31 Temmuz 2011 Pazar

cv yazarken..


iş yaşamına atılmaya ramak kala faydalı bir yazı:

CV yazarken, daha önceki konumunuza iliskin olarak birkaç degisik unvan kullanmayi öneriyor. Bir yerde "satis sorumlusu" mu diye yazdiniz, diger yerde "satis sefi", bir baska yerde "sektör sefi" demek daha etkileyici oluyormus.

Bir baska öneri: Her sirketin bir jargonu vardir. Eleman arama ilaninda hangi kelimeleri tercih etmis, internette yer alan tanitici yazilarda nasil bir dil kullanmis, siz de mümkün oldugunca ayni jargonu, ayni kelimeleri kullanmaya çalisin."

Öneriler söyle devam ediyor:

Peki hiç Brezilya da, Çin de ya da Hindistan da bulundunuz mu? Alçakgönüllü olmaya hiç gerek yok. Aklinizda birkaç cümle kaldiysa, CV nize yazin gitsin "Portekizce ya da Sanskritçe biliyorum" diye.

Karlilik süphesiz bir sirketin yasamindaki en önemli faktör. Daha önceki sirkette sorumlu oldugunuz bölümü kara geçirdiniz mi? Peki geçen yila göre ortalama ne kadarlik bir kar yakaladiniz? Bunu mutlaka oran ya da rakam olarak belirtin.

Bir diger öneri yöneticilik konusunda. Hiç ekip yönettiniz mi? Rakamlari fazla abartmadan sorumlu oldugunuz ekibin kisi sayisini ya da dogrudan artirabilirsiniz. Kim aksini iddia edebilir ki?

Diyelim bes yildir is hayatindasiniz ama hiç ekip yönetmediniz. Çikip bununla iftihar edecek degilsiniz herhalde. Bu tür durumlarda "ekip çalismalarinda yer aldiginizi" söyleyip vaziyeti kurtarmak mümkün.

2005 yilinda çalismaya basladiniz 2009 da issiz kaldiniz. Bu durumu da fazla dramatik hale getirmeden çözmek lazim. "Is hayatina 2005 yilinda basladim" yerine "2005 yilindan beri çalisiyorum" deyin. "Isten çikartildim" yerine 2009 yilinda yeni is kuran bir arkadasiniza destek saglamak ya da dil ögrenmek veya formasyon egitimi almak için bir süre çalisma yasamindan uzak kaldiginiz söyleyin.

Her ne kadar benim gibi ulusal dile yabanci sözcük karistirilmasina karsi çiksaniz da sunu unutmayin: Business in dili Ingilizce. Bir defaligina ulusalciliginizi evde birakip CV ye Ingilizce isimler, kavramlar koymakta tereddüt etmeyin. Lojistikte çalisiyorsaniz "supply chain" diyebilir, otomotiv gibi sanayi dallari için "lean production"dan bahsedebilirsiniz.

Son olarak geçmis kariyerinizle ilgili yalan söyleyecekseniz, ortaya çikmayacak olmasina çok dikkat edin. Örnegin, Arthur Andersen de 1998-2001 yillari arasinda çalistiginizi söyleyin. Sirket 2002 yilinda faaliyetine son verdigi için gerçek olup olmadiginin sorusturulmasi güç olacaktir.

Kisacasi, iyi bir CV yazmak için biraz seytana uymak gekiyor.

27 Temmuz 2011 Çarşamba

izlenesi..


melis alphan' ın yazısından:

Morocco (1930)
Yves Saint Laurent’ın 66’da kadın modasına smokini sokmasından 36 yıl önce Marlene Dietrich bu filmde smokin giymişti. Dietrich’in smokinini kocasının Almanya’daki terzisi dikmişti. Bir kadının erkek kıyafetlerini taşıması zor olsa da Dietrich smokini, kolalı gömleği ve papyonuyla bile erkeklerin kalbini çalmayı başarıyor.

The Women (1939)
Chanel’in en büyük rakibi Elsa Schiaparelli’nin zarif tasarımlarını giyen Rosalind Russell ile Hollywood’un kostümcülerinin yaptığı kıyafetleri taşıyan Joan Crawford ve Bette Davis filmde ışıldıyor.

