29 Kasım 2011 Salı

bugün senden nefret ediyorum..

musibetlikler sabah başladı. bu hafta gene erken kalkmayı deniyorum. dün iyiydi ama bugün 8' de uyandım ama kalkamadım. tamam yat ama uyuma diyerek kaldırdım kendimi. 9' da zar zor uyanabildim. kendimi zorlayarak yataktan çıktım. kahvaltı vs. ok. 45dk ders çalışıp zar zor 10sayfa okuyup geri yattım. saat 10falandı. 11:15' te gözümü açtım. dışarı çıkıcam diye kendimi zorlayarak kalktım. saçımı düzleştirdim, eyeliner çektim vs. tam çıkıcam arabanın anahtarı yok. bizimki sıkıldığı için ayakkabılıktaki kapaklı kaseyi kırmış. bir de suçu benim üstüme atıyor orası ıslanmış da kaymış da. yerine koyduğu çanağın içine de arabanın anahtarını koydurmuyor. vay orası çok kapı önüymüş biri gelir çalarmış. ne alaka. orada evin anahtarı duruyor kocaman onu çalar önce. hayır belli bir yere koysa gene iyi. geçen bir dolaptaydı. bu sefer öbür dolaba koymuş. ara ara yok. salona baktım, çekmeceye baktım. arayınca bari açsa. ben senin aradığını eve gelince gördüm. bir de gevrek gevrek gülüyor. sinir ya. neyse sonra buldum. indim aşağı dann garajın önüne biri parketmiş. alttaki kız değil. onun altındakinin oğlunun bi arabası var pembe bişi o da değil. sinir etti yaa. kaldım böyle. hayatta yürüyerek gitmem dedim. mecbur ankamall' a gidicem. arabayla gidicem diye de yanımda küçük çanta var. metroya girerken kitapçıda pucca' nın ilk kitabı vardı 2.si var mı dedim varmış. iyi bi saat getirsin diye bekledim. baştan aklıma da gelmedi dönüşte alayım demek. dönüşte aynen duruyordu adam. pucca' ya da sinirim. ben onu blog yazarı olarak sevdim kitabı çıktıktan sonra blogu resmen terketti. herşey öbür kitapta, gazetede bile sır yok. onun için bu sefer gidip dnr' dan almadım. adam şeffaf bir poşet verdi. okuduğum kitabın dışını göstermeyi sevmiyorum. herkes bi göz ucuyla bakar ne okuyormuş diye. bir de pucca' nın kitabı ipek ongun kitapları gibi gizli gizli okuyasım var. elimde kaldı bu. çantaya da sokamam küçücük. ankamall' da direk kendimi migros' a attım. migros' ta da gıcık olduğum şey. ya koca araba alıcaksın ya da aldıklarını elinde taşıyacaksın. aldığım 3 parça şey ama tutamıyorum ki. sepet olayı yok. varsa da gözönünde değil. ananas alıcam migros' tan real' den pahalı. metro bileti+ zarar. bi saat ananas kesen adamı bekledim. yaptığı da bişi yok. başı sonunu zaten bıçakla kesiyor. evde de yapabiliyorum. tek karım migros' ta kare kepekli tost ekmeği buldum. aylardır aradığım mucize. kepekli ekmeğe geçmek istiyorum ama sabahları üçgen tost yemek istiyorum. zaten bizimki benim peynirimi bitirmiş. kuru tulum peynirine kaldım. madem tulumu bu kadar seviyorsun niye benim peynirimi bitirdin. almamış da hiç alayım falan diye de sormuyor. hafta sonu gidip kendime lor almazsam. daha tulum gelecekmiş. yesin hepsini de tulum gibi olsun oh.. kasada da elimde 3 parça bişi var. ekspres kasaya girdim. nakit ödiyceksiniz dmi burası nakit kasası dedi. zaten ööle harfiyen uyuyordunuz kurallara. gel sen de vur. normalde de hep nakit alırım da bugün kartla ödeyeyim diyordum yanımda az para var. hiç bir mağazayı da gezemedim. param da yok zaten. canım c&a' yı gezmek istiyordu. o da kaldı. kumpir alıp eve döndüm. bu sefer nasılsa evde yiycem kola almayayım dedim. 4 malzemeliden aldım. zaten 2 malzemeli ve kola 9,25, 4 malzemeli 9,75. 10tl' ye kola da alabilirsiniz dedi. iyi dedim 0,25 kuruşsa bir şey değil. o 25kuruşluk kola beni rezil etti. zaten 4 malzemeli olup eskiden sorardı seçin diye. ben seçtirsin diye bekliyorum sosis, rus salatası, mısır, zeytim koydu 2 çeşit ee bitti. zeytine para verdik yani. halbuki başka şey seçicektim ben. ev de zeytin dolu. neyse dedim acemiliğime geldi. o da paket olup kumpiri seraya sarıyorlar. ketçap mayonez serayla bütünleşmiş zaten. iğrenç toparlak bişi oldu. bir de koydukları minicik kağıt poşet. enine hiç sığmaz, anca boyuna sığmış kumpir o da bütün zemini kaplamış. üstüne de koymuşlar kolayı da ankamall' dan çıkmadan poşete akmış. bombeli kumpirin üstünde duruyor tabi. poşet ıslanmış yırtılcak nerdeyse. kolayı elime aldım poşetin dışına kitabın poşetini geçirdim. neyse ki yolum kısa. kola bir de dışını da ıslatmış elim yapış oldu. o kolayı direk çöpe atsam daha ucuza gelirdi. alt tarafı sifon kola. bütün suçlu o şerefsiz araba. dönüşte aht ettim bu kolayı şarıl şarıl üstüne dökücem o arabanın dedim adamın içine mi doğmuş ne döndüğümde yoktu. daha doğrusu o arabayı köşedeki internet kafede gördüm gibi. aynı renk plaka da benziyor ama emin değilim. alt sokakta çalışma var. benim teorim bizim garajın önünü beleş otoparak belledi bu şerefsizler. akşam gene geldi o araba delircem yaa. bizimkine anlatamıyorum derdimi ona kalsa araba 6 ay çıkmasın garajdan hatta satsak daha bile iyi. alttakinin arabası olabilir ayıp olur yazı asarsak diyo. ne ayıbı ya kitlediler resmen arabayı. aslında ev sahibi yaşlı bi adam, arabası yok, araba sürmeyi bile bilmez. bunun 3şerefsiz çocuğu var. 3' ü de sık sık ziyarete gelir. arabayı da bizim garaja falan koyarlar. hayır 1 değil, 2 değil 3 araba ben nasıl tanıyayım hepsini. ama inat ettim. gece o araba çekilmezse üstüne su dökücem. zaten benim balkon oraya bakıyor. gece 3 olur 4 olur. orası bana koymaz. sabaha kadar ön camı buz tutsun adinin hadi bakalım. kimseye de derdimi anlatamıyorum. biz zaten az kullanıyormuşuz. o yüzden koymuşlar. ya araba bu ne zaman kullanacağımdan onlara ne. belki acil bir şey olur ne hakları var bizim arabamızı böyle kitlemeye. sinirden kendimi..

28 Kasım 2011 Pazartesi

ışıltılı süveter..

sevdim bunu. alsam yakışır da. tam da altına giyecek siyah skinny bir kotum var. altına giyecek siyah topuklu ayakkabım bile var. ama bunu nerde giyerim hiç bir fikrim yok.

boya kaleminden kolye..

bazısı çok abuk oluyor ama bunu sevdim. bilezik olarak kullanılabilir bence.



blogları gezerken sevdiğim bir resim olursa kopyalayıp kendi bloguma da koyuyorum. çünkü bazen aklıma geliyor ve arayınca bulunmuyor. bunlar genelde asıl sahibine de ait olmayan şeyler oluyor ama rahatsız olan olursa uyarsın silerim. bu da genel uyarı olsun.

yumurta & tava..

bu da youtube' dan. yapması çok kolay..
bu da tavası. tava orjinal. siyahıma kıyamadığım için yeşil yaptım. piştikten sonra dışını siyah ojeyle için gümüş rengi ojeyle boyadım. aslında bir kat daha atsam gümüş rengini daha iyi olacak gibi. tava yapmayı daha önce de denemiştim ama sapı zorlamıştı. sapı ancak bu kadar kalın olursa tutuyor.

bu da günün kombini: yağda yumurta.:)

bunnyphone..

çok tatlı yaa.. siyahını istiyorum. ebay' da varmış. ciddi ciddi düşünüyorum şu ebay işini. bir paypal hesabı olan tadınığım olsa bu işler çok daha kolay olurdu gerçi..

cocacola bardak..

zaman zaman azaltmaya çalışsam da itiraf ediyorum cola bağımlısıyım. bu bardağı da ne zamandır bloglarda vs. görüyorum, almak da istiyorum ama piyasada yok. cocacola bunlardan hediye etsene bize hadi be hacı..

merdiven altı..

bu fikri sevdim. bir gün merdivenli bir evim olursa altını böyle yaptırabilirim...

çikolatamsı..

bu da böyle bir şey oldu. başka bir şey yapmaya çalışıyordum beceremeyince böyle kurabiye gibi çikolata gibi bir şey çıktı ortaya..

hızlı ve öfkeli 5..

bu film aldı gitti yani 5. filmin orjinal adı fast and five yani artık kızgın değiller galiba. bu seriden en sevdiğim film tokyo drift. hatta favori filmlerimdendir. ama onda orjinal kadro yok. gene de izledim şurdan:

http://www.fullhdfilmizle.com/aksiyon-filmleri-izle/hizli-ve-ofkeli-5-rio-soygunu-turkce-dublaj-izle-hd-720p/9

film oceans serisinin hızlı arabalı versiyonu gibi olmuş. bazı yerler çok abartı geldi. mesela final sahnesinde kasayı aldı kaçıyorlar ok ama bütün rio' nun içine ettiler yani ne yol kaldı ne bina. tamam film falan ama aldınız gittiniz parayı ne olacak o rioluların hali. ilk sahne de böyleydi. 2 araba çalıcaz diye koca vagonu haşat ettiler.

filmin esas olayı araba yarışı değil miydi? o zaman diye o mavi arabayı kazandıkları yarışı göstermediler. eli yüzü düzgün 1 tane yarış yaptılar.

bu filmde keltoşlar da 2 tane oldu. adamı zaten ilk gördüm vin diesel çakması gibi bişi.

han' ın habire tıkınma sebebini de anladık. adam sigarayı bırakmış. filme katılınca bi umutlandım zaten gelir 2 drift yapar dedim. bu arada ankara' da bazı özenti tipler drift yapmaya çalışıyor galiba yollarda görüyorum. bunlar yüzünden mi bilmem caddeye bi sürü tümsek taktılar. filmde izlemeyi ben de seviyorum ama beceremiyorlar zaten. anca gürültü.

filmin 6.sı da yolda belli. son bölümde baya müzikten sonra falan bir sahnede spoiler verdiler. don' un sevgilisi ölmemiş.

salatalık..

bunu da youtube' dan izleyerek yaptım ama pek güzel olmadı. fimoyu seviyorum ama bu portakal tarzı oluşumları beceremiyorum.

bunun domates versiyonu vardı bir de o iyice berbat oldu..

26 Kasım 2011 Cumartesi

bridal fever..

aslında ne adını duydum ne de puanı iyiydi. sınavda sonra, zaten uykuluyum da şöyle yormayacak bir romantik film istedim. bu ara favorim olan siteyi açıp  afişlerine bakarak bunu seçtim:

http://www.fullhdfilmizle.com/romantik-filmler-izle/gelin-atesi-turkce-dublaj-izle/5

istediğim türde bir filmdi. çok iyi değil. bir daha aklıma bile gelmez belki ama sıkılmadım bu da bişi. sonunu biliyorsun zaten sarışım çocukla evlenecek. çocuğun dişleri o kadar sarıydı ki film boyunca takıldım durdum. o kadar vücut yapmışsın git bi dişlerini beyazlatır. olmadı arada bir fırçala.

kız da yaşlı gibi geldi gözüme. 40falan var mı acaba diye düşündüm. bir de prince and me 3' teki kıza benzettim ama değilmiş.

daria karakterinin de beline takıldım. kadın toplu gibi ama beli ne kadar ince..

24 Kasım 2011 Perşembe

apps..

radyo: iphone' da radyo olmaması çok ilginç. başka bir şey arıyordum ama bulamayınca bunu indirdim. fena değil. türk radyoları var sadece. tv kanallarını da yüklemeleri güzel olmuş.

temple run: aldığım gün sildim. bir komut vardı nasıl yapacağımı bulamadım sinir oldum.

cut the rope: bunu da sevdim. jump outla fruit ninja karışımı bir şey. çok tatlı bir canavar var. aman tontişim aç kalmasın diye yıldızları falan boşveriyorum. holiday versiyonunu indirdim. free kısmı çok çabuk bitti.

heart rate: kalp atışını ölçüyor ne kadar doğru bilmem ama 60' ın altına düşemedim hiç. merdiven çıktıktan sonra da 90' a fırladı. ilginç bir uygulama.

fizy: sevmedim bunu da. katy perry' nin peacock bile yok.

turkcell müzik: güzele benziyor ama sadece hattan internete bağlanılırsa kullanılabiliyor. bu kötü çünkü ben 100mb' tan çıktım. şarkıyı indirmek de paralı tabi. ücretsiz olmasını beklemiyordum gerçi ama 2dk girmeye izin veriyor. o da bişi.

turkcell dergilik: sevmedim. bir kere dergi çeşidi çok az. 1-2 kadın dergisi olsun bari nerde. liseden beri ilk defa atlas okudum. o ara çok severdim. indirip daha sonra internet olmadan okunabilmesi güzel ama atlas' ı resimsiz indirmiş ki çok acayip bazı sayfalar sırf resim düşün.

magic piano: işte bu benim favori uygulamam. beethoven' ın fur elise' iyle baya haşır neşirim bu ara en son 5112 gibi bir rakam gördüm ama silindi bütün rekorlarım. gene de şu an level 17yim öhöm öhöm. ilkokuldaki piyano çakması org kursundan sonra hiç bu kadar uğraşmamıştım. bir de sinir stres bırakmıyor insanda. depresyona birebir. geçen gün yatmadan önce çalmıştım. kafamda sürekli tatlı bir melodi.

TuneIn radio: bu benim aradığım meşhur radyo. dünya üzerinde bir ülke seçip o ülkenin radyolarını dinleyebiliyorsun. bunun baya methini duymuştum. appstore' da arattım. paralı versiyonu çıkınca vazgeçmiştim. ücretsizini de buldum. kategori de seçilebiliyor. japonya' dan business kategorisini seçiyorsun mesela. dilini geliştirmek isteyenler de kullanabilir.

camer...free: bunu da çok sevdim. resimlere karikatür vs. bir sürü efekt ekleeibiliyor.

video...free: bu da video versiyonu xray modu falan var. ama sanırım sadece videoyu çekerken kullanılabiliyor.

camzoom: iphone' da kamera için zoom yok biliyor muydun? gerçi görüntü kalitesi çok bozuluyor. iphone' un görüntü kalitesi zaten mükemmel değil. daha iyisini bulana kadar idare edicez artık.

show tv: ilk yüklediğimde süperdi. muhteşem yüzyılı izledim falan. sonra bozuldu. bir daha düzelmedi. hala umudum var. düzelir umarım.

ıs2 free: iphone' un arayüzü vs. için resimler falan var. kutu kutu resimler kullanışlı baya.

şu 3'ünü da daha kullanmadım ama indirdim:
water...photo
color effects
pilates

bugün beni sinir etti de. yeni bi sürü uygulama indirdim onları eşzamanlayayım diye bilgisayara bağladım. güncelleştirme varmış. iyi dedim yükle bari. bi saat onları yükledi. telefonu sıfırladı gibi bir şey. tamam yaptım falan. sonra itunes' a bağlan diyorum bağlanmıyor. usb' yi tak diyor. zaten 1 saattir takılı ya. deli oldum ya. telefon kaldı öyle. müşteri hizmetlerini falan mı arasam naapsam derken en baştan tekrar yapınca düzeldi. gece gece heyecan yaşattı bana.

sonra nihayet eşzamanlamayı yapayım dedim. bu işi yaparken itunes kilitlenmiş. 10dk falan ses çıkmayınca kıllandım zaten. tamam görev yöneticisiyle kapattım. bu sefer hop yeni yüklediğim uygulamaların hepsi gitmiş. haydaa. hepsini tek tek yeniden yükledim. hiç ellemesem bundan iyiydi. bi sürü uğraştırdı beni. unuttum da bazılarının adını falan.

22 Kasım 2011 Salı

pom-pom turkeys..

çok şirinler. yapılışı da kolay görünüyor. biraz keçe işi kotarır gibi.

fikir martha' dan..

