29 Mayıs 2013 Çarşamba

h&m alışverişim..

hiç yazlık ceketim yok. geçen gittiğimiz açılışta herkes ceket giymiş gelmiş, ben mal gibi gömlekle kaldım, çok ayıp oldu. o yüzden direk kendimi çarşılara attım.

h&m imdadıma yetişti neyse ki. bu sezon baya ceket çıkarmışlar. ilgilenen olursa kesin baksın. en az 20 tane ceket denedim. sonunda 2 tane alıp çıktım. aslında 1-2 modelde daha gözüm kaldı ama neticede yaz mevsimi, bir siyah, bir beyaz bana yeter de artar. tek siyah bile yeterdi de beyaz çok şık durdu. bunların kesimini de sevdim. ayıptır söylemesi artık kilo verdiğimden alışveriş işi daha da kolaylaştı, beden yok vs. derdim bitti. sıkıcı anane modellerinden kurtuldum. hala ceketlerle güdük gibi olma sorunum var ama neyse ki h&m ben gibi uzunları da düşünüp 1-2 uzun model çıkarmış.

siyah ceket 99,95tl. aslında resimleri daha iyi bir yerde çekmek isterdim ama boya yaparken benim askımı sökmüşler, bi ara tekrar çekmeli, diğer yerlerde de ışık çok yetersizdi.

beyaz ceket de 99,95tl. siyah pantolon, siyah bluzle kombinlemeyi düşünüyorum.

siyah bluz da bu amaçla alındı, gerçi işte çok giyemem kolsuz olduğu için, ceketi çıkarmadan da pişerim. ama bu haliyle yaz akşamlarında giyilebilir bence. fiyatı:49,95tl.

gömleği de severek aldım. hatta yakaları biraz daha sert olsa mavisi ve beyazını da alırdım. bu tür gömlekleri seviyorum bu ara, üste oturunca hoş duruyor. fiyatı da çok uygundu: 34,95tl.

tabi gene battım aslında 50liraya ceket de vardı ama bunları beğendim.

28 Mayıs 2013 Salı

gone with the wind..

şurdan izledim:
http://unutulmazfilmler.com/gone-with-the-wind-k4.html#
öncelikle çook uzun bir film. izlediğim sitede 4 bölüme ayırmışlar ve ben 5 günde ancak bitirebildim.

clark gabla yakışıklı değil ama karizmatik doğrusu. ama o ince bıyığa oldum olası gıcık olmuşumdur.

kıza baya baya gıcık oldum. hele de sona doğru her şeyi var, artık belanı mı istiyorsun diye düşünürken ashley diye zırlamasına cidden gıcık oldum.

bir de anlamadığım sanki zenciler kölelik zamanında inanılmaz mutlularmış gibi her köşeden zenci kahkahaları duyabilirdin vs. ama yankiler pis kötü. o ne öyle. tamam iki tarafı da tutmuyorum ama saçma..

27 Mayıs 2013 Pazartesi

mayısta bitenler..

the body shop candied ginger: pek sevmedim. kötü değil ama olmasa da olur bir kokusu var benim için. neyse ki indirim döneminde tek parça almıştım.

rosense dudak kremi: dibi göründüğünden daha derinmiş. sonunu bitirmekte zorlandım. biraz da sıkıldığımdan el kremi vs. olarak kullandım.

nemlendirmesi falan iyi aslında. ama sanırım tekrar almam. kavanozdaki dudak kremlerini sevmiyorum.

sephora guava passion mini parfüm: değişik bir kokusu var. parfüm olarak değil de ortamın kokusunu değiştirmek için kullandım genelde. mesela bazen otobüste midem falan bulanır.

bu işlevle kullanıldığında güzeldi. ama parfüm olmak için fazla meyvemsi. sanırım tekrar almam, en azından bu çeşidini

isana seyahat boyu saç spreyi: saç spreyiyle pek aram yoktur ama bazen saçımı düzleştirdikten sonra sabitlesin falan diye sıktım. olmazsa olmaz değil. tekrar almam.

down under naturals argan yağlı şampuan: temizlemiyor bu meret saçımı. işe yarasın diye 2-3 kere falan yıkıyorum bir seferde. gene de gıcır gıcır olmuyor. tekrar almam.

bebak acı badem sütü makyaj temizleme mendili: çok sevdim. şu ana kadar kullandıklarımın en iyisiydi. kesinlikle tekrar alınacak.

güzel ayakkabı..

ayakkabıları sevdim. bu üstten bantlı ayakkabılar da beni seviyor sanırım.

26 Mayıs 2013 Pazar

watsons alışverişim..

geçen ankamall' a gitmiştim, dışarı bi çıktım deli yağmur var. metroya kadar koşsam bile ıslanıcam. geri girip şemsiye aramaya başladım. ankamall' ın en büyük sorunu bu. koskoca avm bi şemsiye satın alınacak yer yok. watsons' ta kasanın yanında şemsiye olur ya bazen, bi umut oraya girdim.

evdeki şampuanım bitmek üzereydi. yeni bir şey denemek istedim. live clean elma sirkeli şampuan: 18,90tl. bu sefer sadece tipini beğendiğim için aldım. geçen bloggerların büyük övgülerle bahsettiği tam bir fiyasko çıkmıştı da.

rexona deodorant:1,99tl. bu ufak boylar seyahatlerde çok iyi oluyor. görünce alıverdim.

bu arada şemsiye yoktu..

25 Mayıs 2013 Cumartesi

amasra..

aslında amasra' yı 4-5 kere falan gördüm. ama bi gezi varmış, annem gidiyormuş, sen de gel dedi. 60tl imiş ve çeşmi cihan' da yenecek öğle yemeği fiyata dahilmiş.

ee tabi ki direk kabul ettim. öğlene amasra' ya vardık. balığımızı yedik güzelce. o kısmın resmi yok. aslında çeksem iyiydi de kalabalık bir ekiptik şimdi. görgüsüzlük etmeyeyim dedim.

salatası süper oranın. istravitle hamsi getirdiler balık olarak da. bu mevsimde hamsinin pek tadı yok ama götürdük gene de. kızartma olmasaydı daha mutlu olurdum, bütün hafta o yağları eritmek için uğraşıcam ama değdi doğrusu.

sonra biraz da şehri gezdik, güzel şehir ok. o kadar yedikten sonra hemen yürüyüşe geçmek iyi gelmedi ama gezdik işte. biraz tahta işi bir şeyler baktık. anahtarlık aldım gene.

dönüş yolunda çakraz' a uğradık. çakraz minicik bir yermiş. denize girilir bir tek, o da pek temiz değildi. ayaklarımı soktum gene. dizden yukarı çıkamadık bu sene dur bakalım.

akşam yemeği için bolu mengen' de mola verdik. rejimi daha fazla zorlamak istemedim. sadece çorba içtim. bulgur çorbası diye bir şey ve güzeldi. bir de bolçi aldık gene bolca..

güzel elbise..

güzel elbise değil mi? sade ve şık..

24 Mayıs 2013 Cuma

yeni papiler..

gene bir avm ziyaretimiz ve gene mecburi ayakkabı alışverişi. neden iş yerinde converse giyemiyoruz ki? çok saçma. kışın hadi neyse yazın ayakkabı almak benim için daha zor. çünkü ayaklarım taraklı. üst tarafı kapalı olmalı ki yayılmasın, ama çok da dar olmamalı ki sıkmasın. bu kriterlerle piyasadaki tüm babetleri ve dair şık ayakkabıların %90' ını eliyoruz. geriye babanne modelleri arasında hazine avına çıkmak kalıyor.

bu arkadaşlarda potansiyel var gibi. çok pahalı aldım umarım değer. fiyatı:189tl. sol teki biraz sıkıyor hiç giyilmediğinden ama açar diye umuyorum. sahi yukarıdaki kriterlere bir ekstramız daha vardı bu sefer. topuklu istiyorum. çünkü hiç topuklu, yazlık, işte giyilebilecek ayakkabım yoktu.

beta' da kampanya varmış, 300tl alışverişe tırt bir rondo hediye ediliyormuş. meğer bizimkinin de bu rondoya acayip ihtiyacı varmış.

ben de bu terlikleri aldım. fiyatı: 139tl. evet, gidip orjinal birkenstock alsam daha ucuzdu. ama bir rondo da en az 100tl edermiş. neyse.

bu sefer 37 oldu ayağıma. daha da arkada boşluk var. yeni ayak numarası skalam 37-41' e yükseldi. hayırlı olsun.

23 Mayıs 2013 Perşembe

22 Mayıs 2013 Çarşamba

eskişehir..

nihayet hızlı trene de bindim.güzeldi bence. otobüs yolculuklarını hiç sevmem zaten. otobüslerin kendine has bir kokusu olur ya, ondan midem bulanır.

1,5 saatte vardık, gar olayını falan de seviyorum zaten, nedense bana çok nostarjik geliyor. ankara garının içini de ilk defa gördüm sanırım. aşk tesadüfleri sever' de görmüştük ama.

eskişehir de güzelmiş, içinden çok geçtik ama doğrudüzgün gezmişliğimiz yoktu.

porsuk çayı ne güzeldi mesela. şehre deniz kenarı etkisi yaratmış. ankara' da mogan vs. bi sürü yer war ama o kadar yapaylar ki.

bir de halkını çok sevdim buranın. tam bir öğrenci kendi, elini sallasan şortlu ve wayfarerlı hipsterlere çarpıyordu. o kadar sene üniversite okudum da bi şöyle şort giyip ankara' da dolaşmışlığım yoktur.

akşam biraz dağıttık, arkadaşlarla gitmenin güzelliği. gerçi biraya fazla abandım. aslında birayı sevmiyorum. sarhoş etmiyor kesinlikle anca hammallığını çekiyorsun. bu hafta kilo veremedim mesela ve göbek çevremde şişkinlik var ::(

gene gece uyuyamadım tabi. sabah 8' de kendimi yollara vurdum, şansıma da hava bir kapalıydı ki. dümdüz yürüdüm. tesadüfen karşıma odunpazarı evleri çıktı. şirinlerdi baya..

21 Mayıs 2013 Salı

ağva gezim..

bu sene leyleği havada gördüm walla. haftasonu gene bir turdaydık. tempo tur ile kişi başı 265tl. ankara' dan yola çıktık. sonra göl kenarında mola verdik. o gölün adını unuttum ama çok güzel bir yerdi. haftasonu sabahtan gidilip temiz hava alıp dönmelik tam. göl kenarında kısa bir yürüyüş yaptık. süremiz daha fazla olsaydı keşke.

ordan maşukiye denen yerde bir şelale görmeye gittik. şelale minikti ama orman içinde, bol yeşillik iyi geldi.

yemek için biraz yukarıda köyevi denilen bir restoranta gittik. adam başı 20tl' ye güveçte balık, fırınlanmış kaşar, kaşarlı mantar, salata, güveçte helva, ortada bal, tereyağı ve çemen. artı içecek. bence gayet makuldu.

ardından uzuun bir yolculukla istanbul' a vardık, şöyle kenarından boğazı görüp polonezköy' e devam ettik.

polonezköy zamanında rusya polonya' yı işgal edince osmanlıya sığınan polakların sığındıkları yermiş. hala baya polonyalı yaşıyormuş yörede. önce meryem ana kilisesi' ni gezdik. kilise pek kullanılmıyormuş, içini görmedim. ardından zofia ana' nın anı evini gezdik. eskilerden kalma bir ev. ev dediğime bakma, derme çatma 3oda. biraz kanepe hop ev oluvermiş. bol bol resimle vs süslemişler ama eskiden de eşya yokmuş o evde.
bu evin karşısında yıkılmaya yüz tutmuş bir ev var. atatürk' ün kaldığı evmiş ama kişiye ait, müze falan değil. yani içini gezmedik. sonra arıcılık müzesi diye bir oda gezdik. müze dediğime bakma. bir arıcı kostümü, 1-2 bal çıkarma kovası, bal mumu koymuşlar odaya hop müze olmuş.

sonra polonezköy için serbest zaman verdiler ve polina pastanesi' ni tavsiye ettiler. sürü halinde pastaneye gittik. 1 porsiyonu 10tl idi. doğrusu abartıldığı kadar güzel bir pasta değildi. bu pasta için rejimi bozmaya değmez dedim, sadece çikolatalarını yedim. pastanenin önünde, şu çin aslanı mı ne deniyor bir köpek, ondan vardı ama uyku halinde olduğundan doğrudüzgün bir pozu yok.

sonra polonezköy' den ayrılıp şile' ye geçtik. bu turda sanırım en çok şile' yi sevdim. ilk durak ağlayan kaya denilen bir yer ve muhteşem plajı, geziyle ilgili tek pişmanlığım yanıma mayo almamış olmam.

gene bir kavuşamayan aşıklar efsanesi ve bir şekilde su damlatan kayalar. kayalardan o suyun nasıl çıktığından çok o balıkların o suya hangi yolla geldiklerini merak ettim.



ne çektiniz ve supergalarım. önce kar, sonra plaj ve kum. deniz suyu ile bile buluştular bikaç saniyeliğine.

daha sonra otele geçtik. değirmen otel denen yerde kaldık. otel çok iyiydi, içeride pek vakit geçirmedim ama yemekleri hilton' dan bile çeşitliydi diyeyim anla sen.

akşamüstü çıkıp alışveriş yaptık biraz. şile' ye kadar gelip de şile bezinden bir şeyler almadan olmaz. okuduğuma göre bu bez yapılırken bir kazana bir topak hamur atılıp kumaşla birlikte kaynatılırmış, ardından deniz suyuna basılıp sıkmadan kurutulurmuş.
 aslında aklımda plajda giymek için turkuaz renkte önden düğmeli uzun kollu mini elbise-tunik gibi bir şey vardı. maalesef aradığımı bulamadım. güzel siyah bir elbise aldım. fiyatı:30tl yakıştı ama giyebilir miyim bilmem. koşmaya başladıktan sonra bacaklarım acayip kalınlaştı sanki.

ertesi gün şile' nin meşhur deniz fenerini görmeye gittik. güzeldi, manzara da hoştu. yanındaki küçük bir parkı da gezdik.

oradan ağva' ya geçtik. ağva' da eski ahşap bir tekneyle tekne turu yaptık. manzara gene nefisti.

burdan sonra girdiğimiz bir dükkandan şile bezi bluz aldım. biraz oturuyor ama 1-2 aya daha iyi olur umarım. small aldım, tek kalmıştı. işte de giyilebilir bir parça, zaten onun için aldım, fiyatı 30tl.



bayram günü gitmişiz, tur ekibi bize bayrak dağıttı, teknede her gördüğümüze bayrak salladık, bayramını kutladık, çok eğlendik. uzun süredir hiç bu kadar coşkulu bir bayram kutlamamıştım.

tekneden inince kandıra üzerinden kerpe' ye geçtik. kandıra' dan geçip de bir kandıra yoğurdu yeme fırsatı tanınmamasına bozuldum doğrusu. sanırım turun tek eksisi buydu.

kerpe de gene deniz kenarında bir yer. önce kayalıklarını görmeye gittik. millet gene keçi gibi tırmandı, benim hiç gözüm yok doğrusu.

daha sonra yemeğe geçtik. rehberin önerisi olan kerpe diem restorantına gittik. şu eski ayşecik filmlerinde oynayan bir adam var, onunmuş. yaşlanmış adam.

restoranttan pek memnun kalmadık doğrusu, servis vasat, fiyatlar turistik ölçütlere göre bile pahalıydı. rejim yalan oldu bu noktada. kızarmış balık ve kalamara karşı koyamadım.

ve evet deniz sezonunu açtım.

sonra dönüş yoluna geçtik. dönüş uzun ve sıkıcıydı. yoldan bizimkilere bolçi aldım. allaam o bolçi nasıl müthiş bir şeymiş öyle. bunca yıldır neler kaçırmışım. şu andan itibaren en favori çikolatam bolçi' dir. sanırım. beğendik' te satılıyormuş. bundan sonra müdavimiyim.

neyse sonra gezi bitti tabi, evlere dağıldık. güzel bir geziydi, otobüste biraz fazla vakit geçirdik, hele son bi saat sıkıntıdan patladım, sağa sola saldırmaya başladımdı. ama genel olarak güzeldi..

20 Mayıs 2013 Pazartesi

sephora alışverişim..

aslında yves rocher' den parfüm alınca bundan vazgeçecektim ama %15 indirim mesajı gelince boş geçmeyeyim dedim.

clinique happy in bloom 50ml parfümü indirimli aldım. 75tl' ye geldi.

o kampanya için bir ürün daha almanız gerek dediler. aslında 1 liralık banyo yağı almak vardı ama küçük parfümlerden aldım. lagoon biraz erkeksi bir koku ama fresh bişeyler istedim. en fresh renk bununkiydi. 9,90tl.

sonra kasanın orda clinique güneş kremini gördüm. spf 30 ama yağsız olduğunu iddia ettiler. gerçi vichy' yi bitirmeden bunu açmaya niyetim yok. kapağını açmadığım sürece bir sorun olmaz diye düşünüyorum. fiyatı 30tl.

17 Mayıs 2013 Cuma

m&s kotum..

uzun süredir ilk defa ihtiyacım olduğunu düşünerek bir şey aldım.

evde bin tane kot vardı. hepsini bol geliyor, saçma duruyor diye attık.

bi tane kotum vardı. o da bol da geçen h&m' den aldığım kot, yeni ve çok seviyorum. kemerle giyiyordum.

geçen bi baktım arka cebin yanından kocaman yırtılmış. bir yere taktım herhalde dedim. annem makinayla büzüştürdü. dikerken bi tarafı daha yırtılmış. söylediğine göre çok cıvık bir kumaşı varmış. hiç sağlam değilmiş. sakın buna güvenip yola çıkma dedi.

ben de ilk gördüğüm pantolonu aldım. biraz pahalıya geldi. arasam daha ucuzunu da bulurdum ya. yıldım artık alışverişten. fiyatı:69,95tl.

16 Mayıs 2013 Perşembe

tchibo çorabım..

geçen annem kendine bi çorap almış. large anca oldu diyor. ee benim yarım kadar boyu var kadının. çorap bedenlerini anlamıyorum zaten. bu 44/46 iyi oldu gibi.

fiyatı: 12,95tl.

bu temayı ilk gördüğümde 150 küsürlük bir alışveriş listesi çıkarmıştım, mayolar falan burda ya. sonra evdeki eski mayolarımı denedim. üstler hala iyi, bu temanınki çok sıkıcıydı zaten. insan azıcık cıvıl cıvıl şeyler yapar. aslında bir alt işime yarayabilirdi ama tek bikini altını her yerden alabilirim. hem de tchibo' da deneme işi sıkıntı.

pijama takımı çok sevimliydi aslında. üstünün tshirtünü dışarıda giymeyi düşünüyordum, sonra vazgeçtim. bi sürü tshirtüm war. böyle böyle bi çorap alıp çıktım işte..

15 Mayıs 2013 Çarşamba

derimod ayakkabım..

aslında sanırım biraz küçük almışım. 39 ayağıma olunca almak istedim. bi de çorap falan vardı, ondandır demiştim ama dar galiba. gerçi öbür türlü de arkası oturmuyor, bilemedim.

şu ayakkabı  işi büyük sorun. niye converse ile işe gidemiyoruz hala anlamış değilim. ne var yani?

fiyatı:60tl.

14 Mayıs 2013 Salı

the wizard of oz..

şurdan izledim:
http://unutulmazfilmler.com/the-wizard-of-oz-oz-buyucusu-k2.html#

glee izleyip de bu filmleri bilmemek olmuyor tabi ki. gerçi ding dong the witch dead' in glee versiyonu daha iyiydi. orjinali bence çocuk şarkısı gibiymiş.

filmin başı siyah beyaz oz ülkesinde gidince renkliye geçiyor, kansas' a dönünce gene siyah beyaz.

"there' s no place like home" sözü buradan mı geliyor merak ettim bir de.

12 Mayıs 2013 Pazar

baba ve piç..

bu kitap hakkında bi ara baya konuşulmuştu. ermeni savlarını destekliyor vs diye. geçen görünce aklıma geldi aldım.

öncelikle söyleyeyim olay kurgusu müthiş. genelde kitap okumayı severim ama sayfa sayılarını kontrol etmekten kendimi alamam. bir baktım yarılamışım. 2 ayrı kişi ile başladı hikaye. bir şekilde yollarının kesişeceğini tahmin ediyordum ama ne şekilde olacağı güzel bir sürpriz oldu.

kitapta her bölüm bir malzeme adıyla başlıyor ve bölümde o malzemenin bir şekilde adı geçiyor. sonunda bunların finaldeki zehirli aşurenin malzemeleri olduğunu anlamak güzel bir sürprizdi.

üzerinde bu kadar tartışılan konunun abartıldığı kadar olmadığını düşünüyorum. tamam benim fikirlerime uymuyor ve bir tarafın lehine davranıldığı bir gerçek ama ben ortada güzel kurgulanmış bir kitaptan fazlasını görmedim.


11 Mayıs 2013 Cumartesi

pisicik..

bu da balığı götüren bir pisicik. o kadar hızlı yiyordu ki, yakalayabilmek için baya acele ettim.

10 Mayıs 2013 Cuma

yves rocher parfümüm..

daisy' yi yazlık parfüm olarak düşünüyordum ama erken bitti. kenzo' ya geri dönmek istemedim. onu kış için saklıyorum.

sephora' ya gidip bir parfüm alayım diye düşünürken bunu gördüm. gidip denedim. kokusu cidden güzel. o müge çiçeği denen çiçeği birebir hissettiriyor.

fiyatı:49,90tl

9 Mayıs 2013 Perşembe

güller..

rengi çok acayip bu güllerin. renk ayarıyla oynamadım. orjinali buydu..

8 Mayıs 2013 Çarşamba

gün batımı..

bu da doğrusu çok güzel bir kareydi. belki ışık ayarını daha iyi yapabilecek bir profesyonel daha iyi çekerdi ama bu haline de bayıldım.

7 Mayıs 2013 Salı

forever new kılıfım..

gene almadan duramadım. deseni çok güzel ama önden çok kaba duruyor ve kesinlikle flaşı öldürüyor. fiyatı: 29,90tl.

geri verdim. ama forever new' in çok saçma bir iade politikası var. iade için bir form doldurup 20güne kadar hesabınıza aktarılacaktır diyor. ee parayı peşin alıyorsunuz ama. ben bunu bugün alayım 20gün sonra gelir parasını öderim diyor muyuz biz. du bakalım yatırılacak mı?