik, giriş 1€. güzel, yeşillik bişey. görmesem ölmezdim.

capri' de parfüm olayı almış yürümüş. imalatçıların falan olduğu bir yere girdik. kokusu bulunmaz bir şey değil. bildiğin limon kolonyası. hediye etmek için olabilir, çünkü çok afilli paket yapıyorlar ama kendim için almak gereksiz geldi. minik limon şeklinde sabunlar var, edirne' den meyvenin her çeşidinin sabun formunu aldığımdan o da hitap etmedi. ayrıca bunlar sorrento' da daha ucuzdu.

bir de rehber limonçelloyu burdan almamızı tavsiye etti. hatta burda limonçello dolgulu çikolata falan da vardı.

villa san michelle müzesi vardı, vakitsizlikten giremedik.

capri ve anacapri' yi bağlayan bilmem kaç merdivenlik bir tünel var. eskiden buradan ticaret yaparlarmış. ana karşı demek imiş.

bir de teleferik olayı var ki süper bişey. bence capri' de yapılması gerekenlerden.

feribotla sorrento' ya dönüş. akşam sorrento' da yemek. güzel bir italyan restoranına gittik. italya' daki 2. pizzamı yedim. şansıma domuz etli çıktı, alırken sormuştum halbuki. çok üzüldüler ve bana bir pizza daha hediye ettiler. işte bu yüzden italyanları seviyorum..