21 Kasım 2011 Pazartesi

kumanda..

elimde böyle siyah fimoyla oynuyorum aklıma geldi. pek de şirin oldu. numaraları daha yazmadım ama çok şirin oldu ya..

watsons..

geçen watsons marka ürünlerde 3 al 2 öde vardı yetişememişim. bunları aldım.

evde bitmeye yakın çilekli duş jeli var bunu onun içine katmak için aldım. aslında kalite olarak pek iyi değil ama fiyatı: 1,99 hem de 500ml. keşke daha çok refill pack satılsa şampuanda falan. kutuya boşuna para veriyoruz.

watsons' un ıslak mendillerini çok seviyorum. her seferinde değişik kokulusunu alıyorum. lavantayı pek sevmedim. buna daha bakıcaz artık. fiyatı: 2,99. biraz pahalı selin' i 3 tanesi 1tl' ye falan satıyorlar.

deterjan vs. sünger..

bir de deterjan ve bulaşık süngeri yaptım fimodan. belirli bir kalıp gözetmedim içimden geldiği gibi olur mu olmaz mı diyerek. beyaz kısmı piştikten sonra ojeyle.

sonra da üstüne cif yazdım. saçma oldu biliyorum ama deterjan yazsam sığmazdı..

mega day indirimi..

body shop' un 4 günlük indiriminden payıma düşenler bunlar. normalde 2al1ödeleri beklediğim için indirim az geldi. yoksa sırada bekleyen seaweed alışverişim var.

dudak balmları bildiğim kadarıyla hiç indirime girmiyor onun için aldım. hazır evdeki stokları biraz eritmişken hak ettim diye düşündüm. fiyatı:9,90

originals' da indirim olmuyor da 2 al şu kadar, 3 al şu kadar diye indirim oluyor. aslında onu bekleyebilirdim ama zaten bu indirimden önce duş jeli indirimi vardı onu kullanmayı düşünürken bu 4 gün olayı gelince diğer indirimler iptal oldu.ben de alıverdim işte. kokuları çok güzel. fiyatı: 9,90' dan.

bonus karta %30 indirim yaptılar. 8,91 indirim oldu. biri bedavaya geldi gibi yani.

kepçe vs. spatula..

re-ment olarak gördüm yapmaya çalıştım ama ordaki kadar iyi olması mümkün değil tabi. kepçe yapmışken bir de spatula yaptım takım oldu..

kruvasan..

croissant mı yazsam bilemedim ama neyse. bunun da videosunu youtube' dan buldum. daha önce de resim olarak görüp denemiştim de çok zor sanmıştım, benzetememiştim. meğer çok kolaymış. arkada duran daha iyi oldu. öndekini yalnız kalmasın diye yaptım..

transformers 3..

şurdan izledim:
http://www.fullhdfilmizle.com/animasyon-filmleri-izle/transformers-3-ayin-karanlik-yuzu-turkce-dublaj-izle/8

macera bilim kurgu falan severim ama değişen arabalar pek tarzım değil sanırım o yüzden uzak durdum ama imdb puanı 8.4 olunca merak ettim. gerçekten de güzeldi. zaten o arabaların değişmesi falan süper bişey. ama film olarak da güzel sıkılmadım. tarih de katmışlar araya. kennedy, nixon falan var. aya iniş olayının arkasında meğer başka iş varmış vs.

gerçi bu otobotları sevmedim. ola ola bi araba oluyorlar. rakip daha iyi yeri geliyor lcd oluyor yeri geliyor kol saati oluyor, araba da olabiliyor biraz daha iyi kalpli olsalarmış..

bu arada filmi izlediğim sitede 8,4 olarak görünüyordu ama şimdi imdb' ye baktım 6,4 görünüyor. gene de bence 8lik film.

20 Kasım 2011 Pazar

salam..

somondan kalan karışım fimoyla bu ikisini yaptım. piştikten sonra ojeyle boyayıp. market kağıtlarından bulduğum minik etiketleri yapıştırdım.

