21 Mayıs 2013 Salı

ağva gezim..

bu sene leyleği havada gördüm walla. haftasonu gene bir turdaydık. tempo tur ile kişi başı 265tl. ankara' dan yola çıktık. sonra göl kenarında mola verdik. o gölün adını unuttum ama çok güzel bir yerdi. haftasonu sabahtan gidilip temiz hava alıp dönmelik tam. göl kenarında kısa bir yürüyüş yaptık. süremiz daha fazla olsaydı keşke.

ordan maşukiye denen yerde bir şelale görmeye gittik. şelale minikti ama orman içinde, bol yeşillik iyi geldi.

yemek için biraz yukarıda köyevi denilen bir restoranta gittik. adam başı 20tl' ye güveçte balık, fırınlanmış kaşar, kaşarlı mantar, salata, güveçte helva, ortada bal, tereyağı ve çemen. artı içecek. bence gayet makuldu.

ardından uzuun bir yolculukla istanbul' a vardık, şöyle kenarından boğazı görüp polonezköy' e devam ettik.

polonezköy zamanında rusya polonya' yı işgal edince osmanlıya sığınan polakların sığındıkları yermiş. hala baya polonyalı yaşıyormuş yörede. önce meryem ana kilisesi' ni gezdik. kilise pek kullanılmıyormuş, içini görmedim. ardından zofia ana' nın anı evini gezdik. eskilerden kalma bir ev. ev dediğime bakma, derme çatma 3oda. biraz kanepe hop ev oluvermiş. bol bol resimle vs süslemişler ama eskiden de eşya yokmuş o evde.
bu evin karşısında yıkılmaya yüz tutmuş bir ev var. atatürk' ün kaldığı evmiş ama kişiye ait, müze falan değil. yani içini gezmedik. sonra arıcılık müzesi diye bir oda gezdik. müze dediğime bakma. bir arıcı kostümü, 1-2 bal çıkarma kovası, bal mumu koymuşlar odaya hop müze olmuş.

sonra polonezköy için serbest zaman verdiler ve polina pastanesi' ni tavsiye ettiler. sürü halinde pastaneye gittik. 1 porsiyonu 10tl idi. doğrusu abartıldığı kadar güzel bir pasta değildi. bu pasta için rejimi bozmaya değmez dedim, sadece çikolatalarını yedim. pastanenin önünde, şu çin aslanı mı ne deniyor bir köpek, ondan vardı ama uyku halinde olduğundan doğrudüzgün bir pozu yok.

sonra polonezköy' den ayrılıp şile' ye geçtik. bu turda sanırım en çok şile' yi sevdim. ilk durak ağlayan kaya denilen bir yer ve muhteşem plajı, geziyle ilgili tek pişmanlığım yanıma mayo almamış olmam.

gene bir kavuşamayan aşıklar efsanesi ve bir şekilde su damlatan kayalar. kayalardan o suyun nasıl çıktığından çok o balıkların o suya hangi yolla geldiklerini merak ettim.



ne çektiniz ve supergalarım. önce kar, sonra plaj ve kum. deniz suyu ile bile buluştular bikaç saniyeliğine.

daha sonra otele geçtik. değirmen otel denen yerde kaldık. otel çok iyiydi, içeride pek vakit geçirmedim ama yemekleri hilton' dan bile çeşitliydi diyeyim anla sen.

akşamüstü çıkıp alışveriş yaptık biraz. şile' ye kadar gelip de şile bezinden bir şeyler almadan olmaz. okuduğuma göre bu bez yapılırken bir kazana bir topak hamur atılıp kumaşla birlikte kaynatılırmış, ardından deniz suyuna basılıp sıkmadan kurutulurmuş.
 aslında aklımda plajda giymek için turkuaz renkte önden düğmeli uzun kollu mini elbise-tunik gibi bir şey vardı. maalesef aradığımı bulamadım. güzel siyah bir elbise aldım. fiyatı:30tl yakıştı ama giyebilir miyim bilmem. koşmaya başladıktan sonra bacaklarım acayip kalınlaştı sanki.

ertesi gün şile' nin meşhur deniz fenerini görmeye gittik. güzeldi, manzara da hoştu. yanındaki küçük bir parkı da gezdik.

oradan ağva' ya geçtik. ağva' da eski ahşap bir tekneyle tekne turu yaptık. manzara gene nefisti.

burdan sonra girdiğimiz bir dükkandan şile bezi bluz aldım. biraz oturuyor ama 1-2 aya daha iyi olur umarım. small aldım, tek kalmıştı. işte de giyilebilir bir parça, zaten onun için aldım, fiyatı 30tl.



bayram günü gitmişiz, tur ekibi bize bayrak dağıttı, teknede her gördüğümüze bayrak salladık, bayramını kutladık, çok eğlendik. uzun süredir hiç bu kadar coşkulu bir bayram kutlamamıştım.

tekneden inince kandıra üzerinden kerpe' ye geçtik. kandıra' dan geçip de bir kandıra yoğurdu yeme fırsatı tanınmamasına bozuldum doğrusu. sanırım turun tek eksisi buydu.

kerpe de gene deniz kenarında bir yer. önce kayalıklarını görmeye gittik. millet gene keçi gibi tırmandı, benim hiç gözüm yok doğrusu.

daha sonra yemeğe geçtik. rehberin önerisi olan kerpe diem restorantına gittik. şu eski ayşecik filmlerinde oynayan bir adam var, onunmuş. yaşlanmış adam.

restoranttan pek memnun kalmadık doğrusu, servis vasat, fiyatlar turistik ölçütlere göre bile pahalıydı. rejim yalan oldu bu noktada. kızarmış balık ve kalamara karşı koyamadım.

ve evet deniz sezonunu açtım.

sonra dönüş yoluna geçtik. dönüş uzun ve sıkıcıydı. yoldan bizimkilere bolçi aldım. allaam o bolçi nasıl müthiş bir şeymiş öyle. bunca yıldır neler kaçırmışım. şu andan itibaren en favori çikolatam bolçi' dir. sanırım. beğendik' te satılıyormuş. bundan sonra müdavimiyim.

neyse sonra gezi bitti tabi, evlere dağıldık. güzel bir geziydi, otobüste biraz fazla vakit geçirdik, hele son bi saat sıkıntıdan patladım, sağa sola saldırmaya başladımdı. ama genel olarak güzeldi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder