28 Şubat 2013 Perşembe

şubatta bitenler..

loccitane pivoine flora hand cream: kokusu çok güzel bi kere çiçeksi ama bayıcı veya kimyasal bir şey değil temiz huzurlu bir koku. emilmesi çok iyi 1-2 sn içinde emiliyor, cildim parlak parlak kalmıyor ki bundan nefret ederim. buna rağmen dokununca yumuşak. kabı alüminyum değil bu arada çok ilginç öyle görünüyor, plastik aslında. miktarı da az çantada taşımak için ideal gibi, ben bunu duty freeden almıştım tr fiyatları biraz pahalı ve pek indirime girmiyor gibi. yine de bittiği gün aynısını aldım evet.


sephora banyo yağı: aslında bunların kokularını not etsem iyi olurmuş. ehh işte bir kokusu vardı. ama şekil 10numara. 1 tane kaldı. sonra yine sephora' yı ziyaret etmem gerekecek.

rival de loop young liquid eyeliner: bunu ilk aldığımda farları eyeliner olarak kullanma amacıyla almıştım. pek kullanışlı olmadı. sudan daha etkili değildi, zaten çok çeşitli renkte farım yok, hatta daha fazla eyeliner rengim var nerdeyse. büyük bir kısmını acaba duraline gibi katılaşan eyelinerımı yumuşatmak için kullanabilir miyim diye harcadım. o da pek etkili olmadı. o yüzden tekrar alınmayacak bir ürün.



sephora creamy body wash(blueberry): kokusunu sevmedim. çok yapay bir koku.

rival de loop natural touch concealer(02): kapatıcı olarak pek etkili değil sanki. ama bazı günler fondöten olarak kullandım ve bu konuda çok başarılı. aynı rengin fondöteni farklı çıktı mesela. yenisini aldım bile.

lilliputz çilekli duş köpüğü: sevmedim. ilk olarak çok yapay bir kokusu var. köpük olarak da pek etkili değil. bir de bu köpük formlarla sorun yaşıyorum. bi süre kullanmayınca içi ölüyor mu bişey oluyor. kutudan çıkmıyor. tekrar alınmayacak.

sephora banyo yağı (çikolata): allaam o nasıl güzel bir kokudur öyle. çikolata falan değil, resmen petibör bisküvi kokuyor. bayıldım bu kokuya. nası da canım petibör çekti. ilk gidişimde duş jeli, losyon neyi varsa topluyacağım. şekli de süper.

 galateis douceur gentle softening cleansing fluid face& eyes: arkasında da tüm cilt tipleri için, pamukla uygulayın demiş. hepsini yazayım da atacağım şişeyi. 50ml bir üründü. beyaz losyon tarzı bir makyaj temizleyici. fena değildi. gözlerimi yakmadı.

önce makyaj temizleme mendiliyle yüzümü silip bi tarafına bundan damlatıp göz makyajını çıkardım. üstüne de yüzümü sildim.

tekrar alınabilir ama mis gibi acıbadem sütü dururken buna o kadar para veremem.

güzel bot..

bu kombinde sadece ayakkabıları beğenmiş olmam ilginç değil mi?

27 Şubat 2013 Çarşamba

güzel çanta..

bu forever new çantayı çok beğendim ama dolar olarak bu fiyattaysa burda en az 120liraya satarlar ki o parayı vermezdim.

game of shadows..

şurdan izledim:

http://jetfilmizle.com/sherlock-holmes-2-golge-oyunlari-turkce-dublaj-izle.html/10

fena değil. ilk film çok karanlıktı, o yüzden 2.i izlemiyordum. kitabı da okuyunca holmes' e bir şans daha vermeye karar verdim.

ilk filme göre daha aydınlık sahneler vardı ama gene de renk tonları solgun, sıcak renkler yok gibi. değişik filtrelerle çekiyorlar ya neyse..

bi de bu holmes benim hayalimdeki holmes tipine uymuyor. bunda fazla aksiyon var sanki.

26 Şubat 2013 Salı

fimo yumurta..

bunlar da güya yumurta olacaktı ama koyuluktan patatese benzediler.

sherlock holmes..

bu seri acayip ucuza satılıyordu dnr' da. ben de daha önce hiç sherlock holmes okumadığım için alayım dedim. aslında hazırlıktayken tüm ingiliz edebiyatı eserlerini orjinal dilinde hayalim vardı. o yüzden yıllarca bunlardan uzak durdum ma orjinaline de cesaret edemedim.

bunu aldım, kitabı da sevdim ama hala o hayal olduğu için diğerlerini okumakta tereddüt ediyorum.

bir de holmes' ün dr. who versiyonu var biliyorsun. holmes aslında kadınmış ya..

kap kacak..

ev eşyalarına pek meraklı değilim ama şunun düzenliliğine bak. bulsam kesin alırdım..

25 Şubat 2013 Pazartesi

güzel elbise..

bu valentino elbiseyi çok beğendim. giymeye cesaretim yok ama bu beğenmeme engel değil ki.

koton gözlüğüm..

aslında artık güneş gözlüğü almayacaktım, her sene bi tane alıyorum ama eskileri de seviyorum. koton' a girdim öylesine geziniyordum. gözlükleri falan deneyeyim dedim. bunu taktım. nası yakıştı, halbuki bu tarzı hiç sevmem. ama bu kadar yakışan bir gözlüğü bırakmak olmazdı.

fiyatı: 19,99tl. ona da 20 dememişler de.

bir de bu mavi kolyeyi aldım. 15küsür bi fiyatı vardı, tam hatırlamıyorum. takar mıyım emin değilim ama onu da almak istedim. garip bir günümdü sanırım.

24 Şubat 2013 Pazar

fimo donut..

eskileri hep unutmuşum. şu donutu yapmak bile nasıl zoe geldi.

fimo dondurma..

gene dondurma yaptım. kahverengi ve beyazı bitirmeden pembeyi kullanabileceğim başka bir şey gelmedi aklıma.

sanırım biraz tebeşir alıp renkleri açmam gerekecek. beyaz bitecek korkusuyla hiçbir şey yapamıyorum.

güzel ayakkabı..

düğünümde converse giymek isteiğim doğru ama ilk defa bir ayakkabı modeline bu kadar sıcak bakıyorum.

23 Şubat 2013 Cumartesi

ulus3..

sonra geze geze aşağı indik. saman pazarı, itfaiye meydanı, bakırcılar vs. buralara en son 10sene önce gelmiştim herhalde. bi 10sene daha gelmesem aramam doğrusu. o kadar hedef kitlenin dışındayım.

hale girdik ordan. 6liraya sucuk satılıyor, 1,5lira bütün ekmek döner. ekmeğin tanesi 60kr ise. bu dönerin içinde ne var?

sonra meşhur suluhan' a girdik. daha iyi bir poz çekmek isterdim ama önü çok kalabalık. altını kesmek zorunda kaldım.

içerisi komple boncukçu. ihtiyaç olacak gireceksin. yoksa dışarıdan bakarak gezmek pek mantıklı değildi.

bu narı aldım. nar modasına ben de minicik narımla katıldım.

ordan hacıbayram' a gittik. içine girmedim de işte meşhur hacıbayram görmüş olduk.

sonra toptancı tipli bir oyuncakçı bulduk. arasan bulunmayacak şeylerin mekanı ulus. mesela şaka malzemesi, maske, araba vs. koli koli yığmış adam.

bunu aldım ben de. the office' de micheal' ın ofisinde duruyordu. hatta bir bölümde konuşma sırasını gösteren top olarak kullanılmıştı. sırf onun için aldım 5tl. muhtemelen bi süre sonra bizim ufaklıklara hediye ederim.

sonra akşam oldu eve döndük işte. bu da böyle bir anım olsun.

ulus2..

kaleden çıkınca rahmi koç müzesine girdik yani çengelhan. divan pastanesinin hemen yanı. giriş 6tl. biraz pahalı ama içi güzeldi.

içeride objeler katagorilere ayrılmış halde. trenler, oyuncaklar, denizcilik gereçleri, bilgisayarlar, daktilolar vs.
bunlar plakçalar mı diyim ne diyim. onun iğneleri. yanında da plakçalarlar vardı.

makinaların olduğu bölümdeki bazı makinaları harekete duyarlı yapmışlar. yanından geçince çalışıyor falan. güzel olmuş.

bi köşede mikrofonlar vardı. aslında hepsi über eski değil. mesela bu mikrofonu hatırlıyorum sanki.

tanıtım levhalarının altına barkodlar koymuşlar. bunları iphone'la okutup hakkında bilgi alabiliyorsun. güzel bir uygulama. bazı camın içindekileri okutamadım ama diğerleri britannica veya yotube' a yönlendiriyordu. güzel olmuş. bir de ücretsiz wi-fi ağı konsaymış daha verimli olurmuş.



apple  notebook bile müzelik olmuş. hatırlıyorum ben bunları yahu. çalışır ki bu daha.


bu da bildiğin metal huni. yani antika hoparlör. çizgifilmlerda olur da inanmazdım. meğer tarihsel dayanağı varmış.


bunlar da dalgıç ayakkabısı. ama çok ağır bir şeye benziyor.




alt katta da çarşı düzeni vardı. eskinin esnafları gibi. ortada da koç ailesinin ilk dükkanı olduğunu düşündüğüm bu dükkan.



içi de böyle. çeşitliliğe bakılırsa bakkal gibi bir şeymiş.

ama ben en çok şapkacıya şaşırdım. hayatımda ilk defa şapkacı dükkanı gördüm evet. gerçi içi gezilmiyordu, sadece vitrin. bi taraf erkek, bir taraf kadın şapkaları.

bir de eczacı ilginçti. şişeler, kaplar ölçü aletleri her şeyiyle duruyordu. eczacı arkadaşları götürmeli bi ara. bence baya hoşlarına gidecek.

bi de bu yazı. kefil olmayı istiyor mu, istemiyor mu?


bu da tek kişilik araba. arkaya da bi kişi sığıyormuş diyorlar hatta. bence biraz daha modern sürümlerini üretseler trafik sorunu hafiflerdi. sabahları bi ton tek kişinin bindiği arabalar görüyorum.


bu da arçelik araba. arçelik' in arabasının olduğunu bilmiyordum işte. gerçi daha çok mobilet gibi bişey.



sonra çıktık. karşıda kuruyemiş, bakliyat vs. satan yerler var. eskiden dedem falan alışverişe buraya gelirmiş. onun anısına aldık bişeyler.


ulus..


7sülaleden 25 senelik ankaralıyım, son 15 senedir de ankara' da oturuyorum ama bi kaç ay öncesine kadar beni ulus' un ortasına bırak, evin yolunu bulamazdım, bi iş için gidip geldikçe öğrendim biraz baya da sevdim.

boş bi zamanda rahat rahat gezmeye gittim bugün.

meşhur heykel için sorarlar: atın kaç ayağı yere basar diye. 4' ü de basar. çünkü artık ankara' ya varmıştır.



önce meclislere girdik. muhtemelen ilkokulda gezdirilmişimdir ama hiç hatırlamıyorum. 2. meclise giriş 3tl. müze kart geçiyor.

içeride pek çok oda kapalı, üst kat kapalı. meşhur toplantı salonu açık ama karşıdan çekemedim. sıraların olduğu kısma giriş yasak. haliyle kadraj dar kalıyor. halbuki o sıralar arasında gezmeyi falan isterdim.

1. meclis daha yukarıda olan. giriş 1tl. müze kart geçmiyor. sanırım tbmm' ye bağlı olduğu için. aslında saçma geliyor bana. müze kart gibi bir uygulama yapıyorsan diğer kurumlarla da anlaşmalısın. neyse zaten 1lira.

içeride fotoğraf çekmek komple yasak ki bu uygulamayı hiç anlamadım. tamam flaş yasak olur da.

sonra taksiyle kaleye çıktık. aslında saçma oldu. taa sıhhıye' deki altındağ belediyesinin oralardan dolaştı. diğer yol kapalı dedi ama bilmiyorum.

kaleye çıkarken her yer inşaat, restorasyon halinde. bunca yıldır niye düzenlenmemişse halbuki. bi 5 sene sonra falan gitmeli.

kalenin içi de pek büyük deil. aslında ben bayraklı yeri kale zannediyordum. oraya çıkılmıyor galiba.

içinde pek bişey yok. hatta iç avluda çocuklar top oynuyor, girişte teyzeler bilezik çanta falan satıyor öyle.



yapılabilecek en iyi şey. şehrin fotoğrafını çekmek. ama o da çok artistik değil. en fazla şura akm, şura gata falan denilebiliyor.

güzel tunik..

biraz daha uzun olsa, belindeki lastiği çıkarsak, kumaşı da daha az içini gösteren bişey olsa giyerim ki ben bunu.

aslında maharetli biri olsa yapar bunu.

22 Şubat 2013 Cuma

saç zımbırtısı..

aslında bir şey almayacağım dediğim farkındayım. ama fön çektirmeye gittiğim kuaför saçımın çok döküldüğünü hatta önlerimin seyreldiğini. mutlaka bundan almam gerektiğini söyledi. herhalde bir tür bakım kürüdür diye düşünmüştüm ama saç şekillendirici çıktı. belki saçım krem sürmeden taranmıyor dediğim için önermiş olabilir. gerçi gliss' i tercih ederdim ya neyse. şimdilik fısfıslıyoruz bakalım.

kendisi baya büyük. 500ml. fiyatı da 22tl.

güzel kılıf..

bu iphone kılıfı karşıma çıksa direk alır mıyım evet? yapmayı bile düşündüm ama o kadar beyaz fimoyu bulması çok zor..

21 Şubat 2013 Perşembe

adl alışverişi..

gene çok şey aldığımın farkındayım. sanırım ay başına kadar başka hiçbir şey almayacağım.

geçen adl' den aldığım bir beyaz gömlek vardı. 2 model arasında kalıp ucuz olanı almıştım. hazır indirimler varken pahalı olana bakmak istedim. şansıma bu vardı ama diğeri yoktu. yani aldığıma sevindim. fiyatı 80 gibiydi. indirimde 49,90tl' ye düşmüş.

aslında bi beden küçüğünü alsam muhtemelen daha iyi olurdu ama boyu kısalır diye çekindim. belki yanlardan biraz darattırırım sonra.



ceket 129,90tl. bu ara aşırı ceket aldım. daha fazla almasam emekli olana kadar yeter herhalde. ama bunu çok sevdim.

güzel ayakkabı..

şimdi çok beğenmeme rağmen arkadaşla ilgili 2 sorunum var:
1. o kadar topukluyu hala giyemiyorum.
2. bunu neyle giyebilirsin ki. ya beyaz bir elbise, ya da kahverengi ama tek renk olmalı herhalde..

ama çok güzeller.