şeffaf koli bandıyla kapladıktan sonra böyle oldu..

oje alışverişi..

bu kış da ojelere taktım ya dur bakalım ne kadar gidecek. geçen gün evdeki köstebek derisi kahverengiyi sürerken güzel ama keşke daha koyu renk olsa diye düşündüm ama siyah değil. o yüzden bugün bunları aldım:
soldaki gülkurusu gibi olan no:79. aklımdaki renk bu değildi ama çok beğendiğim için aldım.
sağdaki aradığım renge daha uygun no:80. hangisini alsam diye düşünürken aman alt tarafı oje deyip ikisini de aldım. fiyatı: 1,99. anlaşılan geçenki kampanya bitmş.

bu arada rossmann ne kalabalıktı. pazar akşamı alışveriş merkezine gitme gafletinde bulundum. amaan meğer bir biz evde oturuyormuşuz. herkes burda. kasada bir adam vardı bi dolu deterjan almış, çocuklara bi sürü kalem silgi vs. almış, kola almış hayır az ötede market var kolayı bari git ordan al. insanda biraz ekonomi olur. sonra 100küsür lira tutunca parası çıkışmadı kartla ödedi. bana ne, ne alırsa alsın da yanında da bebeler sırnaşık sırnaşık. kasaya tırmanıyor, aradan geçmeye çalışıyor vs.

zaten makyaj standlarına yanaşmak mümkün değil bi kadın var annemden yaşlı bişey. gene yanında çocuklar. emily kalemlerin orayı işgal etmişler. çocuk diyor anne bak bunu dene. öbürü geliyor anne bak bunu da dene. alt tarafı 2 gözü var. en az 5 kalemi neresine sürdü bilmem. sonra da onları bi güzel standa geri koydu. tester olduklarını da sanmıyorum. tiksindim valla. bi keresinde ordan kalem almıştım çünkü. giderken de kalemin birinin kapağını yere düşürdü oğlan çocuğu kaldırmadan bastı gitti.

görevliyi o anda başka bir kadın esir almıştı. kadının diyalog şu: "şimdi ben makyajda eyelineri çok seviyorum ama daha önce hiç denemedim. acaba burdan mı alsam yoksa daha iyi bir marka mı alsam" yahu bir kere denemediğin bir şeyi nasıl sevebilirsin ki. denersin, sana yakışır, eline pratik gelir ondan sonra seversin. seviyorum ama uzaktan. bir de bunu mu alsam daha pahalısı mı ne? düşündüğü şey de 3tl mi ne. baktın beğenmedin bunu çöpe atar gider iyisini alırsın ne standın başında saatlerce düşünüyorsun.

seyahat boyu ürün standına yanaşamadım bile zaten. orda da 2-3 20li yaşlarda kadın ürünler üzerine sohbet ediyordu. biri parfümleri açıp açıp kokluyor, öteki yanındakine saç kremlerini yorumluyor vs. sonra kaçarak uzaklaştığımı hatırlıyorum.

markete gireyim dedim. evde ekmek bitmiş. ekmek standına yanaşamadım bile. yahu ekmek u gidersin seçersin, fiyatına bakarsın alırsın ne başında saatlerce bekliyorsun. kalabalığın arasından ancak elimi uzatarak alabildim düşün. 1,50tl' ye çavdar ekmeği gelmiş havada kapışılıyor oha. kasalar zaten ayrı dünya. tüm kasalar çalışıyor hepsinde de sıra var. ekmeğin önünde saatlerce beklemeye vakitleri var ama kasada rica etsen elimdeki bir parça desen yer vermezler..

Resim yazısı ekle

bir de bunu aldım. flormar' a da fiyatlandırma politikası için oha demek istiyorum. flormar' ı nasıl bilirdiniz. ucuz, bizden, 1tl' ye orta kalite oje satan bir marka değil mi?

bu matlaştırıcı ojenin fiyatı: 5,90. 1tl daha versem sevil' den alıırm hem de sevil para kazanırım.

ikidir böyle oluyor. claries' te 3,40tı. niye inatla başka yerlere gidip duruyorum ki.

somon..

elimde şöyle bir kalıp vardı:
oldu canım zaten beyazımı bitecek diye gıdım gıdım kullanıyorum bir de buna harcayayım. portakal yöntemiyle beyazla pembeye şekil verdim. oluşan şekille böyle bir şey yaptım. piştikten sonra dışını önce siyaha sonra da gri ojeyle boyadım. idare eder. youtube' da daha mantıklı bir yapım yolu gördüm. beyaza takviye yaptıktan sonra onu uygulayacağım.

küpeler..

geçen sosyete pazarına gittim. kıyafet konusunda kendimi hala frenlediğim için küpe almakla yetindim.

