19 Ağustos 2017 Cumartesi

yaşadığımı itiraf ediyorum..

güzel kitap. nerua'yı sevdim baya. şiirlerine de sıra gelecek.

anılarını anlattığı bir kitap olmuş. anlatılmaya değer bir yaşammış gerçekten de. doğuştan iyi bir şairmiş. bunu kullanmış, üniversitenin ardından hemen bir konsolosluk görevi bulmuş kendine. hem de ingiltere sömürgesi uzak doğu'da. daha 20'li yaşlarda çin'de bulunmuş, ingiliz sömürgesi seylan'da bulunmuş. 30 olmadan hindistan'a gitmiş. gandhi ile tanışmış.

yetmemiş ispanya iç savaşı sırasında ispanya'daymış. 2. dünya savaşını görmüş. nazilerin yükselişine ve düşüşüne, sovyetlerin yükselişine tanık olmuş. hem de stalin zamanında rusya'da stalin barış ödülü komitesinde yer alacak kadar. o ara nazım hikmetle tanışmış.

o ara konsolosluk görevlerinden ayrılıp ülkesine dönmüş, senatör olmuş. sonra tutuklanması kararı ve kaçışı işte. neruda filmindeki gibi.

transsibirya ekspresi ile rusya'dan çin'e yolculuk etmiş. mao çin'ini görmüş. hem de birkaç yıl arayla 2 kere. değişimleri anlatıyor. yıllar önce konsolos olarak geldiği dönemi, mao'nun ilk iktidara geldiği dönemi ve 5-6 yıl sonrasını karşılaştırarak.

bir bölümün bir kısmını ölen arkadaşlarını anlatmaya ayırmış, devamında da serbest takılmış, kendini eleştirenlere yanıt vermiş. bu arada nobel ödülü almış.

che ile ve fidel ile tanışmış. zaten tanışmadığı ünlü siyaset veya sanat adamı yok herhalde. picasso kankası zaten.

aşklarından çok az bahsetmiş, yalnızlıktan evlendiği ilk eşi, kaçışında yanında olan sevgilisi ve öldüğünde birlikte olduğu mathilde dışında pek isim yok. hatta şiirlerine de çok değinmemiş. sadece önemli şiirleri: şu şiiri şunun için yazdım, şurda şunu anlattım, şurda şu kitabı yazdım gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder