29 Aralık 2011 Perşembe

m&s..

sonra gittim bi de bu parfümleri aldım. oha bana aferim yani. büyük zara indirimine 3gün kala bütün parayı parfüme gömdüm. kart da doldu dolacak.

ama bunları önce görseydim body shop' a bakmazdım walla. çünkü 24tl. 2.si %50 indirim. bu ikisi 36tl' ye geldi. bi sürü de çeşit var. pek seçemedim açıkçası. body shop' ta elime coconut losyon sürmüştüm. kokusu nasıl yoğun. tamam elime sıkmayayım ama şişeyi burnuma yaklaştırınca bile kokular birbirine karışıyor. ayağımla da tutamam ya. sevdim ama bunları. çantaya falan da girer. eskiler bitmeden paketleri açmaya niyetim yok gerçi.

butterfly olan avon' un bir parfümü vardı. şimdi adı simple mı olmuş ne aynı o. onu da severdim. umarım bu daha kalıcıdır.

aslında m&s' a ceket bakmaya girdim. bir de burda büyük beden olur derler yok anacım nerde burdakiler daha bi kısa. uzun boylu insanlar itiraf edin o ceketleri nerden buluyorsunuz. biliyorum bi yerde kaynak var ama kimse bana söylemiyor.

sonra kırmızı çamaşır baktım. baya umutsuz halde totem yapıcaktım yılbaşı gecesi. yok yok hayret bişi. dantel istemiyorum. şirin olsun, ucuz olsun. en son kasanın orda gördüm 19,90' dı. istediğim gibi bişi ama yuhbi parça şey 20tl. pazarda 1lira abla ama pazardan almak da garip.

üst de baktım ama indirimi bekleyeceğim.

body shop..

body shop' ta parfümlerde %25 indirim var. % 25 über az. ama parfümüm azaldı. yerine geçecek parfüm de dipte. ben daha çok sanıyordum. gittim aldım bişeyler. olanları kokladım. bu fena değil gibi. fiyatının maşşallahı var ama. 30ml şişe 47,90. 11,98 indirim yapılmış. 36ya falan geldi. eau de parfüm olduğundanmış. eau de toillete üretin o zaman efendim. neyse hiç eau de parfüm kullanmamıştım. bakalım kalıcı olacak mı.

aslında clinique happy 50ml 65tl diye okudum gazetede. ama hangi mağazalarda bilmiyorum. ykm' de varsa doğum günüsü %10 indirimiyle birleştirsem süper olur ama clinique fransız markasıydı ama boykot edesim var.

duş jeli de ani bir karardı. üstelik de gayet 9,90tl. off

body shop da nasıl karışık. zaten bit kadar dükkan. bir de kasanın etrafına koli yığmışlar. ona rağmen inatla insanlar alışverişte falan.

bi de yılbaşı setlerini bakayım diyordum. 3al 2öde var ya. 80tl falan hepsi. oha kaçarak uzaklaştım.

watsons..

kil maskesi aradım ama bulamadım. kıza da soramadım. başka bi kız erkek arkadaşının siyah nokta sorunu için bir şeyler arıyordu. bu erkeklerin de işi zor. siyah noktan var ama çözüm bulmak için bi kız arkadaş lazım :p

bu maskeyi aldım. çok bilinen bişey ama ben ilk defa kullanıcam. fiyatı 3,75tl. aslında bi kaç çeşit var. hangisini alsam bilemedim. umarım iyi gelir.

golden rose oje asıl amacımdı. mıktantıslı olan bu muydu ki dedim ama yanlış almışım. fiyatı: 3,20tl. pek de pahalıymış meret. bu golden rose da stand olayına girse artık.

çam ağacım..

tamam sırf yılbaşı diye gidip bi ağaç alıp süslemem. ama evde bi çam varsa süslememek olmaz. bu bizim dana. daha baharda saksısı değişti. gene de kabına sığamıyor. yaza bahçeye indiricez muhtemelen. daha büyük saksı da alınmaz artık. çünkü bu sefer de balkonu çökertecek.
istediğim gibi olmadı kabul. süsler çok pahalı. pazara, 1milyoncu tipli yerlere de gitmeye üşendim. geçen seneden 2 tane 6lı süs vardı. geçen sene dolu dolu olmuştu. ama bu sene bizim dana büyüdü. yetmedi. gidip real' den 30parça 9,90lık set aldım. ama hepsi gümüş rengiydi. biraz boyadım. ama daha çok boyamam gerekiyor. evde de istediğim gibi renkler yoktu. böyle oldu. zincir zaten hiç olmadı. bi kere ağır geldi, uzun geldi. ama kağıttan olanlar da uçar diye düşündüm. malum dışarıda duruyor. seneye daha iyisi işallah.

h&m alışverişi..

kendince bir indirime girmiş. girmese de alırdım bunları. zaten gordion uzak ancak arabayla o da 20km yol tepip gidiyoruz.

gri kazak 30tl. sevdim önden birbirine geçmeli bir yapısı ama var ama öyle göbek deliğimi bile geçmiyor. kuşaklarını kesip bolero havasında kullanmayı düşünüyorum.

siyah tshirt 24,95tl. bunda indirim yok ama o kadar uzun bir tshirt ki nerdeyse mini etekli elbise gibi. her rengi vardı. siyah aldım ki joker olsun.

küpeler geçen yoktu. bulunca aldım. fiyatı: 9,95. pahalı gibi ama üstünde 12 çift küpe var. tanesi 1tl' den bile ucuz. zaten çok basic parçalar. inci, taşlı, altın. altının pek şansı yok ama gene de kullanılabilir.

bir de şemsiye vardı kasanın yanında. aslında 10tl' ye iyi. küçük, hafif, desensiz siyah. alırdım da kredi kartımdan korktum.

ajanda..

geçen sene baya kullandım. bu sene de kullanıcam belli ki. o yüzden bi yerlerden hediye gelsin diye beklemeden aldım.

ucuz bişi nt' den 5,50tl idi sanırım. hem de lastikli. üstü düz ama sonra ben onu boyarım kesin. günlük de vardı da haftalık aldım. haftalık daha iyi.

dnr' da moleskine gördüm. oha oha oha dedim direk. işaret parmağım kadar defter. 25tl.

spor olayı..

b-fit' te 2. ayımı bitirdim. gçen ayki gibi ay çok süperdi havam yok. tamam kilo verdim. amaç da buydu zaten ama geçen ay daha iyi gibiydi.

bi kere artık hiç yalnız çalışmıyorum. benim saatimde gelen belli tipler peyda oldu. onları sevmiyorum.

hele bi ikili var. kaynana-gelin. nefretlik tipler. fazla havalı gibiler, fazla yayılmacılar. mesela geliyorlar. aşağı iniyorlar. gelmeleri bi saat. yukarda spor vs. sonra hergün bir meyve suyu içiliyor. o ne öyle. sonra gene aşağıda bi saat. bi ayakkabımı değiştirip çıkıcam. gidiyorum böyle soyunmuşlar. bi muhabbetler. bütün koltukların üstü eşyalarıyla dolu. sonradan görmeler biraz.

sonra bi başkası. bu ara kayboldu. gelmez umarım. kadın zaten incecik ama güzel değil. kara kuru bişi böyle. bi de kızı var. kızı oturtuyor bi masaya. bu bööyle spor yapıyor. ee kıza da yazık. hadi sporu bitirdin defol git evine. illa bi de ekstra hareketler yapıyor kendince. mekik, bisiklet bilmem ne. bisiklet mi kaldı yaa so 90' s.
garip garip nefes alıyor böyle. ebru şallı gibi abartılı. bi tipler 1-2 tane hatta.

bi kız var . iğğ genç bişi. yapılan hareketleri çok hızlı yapmaya çalışıyor. insanın moralini bozuyor. sonradan takmamaya karar verdim. ama 20sn sonra falan tıkanıyor. neyse bu hergün gelmiyor.

bi kadın daha var. gören 14 yaşında falan sanır. kısa, zayıf ama çocuk gibi bişey. bi de kızı var. gören ablası sanır. zaten zargana gibisin otur evinde kızına da yazık. bu da kayboldu. saatini değiştirdi harhalde. çocuklu tiplere sinir oluyorum zaten.

ama tek yapmayı da sevmiyorum. şimdi hareketleri baya öğrendim. hoca tarif edince yapıyorum. bu sefer tek olunca hoca alıp başını gidiyor sohbete. alarm çalınca hopp hoca hişşt diye çağırmak gerekiyor.

hareketleri öğrendiğim için de level atlama istediğim var. bunlar beni zorlamıyor gibi. bir ay sonra iyice sıkılıcam muhtemelen.

kollarımı çalıştırmaya başladım. vücut geliştiren kadınlar gibi iğrenç bişi olcam. boy boy fotoraflarımı yayınlayacaklar iğrenç damgasıyla diye korkuyorum. ama hedefim el salladığımda salllanan yumuşak yapıdan kurtulmak.

iphone aksesuarları..

iphonumu ilk aldığımda ona kırmızı bir kılıf almıştım. geçen gün yere düştü iphone, hem de fayansa. o gün zaten kötü bir gündü. dedim ki bir de bozulduysa oturur ağlarım. maşşallah nası sağlam kılıfmış o kenarı kırılmış. zaten dik düşmüştü üstüne gelmiş demek ki. kılıf kırılmış ama telefon sağlam. kırılan kılıf olsun. öyle ya 15tl lik bişi.

yeni kılıf alıncak. internette çok güzel kılıflar var ama hala ebay' dan alacak cesaretim yok. bugün bi electro world' e bakalım dedik. amanın o da ne benim bayıldığım bunnyphone kılıf gelmiş. hem de renk renk. siyahı güzel duruyordu. ama zaten telefon kapkara mavi aldım bu sefer. iyi pek pahalı da değil. 26,99tl.

arkasındaki kuyruğu keserim diyordum ama gerek kalmadı. tuvalet pompası gibi tutturmalı. çıkardım ben. tek sorun uyutma tuşu silikon yüzeyin altında kalıyor. içten yer bırakmışlar onun için ama bir delik de ona koysalar iyi olurmuş. annem kızdı ama çocuk musun dedi, ya işsiz güçsüz adamım, telefonumun kulakları oluversin ne var.

telefona kılıf ararken youtube' a da bakmıştım. youtube çok acayip bu arada. engin bir deniz.iphone' u unpacking videoları bile var oha. neyse anti-fingerprint diye bir şey gördüm. mantıklı geldi. normal telefonda bile parmak izi ne kadar çirkin duruyor. iphonu habire parmaklıyosun.

kılıf alırken bir de bunun benzeri vardı. gene böyle unpacking olarak başladıkları için kutusunu falan tanıyorum. aynı marka falan ama ultra crystal clear diye bişi var. anti-fingerprint var mı dedim. o yokmuş. neyse bi tane de bundan aldık. farkı o daha matmış. bu da iş görür. fiyatı: 14,99tl. ee fena değil. telefon da yanımda yoktu. isterseniz takalım dedi ama teknik servisteki arkadaşlar 9,90' a takıyormuş oha. bir de tek kullanımlıkmış bunlar. takamazsan bitti.

videosunu detaylı izlemişim zaten hiç zor değil. önce oturdum çalışma masasının önüne açtım perdeyi falan da aydınlık olsun diye. içinden çıkan bezle üstünü bi güzel sildim. filmi dışındaki şeylerden ayırdım. koydum ekranın üstüne dikkatlice yerleştirdim. bi de migros kartımı çıkardım. onunla bastırarak taktım. hafif yamuk oldu ama hiç hava kabarcığı kalmadı. nasıl güzel oldu. bu da pek iz yapmıyor. 9tllik iş değil bence. beni de teknik servise alsınlar. tanesini 5tl' ye takarım walla..

bir de gordion' un ordaki sosyete pazarından bunu aldım. tavşan kılıfım sevimli ama hakkaten yarın öbür gün işe başlasam sakat. bu da 5tl falandır diye yanaşmıştım ya. 25tl çıktı. pazarda satıldığı için oha. ama internette gördüm. soar marka aynısını 40' a satmaya çalışıyor biri. yabancı bir sitede de 6,99 dolar gibi bişi. fena değil. böyle kutusuyla geldi. içinde de ekran koruyucusu var. ekran koruyucumdan memnunum. zaten üstünde hava kabarcığı gibi yağ lekesi gibi 3 leke var.

27 Aralık 2011 Salı

ankara..

ankara' yı sever misin blogum ben çok severim. sevmeyeni ben de sevmem. erkek olsam. az buçuk daha tanısam, biraz da vaktim olsa tüm ankara' yı yürüyerek gezerdim. bi kitapta bir adam her gün ankara'nın belli bir köşesini yürüyerek geziyordu. gezilir ki. bence ankara tam yürüme şehri. ulus' tan sıhhıye' ye, ordan kızılay' a ordan koleje ya da maltepe' ye, kocatepe' ye, maltepe' den tandoğana, tandoğan' dan bahçeliye, bahçeli' den geri bakanlıklar' dan kızılay' a, kızılay' dan tunalı' ya.

hepsini zaman zaman yürüdüm de. şöyle bir bi ucundan bi ucuna yürümek istiyorum.

bugün çok yürüdüm halbuki. fena ayaz yedim. kızılay' dan kurtuluş' a, kurtuluş' tan geri kızılay' a yürüdüm. sonra gop' dan kocatepe' ye yürüdüm. doymadım gene de.

ankara' yı çok seviyorum. valla bak. burda doğmadığım için çok üzülüyorum. annem- babam burda doğduğu için kıskanıyorum. çocukluğumun ankarasını seviyorum daha çok. haftasonları, tatillerde falan gelirdik daha çok. ankara benim için tatil demekti. teyzelerim, dayılarım, amcalarım, halalarım vardı burda. pek severleri beni. her gelişte hediyeler, oyunlar. lunaparka giderdik. lunapark hala duruyor ama kuzenlerimi hiç götürmüyorlar. acaba götürmek bana mı düşerki. babam hepimizi toplar giderdik. duvarın üstünden atlar girişe para vermezdik. acaba onlara yeterince hediye veriyor muyum? ankara' yı onlar  için benim olduğu gibi dreamland yapabiliyor muyum?

biraz büyüdüğümde de severdim ankara' yı. ankara alışverişti. oturduğumuz yerde pek çeşit olmazdı. kış boyu harçlığımı biriktirir. ankara' da harcardım. gittimde nerden aldın dediklerinde ankara' dan aldım derdim. ortaokulda tek nike saat bendeydi. hala çalışıyor o meret de.

kızılay metrosunun inşaatını hatırlıyorum mesela. özellikle alp billuriye' nin ordakini. tam bizim güzergahımızın üstüydü çünkü. ne çekmiştik. halbuki sadece tatilerde geliyosun ve küçüksün yani ne çekebilirsin. ama hatırlıyorum işte.

sonra ankamall' ın ilk açılışı. o zaman migros' tu adı. dedem uzun bi süre "eskiden et- balık' ta fareler koşuştururdu, şimdi insanlar" dedi durdu. ilk açıldığında kuzenimgil gitmiş ben daha görmedim. o yaz da ankara' dayım. nası ısrar etmiştim teyzemlere. dünya gençlik merkezi diye 2 katlı bi dükkan vardı. ne güzel bişeydi orası ya. niye kapandı. azcık tuzlucaydı ama çok güzeldi.

istanbul mesela hiçbir şey ifade etmiyor o yüzden. fazla abartılmış balon bir şehir gibi. bu muymuş dedim son gidişte.

ne çok yazdım..

25 Aralık 2011 Pazar

alınır ki bu..

oha bunu bile yapmışlar yaa. 2 sene önce falan dior muydu neydi. çok pahalıya satıldığını görmüştüm internette. böyle şeyler bize de gelir mi ki dedim. oje piyasası hızlandı bu sene. yapmışlar bile. daha mat ojelere seviniyordum.

burdaki desen dandik duruyor. gördüğüm daha havalı bir şeydi ama değişir bence.

hemen gidip alasım var. watsons' ta var mı acaba?

22 Aralık 2011 Perşembe

feather chrismas tree..

tüyden ağacın görüntüsü çok güzel. ama o kadar tüyü tutturmak biraz sabır işi gibi. en son diy ağacımda illallah etmiştim. o yüzden pek bulaşasım yok.

fikir martha' dan..

the invention of lying..

şurdan izledim:
http://direkizle.net/yalanin-icadi-the-invention-of-lying-turkce-dublaj.html

güzel filmdi ya. bi kere fikir çok orjinal. yalan söylemeyi bilmeyen insanlar içinde 1 tanesi evrimleşip yalan söyleyebiliyor. iyi mi tartışılır. keşke herkes doğru söylese. tabi film endüstrisi ölüyor o zaman çünkü kimse rol yapmayı bilmiyor ki. sesi güzel bi adam çıkıp tarihten bir bölüm okuyor.

çok da kapsamlı bir konu reklamlar falan..

21 Aralık 2011 Çarşamba

yeni yıl kararlarına uyuldu mu?

geçen sene yazdığım yeni yıl kararlarını bitmeye 10gün kala gözden geçirme vakti:

-en geç 8.45 kalkış: bu baya yalan oldu. 10' da yataktan çıkabilirsem kendimi takdir ediyorum.
- fırça*2 ip*1: fırça 1, ip de ara sıra diyerek kendimi yarı başarılı sayabilirim.
- kilo vermek min. 23: hedefe ulaşamadım şimdiye kadar 8kilo verdim ama +değerle kapatmak da vardı diyorum, kendimi gene yarı başarılı sayıyorum.
- düzenli ders, makale vs. araştırmak: temmuza kadar ehh işte olsa da temmuzdan sonrası sıfır. gireceğim sınavlara bile yumurta kapıya dayanıncaya kadar kılımı kıpırdatmadım aferim yani. bir de kitabı geçtim makale demişim oldu maşşallah. her sene biraz daha geriye gidiyorum.
 - gk, gy ve ingilizce çalışmaları: çalışma dersek sıfır, ingilizceyi biraz itekledim ama diğerleri için hala lisedeki düzenli çalışmamın ekmeğini yiyorum. o zamanki tempoma bi dönebilsem ortalığın tozunu attırıcam ama.
- her gün yürüyüş: son 2-3 ay için bu kalemde kendime tam not verebilirim. faydasını gördüm mü sonuna kadar=)
- pazartesileri spora gitmek: kafamdaki yere hiç gitmedim doğru. ama yerine b-fit' i koydum ve düzenli gidiyorum bence bu da tam notu hak ediyor.
- tv izlerken spor yapmak: arada yapıyorum aslında ama bi düzeni yok. yukarıdaki 2 maddeden sonra kendimi fazla zorlama ihtiyacı hissetmiyorum galiba. şu da var ki ben bu sene tv izlemiyorum. sadece sülüman, bazen feriha, bizim yenge, ilgimi çekerse de okan. o yüzden teknik olarak kendime başarısız diyemem.
- saat 4' ten sonra yememek: ohoo bu baya yalan oldu. zaten uyguladığım rejime de ters.
- daha çok sebze yemek: bak bunu yapıyorum işte. rejimde haftada 2 öğün sebze var ve yiyorum. hatta geçen gün gittim 2 kabak aldım annem pişirdi yedim öyle.
- abur cubur yememek: tamam yazdan beri falan cips yemiyorum ama fast foodu kesemedim. rejimi çikolata, bisküvi konusunda acayip genişletiyorum. 10 üzerinden 2 verdim diyelim.
- bir şeyden 1 tane varken yenisini almıycam. özellikle krem, parfüm..: almadım hakkaten ama ahh ahh ne çekiyorum. 10gr seaweed kil maskeye muhtacım şu an.
- 12 de falan yatıcam:
haha yalan olan bi madde daha..
- 8 saatten fazla uyumuycam: bu biraz oldu gbi. garip bir bünyem var. 12 de yatsam 8' de kalkamıyorum. ama 3' te yatarsam 11' de kalkabiliyorum.
- günde 1 saatten fazla internette kalmıycam: ohoo bi baya yalan oldu. hatta başka mecralara kaydım. telefonla bütün gece internetteyim ama hakkını vermeliyim. internet sadece eğlenti değil. iş de bulacak bana yakında.
- haziranda okulu bitiricem: temmuz olsun bizim olsun. bitti ya, bi sene daha uzamadı ya.
- temmuzda kpss' yi kazanıcam: şimdi anlıyorum ki kpss' de kazanma yok. yüksek puan alıp iş bulabilme var. puanım fena değil ama daha iş bulamadım.
- kola içmiycem: ehh işte biraz azalttım galiba ama 1aydır ağzıma sürmüyorum gibi bşey diyemiyorum. daha dün içtim.

- farmville' i bırakıcam: işte bunu yaptım. farmville' i bıraktım. helal olsun bana be. günde kendime en az 1 saat kazandırdım. zaten 1-2 hafta sonra geri dönmek istedim ama artık çok geçti.

bu listeyi gözden geçirmek iyi oldu. bu senenin listesi için bana fikirler verdi..

mango indirimi..

bu sene hiç heyecan yapmadım. alışveriş aşkım söndü sanırım. indirim başlayalı nerdeyse 1 hafta oldu ben daha yeni gittim. eskiden ilk gün saat 10' da kapıda olurdum.

hafta içi gittiğimden orta halli bir kalabalık vardı. içeride mal çoktu. seçememek benim uyuzluğum. fiyatlar makul geldi. girişte 16tl' ye kazak, 5tl' ye klasik mango tshirtleri vardı. ama denesem kolum girmez o derece dar ve kısalar. nasıl giyorsunuz onları kuzum. 4 yaşındaki kuzenime ancak olur gibiler.

gerçi mango' nun zaten tshirtlerini sevmem çok dandik desenleri oluyor, klasik hırka ve kazaklarını sevsem de bu sene alasım yok. cüzdanlarına bayılırım ama kendime yasakladım. çünkü öyle değiştire değiştire cüzden kullanmayı sevmiyorum. alıyorum öyle kalıyor. çantaları da güzel olur ama kendime göre bişey bulamadım. fiyatlar da biraz daha iner biliyorum.

bir tane kare yaka, beyaz, uzun atlet buldum. fiyatı da fena değil. 13,95. tek kalmış galiba. tek parça için kasaya girilir mi falan dedim ama uzun olması cazip geldi. denemeden aldım. resim koymak isterdim ama mango' nun tr, usa, ispanyol sitelerini taramama rağmen yok. kendi çektiğimle idare edicez.

kasanın yanında da gözlükler duruyormuş. ne kadar kaliteli bilmem ama ben seviyorum mango gözlüklerini hatta girişte de baktım da görememiştim. kasanın dibindeymiş. bir tane denedim. güzel geldi, baktım fiyatı da 19,95 süper yani. aldım hemen. şöyle bir şey:
bu aviator tarzı modayken yüzüne bakmazdım ama bu son senelerde kıymetlim oldu. wayfarer' a geçmek istedim ama denedim öyle çirkin durdu ki. bir de her yüze yakışır derler. resimde bfarklı duruyor ama camları aynalı gibi, gümüş rengi daha çok.
bu da benim çektiğim. aynalı olduğu için şerefsiz. ben onu çekerken o da beni görüntülemiş. o yüzden camlarını sansürledim.^_^ kılıfından da memnun değilim. ikidir yumuşak kılıf düşüyor şansıma. onu da sevmiyorum. çünkü gözlüğü kılıfına koyup atıyorum çantaya. kırılcak diye düşünmek istemiyorum.

kasadakiler de bi kadınla uğraşıyordu yazık. hep derim indirim dönemlerinde şu mango' dakiler ne sabırlı diye. ben kasaya gittim ordaydı, ödedim, çıktım hala orda tartışıyor. maşşaallah dedim yani azmine. anladığım kadarıyla kadın 50tl' lik bişeyi geri verip 100küsürlük bişeyler almış. şimdi bunlardan da bazılarını iade etmek istiyor. hem de başka mağazadan almış. bence oha biraz. giy giy getir durumu gibi geldi ..

american dad..

bu diziyi fox' da izlemiştim 1-2 kere. fena değil. family guy' a benzetiyorum biraz ama bunu daha çok sevdim niyeyse. dizimag' de varmış hepsini izleyeyim dedim ama çok eksik var.

2/10- 15
3/3- 19
4/2- 19
5/1, 3-5, 7, 8, 10- 20

7/ 2 izlediğim en son bölüm umarım devamı da gelir.
biraz simpsons gibi ama tam tersi. homer şişko ve tembel bir adam ama sonunda hep doğru olan şeyi yapar.

stan de tam tersi kaslı, üçgen vücut, thunder butt mıydı, hazır evdeyken işleri hallettim tarzı bir adam. ama kriz anlarında en yanlış kararları veriyor, francene' i dış görünüşü için seviyor.. vs.

komik ama aynı dönemde futurama mı ne vardı bir de o iğrenç bişi.

ilk mülakatım..

bugün ilk mülakatıma girdim. sabah güzelce kalktım. hazırlandım, gözümde büyütmemeye çalışarak önceden belirlediğim şeyleri giydim. kızılay' a gittim. terlemeyeyim diye kapının hemen önünde durdum metroda. metronun sabah sıkışıklığını unutmuşum. bunu güzel akıl ettim. indim sonra. merdiven çıkmayayım diye düşündüğüm çıkıştan çıktım. durağa gittim. başta durağı bulamadım mı oldum ama yazısını görünce rahatladım. gittiğimde ilerde bir otobüsü vardı. adama sordum bakanlıktan geçer mi, geçer dedi galiba anlamadım ama itiraz etmedi diye düşünüp bindim. adama da durağın yerini tam bilmiyorum hatırlatır mısınız dedim. daha önce 2kere gittik ama durağın tam noktasını kaçırırım filan ıssız bi yol o yolda 1 saat geri yürümek de var öyle ya. adam da unutmazsam hatırlatırım dedi. adamın tersliğini sabah saati olmasına verdim. dünkü otobüsteki daha yardımcı bir tipti. bunu da akşam bizimkinin iyi kolay gittin mi sorusuna verilebilecek bir cevap diye düşündüm. hemen arkasındaki en ön koltuğa da oturdum. aynadan da görüyor yani. bir de paso sordu tabi. bu da yeni çıktı. metroda değil de belediye otobüslerinde çok soruyorlar. ben de kimliğimi gösteriyorum. bi arkadaş vermemiş. aklıma yattı. ben de geri vermeyeceğim galiba. neyse gelince söyledi indim.

gittiğimde yarım saat falan vardı daha. iyi dedim. 3 kişi falan vardı. zaten yanımda not falan var. okumaya başladım. sonra bize sandalye verdiler, çay getirdiler. baktılar kalabalıklaşıyor. ilk 20' den sonrasını aşağıya aldılar. girişte falan bekliyordu kimisi. o da kötü. neyse benimki başlardaydı.

odaya girdik bir kaç kişi. beklerken muhabet ettik baya ne sorarlar ki diye. çıkanlara soruyoruz falan. onlar da pek söylemiyor öyle ya rakibiz sonuçta. ingilizce kendinizi tanıtın falan diyorlarmış, kanun soruyorlarmış.

sıram geldi diğer tarafa  geçtim. geçerken de sordum kimlik gerekli mi diye yok dediler. gene bi sandalye koymuşlar. gerçekten düşünceliler. hiç heyecanım yok bu arada gayet rahatım. iyi dedim.

tam içeri giricem kimlik sordular. dedim gidip alayım. sonra nerde kaldın falan oldu. kimliği unutmuşum falan dedim ne diyim o demedi de ben sordum da falan mı diyim.

içerde direk ingilizce başladılar. bi afalladım. tamam ingilizcem iyi, yıllardır dizi izlediğim için konuşmaları da baya anlıyorum ama en son konuşmam gerektiğinde 2009 falandı. üniversite yerine lise dediğimi anlayınca s.çtım diye hissettim. onlar da kısa kestiler. bu da moral bozdu.

sonra aileden bir soru sordular ona da bozuldum.

ilk 2 soru hakkında hiçbir fikrim yoktu. atmaya çalıştım ama tutmadı. 2 soru gitti diye iyice panikledim. cümle kuramadım.

çıkışta diğer arkadaşla konuştuk ama o daha iyi gibi geldi bana göre.

off yaa..

edit: evet kazanamadım. evet arkadaşım kazandı. evet o giremese de ben gireyim diye düşündüm ama olmadı. halbuki zamanlaması öyle iyiydi ki ne güzel staja gitmek zorunda kalmayacaktım. offf...

20 Aralık 2011 Salı

piano..

iphone' da piyanoya taktım bu ara.

amazing perfect score demek tek bir nota bile kaçırmadın, öyle de manyak bir şeysin demek.

en son 1000şarkıda 3yıldız alma görevi kaldı. halihazırda 1000şarkım olmadığı için bırakanzi..

19 Aralık 2011 Pazartesi

..

geçen hafta tam 1,2kg vermişim. çok mutlu oldum. nihayet 5' e düştüm. aslında hiç umudum yoktu çünkü rejime tam olarak uyduğum bir gün hiç olmadı. hatta cuma günü o kadar abarttım ki midem çok şişti. kusarım falan diye spora gitmedim. bizimki anlamasın diye de saatinde dışarı çıkıp 2 saat yürüyüş yaptım. çok yiyince zaten en iyi çözüm yürüyüş. en rahatlatını bence. ya kırk adım, ya 40 bişi yatış diye bi söz vardı ya.

o yürüyüşten herhalde dedim. hatta yürüyüşün sonunda 200mt falan koşmuştum. pazar günü de gene 2 saat yürüdüm. 3 katı kadar da koştum. nasıl iyi geldi. koşmak bana çok yabancı. şöyle parkurun bi ucundan bi ucuna koşmak ancak hayal bana. küçüklükten geliyo bence. anneler hep der ya dur koşma diye. ne biliyim koşunca böyle kendimi bi özgür hissettim. yüzerken de böyle olur. yavaş yüzüyorum ama saatlerce durmadan yüzebilirim.

hava da dün ne güzeldi. sanki bahar geliyor böyle mayıs ayı gibi. rüzgar var ama bildiğin ılık esiyordu. yağmur veriyordu ama maviydi gökyüzü. kışı daha çok severim ama sevindim böyle bi.

bunlar da bittti mi..

bu ara herşeyin bitesi tuttu.

klasik, nivea siyah nokta bantları. sevdim mi emin değilim. düzenli kullanmadım. öyle aklıma geldikçe. siyah noktaları çıkardığı doğru ama geride kalan gözenekleri küçültmenin bir yolunu bulmadıkça 1 saat sonra geri geliyorlar.

bir de bu bantlarla ilgili bir şey duydum. bunlar ciltteki ten rengi minik minik tüyleri de çekiyormuş ve yerlerine siyah çıkıyormuş. esmer olduğum için mantıklı buldum. o yüzden kullanmaya biraz tereddüt ettim.

bu benim 2. paketimdi. 6tl' ye almıştım. tekrar almam herhalde.

oje bile bitirdim waw.. aslında resme bakınca tamamen dolu gibi ama içi boş. claries' in ojelerini sevdim. fırçası baya ince, sürümü kolay. 1 sene falan oldu ama kıvamı bozulmadı. baya da kullandım. başta tereddütlü yaklaşmıştım ama bu köstebek joker bir renk bence.

ama her ojede olduğu gibi şişenin yarısını geçince ojeye ulaşmak zor. niye bu fırçaları bu kadar kısa üretirler anlamıyorum. ağzı tam kapalıyken bile dibine değmiyor. ee o dipteki ojeyi nasıl çıkarıcaz. zaten oje dediğin bitmeden atılır mı demek istiyorlar. tüm markalarda böyle. bir tek avon istisna. o yüzden dibi çeşitli amaçlarla kullanıldı.

bu ojeyi alalı 2 ay olmadı ama bitti. bununla 1 oje daha almıştım da renkleri hiç benzemiyor nasıl numaraları peşpeşe diye sormuştum. o sırrı çözdüm. bu ojeyi tek kat sürünce bu rengi veriyor. ama 2-3kat sürünce aynı diğeri. tek kat sürünce alacalı kaldığı için en az 2 kat sürüyorum. o zaman da 2 aynı ojem oluyor. birinden vazgeçmeye karar verdim. biraz sürdüm. bir kutu boyadım, çam ağacım için aldığım yılbaşı süslerini boyadım bitti.

bunu da yeni almıştım. bitiverdi. ama her gün duş alıyorum. başka hiçbişi de kullanmadım. normal biraz. bu şeftalili olanı sevdim aslında. kokusu azıcık kalıcı.

16 Aralık 2011 Cuma

falım..

diğer kısmı yayına koysam da bu kısım için emin olmadığımdan ayırdım..

sıkıntıların var ama çok dert etmiyorsun dedi. sorunlarımı dışarı yansıtmıyormuşum. herşeyin iyiliğini görürmüşüm. biraz polyannacıymışım.

dedikodu sevmez mi ne dedi. o biraz havada kaldı.

kadın aşk hayatımla ilgili çok enteresan bilgiler verdi. tanışacağım biriyle 3 yıl sonra falan evleneceğimi söyledi. ismi ALİ ya da içinde ali geçen bir şey olacakmış. 175 boyunda falan olan bir ali benden uzun, yapılı ama toplu olmayan, kumral. fazla karmaşa olmadan evlenecek ve sonuna kadar böyle gidecek. aile arasında nişan ya da tanışma 2011

6. hissim çok kuvvetliymiş. fal falan bakabilrmişim. rüyalarımı pek hatırlamaz ama hatırladıklarım hayatıma etkili olurmuş.

yurtdışına giecekmişim. ingiltere olabilir.

okul bu sene bitiyormuş. yüksek lisans olabilirmiş. girdiğim tüm sınavları kazanacakmışım. şimdi gireceğimi de okuldan sonra gireceğimi de. çok başarılı olacakmışım ama kendime güvenmem gerekirmiş.

sırt, bel, omuz ağrılarım varmış. buna yönelik spor yapmalıymışım.
bazen sadece oturup kalırmışım.

babamın işini bildi. bağlarınız sıkı. ara sıra küçük tartışmalar olsa da. mali sorun yokmuş.

isminde M-E-R geçen birinden büyük iyilik görecekmişim.

sahi bir de çizme alacakmışım.

anlatırlen haha mümkün değil falan gibi davrandım ama mutlu çıktığımda mutluydum açıkçası. insanın böyle güzel şeyler duymaya ihtiyacı var sanırım. mesela yüksek mümkün değil. isterim ama.. hem sonra yurtdışı.. ben friends izleyip amaerika' da, goong izleyip kore' de yaşama hayali kuruyorum ama onun gerçekleşmeyeceğini biliyorum. sonra aşk hayatı tam istediğim gibi tarif etti göz rengine de lacivert, beyaz tenli, hatta esmer deseydi. gelecek değil de içimden geçenleri oluyor derdim ama..  ama onun için bile kendime koyduğum bir sınır var onu kendi kendime aşamazsam asla mutlu olamayacağımı biliyorum..

15 Aralık 2011 Perşembe

sağlıksız salata..

yağsız pişmiş tavuk eklenmiş sağlıklı tavuklu salata nasıl lezzetli hale getirilir?

tabi ki mayonez...


...ve nar ekşisiyle. sonra da niye kilo veremiyorum diye düşün evet hıhı..

rosense daha çok yerde satıl..

aslında bugün gülsuyu almak için çıkmıştım. bir de pazara giderim falan diye kuruyorum kafamda. o da alıştım ya rosense' e illa o marka olacak. heryerde de olmuyor. en son beğendik' ten almıştım. tee beğendik' e çıktım gene. spor işe yaramış ama nefes nefese kalmadım. tabi gülsuyu bulamamak büyük hüsran.

sırf bunun için çıktım dışarı almadan dönmek olmaz. bahçeli' nin girişinde dükkkanı vardı. beğendik' ten inip dolmuşla ta bahçeli' ye gittim. neyse orda vardı. bulmuşken 2 şişe aldım. o da her alışta biraz daha pahalanıyor. fiyatı: 9tl. dükkanı ama orda da ne zamandır denemek istediğim duş jelini bulamadım. ama güneş kremine kadar yapmışlar baya şaşırdım.

bahçeli' ye kadar gelmişken 1-2 mağaza gezdim. bahçeli sanki alışveriş yapacak bir yerden çok yemek yenecek bir yer gibi geliyor sanki. sayıca daha çok gibi.

gratis' te the balm markasının satıldığını duydum, bahçeli' de bir gratis olduğunu duydum ama gidince bulamam diye hiç niyetlenmemiştim. kolaymış yeri tchibo' nun 2 yanı. yanında bir de oxxo var ama. bahçeli' de 2 oxxo var.

bu kadar daracık mağazaya bu kadar çeşit sığdırmaları şaşırtıcı. bloglarda görüp de watsons veya rossmann' da karşıma çıkmayan bütün ıvır zıvırı gördüm.

tırnak süsleri: 4,25. biraz pahalı ama onları yapmaya çalışırkenki kafayı yemelerime değer. gerçi çok ince geldiler. arkasında okuduğum kadarıyla tırnakta durması için aynı markanın en az 3 ürününe daha ihtiyaç var ama o amaçla kullanılmayacaklar.

fanta aromalı lipgloss: 9,95. bunu da kasanın yanında gördüm. daha önce internette görüp merak ettiğim ama bulamadığım şeylerdendi. cocacolayı tercih ederim ama o yoktu galiba. tadı yok bi kere. evet yaladım ne var. kokusu baya kalıcı ama tam fanta gibi değil de 1 hafta beklemiş, gazı kaçmış ve ılımış fanta gibi. ama birebir bu. bir de çok pahalı be oha.

frat boy: 35tl. ordan en az 2-3 parça daha alasım var net. ama tanesi 40tl olunca 1 taneyle yetindim. bütçeme göre ayda ancak 1 tane alabilirim ki günlük bakım ürünlerimin hepsi dipe vurdu. önümüzdeki bikaç ay onları almam gerek.
fiyatı dışında rengini sevdim. bi ton açığı da vardı ama bu tam soğukta kaldığımda yanaklarımda oluşan pembeliğin tonu:) the balmın zaten kutuları çok orjinal. aslında dandik karton kutu gibi. bir yandan çok retro ama içinde aynası var. kapatınca tutan bir mıknatısı var. yoğun bir renk vermesi var.

bir de mango' ya girdim. bir kazak beğendim. düz siyah, uzun, belinde ip var, önden düğmeli gibi ama düğmeler süs. üst katta, merdivenin solunda. sadece small vardı ama small bile baya bol gibiydi. fiyatı 59tl olunca nasılsa almıycam diye denemedim bile. mango outlet indirime girince buna da bakılacak.

bu arada mango kızılay ve bahçeli' ye plaza mı dikicek nedir. 2 yerde de. inşaat halinde bir yapının önünde mango brandası. mango açılacak diye düşünmüştüm ama kızılay' daki kaç ay oldu.

aslında ordan pazara gidicektim ama metroda amaan dedim. zatem saat 4 olmuş. şimdi hava kararır. bu ara bu kafadayım. kısa gündüzleri iyice benimsedim.

13 Aralık 2011 Salı

bavul hazırlamak..

güzel bir yazı:


Melis Alphan

Bavul yapmanın incelikleri


Bayram ile yılbaşını birleştirenler çoktan tatile çıktı. Ama herkes o kadar şanslı değil. Kısa bir yılbaşı tatiline gidecekseniz işte size bavul hazırlamanın püf noktaları


malphan@milliyet.com.tr




İyi bavul yapmak bir sanat. Eğer ihtiyacınız olan her şey bavulunuzda varsa, bavulunuzu açtığınızda eşyalarınız kırılmamış, zarar görmemiş ve giysileriniz buruşmamışsa demek ki siz bu işte iyisiniz.
Bavul hazırlarken öncelikle tatilde yapacaklarınızı düşünün. Şık bir restorana yemeğe mi gideceksiniz? Yüzecek misiniz? Yürüyüşe mi çıkacaksınız? Yemeğe giderken takacağınız mücevherden yüzerken gözlüğünüzü nereye koyacağınıza kadar her şeyi not alın. Daha sonra biraz elemeye çalışın. Gittiğiniz yerde diş macunu ya da şampuan gibi şeyleri satan bir yer olacağına şüphe yok. Gittiğiniz otelde çamaşır hizmeti olacak mı? Hava koşulları nasıl? Kayağa giderken parmak arası terlik veya kampa giderken kravat pek işinizi görmez.
Ağır giysiler en alta
Süveter, ceket veya havlu gibi ağır giysileri bavulun en altına yerleştirin. Bunların üzerine katlanmış gömleklerinizi, üzerine elbiselerinizi, onların üzerine de pantolonlarınızı koyun. Çabuk kırışanlar altlarda, jean gibi daha zor kırışanlar ise üstlerde olmalı. Elbiselerinizin etekleri bavulun kenarlarından taşsın; üzerlerine etek ve pantolonlarınızı koyduktan sonra elbiselerin kenarlarını içe doğru katlayın.
Çorapları ayakkabılarınızın içine yerleştirin. İç çamaşırlarınızı yan ceplere koyun. Kirli iç çamaşırlarınızı koymak için ayrı bir torba götürün. Ayakkabılarınızı öyle bir yerleştirin ki birinin tabanı diğerinin topuğuyla yan yana gelsin. Ayakkabılarınız mutlaka bez veya plastik torbalarda olsun; böylece giysileriniz kirlenmez. Smokininizi veya gece elbisenizi ayrı bir kılıfta taşımanız gerekiyor. Tişört, şort, spor pantolon ve ince süveterleri katlamak yerine silindir şeklinde kıvırabilirsiniz. Katlarsanız kırışırlar. 

El çantasını unutmayın

El çantası deyince, bakkala giderken çantanıza koyduklarınız gelmesin aklınıza. bu çantaya sıvı olmayan güzellik ürünlerini, eğer zorundaysanız fazladan bir ayakkabı, bir bel çantası (güvenlik amaçlı) koyun. İlaçlarınız, gözlüğünüz ve fotoğraf makineniz de bu çantaya konmalı. Ve tabii ki olur da bavulunuz kaybolursa idare etmeniz için fazladan giysi de atbilirsiniz çantaya.

İŞTE 6 İPUCU

1- Tatil dönüşü bavulunuzda yer açmak için yanınıza artık atmaya karar verdiğiniz bazı giysilerinizi alın: Eskimiş bir jean ve lime lime olmuş bir süveter mesela... Ve onları otel odasında bırakıp bavulunuza yeni aldığınız giysileri koyun.
2- Eğer alışveriş amaçlı bir geziye gidiyorsanız, giderken ihtiyacınız olandan daha büyük bir bavul götürün. katlanabilir, fermuarlı büyük bir çanta da işinizi görür.

3- Bol cepli bir ceket giyerseniz uçakta okuyacağınız kitabı, gözlüğünüzü, haritayı, ilaçlarınızı vs. ceplerinize yerleştirebilirsiniz.
4- Boynunuzdan sarkan küçük bir çanta taşırsanız pasaportunuzu ve uçak biletinizi her güvenlik geçişinde büyük el çantanızda taşımak zorunda kalmazsınız.
5- Kremlerinizin kutuları mümkün olduğunca küçük olmalı ve bunları çantanıza dökülmemesi için ağzı kapalı plastik poşetlerde taşımalısınız.
6- Mümkünse siyah bir bavul almayın. Üşenmeyin, sayın, göreceksiniz ki banttaki bavulların yüzde 90’ı siyah renkli. Bu sayede her bavulu kendinizinki sanıp üzerine atlamazsınız. 

10 Aralık 2011 Cumartesi

..

bugün benim tartı günüm. pazartesi sendromunu hafifletmek için geçen senelerde başlamıştım. zaten insan haftasonu kaçamak yapmaya daha meyilli oluyor. cumartesi sabahtan tartılınca o vicdan hesaabı daha az. kilo almamışım. o kadar yemeye çok sevindirici ama vermem gereken 6,1' den 6,9' a çıkmış. ama napiim geçen hafta çok sıkı uydum. rejimde hiç kaçamak yapmadım. hergün spora gittim. mekik bile çektim ve kilo vermemişim. gene virgülün yanı uymamış. şu 6' ya takıldım zaten. geçen sene de en son 6' da kalmıştım. hedefim yılbaşına kadar 6 kiloyu da vermekti ama aralık yarı oldu bile. geçen hafta ibre hiç oynamayınca bir de kendimi çok sıkmıştım. bu hafta biraz saldım. mesela çarşamba günü yoğurt ve ekmek yemem gerekirken gittim menü aldım.
naapiim ctesiden beri aklımdaydı. her sabah kalkıyorum, bugün günlerden ne salı  pff daha ctesiye çok var diye düşünüyorum. onu alıp sistemden atmam gerekiyordu. çok da iyi değildi gerçi. bir daha almam. bir de yanında cheesesticks aldım. o da adama sipariş vericem önümdekinin tepsisini falan çıkarıyor dedim ki cheesestick söyliycem şimdiden söyle hazırlanadursun geç çıkıyor. yok dedi illa önce hesabı kesmem lazım. lan kaçıyo muyuz para da elimde duruyor. hani parası çıkışmaz ezik durumu da yok. sonra 1 saat bekledim tabi.
bu bekleme olayına da uyuzum. mesela mcdonalds, popeyes' da da öyle. sipariş alırken menü aldınız nugget şu kadar vs. diye ısrar kıyamet. bi kaç kere yanıldım söyledim. sonra o nugget' ın çıkması 1 saat sürüyor. normal siparişin hazır ama en baştan aklında bile olmayan şeyin hazırlanmasını bekliyorsun bi sürü.

o gün zaten suçluluk duygusu var. rejimi bozuyorum, hızlı hızlı da yürüyorum bizimkine bari yakalanmasam şimdi bi ton laf söyler diye. tam da okulun dağılma saatiymiş. tüh. şu okulların hepsi yatılı olsa haftaiçi bari rahat etsek diye düşünüyorum.. yolda gerizekalı bi kız. duruyo böyle, yanında da salak bi arkadaşı dans falan mı ediyo kendince anlamadım. karşıya geçtim. kaldırıma çıkıcam. tam da o kısım dar böyle 2 direk 1 ağaç var. kız da tam ortada azıcık bir yer var kenarda. kızı es geçiyim desem tam da dik bi yokuş bi taraf ya da yola atlıycam. zaten acelem var nerdeyse koşuyorum. kızın yanından geçtim. biraz çarptım. ama geçerken hemen pardon dedim. arkamdan bişeyler dedi. az ye de.. gerisini duymadım. o zaman sen de kaldırımda dans etmeyecen mi demek geldi içimden ama hiç istifimi bozmadım. duymamış gibi yürüdüm gittim. tipine baksan bacak kadar boy. orda kaldırıma gömsem elim ağrımaz öyle bişey. ne yüzsüz tip. sinir etti beni. bak hala geçmedi sinirim. te allam. biz böyle değildik ya walla. bu yeni nesil iğrenç bişi.

ankamall' a gittim bugün de. ya metro ne kalabalıktı. tamam genel bir haftasonu kalabalığı olur. kurs saatine falan mı denk geldi bir de. neyse ki çok durmadım.

koton' a girdim. indirimde ya şimdi. tam da cumartesi. içerisi coşmuş. bir umut ceket baktım ama yok gibiydi. bu arada elbiselere bakıp duruyorum. hiç etek giymem halbuki. bacaklarım da güzel değil, hem de bana baya mini olurlar gibi ama. biraz daha ucuz olsa alırdım gibi.

saat baktım. daha pazartesi kızılay' da bir saat beğenmiştim. 50tl. o zaman da indirim vardı ama saatlere gelmemşti. bugün saatlerde de indirim vardı. saat 19,90 diye yazı asmışlar ama benim beğendiğim 1-2 saat 30tl idi. zaten bi dünya saatim var. biraz daha beklemeye karar verdim. aslında 30tl bişi değil de giyim mağazalarından saat almayı da pek istemiyorum. bi keresinde gerizekalı bir saatçi saatimin pilini değiştirirken niye giyim mağazalarından saat alıyorsunuz, gidin adam gibi bir saat markası alın minvalinde bişeyler söylemişti. bir daha oraya gitmedim tabi. ama hala alırken çekiniyorum. gerçi bu mantıkla lacoste, guess, diesel vs. de giyim markası oluyor ya neyse.

bi topuklu ayakkabı beğendim. hardal rengi, süet, bir karış iğne topuklu ve gizli platformsuz. genelde bana 40olmaz. ayağım taraklı olduğu için önü sıkar ama bu iyi oldu. ama öyle bir şey ki ayakta zor duruyorum. yakıştı da kerata. o kadar da abartı durmuyor. ama daha 2. topuklum olucak ve bu çok yanlış bir seçim. herşeyiyle. bari gizli platform olsaydı daha rahat olurdu. zaten süet ve açık renk her yerde giyilmez. 45tl fiyatı çok cazip. güzel de bişi ama zara' da special price ya da indirim zamanı daha iyi bir seçim yapabilirim diye vazgeçtim.

sonra zara. dolgu topuk süet çizmeler var mesela onlardan alabilirim indirimde. pull and bear' da kısa topuklu ayakkabılar var. bir newby için süper seçim. indirime girin bebeğim. bershka eylülden beri beklediğim çizmeleri getirmiş. siyah, mat deri, kısa topuklu ve çok çok uzun değil. fiyatı 99tl. maalesef ben çoktan c&a' dan aldım bir tane. hatta ilk sürümünü de bugün yaptım. fena değil. en son ne zaman spor ayakkabı dışında bir şey giydim hatırlamıyorum. tabanı biraz rahatsızdı. converselerin de tabanı da yere yapışık gibi ama daha yumuşak. gene de çok zorlamadı. biraz da kayrakça, yerler azıcık yaş olsa düşerim gibi. gerçi 2 saat falan giydim zaten 1 saati avmdesin. zemin düz. sürekli yürümece yok.

zaten böyle istediğim şeyler hep sonradan çoğalır. mesela bu ara süet, napa gibi ama kısa kahverengi mont istiyorum. mtv' de bi kızın klibinde gördüm. ne kızı tanıyorum, ne şarkıyı hatırlıyorum ama o günden beri böyle bir mont arıyorum. içine body, altına koyu renk skinny, ayakkabı da asker botu gbi.

yanından geçerken bi umut body shop' a baktım. belki bir umut indirim, 1 günlük %25 en azından. sadece ankamall' a özel vs. nerdee..

5 Aralık 2011 Pazartesi

hangover2..

bu filmi bilim kurgu kategorisine sokmak nasıl bir mantıktır bilmiyorum ama şurdan izledim:
http://www.fullhdfilmizle.com/bilim-kurgu-filmleri-izle/felekten-bir-gece-2-turkce-dublaj-izle-hd-720p/10

aslında pek sevmedim. biraz iğrençti. sonunda teddy nerden çıkacak diye merak ettiğim için devam ettim.

o değil de bu doug' u niye aralarına almıyorlar hacı. yazık adama. tamam geçen hadi damattı. çatıda kalmış yazık vs. bu sefer damat stu ama gene doug' ı aralarına almamışlar. stu' nın da başına gelmeyen kalmadı ya.

bir de stu o vegas' taki sarışınla evlenir diyordum. nooldu o iş?

4 Aralık 2011 Pazar

peynir..

peynir yapasım vardı ama kocaman bir parça beyaza kıyamadım. o yüzden küçük küçükler.

daha çeşitli yapmak isterdim aslında.

beyazı biraz sarıyla karıştırdım ama çok az.

diy kutu..

evde tam da bu boy bir kutuya ihtiyacım vardı. koçtaş' da bulamamıştım. ikea' daki de 30tl idi. hem de kartondan.

eve böyle bir koli geldi. iyi dedim ben bunu kullanırım. ama dışı nası pis. önce bantla kaplamayı düşündüm ama sonra evdeki kumaşlar aklıma geldi. dışı gene benim pijamanın kalanı. önce kaplayıp bantla birleştirdim. teğel niyetine, sonra da diktim. hatta kapağın daha dikilmesi gerek ama üşendim.

içi iğrenç oldu kabul. leopardan nefret ederim. ama bu kadar büyük ve tek parça olarak bir tek bunu bulabildim.

iş görür işte:)

mantar..

aslında tam da mantar gibi olmadı ama kültür mantarından başka bir mantar diyelim.

pucca..

bitti bile. aldığımda tutunamayanlar' ı okuyordum. dedim ki araya bir de bu girerse tutunamayanlar hiç bitmeyecek. zaten çok sevmedim. biraz zaytung gibi ama çook sıkıcı. bir de 700 sayfa. belki de ben tutunanlardanımdır dedim ama işsizim, yalnızım, bütün gün evdeyim ne tutunanı. neyse.

bunu o yüzden okuma saatime katmadım ama 1-2, 1-2 gidiyor. mesela film izliyorum. diğer bölüm açılırken bunu okuyorum 2 sayfa. ben aslında okumayı çok severim. ama madem okuyosun ağır kitapları oku da değsin dediğim için çok yavaşladım. normalde eskiden günde 1 kitap falan okurdum.

böyle böyle son 50sayfa falan kalmış dedim okuyum bitsin de sistemde atalım. öylece haftası dolmadan bitti işte.

kitaba gelirsem. önceki kitapta hikayeyi biliyordum. ama bu seferki daha önce blogda okumadığım için daha heyecanlı. aslında hiç bana göre değil ama sürekli oha oha diyerek okudum.

mini güveç..

pek beğenmedim aslında. içini mumla yaptım. muma altın sarısı far döktüm renk versin diye. o transparanlığı gitti. ondan beğenmedim.

bir de kapak yapasım var ama tekrar bu rengi nasıl oluştururum hiç bilmiyorum.

nescafe türk kahvesi..

nescafe türk kahvesi çıkarmış. adı da falcı. real' de 0,50kr.

içine biraz kaynar su döküp karıştırıyorsun hop türk kahvesi. köpüğü de bu kadarcık işte.

normal türk kahvesini yapmak da o kadar zor değil aslında. ama kantinlerde falan nescafeye alternatif olması güzel bişey.

öyle kahve tiryakisi olmadığım için tadı bana normal geldi. içilmeyecek kötü bişi değil.

ortaymış bu. alırken farketmemiştim. sadesi varsa tercih ederim.

bir de çevirin fal bakın demiş. çevirdim ama bişi anlamadım. iphone için bir de fal applicationu olsa. fincanın resmini yollasak ordan sonuç çıkarsa. bence çok satar valla.

bir de tekrar alıp sütle denemek istiyorum.

sehpa2..

bu da diğer sehpam. bu da gene eski bir pijama paçası. altı gene pizza yapışmasın diye üstüne konan plastik şey..

oje vs..

golden rose siyah oje: 1,35. rossmann' ın en ucuz ojesi olmasına rağmen siyah rengi bulabilen tek marka.

ince uçlu oje: 4,25 off çok pahalıydı. geçen sene ne güzel flormar ince uçlu oje serisi çıkarmıştı. şimdi ara ki bulasın. güzeldi halbuki. piyasadan çektiler mi nooldu.

oje düzeltici: 4,99 bu da pahalanmış. rossmann ilk açıldığında almıştım. bunu da yedek gibi aldım biraz da amma pahalanmış.

bunlar kozmetik değil ama.

defter: 4,75. ortaokuldan beri aldığım ilk defter nerdeyse. biraz pahalı geldi gerçi. ben hiç defter kullanmam aslında evdeki ajandalar, kağıtlar vs. ama son dönemde bir blog var. serrose o böyle sürekli defter, kalem, moleskine, lamy vs. bu da moleskinelere benziyor. şimdilik ne yaparım bilmiyorum. küçük aldım. bir de bunu beğendim böyle bi baktım üstünde iran islam cum. yazıyor. oha farketmesem. deseni de çok beğendim. diğerleri bunun kadar güzel değil. baktım bir de bu var. aynı desen ama üstünde türkiye, istanbul yazıyor. bi sevindim böyle. aynı kefeye koymaları hoş değil ama olsun.

kuru boya: 3,75. bunu da fimolar için aldım. turuncu allık bulamadım. kuru olarak işe yaramaz herhalde. açıp toz haline getirebilirim. pastel olsa daha iyiydi belki. neyse kullanamazsam bizim ufaklıklara hediye ederim.

mcbeefy..

sevmedim. böyle devasa boyutly bişi. bitiremedim. bi de içinde  özel bişi yok ki. marul, ketçap falan hani böyle  okul kantininde olur ya hazır köfteden onlara benzettim. big mac' i tercih ederim.

bitenler..

aslında teknik olarak bitmedi. dibinde biraz vardı. artık sadece süngerli asetonu kullandığımdan bunun da kalanını ona boşalttım. fena değildi aslında aseton olarak ama bu renginin kokusu çok ağırdı.

nivea dudak kremlerinin en çok bu klasik olanını seviyorum. en nemlendirici olan bu. ama hep bunu kullanınca bir süre sonra diğer nemlendiriciler etkisiz geliyor. bu da ara ara kullansam da bitti.


bu da bitmesine en çok üzüldüğüm. yedeğim de yok. kampanyasız da almak istemiyorum. çünkü düzenli indirime giren bir şeye 2 katı para ödemek enayilik gibi. aslında benim salaklığım bitmek üzere madem rutin olarak da kullandığın şey yedeklesene. baya gitti gerçi nerdeyse 2 sene oldu. sona doğru biraz kurur gibi oldu ama normal herhalde. aslında başta bununla neutrigina' yı dönüşümlü kullanıyordum ondan bereketli çıktı.

evdeki lip balmları nerdeyse bitirince glosslar gözüme batmaya başladı. en çok da bu. bu baya dandik bişi. julian mı ne diye bir markası vardı. zamanında sgm' de 2tl idi. 2tl olunca insan karar verirken pek düşünmüyor. bir de şeffaf her türlü gider dedim. tabi düşündüğüm gibi olmadı. içinde hayvan gibi büyük simler var. zaten sim sevmem. biraz çöktürerek kullanılabilir hale getirmeye çalıştım. 1 ay falan dimdik muhafaza ettim. o arada da zaten aldığımda azıcık olan hevesim gitti. ladı böyle. baktım 2012'de son kullanma tarihi dolacak bitsin dedim. bol bol sürdüm bitti. dibi hala sim dolu ama. bir daha almam.



bu da bitti. body shop yosun serisinde indirim yap lütfen yaa.. bunun yerine günlük gece serumunu kullanıyorum şimdi. o da bitince ya yeni bir markaya geçicem ya da paraya kıyıp indirimsiz alıcam. pff..

3 Aralık 2011 Cumartesi

zigon..

bir de örtü yaptım. sehpam pizzaların üstüne konan o yapışmayı önleyen plastikten. adını bilmiyorum walla.

kumaş da eski pijamam. bu kumaştan pijamayı da ilk ve son alışım olmuştu bu. c&a' dan almıştım bir de. kabinde denedim güzel böyle bol bol, rahat rahat. evde giydim 1 haftada caart dedi yırtıldı. kumaşın esneme payı sıfır. e evde de hazır olda oturacak halim yok ya.