aslında kırmızısı da vardı ve elma kırmızı olur ama beyazı daha şirin geldi. beyaz küpem pek yok diye bunları aldım. aklıma apple markasını getiriyorlar. hem beyaz oluşu hem de elma oluşuyla bir de kenarını ısırık yapsalarmış tam.fiyatı:1,50

bunlar da 1tl. bunu daha önce görmüştüm sonradan görseydim almazdım. arkası zaten çok dandik silikon gibi plastikten yapılmış. pek uzun ömürlü olayacaklar gibi.

süet eldiven..

katalogda görünce çok beğenmiştim ama yakından bakınca hoşuma gitmedi. burda yumuş yumuş kabarık bir eldiven görüntüsü var ki gerçekte incecik bir şey. 40tl etmez bence..

pancake..

bunun yapılışını youtube' da izledim gene. çok kolay geldi. harbiden pancake böyle mi görünür diye gittim kendime pancake yaptım. normalde krep yapılır bizde. pek de bir farkı yok. pancake içinde kabartma tozu var fark olarak. bir de tavaya yayılmıyor ki o kabarık görüntü oluşsun.
gerçekten de öyleymiş.

19 Kasım 2011 Cumartesi

ilk yenilmez: kaptan amerika..

şurdan izledim:
http://www.fullhdfilmizle.com/blu-ray-film-izle/ilk-yenilmez-kaptan-amerika-turkce-dublaj-hd-720p/7

film olarak fena değil ama sevmedim. izlediğim yerde 7 part var. 6dayken diyorum ki daha bir bölüm var muhtemelen oradan çıkınca gidecek kızla buluşma yerine 50sene falan geçmiş. ama her cumartesi geliyormuş falan nine olmuş tabi kız. aklımda bunlar varken zınk diye bitti. meğer son part boşmuş.

onun dışında bu kaptan amerika bir de çizgiromandan uyarlanmış zaten marvel' in bi uçsun, ağzından alev çıksın falan bekliyor insan. anca kas yaptı. pek bir işe yaramamış gibi. biraz steroit onca masrafa ne gerek vardı. filmdeki adam nasıl o kadar şişti anlamadım zaten. ikisi de aynı kişiyse yani bilgisayar hilesi falan da yoksa adam iyi çalışmış. gene de dünkü thor daha kaslıydı.

amerikan filmlerinin yeni kötü adamı naziler diyordum. ama hitler önce almanya' yı işgal etti lafı ilginçti.

bu ajan smith' e de kötü adam rolleri çok yakışıyor ama kırmızı şeytan hali pek iyi değildi.

18 Kasım 2011 Cuma

poğaça..

bu da youtube' da izlediklerinden. yapılması çok kolay olmasına rağmen çok güzel ve gerçekçi duruyor. tek sorunum turuncu boyam olmayışı. bir dahaki alışverişe gidişimde far ya da kuruboya tarzı bir şey almam lazım. gene de fena olmadı.

thor..

şurdan izledim:
http://www.fullhdfilmizle.com/fantastik-filmler/thor-turkce-dublaj-izle/6

mm güzeldi. bunun önceden sinema çekimini izlemiştim ilk bölüm olarak. sonra conan' da thor' un dünyaya düştüğü sahneyi görmüştüm. hani göğe doğru father diye bağırdığı. yani filmin yarısı benim için sürpriz değildi.

sonu ise beklenmedikti. bir happly ever after bekliyordum tabi ki.

beklediğim filmler yavaş yavaş kaliteli olarak ortaya çıkmaya başladı yeyy..

17 Kasım 2011 Perşembe

sosisli..

biraz fazla turuncu oldu gibi içi. aslında ilk başladığımda ben de yapmıştım. sonra bunu videodan bakarak yaptım..

16 Kasım 2011 Çarşamba

nerden biliyorsun..