Vahşi Hücum (1953)
1950’lerin ortalarında modaya yön veren bu filmi ve Marlon Brando’yu saymazsak olmaz. Filmden arta kalanlar; jean, beyaz tişört, siyah deri ceket, siyah deri şapka, geriye taranmış saçlar... Motorun üzerinde stil sahibi görünmek için başka bir şeye ihtiyacınız yok.

Arka Pencere (1954)
Bu filmde Grace Kelly‘nin giydiği her kıyafet insanı çatlatacak cinsten. Kelly tuvaletten iş kıyafetine, gece elbisesinden öğleden sonra kostümüne girip çıkarken filmin erkekleri üzerinde de pijamanın her türlüsünü görüyorsunuz.

Tiffany’de Kahvaltı (1961)
Listede birinci sırayı hak eden film bu. Filmin kadınlara en büyük armağanı küçük siyah elbise. Uzun ya da kısa, bir kokteylde ya da Tiffany’nin vitrinini seyrederken... Her yere ve her zamana giden küçük siyah elbise... Büyük koyu renkli gözlükler, inciler ve eldivenler de filmdeki kıyafetlerin tuzu biberi.

Cinayeti Gördüm (1966)
60’ların Swinging Londra’sında insanların nasıl giyindiğini görmek istiyorsanız daha iyi bir film olamaz. Mini etekler, go-go çizmeler, anvelop elbiseler, renkli çoraplar filmi “bir kıyafet şaheseri” olarak adlandırmaya imkan tanıyor.

Bonnie ve Clyde (1967)
Filmin kostümleri modada 30’lar çılgınlığı yarattı. Filmle beraber midi boy etek ve elbiseler moda dergilerinde yerini aldı. Kadınlar ipek bluzlarla midi etekleri kombinlerken erkekler de yine filmin etkisiyle geniş yakalı kruvaze ceketler giymeye başladı.

Annie Hall (1977)
Günümüzde Diane Keaton moda ikonu sıfatından çok uzak olabilir ama bir zamanlar sıfatın ta kendisiydi. Kostüm tasarımcısı Ruth Morley, Keaton’ın filmdeki erkeksi ama şık görünümünü yaratmak için Ralph Lauren’le çalıştı. Şapkası, kravatı, gömleği, yeleği ve bol kesim pantolonu Keaton’ın canlandırdığı New York’lu karakteri anlatıyor: Çok feminen değil, hafif çatlak... Bu imaj 70’lerde patladı ve birçok kadın maskülen-feminen karışık tarzı benimsedi.

Umutsuzca Susan’ı Arıyorum (1985)
File bluzlardan tutun da vücuda oturan elbiselere, çivili kemerlere, parlak botlara, kesik taytlara ve dantel sutyenlere kadar filmde harika bir 80’ler modası görebilirsiniz. Madonna öylesine güçlü bir belirleyici ki filmin kostümlerini ondan bağımsız değerlendirmek mümkün değil. Bugün hâlâ moda konusunda birçoklarına ilham kaynağı olan şarkıcıyı siz bir de o günlerde düşünün.

Ucuz Roman (1994)Uma Thurman‘ın beyaz gömleği ve “cigarette” pantolonu. Başka söze gerek var mı?

Matrix (1999)
Bilimkurgu filmlerinin moda trendlerine genelde büyük etkisi olmasa da Matrix farklıydı. Balenciaga, Lolita Lempicka ve Dolce&Gabbana filmdeki vücuda oturan uzun siyah pardösülerden bir hayli etkilendi. Sadece markalar mı? Türkiye’deki dericiler bile Matrix pardösüleri yapmadan duramadı.

Kefaret (2007)
Filmin kostümleri kendisinden güzel. Dönem filmi olmasına rağmen, yeşil elbise olsun, beyaz mayo olsun, şimdi üzerinize geçirip dolaşabileceğiniz cinsten.

Bunları da unutmamalı...
Rüzgar Gibi Geçti (1939), Bir Milyonerle Nasıl Evlenilir? (1953), Asi Gençlik (1955), Yüksek Sosyete (1956), Ve Tanrı Kadını Yarattı (1957), Vertigo (1958), Bazıları Sıcak Sever (1959), Doktor Jivago (1965), Gündüz Güzeli (1967), Kiralık Katil (1967), Mezun (1967), Otomatik Portakal (1971), Kabare (1972), Üçkağıtçılar (1973), Muhteşem Gatsby (1974), Grey Gardens (1975), Grease (1978), Manhattan (1979), Bıçak Sırtı (1982), Saatler Sonra (1985), Saç Spreyi (1988), Özel Bir Kadın (1990), Orlando (1992), Hazır Giyim (1994), Çöller Kraliçesi Priscilla (1994), Evita (1996), Gia (1998), Elizabeth (1998), Yıldız Savaşları I (1999), Kırmızı Değirmen (2001),
Yves Saint Laurent: 5 Avenue Marceau, 75116 Paris (2002), Frida (2002), Imelda (2003), Gosford Park (2003), Aşka Veda (2003), Ben Sen ve Diğerleri (2005), Marie Antoinette (2006), Şeytan Marka Giyer (2006), Lagerfeld Sırları (2008).

18 Temmuz 2011 Pazartesi

burcunu söyle sana jean' ini söyleyeyim..


melis alphan' ın güzel bir yazısı:

Burcunu söyle, jean’ini söyleyeyim
Bu hafta Hakan Kırkoğlu’nun işine soyundum ve yıldızları okumaya karar verdim. Daha doğrusu Colin’s’in jean tasarımcısı Stephano Dalla Libera sizin için okudu. Bakmadan jean’inizi seçmeyin

Burçlarınızı hep aşk, para ve sağlık durumunuzu önceden bilmek ya da kişilik özelliklerinizi öğrenmek amacıyla okuyacak değilsiniz ya... Geçtiğimiz yıllarda en çok hoşuma giden kitaplardan birinin adı “Yemek Tahrikleri”ydi. Bu kitapta erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer misali 12 burç erkeğine yönelik 72 yemek tarifi yer alıyordu.
Burçlara göre renkler, taşlar, yemekler oluyorsa giyim neden olmasın?
Ki bu zaten yapılan da bir şeydir.
Şu burç kadınına bu gider, o gider tarzı dosya konuları zaman zaman dergilerde de işlenir.
Ben burçlara göre jean seçiminin nasıl olması gerektiğini merak ettim ve cevabı almak için Colin’s’in jean tasarımcısı Stephano Dalla Libera’ya başvurdum. “Birçok ünlü stilini belirlerken astrolojiden ve burcunun özelliklerinden ilham alır. Her burcun kendine has bir beden yapısı, tarzı ve karakteristik özelliği vardır” diyen Stephano önerileri vermekle kalmadı, bir de gözünüzde canlanması için markanın 2009/2010 sonbahar-kış koleksiyonundan jean’lerle ideal modelinizin gözünüzün önünde canlanmasını sağladı.
Hazır, Dünya Astroloji Günü’nü de idrak ederken...


Koç (21 Mart-20 Nisan)
Koç kadını rahat ve modern kıyafetleri tercih eder. Giyim tarzını sadelik, kolaylık ve hız belirler. Fazla aksesuar kullanmaz. Vazgeçemediği iki aksesuar vardır: Gözlük ve saat. Genelde fiziğinde her zaman kusur bulan ve geniş kalçalarından şikayetçi olan Koç burcu kadını için düşük bel, boru kesim veya dizden hafif bollaşan jean’ler önerilebilir.

Boğa (21 Nisan-20 Mayıs)
Karın bölgesi ve baldırlarda kilo problemi yaşadığı için Boğa, bol ve rahat kıyafetleri tercih eder. Boğa kadınına yüksek belli ve boru şeklinde inen düz paça jean’ler tavsiye edilebilir. Mavi, açık mavi ve metal-deri aksesuarlı jean’ler de ona göre. Çok cepli modellerden kaçınmalı, ceplerde ya da dikiş yerlerinde hoş detayların olduğu jean modellerini tercih etmeli.

