30 Nisan 2012 Pazartesi

prof makinem..

kötü geçen günün hediyesi. bebişime kavuştum. eve geldim almışlar böyle bende bir sevinç.

ta ta.. işte benim ilk ve biricik profesyonel fotoğraf makinem. modeli canon eos 1100d. fiyatı: 1100tl.

yanında 8gb hafıza kartı: 29,30tl

uv filtre: 15,64tl

bir de 206tl kdv var ama tek tek hesaplayıp ekleyeyemiyeceğim walla. totalde 1.351tl' ye geldi.

vatan bilgisayarda kampanya varmış. bir de fotoğraf yazıcısı vermişler (soldaki kutu) ama daha açmadım bile. hele de içinde kağıt falan da yoksa hiç kullanmayabilirim dahi.

kağıdı geçtim, kartuş bile yokmuş. alıcı bulsam 50tl' ye falan satarım. sadece çalışıyor mu diye denemek için açtım.



niye aldım? aslında iphone almak için biraz daha bekleyip 4s alsaydım. 8mp kamera ve hd video benim için yeterliydi. olmayınca evde bir tane fotoğraf makinesi var ama 4.1mp ilk çıkan digitallerden. gerçi hala taş gibi ama kısa pil ömrü var. tam dolu bir pil 2 saat gitmiyor. ben gezilerde falan "aman fotolara bakmayın şarjım yok, ekran kapalı dursun vizorle çekeyim pil daha uzun gitsin" modunda olunca hoş değildi tabi. biraz da istanbul' da özendim. vapurda her 5 kişiden 6sında bunlardan vardı.

nasıl karar verdim. walla tamamen tesadüf. 2 aydır hafif yollu araştırma halindeyim. bi kaç kişiye sordum net bilgi vermediler. internette çok sağlam bilgi yok. zaten acemiyim yeni başlayacağım. özelliklerden bahsediyorlar anlamıyorum.

geçen ay 1000tl bütçeyle teknosa, bimeks, electroworld gezdik. genelde biz teknosa' ya gideriz önerdikleri modeli alıp çıkarız. telefon ve kamerada aşık olduğum modelleri bütün ankara' yı dolaşıp bulamayınca bu metoda geçmiştik. bu slr' de ne zaman gitsek bize fujifilm öneriyorlar. tamam güzel olabilir ama kime sorsam canon veya nixon al dedi. o bilgi kesin. komisyon mu veriyorlar anlamadım ki. zaten 1000tl' nin altında canon-nixon yok gibi bişey. dedik 1 ay daha bekleyip bütçeyi 1500tl' ye çıkaralım.

babam hiç karışmadı. sen şurda şu modeli beğendim de gidip alalım. haftasonu gazetede vatan bilgisayarın bu model indirimde, bi de yazıcısı var. bugün hatta son günmüş. ekşiye baktım. yeni başlayanlar için güzel bir model demişler tamam dedim.

aslında araştırırken bu dünya tatlısı kırmızıya aşık oldum ama ankara' da stokta olan bir mağaza göremedim.:(

..

bugün gene boşa geçti. 2hafta önce başlarken o kadar adama sordum: bizim staj haftasonuna denk geliyor, nasıl olacak vs. diye. bi allan kulu da çıkıp güzelce izah etmedi. ben de anladığım kadarıyla yaptım. cuma günü bitirirken gene sordum ettim güzelce. net bi açıklama yok. zaten en gıcık insanların toplandığı mekan burasıydı. iyiki stajımı böldürmüşüm. her konuşmamda lanet ettim. neyse cuma günü tuttu dedi ki pazartesi de illa geleceksin. bi kere öyle bir kural olamaz. çünkü ptesi yeni yerimde imza attığıma göre oraya gitme zorunluğum olmamalı. ki bundan öncekilerde de hep ben söylerim, müdür halleder bu işleri. tamam dedim lanet olsun gelirim.

gittim işte bugün. dedi ki patron gelince imzalat. saat 10 olmuş daha patron efendi teşrif buyurmamış. sonra vay sistem niye bozuk. 10' da gelip 4' te kaçan adamla nereye kadar. ki öğlen de 12' de arazi olurlar. 2' ye kadar da ara ki bulasın.

neyse patronu bekledik. bi ara yukarı falan çıktım. geliyorum, gidiyorum adam yok. kapısı kilitli. m. yi gördüm, selam falan verdim, patronu bekliyorum dedim. gene iyi adam çıktı var ya. gıcık olmuştum ama dedi o içerde geldi. kapıyı kilitlemiş, içeride otururmuş. layn açsana kapıyı akşamaca sazan gibi bekleyecektim. neyse imzattım. kağıdımı inceleyip göya görüş yazan adam günleri farketmemiş bile. halbuki didik didik incelemesi gerek.

ondan aldım gene müdüre verdim. müdür çalışanlara gönderttirdi. 2kişi, 2si de kağıdıma bakmadı bile. neyse ki bilgisayarlar var da çıktı orda, fark edildi. meğer haftasonuna denk gelince bizim staj ptesiden başlarmış. yani 1gün uzuyor.

onda da bi melanetlik. gittim onaya çıkmadı. 1 saat kadar bekledim. boşa beklemiş oldum. acele de ediyorum ki başka yere çıkacak yeni stajım 11:30' a kadar çıksa da 12'ye kadar gitsem. öğleden sonraya kalmasam çünkü öğleden sonra kurs var.

arada gideyim eski yerimde dinleyeyim dedim o da bekliyorlarmış. yalan oldu. geri çıkayım derken asansöre bindim. bi amcayı yanıltmış oldum. amca walla ben öyle sanıyordum.

kös kös gittim. kağıdımı istedim. bi de ona çemkirdi. sen görevini düzgün yapıp başta açıklasan, sonra da yapman gerektiği gibi evrakı incelesen herhalde bu sorunlar olmayacaktı. ama nerde. neyse bişey demedim. tamam dedim. şimdi orda onunla ağız dalaşına girmeyeyim.

her zaman da nazik olmaya çalışırım sabah günaydın derim, çıkarken kolay gelsin derim. teşekkür ederim. ama karşındaki öküz olunca naapsan olmuyor.


moralim bozuk kursa gittim. o da 2saat girdim. paso soru çözdü. konuyu tekrar etmeyince soru çözümlerinde darlanıyorum. zor dayandım. tam da ben çıktıktan sonra yeni konu başladı ama napiim.

eğitimdemde geçen gitmedim kıza sordum var mı bilmem gereken bişey. yok dedi. bizim gezi belli olmuş hiç demiyor da. onda da sıkıldım neyse tek ara verdi.

zaten yıllardır yaşamadığım ptesi sendromonun zirvesini yağşıyorum. neyse yarın öğleye kadar yatış ohh..

dizi izleme olayı..

facebook gene bi haltlar karıştırmış. dizi-film sitelerinin bütün videolarını silmiş. diziport, dizimag falan hep iptal. olan bana oldu.

gossip girl 5/21'i şurda buldum:
http://www.diziizle-tr.com/gossip-girl-5-sezon-21-bolum-izle.html

dizinin 2. kısmı ortasında takıldı, altyazıda da senkronizasyon sorunu vardı. şurda devam ettim:
http://www.doluvideo.com/gossip-girl-5-sezon-21-bolum-k3.html

bu arada gossip girl' de işler baya karışmaya başladı. bir bölümda çok fazla olay işleniyor. sona yaklaştıkça akıllarına gelen her türlü dramayı işliyorlar gibi. hatta 3 dizi içiçe geçmiş gibi. nate ve chuck chuck' ın anne babası sorunları; serena, lily, carol, lola ve ivy cephesi; dan ve blair. maalesef en dandik olanı blair cephesi. ben en baştan beri chuck& blair taraftarıyım. blair' in yanına yakışsın diye dan'i yüceltip, blair' i batırıp duruyorlar ki hoş değil. louis bile bir yerde prens olmasından mütevellit yırtabilirdi ama dan hiç olmuyor.

bu arada son bölümde nate bi soyunduğunda gözlerimiz six pack aradı ama olmamış yani.

bu arada takıldığım bir şey var. şimdi kişisel gelişim vs. eğitimlerinde bize öğretilen şey kahverengi giymeyin, kahverengi olduğunuzdan bir sınıf aşağı gösterir vs. bu dizide niye habire kahve ve toprak tonları giyilir. sarışınlara çok yakıştığı için midir? çözemedim.

gordion alışverişi..

ne zamandır gitmiyordum, aslında pek bir özelliği yok bence. sadece h&m var. bershka, pull and bear, stradivarius, zara, c&a ankamall ve antares' te de var. gordion mağazaları daha ferah tabi ama indirimden önce aşık olmadıkça bir şey almayı düşünmüyorum. belki ayakkabı. ama onu da içime sinen bir model bulamadım. dolgu topuk, küçük topuk veya babet yazlık bir ayakkabı istiyorum. mantar topuklara sıcak bakıyorum ama bulamadım içime sinen bişey.

h&m' den bunları aldım. aslında tshirt' ü almasam da olurdu ama bilemedim. fiyat: 25,95tl. işte giyilir tamam. üstü dökümlü, beli oturan bir model.

bu desenin aynısının gömleği de vardı ama gömlek biraz kısa geldi. bir de dökümlü durması gereken bir modeldi biraz oturdu.  bir de kolsuzdu. kolsuz güzel ama stajda giyilir mi emin değilim. bir de 35tl gibi bir fiyatı vardı. çok da içime sinmeyen bir şey için pahalı geldi.

toka biraz pahalı. 6,95tl. ama ilginç geldi. at kuyruğu ile güzel durur. yalnız yapay saç çok parlak. zamanla normale dönmesini umuyorum.

bir de ayakkabı beğendim ama ayağımda güzel durmadı. basite keten ayakkabı. önü daha açık. babet converse arası. beyaz, siyah, kırmızı, mavi rengi vardı. 25tl gibi bir fiyat da uygundu aslında ama rahat olmasına rağmen ayağım pörtledi gibi oldu. bi de zaten bunu giyeceğime converse giyerim dedim.

c&a' da nihayet koyu renk binici pantolonu buldum ama üzerimde duran en rezalet pantolon oldu. dar değil aslında gayet rahat ama basenleri torba torba, aşağı doğru daralıyor. bir garip bunca zamandır iyiki bulamamışım dedim. 34 beden birinde ne kadar güzel duruyor halbuki:(

bu da yeni iphone kılıfım. 30tl. yakında kılıfa verdiğim para telefonu geçecek ama böyle kılıf almadıktan, bin türlü uygulama indirdimedikten sonra iphonun ne anlamı var ki. bi alo demeye de iphone alınmaz ya.

bi de şeffaf olanın da kenarı kırıldı. evde sadece kulaklı kılıfım sağlam. bu iyisiymiş. adam garanti verdi.

mp3 çalar..

aslında bana kalsa almazdım. ne zamandır bir ipod alma  planım vardı, iphone gelince bunun olayı da zaten müzik deyip vazgeçmiştim. tchibo mp3 çalarım da sağlam çıktı, bozulmadı  hala. sporda falan da onu kullanıyorum.

bu hediye gelmiş, neyse kullanıcaz artık. şimdilik fena değil gibi. radyolu olması güzel. eski mp3' in eksiği radyoydu. iphone radyoya da internet gerektiğinden dışarıda dinleyemiyordum. 50euro falanmış galiba. burda da 95tl fiyat gördüm 2gb' a. aşağı yukarı aynı fiyat yani.

yanındaki de usb adaptörü. o da 5euroymuş. evde vardı ama olsun bulunsun durumu.

29 Nisan 2012 Pazar

flower by kenzo..

tam da parfümüm bitti diye dertlenirken anneme gelen parfümü hacıladım.

hatta parfüm değil kofre. bu da kutusu. kullanılası bişey.

resimde belli olmuyor ama 100ml' si heyhüla bişey. normal bir a4 kağıdından daha büyük diyeyim anlaşılsın. yurtdışından 49euro gibi bir fiyata alınmış. burda ne kadar bilmiyorum.

bu arada kokusunu çok sevdim. aradığım gibi sabunsu bir koku. üstündeki çiçek resminden dolayı çiçeksi bir kokudur diye düşünmüşümdür ama daha tatı bişey..

diy iphone kılıfı..

serrose' den aldığım ilhamla acaba ben de sıkıcı buldığım kılıfımı güzelleştirebilir miyim diye düşündüm. ama bende masking tape olmadığı için ojeyle boyamaya karar verdim.

yalnız renkleri kötü seçmişim berbat bişey oldu. silip tekrar yapabilirim ama boyarken kenarının kırıldığını farkettim. sanırım çöpe gidecek..

yemek..

şimdi yeni bir hayat' ı izliyorum ya. diyetisyen anlatıyor, kebapçıya gidince:
4 kaşık meze,
bir küçük lavaş,
koca bir tabak ezme, yeşillik veya çoban

kebap olarak:
beyti
adana kebap
tavuk şiş

ee iyiymiş. tavuk şişi başa koyar diyordum ama beyti daha güzel bişey. gidince 4 kaşık meze, lavaş, duble ezme, beyti yiyoruz oke.


hamburgerciye gidince:
çift et olmayan sandwiç dedi. ben orda koptum. big mac' e de mi izin yok:( yanına ayran ve meyve salatası. hiçbir hamburgercide ben meyve salatası görmedim gerçi ama bunu duymuştum. meyve yiyince hemen süt, yoğurt bişey tüketmek gerekiyormuş.


ama orta boy kalın hamurlu pizzada hamburger menüden daha fazla kalori varmış. tam da bugün pizza yemiştim. bir daha yersem:(

28 Nisan 2012 Cumartesi

facebook..

facebook' la ne zamandır aramız bozuktu. geçenlerde arkadaş ısrarı üzerine affetmeye karar verdim. yeni yeni ısınıyoruz ama beni gıcık etmeye devam ediyor. bu da son nanesi. bu zaman tüneli ısrarı nedir anlamadım gitti.


aslında bu ara cep telefonlarına da gıcığım. mesele çok önemli bir şey anlatıyorum, telefon çalıyor. arayan kişi ne kadar gereksiz olursa olsun öncelik ona veriliyor. bu adil değil bence..

bi de bizim hocaya gıcık oluyorum. nerdeyse her gün saat 4-5 arası telefon çalar, uzun uzun da konuşur. ders varmış, saygıymış hiiç. biz okulda bile ders işlerken koskoca profesör telefonunu kapatır, olmadı sessize alır. yanlışlıkla çalarsa mahcup olur özür diler. hatta önemli ve açması gerekiyorsa özür dileyerek izin ister. tabi ki izin vermiyorum gibi bir şey yok ama bu saygıdır bence. ve bu adamın telefonu her gün çalıyor. ne özür ne bişey. dandik banka mesajlarını bile her seferinde açar. biz orda kesintisiz 6saat ders yapmıyoruz ki. zaten yarım saatte bir mola veriliyor. molada geri ara bi zahmet.
 aslında görüşlerini uzun uzun açıklamasından da hoşlanmıyorum. tamam zamanında buna yürekten inanmışsın ama bugün tam tersi bir iş yapıyorsun bi kere. bari utan da sus. bi de mesela takıldı mı 15 dk anlatıyo. tamam bazen ilgi çekici olabiliyor ama bi şeyi 2 kere falan anlatıyor ki ilgi çekici olsa bile burası bir kurs biz bunun için para vermiyoruz ki sana..
iyi bir hoca tamam. geçen seneki iyi niyetliydi ama bu seneye göre çoğu şey yüzeysel kalıyordu. mesela bir formülü geçen sene sadece ezberleyin diyerek söyleyip geçtiyse. bu sene o formülün nerden çıktığına dair bir grafik, 2 örnek görüyoruz. ama işte sıkıcı..

diyet..

diyet fena değil. artık spora daha az gidebildiğim için mucize bekleyemiyorum maalesef. yediklerime dikkat etmeye çalıştım. patates kızartmasız 6. günümdeyim.

400gr vermişim. biraz normal buluyorum aslında. çünkü haftada sadece 4gün o da en fazla yarım saat spor yapabiliyorum. öyle eskisi gibi her gün, günde 2 saat çalışmalarıma göre iyi verdim.

kilo almadığım sürece ne kadar verirsem kârdır mantığındayım:)

the iron lady..

şurdan izledim:
http://www.vizyonfilmizle.org/13007-demir-lady-izle.html?postTabs=5

güzel filmdi. hatta az geldi. biraz özet geçilmiş gibi. tarihi kısımlara daha çok ağırlık verilse daha mutlu olurdum. okumaya üşenen tembellerden olduğum için bu tarihi filmler iyi gidiyor. herhalde ben daha çok extraordinary women belgesellerindeki gibi detaylı bir profil bekliyordum. sahi orda işlenmiş midir acaba margaret' in hayatı.

meryl streep iyi iş çıkarmış gene. yalnız o gırtlaktan çıkan sesi ve ingiliz aksanı birleşince aklıma come fly with me' de bir tip vardı o geldi sürekli.

güzel filmdi ama tekrar izlemek de biraz sıkıcı olurdu herhalde.

bir de filmde özellikle 2 sıra inciye vurgu yapılırken afişte niye tek sıra çözemedim..

extraordinary women..

ruth westheimer:
http://tvarsivi.com/player.php?y=13&z=2012-04-15%2022:00:00

israil' in kuruluşunu anlatması bilgilendirici oldu. okumak için fazla tembelim evet. gerçi bu belgseller biraz yanlı gelmeye başladı ya neyse. s.. for dummies kadınıymış meğer ilginç. s' in açık halini yazmadım ki saçma google aramalarına hedef olmayalım..

agatha christie:
http://tvarsivi.com/player.php?y=13&z=2012-04-08%2021:59:00

nihayet tanıdık bir isim. ve nihayet varlıklı bir aileden gelen, yoklukmuş, açlıkmış çekmemiş, 2.ds sırasında yahudi soykırımından etkilenmemiş bir isim. bunu izlerken aklıma geldi. agatha' nın kayboluşuyla ilgili bir doctor who bölümü vardı. hemen onunla devam ettim. 4/7 tabi doctor' un hikayesi daha absürt. gene de daha zevkli..

maria montessari:
http://tvarsivi.com/player.php?y=13&z=2012-04-22%2022:00:00

bugün bildiğimiz eğitim sistemini büyük ölçüde şekillendiren kadın. mesela o küçüklerin tahtaları kutucuklara sokmaya çalıştıkları oyuncaklar falan hem onun sayesindeymiş. herhalde izlediklerimden en eski olanlardan. başta doğum tarihine dikkat etmemişim. resimler, videolar falan ne kadar eski alla alla diyorum. 1800lerde falan doğmuş. italya' da tıp okuyan ilk kadınlardanmış. ee 1890 falan yani. o dönem çok garip. sanki tarih sadece rakamlardan ibaretmiş gibi. annesi şöyleydi falan diye anlatınca garipsedim. tıp sadece erkeklere özgü bir meslekmiş gibi algılanmış, hatta okulda kimse onunla konuşmazmış falan. türkan' a benzettim. bi 50yıl geriden gidiyoruz. sokakta bütün fakirliği, pisliğine rağmen elindeki kırmızı bir nesneye bütün dikkatini vermiş bir çocuk ilham kaynağı olmuş. sonra bu fikirle akıl hastanesindeki çocukları eğitmiş, ordan da almış yürümüş. bu fikirler çok tutmuş. 1. ds' nı atlatmış da mussolini' ye takılmış. o kısa sürede disiplinle yetiştireceği bireyler istemiş, montessari okullarının amacı özgür düşünen bireylermiş. hollanda' ya gitmiş. orda da tabi hitler. hindistan' a gitmiş. gandhi falan. savaş bitince gene almış yürümüş. bugün bile bu montessari okulları varmış. george clooney, amazon' un kurucusu, google' ın kurucusu, wikipedia' nın kurucusu falan hep bu okulda yetişmiş kişilermiş. imrendim..


maalesef bu son haftaymış. üzüldüm..

internetimmiss...

nooldu internete yaa. 2 saattir kafayı yedim. magazin programları falan izliyorum. meğer genel bir sorunmuş. şöyle..

http://haber.mynet.com/turkiyede-internet-coktu-627834-teknoloji/

24 Nisan 2012 Salı

hama karpuz 16,90?

oha az önce limango' da gördüm. koca bir kutu boncuk 20tl, tablası da 6tl desen en az 100 tane yapılır. tanesi de 1 tl bile etmez. naaptınız? buna para veren var mı acaba? kargo parasını verin ben size ücretsiz bile yollarım yaw..

diksiyon..

bugün diksiyon kursuna başladım. haftada 2 gün kurstan sonra bi kursum daha var. 9' da falan eve geliyorum. yani haftada 4 gün spor yapabileceğim ancak.

ihtiyacım var mıydı? bence yok. ama annem tutturdu illa git diye. geçen mülakatta heyecanlandım falan diye dedi galiba ama ilk mülakattı, bence çok normal. 2.de daha iyiydim. gene de kazanamadım ama..

trt' den gelen bir hoca var. kadını tanır gibiyim. belki de konuşması tipik trt spikeri havasında olduğu içindir. gelince baktım. ekranda daha değişik duruyor. gerçi benim gördüğüm 5 sene öncesine ait bir video ama kadın çok güzel. walla 30' dan fazla demezdim. liseye falan giden kızı varmış.

 hoca da dedi. konuşman iyi dedi, sadece önemsemiyor gibi konuşuyormuşum. ne olduğunu tam olarak anlamadım. anlasam düzeltme şansım da olur herhalde..

ilk konuşmada aldığı notlarda gülmüyor, muhtar emmi duruşu, bacaklar fazla açık demiş.

bacaklar annemin de habire uyardığı bir konu. buna dikkat etmeye çalışacağım. gülmüyor notuna çok şaşırdım. aslında fazla güldüğümü düşünürdüm genelde. ilginç konuşurken gülmüyorum demek ki. muhtar emmi duruşuna da baktım. aslında hoca fark etmemiş. konuşurken baya heyecanlanıyorum. demek ki iyi bastırmışım.

23 Nisan 2012 Pazartesi

addax..

addax kızılay' da bir mağaza. genelde kızılay' daki mağazalardan alışveriş etmem ama bu markanın poşetlerini her gün en az 2 kişide görünce merak ettim.

içerisi biraz pazardaki mallar gibi, bi tık daha pahalı ama fena değil.

poşetini, etiketlerini, tarzını falan bershka' ya benzettim.

bu kazağı 20tl' ye aldım, güzel şeyler vardı, ara sıra bakılası..

diyet kaldığım yerden..

ne zamandır ara verdim gibi oldu. kursa başlayınca dedim ki öğlenleri dışarıda yiyeceğim, akşam da geç gelicem bizim diyet yalan olur. karar verdik ve bıraktım. ilk plan akşamları hiç yemek yememekti. evdekilerin de suçu var şimdi. ay salata yapalım ye, yok sebze yemeği bir şey olmaz, ama bugün balık yapıcaz illa.. diye diye bu söz yalan oldu. şimdi bir de bu sözü verdim. hergün 4-5 gibi hafif bir şeyler atıştırıyorum akşama acıkmayayım diye 1 simit, bi paket bisküvi gibi. ee eve geliyorum illa ye. ben daha çok yemeye başladım. kilo alıyorum yani. suçunu da hiç kabul etmiyor. benim de hatam var tabi. yiyecek kısıtı yok. stajdan çıkıp kursa yetişiyorum, öyle gün oluyor ki yemek yiyecek vaktim kalmıyor. tenefüste 15dkda yiyeceğim. altta da burger var mecbur en yakın yer orası. istemiyorum, burger' ı zaten sevmem ama mecbur.

tamam dedik eski düzene dönelim.

yeni bir hayat' ı da izledim. güzel gaz veren bir program. o duygusal, ağlamaklı kısımları, saçma dedikoduları falan ileri sarıyorum. spor yapmalarını ve kaç kilo verdiklerini falan izliyorum sadece. star' ın internet sitesinden hafta sonu bir haftayı komple 1 saatte falan bitiriyorum.

22 Nisan 2012 Pazar

milka& elmalı tart..

milka patlayan şekerli biz lise sondayken dershanenin karşısındaki bakkalda satılırdı. habire alırdık. en çok annemi kandırmayı severdim. bak sana çikolata vereceğim deyip onun o şaşırma hali:) gene çıkmış. sevdim aslında ama bunun ağzımda erimesine izin vermeyi seviyorum. o yüzden bi seferde en fazla 2 parça falan yeniyor. tam diyet işi.

uno elmalı tart da internette gördüm. merak ettiğim bir şeydi. bizim burdaki migros' ta 1tlye bulunca 2 tane aldım. fena değil. elmalı biskrem vardı bir ara ona benzettim. aslında ben elmalı turta sanmıştım bunu ama değil. yıllardır özlemle aradığım mükemmel turtama ikame arıyorum. eskiden topkek gibi küçük turtalar satılırdı onlardan arıyorum yıllardır, dışı kıtır kıtır olmalı ama yok:(

rossmann alışverişi..

gene hafta sonu alışveriş yapma hatasına düştüm. daha saat erken fazla kalabalık değildir diyordum ama ne mümkün. ama napiim başka zamanım yok. hafta içi eve gelmem saat 8' i falan buluyor o saatte gidemem. şöyle bir rossmann' a bakayım dedim. rival de loop standının önündeyim gene. bi çift var. anlamadığım kozmetik standı kadınlara özgü bir şey. yani fondoten ve ruj süren bir erkek değilsen 2 adım geri dur. bu tip böyle değildi işte. kadın bir tür moron olmalı ki illa yanındakinin telkinlerine ihtiyaç duyuyordu. adam sürekli " başka ne lazımdı, far mı kahverengi gider sana, al bunu, başka rimel mi şunu al" bu halde. bir de görevli seferber etmişler. yani 3 kişilik bir barikatı aşmak gerek. hayır bakmak da istiyorum. ne zamandır uğramıyorum. yeni şeyler gelmiş. mesele trio farlar gelmiş. pek bakamadım ama aklım kaldı. concelear gibi bir tüp vardı en alt rafta gözüm kaldı. baked farlar gelmiş. alınası görünüyordu. kaldı hep.

rival de loop ruj: 2,99tl. ilk defa ruj aldım. gene kapağı açıktı. içi kullanılmamış  görünüyordu ama gene de dış yüzeyi 1 mm kadar kazımadan kullanmamaya kararlıyım. hatta bir de alkol gibi bir şeyle silebilirim. aslında almamak gerek ama cidden ucuz insan biraz dayanamıyor.
kullanmadan baya incelttim zaten. hatta biraz zorlamışım dibinden kırıldı. garip bir kokusu var. doğal olmayan bir koku. belki ambalajını kendim açmış olsam o kadar rahatsız olmazdım ama huylandım.
rengi çok güzel. numarası 02. dudağımın tonunu 1-2 ton kadar açan hafif nude bir ton. kullanmaya çalışacağım.

pastel oje: 2,25tl. oje standı daha medeniydi. numarası 05. artık bu yaz başka oje almam herhalde. 2 pastel ton götürür beni.
inanılmaz sevimli bir renk. içinde minik altın ışıltıları var ama çok yakından bakmadıkça belli değil. yalnız pembelerle bir sorunum var. biraz sarı alt tonlu olduğum için kutusunda durduğu gibi durmadığını hissediyorum. ama gene de kullanacağım.
bu arada bu sezon 2 oje aldım, 2 oje attım. evdeki pembe flormar ojem renk olarak aynı ama tırnakta hiç renk vermiyordu şutladık. geçen sene sephora indiriminden aldığım oje de fırçaya pek gelmiyordu zaten geçen aldığım gibi su yeşiliydi onu da şutladık.

rival de loop makyaj temizleme mendili: 1,50tl. de bu ara makyajımı silmek için çok tembelim. onun için aldım. fiyatı çok uygun bence. içinde 10tane falan var. 3 etkiliymiş. kokusunu sevdim. waterproof makyaj yapmıyorum zaten ama şimdilik yorumlarım iyi.

aslında garnier bb krem light ton da vardı. hem de gratis' le aynı fiyat. ama bu sefer alasım gelmedi. zaten balm shelter var dedim.

bu alışverişle bi kuple daha kozmetik rejimine giriyorum. önümüzdeki aya kadar eğer body shop seaweed indirimi yapmazsa başka bir şey almayacağım..

21 Nisan 2012 Cumartesi

ölüm defteri..

akşam akşam izleyecek bir şeyler arıyordum. son zamanlarda iyi filmler çıkaran bir siteye bakayım dedim. death note' u gördüm. daha animeyi izlerken filmin kötü olduğunu duymuştum ama merak ettiğimden izledim.
şurdan:
http://jetfilmizle.com/olum-defteri-turkce-dublaj-izle.html/7

maalesef son bölüme alternatif. o da şurdan:
http://hdfilmizle.net/olum-defteri-izle.html

baştan söyleyeyim tipleri beğenmedim. tamam animedeki bir karaktere ölümüne bağlandıktan sonra ete kemiğe bürünmüş haline alışmak zor. adamlar mümkün mertebe benzetmeye çalışmış ama o light' ın hali ne öyle. adamın yakışıklılıkta zirve olması gerek ama koca kafalı bişey bari 2 ton açık renkli bir şey bulsaydınız. L desen panda makyajı yapılmış. ya da misa misa sarışındı bi kere niy esmer yaptınız ki yani. japonya' da sarışın yok desek. çok güzel çakma sarışınlar vardır elbet.

sonda çalan red hot olduğunu tahmin ettiğim parça ne öyle. animede zaten aşık olduğum alumina, whats up gibi parçalar varken niye kastırdınız ki yani.

tamam orjinal hikayeyi tüm detaylarıyla hatırlamayabilirim ama hatırladığım kadarıyla bile yanlışlar var. bi kere en büyük yanlış dizinin başında ryuk ve light' ın en büyük ortak noktası ikisinin de çook sıkılıyor olmasıydı. o yüzden light defteri bulduğunda sırf sıkıntıdan bu işe başlamıştı ki bence adalet için gibi basmakalıp bir ifadeden daha mantıklı.

tam emin değilim ama ilk kullanımı banka soyguncusu üzerindeydi. burda banka soyguncusu hikayesi olmakla birlikte ilk olay değil. bu filmde ilk olay olan tren yolunda öldürülen sarı adam da animede yoktu diye hatırlıyorum.

animede misa misa' nın death notu' u buluşu yoktu ve misa o otobüsteki ajan olayından hemen sonra ilk light' ı görmüştü.

hem light' ın nişanlısı da yoktu. hatta o otobüs buluşmasına giderken aslında kızlar bana bayılır gibi bir şey söylemişti.

hikayeyi bölmeleri detayları atlamamaları açısından iyi olmuş. şimdi 2. bölümü bulmaya çalışacağım. ama l öldükten sonrasını izlemem asla. l' i yendikten sonra n gibi bir salağın kirayı alt etmesini bi kez daha izleyemem.

edit: jetfilmizle sitesi son bölümde ben izlerken sorun vardı ama düzeltmiş bile, takdir ettim..

jack ve jill..

şurdan izledim:
http://jetfilmizle.com/jack-ve-jill-turkce-dublaj-izle.html/0

tamam kötü bir film olduğunu duymuştum ama ne kadar kötü olabilir ki dedim. yani sonuçta adam sandler var. onu severim, filmleri komik olur. sonra filmi izlerken baktım al pacino bile var. al pacino olup da kötü film olur muymuş diye insan tereddüt ediyor ama meğer olurmuş.

bazı klişeleri çok zorlamışlar. kendi aralarındaki konuşma hele de son sahnedeki acayip sıkıcı geldi.

al pacino bu rolü nasıl kabul etmiş anlamadım. hele o sondaki dunkin donut reklamında donutlu yelek ceketle fırlaması.

bir de johnny depp var. ucundan kıyısından gözükse de niye kabul etmişler ki yani.

gerçi 3.4 puan biraz az. yani bir 5 olsun etmeliydi bence.

en sevdiğim şuydu. jill al pacino' nun oscar' ını kırar. özür dilemek için eminim sende daha çok vardır der. al pacino da "herkes öyle sanıyor ama aslında yok" der. güzeldi. al pacino gerçekten de sadece 1 oscarlımıymış vaw. bence daha çok olmalıydı.

18 Nisan 2012 Çarşamba

tchibo alışverişi..

bugün neler neler hallettim. duysan inanamazsın. ya staj ya kurs biri olmasa süper olucam ama. eski tembel günlerimi özlüyorum. işallah en yakın zamanda bir yere yerleşirim de bunlardan kurtulurum. eskiden ne kadar idealisttim var ya. şimdi en vasıfsızından memur olup bütün gün bilgisayarda fal açmak istiyorum. şaka şaka.

tchibo' nun bu teması çok güzel. aslında internetten almak istiyordum ama salı günü istediğim parçalar bitmiş bile. ben de gene mağazaya gitmek zorunda kaldım.

ince kesme aleti: 16,95tl.
telefonda ucuna dikkat etmemişim. aslında istediğim parça tam olarak bu değildi. fimo yapanlarda gördüğüm daha ince uçlu bir şeydi. belki geri veririrm bunu.

3'lü takı pensesi seti: 22,95tl.
aslında bu takı tasarım olayında senelerdir gözüm var ama bu aletlerin ismini cismini bilmiyorum. market gibi de değil ki takı dükkanları. görmüşken aldım. gerçi şimdi başlayamam. ama olsun bulunsun elbet bi ara bulaşırız.


profosyonel takı takarım seti: 19,95tl.
bunu da aynı sebeple aldım. bu malzemeler de isteyemediğim bişey. adını bilmiyorum ki. bu setin içinde boncuk yok. sadece birleştirme aparatları falan var. pahalı gibi duruyor ama bu parçaların tanesi 50kr, 1tl falan desen daha pahalıya gelir. içinde 380 parça var. en azından bitse bile elime alırım bi tane bundan istiyorum derim. gerçi içinde kullanmayacağım parçalar da var. mesela küpe aparatları. ben öyle sallantılı küpe hayatta takamam ama belki hediye falan ederim.

içi de böyle bir şey. gerçi misina yerine tel koysalar daha iyiymiş. evde misina vardı ama deri bile koymuşlar yahu.

bu modeli de en kısa zamanda deneyeceğim.

bu temayı çok sevdim. para sıkıntım olmasa:

-motifli ve yapıştırıcılı süsleme rulosu.
-yapışkanlı süsleme folyosu
-şekilli delgeç seti
-motifli kabartma seti

de alırdım kısmet. önümde bir kadın 780tl' lik alışveriş yaptı. yuh. hepsini çocuğa aldım dedi. çocuklar için de çok güzel şeyler vardı. tek seferde alıp ara ara verirse mantıklı aslında. bu şeyler oyuncakçılarda satılmıyor. dandik cailou bebekleriyle falan oynayacalarına..

rüzgar..

waww bugün ne esti bee. hele saat 6gibi. kızılay ne kötüydü öyle. bir de rüzgar neyse. sapsarı toz esiyor resmen gözümü açamadım yahu. metroya kadar ağzımı hiç açmadan koştum çıkışta. bi de yarım saat sonra kesildi. biz de biraz erken bırakmıştık. ama sınıfta bile duramıyoruz ki. camlar kapalı gene de delik midir nedir içerisi toz, herkes öksürüyor, sıcak da oldu.

millet zaten maskeyle dolaşıyordu. 50kr' a satıyorlarmış. walla görsem ben de alırdım. çekilir dert değildi.

17 Nisan 2012 Salı

paper peonies..

bak bunu da kağıtla yapmış ya. yaza bu işe girişiyorum aga..

hama panda..

bu biraz sade bir model bi tane daha yapmam mesela..

güzel clutch..

clutchları görsel olarak çok sempatik bulsam da günlük kullanımda mesela otobüste hangi elimle tutup hangisiyle tutunacağımı çözemediğimden uzak duruyorum.

hoş bunun gibi alexander mcqueen olan bir güzelliği alıp otobüse binmek ayıp bişey ama bu da benim paradoksum..

hama mario mantarı..

bu da hamanın klasiklerinden en az 5 farklı model gördüm. bu en güzellerinden. yalnız burda küçük duruyor ama hayvan gibi bişey oldu. fimolar iyi minyondu..

body butter..

kozmetik rejimini deldik ya bi kere geri dönmek olmaz. bu da ne zamandır denemek istediğim, hediye olarak gönderilen bloggerları kıskandığım ve almak için kampanya beklediğim çikolatalı kremim. ( oha 4 satır cümle yazdım)

bu ara body shop' ta 2 al 1 öde kampanyası var. 2 koca kutu kremi napıcam derken arkadaşı da ayarttım 17,90tl' ye falan geldi.

bi de arkasına yenmez işareti falan koymuşlar, türlü şebeklikler te allaam..

mısır patlağı cadısı..

işte martha' dan über kolay bir diy projesi. o kadar kolay ki eminim programda kendisi yapmıştır.

ben hala bizde cadılar bayramı kutlanmasını saçma bulsam da eğlencelik olarak yapılıp çocukların eline tutuşturulabilir.

güzel kazak..

iş hayatına ucundan kıyısından girdiğimden beri böyle klasik de olabilecek parçalar daha çok ilgimi çekiyor.

yalnız kazak dedim ama ceket hatta mont bile olabilir.

markası manoush.

hama hello kitty..

bu da en başarılı 2.model. çok fazla beyaz gidiyor yalnız. bitecek diye tırsmasam bi tane daha yapıp arkadaşa hediye edesim var ya du bakalım..

hama peace sign..

bu da gayet basit bir model. renk renk yapılası..

yalnız hama orjinal boncukları, ikea boncuklarına göre biraz daha tombul. haliyle ısıyla şekil vermek 1 tık daha kolay. bir de bazı renkler farklı. mesela pembe ve mavi. hama pembesi soft, ikea pembesi cırtlak, hama mavisi açık mavi, ikea mavisi koyu mavi.

gratis alışverişim..

1 aydır kendimi tutuyorum farkettiysen ama artık yeter. 1-2 kozmetik zımbırtısı almazsa ölecek hastalığım tavan yaptı. aslında 1 ay daha sabretsem bütçem ferahlayacaktı ama du bakalım bi yerden cevap bekliyorum. belki giricem büyük paralar kazanmaya başlıycam neyse.

bu ecotools fırçalarında ne zamandır gözüm var. gratis' te de görüyorum. içim de gidiyor ama 39,50tl' lik fiyatı kendimi frenlememi sağlıyordu. bu son katologda %15 indirime girmiş. gördüm ama kendimi frenlemem gereken bir dönemdi. o yüzden ilk fırsatta gittim. 33,57' ye geldi.

içinde 5 fırça var o yüzden tanesi 6 küsür bişey eder ki ilk izlenimime göre bence gayet kaliteliler.

bi kere eyeliner fırçası en çok kullandığım şey. ne kadar çok olursa o kadar az temizleme derdi olur.

pudra/ allık fırçası da ihtiyaç. kabukimi çantamda taşımaya başladığımdan beri allıkla pudrayı aynı fırçayla sürüyorum.

kaş/ kirpik fırçası pek kullandığım bir şey değil ama evdeki bu tipli fırçamın dişleri başka amaçlarla kullanırken kırılmıştı. yenilemek farzdı şimdi.

geri kalan eye shading ve concelear fırçaları da bence yumuş yumuş kullanılası fırçalar. boyları biraz güdükçe ama gideri var.


foot spa: 2,90tl. bunu da girişte gördüm. merak ettim. indirimde yazıyordu ama fişte bir fark göremedim.


aslında bir de şu yeni çıkan garnier bb kremden alacaktım ama açık rengi kalmamış. ben bu mantığı anlamıyorum zaten niye hep açık renk bitiyor. yani milletçe beyaz tenli de değiliz ki.

fırçalar hemen çekmecede yerini alınca bu kılıf da resim fırçalarıma kaldı. zaten hep çok havalı bulmuşumdur bu olayı..

hama uğur böceği & piyano..

bunu pembe yaptım ama kırmızı da çalışılabilir aslında. bir de bulduğum modelde böceğin beneklerinin üstüne kalp şeklinde bir şeyler sokuşturmuşlar. o daha tatlı duruyordu. olayı çözebilirsem ben de ekleyebilirim..


küçümen ama şirin duran modellerden biri. kolye veya anahtarlık olarak da baya şirin durabilir aslında.

pembem hep çok fazlaymış gibi geliyor o yüzden böyle her yola gelir modelleri pembeyle çalıştım.


hama superman..

bu da waww dedirten modellerimden biri.

bitenler..

the body shop seaweed gece serumu: aslında bu serumu daha alırken gereksiz olduğunu biliyordum da bütün seriyi kullandım, bu da eksik kalmasın mantığındaydım. son dönemde gündüz kremim bitince yerine bunu kullandım da öyle bitti.

şişe olarak çok güzel. tekrar kullanılabilirse eğer çok pis planlarım var. yapısı su gibi. biraz kuru ciltlere yetersiz kalır. benim bile cildim yağlı olmasına rağmen çok soğuk günlerde yetersiz kaldı, renkli nemlendiricimle takviye ettim. bir daha bunu alacağıma gündüz kremi alırım..


the library of fragrance pure soap: büyük umutlarla almıştım sabun kokusu diye ama sevmedim. sürdükten sonra yarım saat geçmiş limon kolonyası gibi kokuyor. (evet çok deli tanım yaparım)

limon kolonyasını severim ama parfüm olarak değil. bu çeşidi tekrar almam ama diğer demeter parfümlerini de denemek istiyorum.

çok çabuk bitti gerçi. bir de kokusu pek kalıcı değil.

kışın çok parfüm aldım diyordum ama 1 tane kaldı. bu stoğun beni haziran' a kadar idare etmesi gerekiyordu:(



ama bu biten 2 ürünün de ambalajları süper çıktı. üstteki serumda zaten gözüm vardı. içine vücut losyonumu doldurdum süper oldu. bu parfüm şişesinin de kapağı çıkıyor. normalde böyle hazır parfümlerde hiç karşılaşmadığım bir durum. içine gülsuyumu doldurdum. bunaldıkça pıslıyorum.

she eyeliner: sevmediğim bir şeydi zaten.
1) fırçası çok dandik
2) renk vermesi çok zor.

geçen dolabı elden geçirirken fark ettim. kurumuş gitmiş, attım ben de. sanırım artık she kozmetik ürünü satmıyor. satsa da almam zaten..

the body shop lychee blosson body lotion: lyhcee üretimden kaldırıldı mı? tam adına body shop' un sitesinden bakayım dedim bulamadım. kalktıysa çok üzürülürüm çünkü çok sevmiştim.

nemlendirmesi fena değil, bi body butter değil ama losyon olarak başarılı.

tek sorun pompalı şişe. şişeyi hiç eğmeden kullanmama rağmen yarısı içinde kaldı.

hama çilek ve disket..

küçük diye yaptım ama daha şirin modeller de var elbet. yalnız disket ne çabuk retro oldu ya.

bu daha daha resimde belliydi tırt bişey olduğu ama gene de yaptım.