şurdan izledim:
http://www.fullhdfilmizle.com/komedi-filmleri-izle/nerden-biliyorsun-how-do-you-know-2010-turkce-dublaj-full-hd-izle/7

öylesine listede gördüğüm bir filmdi ama fena değildi sanki. sonu belli bu ikisi ama sıkılmadım.

tavuk..

bu da benim tavuğum. tavuktan çok hindi gibi oldu. köy tavuğu o bi kere tamam mı..

kaynağım buydu. benimki daha sevimli bi kere..

sevilen bir insan olabilmek..

geçen gazetede görmüştüm çok sevdim:

"Sevilen bir insan olabilmek için oturaklı bir yürüyüşün, uslu bir sesin, tatlı bir konuşman, iyi bir eğitimin, iffetli bir görünümün, efendi bir bakışın, sevilen bir gülüşün, sıradan bir giysin, sade bir yemeğin, mükemmel bir sevgin, temiz düşüncelerin olsun. Yabancıları sev. Kitap ve ilahileri anlayarak oku. Belirli kutsal bir amaç için açlığa katlan. Yokluk zamanında başak koparıp yiyen İsa Mesih gibi sade bir yemekle yetin. Mücadeleyi sevinçle karşıla. Düşmanının tövbesi için dua et."

sevgililer günü pastası..

bunu da youtube' dan izledim. valentine cake gibi bir adı vardı. içindeki renkleri uydurdum. içi daha soft renklerdi. dışını transparan beyazla kaplamışım salak gibi. sonra beyaz ojelye boyadım. güzel oldu bence.

bir de martha' dan öğrendiğim paket tekniğini kullandım. baya afilli bişey oldu.

bitenler..

ne zamandır kendime pan projesi yapmıyorum ama gene de belli şeyler bitmeden almamaya çalışyorum.
en önemli kalem pudra:
numarası: 02

2 renkti bu. bir tarafı açık bir tarafı koyu. karambole geldi biraz. hiç sevmeye çalışmadım. açık tarafı açık geldi. koyu tarafı fena değildi ama yan tarafa değmemeye çalışarak sürmek zor geldi.


no:07
bu flormar hayatta aldığım 2.pudra. zamanında çok değer verdim buna. bir de önceki pudram yere düşüp paramparça olduğundan bu tek pudramdı. ama koyu geldi hayret bişey. yazın en bronz olduğum dönemde bile sevemedim.



no: caramel 02
bu loose powderdı. anladım ki loose powder bana göre değil. ben fondoten kullanmadığım için pudranın biraz daha kapatıcı olmasını arıyorum.
bir de bana koyu geldi. ilk sıradaki pudranın açık rengiyle karıştırdım fena olmadı gibi ama kapatıcı olmayınca kullanamadım.

bu 3pudrayı yüzümde kullana kullana bitirmedim itiraf edeyim. benim bir ev patiğim var. içi tüylü olduğu için ayağım terliyor. terleyince içine bu pudraları döktüm. iyi oldu. bir daha almam.


bu kendini dudak kremi sanan glossu çok severek kullandım. alırken rengini sevmiştim, kokusu da olağanüstü. küçükken çiğnediğim bir sakız gibi. pink guava meyvesi aromalı. böyle meyveleri buralarda bulabilsek keşke.
bunu öyle saçma şekilde bitirmedim. en dibinde kalanları bile dudak fırçasıyla sıyırarak bitirdim. bir daha kesinlikle tekrar alırım. ama body shop' un diğer born lippylerine de şans vermek istiyorum.

2pudra, 2 dudak kremi kaldı. onlar da bitene kadar yenisini almıycam.

dondurma..

bunun yapımını tabağa kadar bir videoda görmüştüm. herşey iyi gitti, ta ki sıvı fimodan üstünün kremşantisini yapana kadar. ben de yerine beyaz ojeyi koyabilirim sanmıştım. ilk sürdüğümde çok güzeldi. ama sonra ojenin kuruyunca söndüğünü farkettim. silemedim de. aseton banyosu yaptırmam gerkirdi ki ona da üşendim.

üstüne böyle bir krema kondurmaya çalıştım. youtube' da whiped cream yapımıyla ilgili milyon tane video izledim. hiçbiri işe yarar değildi. çoğu zaten sıvı fimo kullanmış. ben normalini zor buluyorum. biri beyaz tutkalla fimoyu karıştırmış ama beyaz tutkal mı emin değilim. kullanılan genel bir school glue var. beyaz tutkala benziyor ama.. en yapılası olan fimoyu suyla karıştırmak. ben de onu uyguladım. şimdiden söyleyeyim iğrenç bir şey oluyor. pütür pütür oldu bir de. katılaşan fimoları yağla karıştırırdım. öyle yapsam daha iyimiş. bir de minyatür krema başlıkları kullanıyorlar onu bulsam zaten..