31 Ekim 2013 Perşembe

ekimde bitenler..

inglot lip gloss (75): bu glossu denedikten sonra anladım ki metalik tonlar bana gitmiyor. sürdükten sonra kendimi snooki gibi hissediyorum. kullanabilmek için çok çabaladım. en son sadece incecik bir kat sürdüğümde kullanabildim. onunla da uğraşmaya değmez. zaten açılalı 3 sene falan oldu. son kullanma tarihi vs. atıyorum.


palmolive duş jeli: miniminnacık olduğu için almıştım. bunu bile bitirmekte zorlandım. duş jeli kullanmaya üşeniyorum, evet.


yes to carrots dudak kremi (citrus): iğrenç bir kokusu var. bozulmuş olamaz çünkü paketi daha yeni açtım. nemlendirmesi güzel ama kokuya dayanamıycam. çöpe..

bath and body works el sabunu: allaam bayıldım resmen. kokusu güzel, bir miktar kalıcı. köpük olduğu için köpürme derdi yok. en önemlisi de kutunun dibinin dibine kadar çalışmaya devam etti. bilirsin böyle ürünlerde genellikle şişenin yarısını geçince randımanlı çalışmaz. bu kesinlikle öyle değil. bath and body works ile bir daha karşılaşabilirsem her çeşidinden stok yapacağım.

hello flawless fondoten: bendeki how to look the best at everything setinden çıkan 7ml lik "cheers to me" champange rengi. aslında fondoten insanı değilimdir ama buna kesinlikle bayıldım. fondotenler genelde ağır hissettirir ama bununla yokmuş gibi hissettim. oil free zaten, o yüzden gün içinde parlama sorunu yaşamadım. rengi bana tam uydu, duruşu çok doğaldı. en önemlisi de spf 25 olması. yaz için yeterli değil ama kış için bence ideal. kesinlikle büyük boyunu tekrar alacağım.

the balm shelter: aslında bitmedi ama artık canım kullanmak istemiyor, o yüzden atacağım. zaten açılalı 24ay olmuştur. aslında ilk aldığımda çok sevmiştim. kullandığım ilk renkli nemlendirici idi. yüzümde fondöten kadar ağırlık yapmayan ama hafiften cilt rengimi düzenleyen aynı zamanda da güneşten koruyan bir ürünü sevmiştim. şu anda sevmediğim özelliklerine gelirsem, rengi benim için biraz koyu. elimdeki light/medium. belki light olsa bir süre daha şans verirdim. yazın bronzlaştığımda da kullanabilirdim ama yaz için de spf 18 çok az. evde muadil olarak spf 50 renklendiricili güneş kremim var, kocaman o ürün dururken bunu bitirmeye çalışmak anlamsız. bir de kapatıcılığını yetersiz buluyorum, siyah noktalarımı sanki olduğundan daha kötü gösteriyor.
çok bereketli bir ürün, fiyatına göre performansı hiç fena değil. 6 ay kadar hergün düzenli kullandım ve bitmedi. bana düzenli güneş kremi kullanma alışkanlığı kazandırdı. tekrar almam ama alana da mani olmam.

the body shop capri seaside citrus vücut losyonu: sevdim, hatta bayıldım. 5tl' ye alınabilecek en iyi losyonlardan. kokusunu da sevdim. ankara' ya bir an önce bbw açılsa keşke.

rival de loop gloss (04): sevdim aslında. hafif bir gloss varla yok arası. rengi tam benim dudak rengim. ama sıkıldım.

rexona stick deodorant: fena değil. ama siyah bir kıyafetle kullanmak imkansız. her yere leke bırakıyor.

bbw pineapple orchid mum: evet bbw mumlarımdan birini bitirdim. aslında pek sevmedim. yanınca biraz yanık çiçek gibi kokma özelliği var. sonbahar temalı mumlar kokuyu birebir yansıtmasına rağmen bunun böyle olması çok ilginç. bir de üçünü birden yakınca çok ağır olduğunu farkettim.

bu arada ipleri dibine uhu gibi bir şeyle yapıştırmışlar. mum bittikten sonra kavonozu temizlemem baya zamanımı aldı.

28 Ekim 2013 Pazartesi

tutunamayanlar..

bitirdim nihayet. kabul etmeliyim ki okuması zor bir kitap. ve itifaf ediyorum sevmedim. yüzeysel bir insan olabilirim kabul ediyorum, ama sevmedim işte ne yapayım. kitabın ortalarında 20 sayfa kadar paragrafsız, noktasız bir kısım var. o kısım beni en çok zorlayan, en karmaşık kısımdı. en çok arayı da o zaman verdim. arada 2-3 kitap okuduğum bile oldu. haliyle o kısımlardan hiç bir şey anlamadım.

bir kitabı okuyup bitirdiğimde genelde kendim için bir sayfa kadar özet çıkarırırım, çünkü unutuyorum. maalesef bu kitap için yapamayacağım. kitabın başını hatırlıyorum. selim ışık yeni ölmüştü, turgut özben depresyondaydı. sonra selim' i tanıyan insanları bulmaya çalıştı. evine gitti, süleyman kargı' ya. sanırım onu pek sevmemişti, en son da günseli' ye. aradaki olayları hatırlamıyorum. dedim ya çok karışık okudum.

aslında normal bir insan olsam bu kitabı çoktan yarım bırakırdım. ama kitabı yarım bırakma alışkanlığım yoktur. hayatım boyunca tek bir kitabı yarım bıraktım. doğan cüceloğlu' nun savaşçısı. o günden beri de psikolojik kitap okumam.

neyse sonları aklımda kitabın. turgut selim' i tarif ederken aha dedim sanki beni tarif ediyor. sonra turgut şehirden kaçıp selim' in yazılarını okumaya başladı. orda anladım ki ben selim değilim. ne çok arkadaşı varmış halbuki ben arkadaşlarımdan nefret ederim. sonra selim kendini öldürüyor. yani biri geliyor zannediyor da neyse. selim' in yazdıkları bitince tugut kasabadan ayrılıyor. bu arada turgut' un yalancılığına da hayran kaldım. ben bir yalanı o kadar uzun süre sürdüremezdim sanırım. sıkılırım. sonra hayali arkadaşı olric ile trenlerde hayatını geçirmeye başlıyor. parası bitince ne olacak diye merak ediyor tabi insan..

kastamonu yemekleri..

gitmeden önce en ufak bir fikrim yoktu ama kastamonu' nun gerçekten ilginç bir mutfağı varmış.

bu arkadaşın adı banduma. altında et suyuyla ıslatılmış hamur parçaları, üstünde hindi eti ve ceviz. biraz ağır bir yemekti ama sevdim doğrusu.

simit tiridi de susamsız kastamonu simdinin yoğurtla ıslatılmışı. üzerinde de kıyma var. bandumaya göre daha hafif, daha yiyimli.

bunlar dışında meşhur etli ekmeği var. konya' nın etli ekmeğinden farklı. aşırı büyük. şahsen çok aç olmama rağmen ancak yarısını yiyebildim.

üryani eriği diye bir şey var. onun tadına bakamadım. ecevit çorbası var bir de malzemeleri yayla çorbası gibi ama yoğurt oranı daha düşük.
 gelirken tabi ki taşköprü sarmısağı ve çekme helva aldık bolca. hazır taşköprü' ye uğramışken kuyu kebabı yedik. bildiğin et, hatta biraz az pişmiş. resmini çekmedim. bence çok da özelliği olmayan bir yemekti.

27 Ekim 2013 Pazar

balıkesir günleri..

nihayet bayıldığım zeytin çiçeği kolonyasını bulabildim. hatta bütün fuar alanı bunlarla doluydu. gittiğimizde fuarın son günüydü ve aldığım standda son kalan ürün buydu. o yüzden diğer yerlerde 10tl olmasına rağmen ben 5tl' ye aldım.

21 Ekim 2013 Pazartesi

kitap kılıf..

uzun süredir aşık olacağım iphone kılıflarına rastlamıyordum. bu kitap şeklinde olan güzelmiş. genelde sadece arka kapak kullanmayı seviyorum ama bunu kullanırdım..

20 Ekim 2013 Pazar

wear or not wear..

instagramda biri bu elbiseyi wear or not wear diye paylaşmış. cevaplayayım: giyerim, ama bunun için naya' nınki gibi bir vücudum olması gerek. yani sadece 34 beden veya ince bir bel değil, kıvrımlarıyla vs. herşeyiyle tastamam olacak. 2. si ortam olacak. sabah 7:30' da işe giderken bunu giyemem herhalde..

bkz: naya

14 Ekim 2013 Pazartesi

kozmetik alışverişi..

her yerden indirim haberleri geliyorken kendimi tutmam imkansızdı. en azından gidip yerinde göreyim dedim. hiçbir şey almadım. o yüzden kendimle gurur duyuyorum. sadece bu ikisi:

lilibe pamuk: 1,49tl. sayılmaz zaten. hem pamuk gibi bir şey her daim ihtiyaç.

rival de loop tırnak kalemi: 6,95tl. böyle bir şeye ihtiyacım vardı. sephora' dan en son 5liraya almıştım ama indirim dönemiydi, şimdi ne kadardır bilmiyorum. kayısı kokuluymuş bu da baya sevdim. evde ek kremim var ama tırnaklarımda istediğim etkiyi vermiyorlardı.


rimmel ruj:6,49tl. %50 indirimde idi. 01 numarasını aldım. muhteşem bir mat kırmızı. bakalım cesaret edip sürebilecek miyim?

13 Ekim 2013 Pazar

cory monteith..

herhalde şov dünyasından birinin ölümüne hiç bu kadar üzülmemişimdir. glee biliyosun favori dizilerimden biri, hele de geçen sezon takip ettiğim bütün diziler final yapınca bu sene eski bölümlerini tekrardan izliyorum.

dizide ilk bölümden beri en aşık olunası tip bu kepçük ağızlı bebeydi. aslında ne kadar da genç duruyor. adam 30 yaşındaymış.

503' ü finn' e adamışlar. tabi ki çok dandik olmuş. koskoca finn hudson için 3 dandik şarkı söylediler. tüm oyuncular gelmemiş bile. quinn, britney olmadan nasıl anma töreni o öyle. dandik dandik mike' ı çağırmışlar adamın sesi bile çıkmadı. rachel şarkı bile söylemedi oha, kapı zilinde şarkıya giren kıza bak. en etkileyici sahne puck' ın mezar taşı ile ilgili yorumu idi. onun dışındaki sahneler gayet tırt, yapmış olmak için yapılmış gibiydi.

zaten eski kadro mezun olunca aynı tadı vermemeye başladı. rachel' ın maceraları da olmasa yeni bölümler izlenecek gibi değil. ki rachel en gıcık olduğum karakter. o kısımları çekilir yapan tek unsur finn' di. şimdi o da yok. umarım 2 gün sonra rachel' a yeni erkek arkadaş falan bulmaya kalkışmazlar. bırakırım o zaman diziyi..

güzel şapka..

bir gün bu kadar ince belim olursa bu elbiseyi giyip, bu dev şapkayı takıp, witch is dead şarkısını söyleyeceğim. söz..

12 Ekim 2013 Cumartesi

10 Ekim 2013 Perşembe

böyle buyurdu zerdüşt..

biraz sıkıcı bir kitaptı. zerdüştü' ün maceraları, tabi arada bol bol da özlü söz. ergen olsam facebook' u alıntılarla süslerdim.

şaka bir yana kişiye öğüt veren kitapları sevmiyorum ben. bilimsel bir araştırma ya da tarihi bir olayla ilgili sayfalarca okuyabilirim sanırım ama bu pek sarmıyo ya..

9 Ekim 2013 Çarşamba

..

sıkılıyorum, inanılmaz sıkılıyorum. hava da soğuk. sabah yataktan kalkasım gelmiyor, akşam 10' da yatağa giriyorum. işte de mutsuzum. bi yandan acaba daha iyi bir yere girebilir miydim diye düşünüyorum.  muhtemelen işin varken iş aramaak daha az streslidir. bi yandan o süreci düşünüyorum. başka şeyler yapmak istiyorum. kendimi geliştireyim, bir şeyler yapayım. bi yandan alabildiğine üşeniyorum. kaçıp eve geliyorum. yürüyüş yaparım ekstradan diyorum ona bile takatim yok, eve girince vazgeçiyorum. rejime zaten pamuk ipliği ile bağlıyım. sürekli kaçamak yapıyorum. geçen hafta o kadar çok yedim ki diyetisyene gitmeye yüzüm yoktu.

kış depresyonu denen şeyi yaşıyorum galiba. aşık olmak istiyorum sadece. dilek dilemek için yılbaşını beklemem şart mı? bu seneki dilek hakkımı biraz erken kullansam?

4 Ekim 2013 Cuma

alışveriş rejimi başlasın..

alışveriş konusunda gene çığrından çıkmış durumdayım. bir yandan ihtiyacım var. yazın idare ediyordum ama mevsim geçişi felaket bir şey. bi kere giyecek hiçbir şeyim yok. geçen sene aldığım şeyler daha yesyeni ok, ama bol geliyorlar. 1-2 tane çok para verdiğim vazgeçemeyeceğimi düşündüğüm şeyi daraltırmayı denedim ama sonuç felaket oldu.

mesela geçen sene m&s' dan aldığım ceket. terzim çok iyi ok, ama ceketi ne kadar toparlamaya çalışırsa çalışsın olmamış sanki. pantolonlarım da bollaştı, aslında bollaşmaktan çok sündüler. onları da terziye götürmek istiyorum ama ne kadar uğraşırsam uğraşayım istediğim gibi olmuyor.

geçen yazdım ya buraya da bisürü şey aldım, sonra abarttığıma karar verdim. insan giydiği şeyi bu kadar takmamalı. daha etiketini çıkarmadığım bi ton şeyim var.

bi süredir diyetteyim biliyorsun. ama diyette pamuk ipliği ile bağlıyım nerdeyse. mükemmelen uydum diyebileceğim bir günüm bile geçmiyor. hazirandan beri nerdeyse aynı kilodayım. diyetisyenim vücudu şoklamak gerektiğini düşünüyor ama asıl sebep benim listeye harfiyen uymamam.

sonuç: alışveriş yasağını başlatıyorum. bu sefer süre sınırı yok. 70,00 kiloya düştüğüm güne kadar kıyafet, ayakkabı, çanta almak yasak. ne olursa olsun elimdekilerle idare edeceğim. zırt pırt terziye de gitmek yok, olmuyo işte anladım. bi şeyi üzerimde kötü bile dursa giymeye devam edeceğim. daha fazla dayanamadığımda ise atacağım. biraz dolapları hafifletirsem eminim alışveriş de daha eğlenceli olacaktır.

blogger şahidimdir..

3 Ekim 2013 Perşembe

stradivarius alışverişim..

seppala' da görüp de almadığım parçalar için hala pişmanlık duyuyorum. o yüzden sağına soluna deri iliştirilmiş herşeye saldırıyorum.

fiyatı: 29,95tl.



bunun da sırtı açık ama ceket içine falan güzel olur diye düşünüyorum.

fiyatı: 17,95tl.

2 Ekim 2013 Çarşamba

sephora alışverişim..

sephora' da geleneksel eskiyi getir, yeniyi götür kampanyası var malum. aslında makyaj malzemesine ihtiyacım yok ama kampanyanın fırçaları da kapsadığını duyunca dayanamadım.

sephora' nın fırçaları kaliteli duruyor ama boyut olarak biraz ufaraklar sanki. o yüzden asıl almak istediğim açılı fırçayı almadım.

temel ihtiyacım pudra fırçasıydı. yıllardır pudra fırçası olarak body shop fondoten fırçasını kullanıyorum. bir zararını görmedim ama neden o da olmasın. sephora' da bikaç çeşit pudra fırçası var. kılları sert olanları direk eledim. sert kıllı fırçaları sevmediğimden eminim. bir kısmının da fiyatları fahiş. o parayı vereceksem gider doğru düzgün mac alırım, adı olur. bu kapaklı 30,10tl' ye geldi. seyahatlerde yanıma kabukimi alıyorum. kılıfı olduğu için hiç sorun yaşamadım ama bu da daha hijyenik geldi gözüme.

eyeliner fırçası az önce bahsettiğim sorundan muzdarip yani ufak. eyeliner çekerken elimin alıştığı boyuttaki bir fırça önemli olsa da şu bir gerçek inglot fırçamı yanımda taşımaya korkuyorum. 1 kere yanımda götürdüm ve onca özenmeme rağmen sonuç felaketti. ülkemizde artık inglot ürünleri satılmadığından tekrar böyle bir risk alabileceğimi sanmıyorum. bu arkadaş bana 17,43tl' ye geldi.

yumurta süngere de indirim yaptılar. önce bunlar indirime dahil değil dedi, sonra hadi sizin için olsun deyiverdi kasadaki abi. sevindim. olmasa da olur bir üründü benim için. indirimsiz olsa bırakırdım. bana 18,83tl' ye geldi.

bunları almak için 10 senedir kullanmadığım avon clearskin kapatıcı, 5-6 yıldır kullanmadığım smashbox göz kalemi ve 2 sene önce kuruyan inglot jel eyelinerımı verdim. benim açımdan gayet karlı bir alışverişti. çünkü bunlar çöpe atılmayı çok zaman önce hak eden ama kıyamadığım ürünlerimdi. aslında evde keşfe çıksam çok daha lüzümsuz şeyler bulabilirdim ama evden çıkarken elime bunlar geldi.

bu arada üzerinde marka yazmayan ürünleri almıyorlar..

1 Ekim 2013 Salı

küçük prens..

kitaplarımı internetten almamın tek nedeni bu kitaptı. çünkü o kadar moda oldu ki bu kitap, kitapçıya gidip istemeye utanıyorum resmen.

gelir gelmez aldım okudum. zaten yarım saatte falan bitti sanırım.

sevdim mi evet bayıldım. bu kitapta sanki evcilleştirme kısmında aşkı anlatıyordu. tamam bir çocuk kitabını çok yanlış yorumluyor olabilirim ama bence bu yani. yapıcak bişey yok.

fiyatı: 12,75tl.