İkizler (21 Mayıs- 20 Haziran)
İkizler’in kıyafetleri yarı spor yarı abiyedir. Dar jean’ler İkizler kadınına çok yakışır ama o vücuduyla çok fazla uğraştığı ve kusur bulduğu için giymeye çekinir. Yine de bu tarza bir şans vermeli. Bilekte biten, dar ve streç jean’ler de İkizler kadınına göre. Yine, düşük belli ve bol paçalı jean’ler de bu burcun kadınına yakışır.



Aslan (21 Temmuz-20 Ağustos)
Aslan kadını ayakkabısından gömleğine kadar her şeyiyle tarz sahibi olmayı sever; aksesuar kullanmayı ya da aksesuarı bol giysileri tercih eder. Sportif yapılı olduğu için düşük belli bol paça jean ona çok yakışır. Yüksek belli dar jean’ler de... Aslan kadını için jean’de en önemli detay kalçalarını sarması. Jean bermuda ve şortlar da onun kalemi.

Başak (21 Ağustos-20 Eylül)
Başak kadını görünümüne özen gösterir. Kusurları gizlemeyi iyi bilir. Genelde basen ve kalça genişliği problemi yaşar. Açık mavi, beyaza yakın ve mavi tonlarda jean’ler Başak kadınının kendini rahat hissetmesini sağlar. Basen ve kalça kusurlarını gizlemek istediği için düşük belli ve aşağı doğru bollaşan kesimleri tercih etmeli. Jean elbise, etek ve kapriler de bu burcun kadını için ideal seçimler.

Terazi (21 Eylül-20 Ekim)
Terazi kadınının kilo almaya müsait bir yapısı vardır ama ölümüne diyet yapanlar grubunda yer alır. Vücut hatlarını ortaya çıkaran jean’leri tercih edebilir. Desenli, işlemeli, baskılı, ne çok dar ne de çok bol durmayan jean’ler onlara yakışır. Düşük belli jean tarzına uygun değildir. Yüksek belli, bilekte biten jean’ler minyon havasına da uyar.

Akrep (21Ekim-20 Kasım)
Akrep kadını hem şık hem de değişik bir tarza sahiptir. Vücuda yapışan kıyafetlerden hoşlanır. Kalçadan düz inen jean’leri tercih edebilir; dar jean yelekle dar bir jean’i kombinleyebilir. Dar kesimli kapriler de onun için ideal seçimler. Mini jean etek ve vücudu saran straplez jean elbise de şık bir akşam kıyafeti olabilir.


Yay (21 Kasım-20 Aralık)
Yay kadınının giyim tarzı sportif, rahat ve şıktır. Boru paça jean’ler kendisini rahat ve güzel bulmasını sağlar. Şık görünmek istediğinde çizgili, hafif işlemelerle farklılaştırılmış jean’leri tercih edebilir. Yüksek belli jean ona yakışır.

Oğlak (21 Aralık-20 Ocak)
Oğlak kadını yüz güzelliği ile öne çıkar. Vücut hatları pek orantılı olmadığı için genelde klasik ama frapan giyinir.
Jean’de genelde lacivert, koyu mavi ya da mavi tonlarını tercih etmeli. Oğlak kadını için payetli jean’ler, parlak aksesuarların veya detayların kullanıldığı tasarımlar önerilebilir.

Kova (21 Ocak-20 Şubat)
Modayı takip eden Kova kadını ince yapılıdır. Yaşı ilerleyince basen ve kalça kısmından kilo alabilir. Bu burcun kadını modern ve pratik giyinmeyi sever. Cepleri kalem, hesap makinesi, cep telefonu ile dolu salopetler ona yakışır. Şık bir akşam daveti için dar bir jean’i tercih edebilir. Yine, yüksek belli dar kesimli jean kapri ya da bermuda Kova kadınına gider.

Balık (21 Şubat-20 Mart)
Kilolu bile olsa orantılı bir vücuda sahip olan Balık kadınının tarzı ruh haline göre sıkça değişir. Lacivert jean ve beyaz tişört kadınıdır. Yine, düşük belli bol paça jean’ler onun için ideal. Jean yelek ve mont giymeyi de severler.

Yengeç (21 Haziran-20 Temmuz)
Masumiyetini gölgelemeyecek şekilde seksi görünmeyi seven Yengeç kadını için düşük belli pantolonlar ideal. Mide problemleri yaşayan Yengeç kadını, esnek, rahat hareket edebileceği ama vücudunun güzelliklerini de ön plana çıkaracak kesimli jean’leri tercih etmeli. Üstten dar ama paçalarda hafif bollaşan modeller Yengeç kadınına uygun.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

kpss 2011..

girdik çıktık işte. bugünkü sınava son 2ayda çalışıp geçmiş yıllardaki bilgilerime güvenmiştim. pek de kötü olmadı sanki. gerçi şimdiden 2 yanlışım var. türkçedeki sorunun cevabı yer demir gök bakır, tarihteki de ilhanlılarmış.

bunun dışında türkçeyi kolay buldum. zaten ben bir paragraflarda zorlanırım. dilbilgisi fena değil. dilbilgisini kasmaları işime geldi. son 2 hafta önce okumam da işime yaradı. ne kadar bilsen de insan unutuyor.
mat kolaydı. herkes öyle diyor. keşke mat biraz daha kastırsaydı. yapabilirdim. gy-gk' den bir mat' ı bitirememiştim. son konular grafik, olasılık, permutasyon-kombinasyon, işlem ve kümeler çıkmıştı. hadi grafik fiks soru ama diğerleri hepsinden mi çıkar ya hayret bişi. o değil de kümeleri bile unutmuşum. olaslık sorusuna 36 dedim. xlx-2l=1 sorusuna son anda 2+kök2 dedim
tarih çok zordu. elimdeki dandik ihtiyaç yayınlarını hatim etsem bile daha fazla çözemezdim. ilhanlılar sorusu tamamen ters köşeydi. ben memlükler dedim diğerleri cengiz han değil timur devletinin yerine kuruldu dedim ama öss bilgilerime dayandığı için yanlış olsa üzülmem. istiklal marşının bakanlığını ilkokul kitaplarına kadar okusam bilemezdim ama meb yaptım galiba doğruymuş. muhtesip, sanai nefise
vatandaşlık über kolaydı. imece,550, halk vs. hiç çalışmasam da yapardım. güncel sorular gene fena kastılar tabi. en az gelişmiş ülkeler için konferans yapıldığını daha yeni duydum ve istanbul dedim. belediye meclisi. moody bütçe açığı. suriye genel af
ingilizce de zor değil de bu sınavın süresi beni gıcık ediyor. ben ki hızlı çözen bir insanım son dk' da bitirdim. yavaş çözen birinin yetiştirmesi mümkün değil. soruların pek çoğuna geri  dönmek isterdim açıkçası. gene de kelimeler falana şıkların hepsinin anlamını biliyormuşum gibi geldi. son hafta tekrar ettiğimden bilgilerim mükemmel olmasa da paragraf soruları hariç iyi gitti diyebilirim. bir de benim paragraflar ortaya gelmiş. sırayla çözeyim dedim ama ilk sıraya da konya ovasını koymuşlar. anlamak mümkün değil. en sona bıraktım. bir 5 kere falan okudum anlayabilmek için. bir de ortası daha kolay. baştan ilk 2 cümleyi hiç anlamıyorum. neyse sonra çözdüm biraz. eskiden oralar  pek sulakmış. ne çok çin sorusu vardı. sırf paragraf da değil. nereye baksam çinle ilgili soru. bir de brown bear, twitter vardı.

okulun ve gözetmenlerin durumuysa umduğum gibi değildi. o kadar sıkı önlemler bekliyordum ki ceplerime falan bile doğru düzgün bakmadılar. telefon felan rahat sokardım istesem. 1 saat önceden gelin demişler ama otur otur şiştim. kızın biri gelip "istediğimiz yere oturabiliyor muyuz" dedi. tabi hatta birazdan hocalar gelip çözmemize yardım da edecekler. gözetmenler çok saygısızdı. bu iş için para alıyorsunuz, sıkılmanız bizim sorunumuz değil!!! biri habire volta attı. o kadar dik dik baktım bana mısın demedi. rahat 2 kilo vermiştir o kadar yürümeye. hele en son oturdu şıngır şıngır anahtarıyla oynamaya. bi kere sizin anahtar sokmanız yasak değil mi? zaten gerginim ingilizce yetişmeyecek, paragrafı zor anlıyorum. sonra neyse ki öbürü uyardı. bir de kağıtları paraflamadılar. bu işin sınav esnasında olması gerekmiyor mu? geçen sene öyle olmuştu..

pazar günü olanlar neydi öyle son 45dk' ya kadar falan çıkamıyorsun. tamam sabahki gene eyvallah ama öğleden sonraki neydi öyle. bi kere kamu-uluslar-çeko yapan ekon-ist. yapmaz ki ne diye o kadar süre tanıyorsun. hele de benim gibi sırf puanı hesaplansın diye biraz ondan, biraz bundan yapıp çıkacaklar için. o değil de sınavdan çıkıp direk tatile gidecektim o geçe kaldı. zaten son dk' ya kadar kimse kalmadı herhalde okulda. çıkma izni olunca bütün okul dışarı sökün etti. o değil de patladım sıkıntıdan. 200' ü 16kere falan 4' e bölmeye kalktım. böyle 20basamaklı falan bi sayı çıktı. sonra onu 10kere falan gene 4' le çarptım. aynı sayı çıkmayınca bozuldum. neyse bu beni bi saat falan oyaladı. o değil de kağıtları falan incelerlerse ne sanırlar acaba.


edit: ben tatilden dönüp yorumlarımı tamamlayana kadar sonuçlar açıklandı bile. bu ne hız. hele bi otur soluklan yeğenim. sonuçlar kötü sanki ya. geçen seneye göre rahat 10puan yükselmişim ama pazar sabah oturumu sonuçları istediğimden çok düşük. bir de kursa gittim yani. hayret bişi. kursa fazla güvenmişim o da beni yarı yolda bıraktı biraz. ben de pek kendimi kasmadım sanki. hele sınava 2 hafta kala tek dersten büte kalmam tuz biber oldu. bütün moral falan bitti yani. mezun olamazsam ne işe yarayacak, oturup ona mı çalışsam diye acayip kafam karıştı. son tekrarların içine ettim yani. tam da isimler- sayıları ezberlemek için sona bırakmıştım.
mezuniyetle aynı gün öğrendim sonuçları çok çok üzülmedim. çalıştım olmadı demiyorum en azından. bi yerlere girsem süper olur. esasında o kadar da kötü değil.

7 Temmuz 2011 Perşembe

bitirilesi temmuz..

biraz geç kaldım ama geçen aykiler bitmek bilmedi.

one step pedicure: her gün kullanmama rağmen gene de bitmedi. 1/4' ü falan kaldı. bir etkisini görmedim sanırım. bunu uyguladıktan sonra krem de sürdüm ama deli gibi de ovalamadım yani. bitsin bir daha almam. zaten satıldığından bile emin değilim.

cranberry joy lip balm: bundan da illalah yani. bitmedi gitti ya. aylardır kullanıyorum, son bir aydır sırf bunu kullanıyorum. günde en az 20 kere sürüyorum daha yarı oldu. üstelik beyaz beyaz kalıyor ve pek de nemlendirmiyor. bitmeyeceğini biliyordum ama evde milyon tane lip balm var, bir yerden başlamak lazım. zaten teneke kutusu için almıştım ama bir daha hayatta almam.

aqua lily parfüm: bunu geçen yaz body shop indiriminden set halinde almıştım. tüm set bitti, bir bu kaldı. tam yazlık bir koku. dibini gördüm gibi. 2haftaya biter bu. tekrar alırım ama piyasada denemek istediğim çok parfüm var.

rosense gül kremi: bu krem ilk geldiğinde o kadar çok sevdim ki kokusunu, nemlendirmesini kullanmaya kıyamadım. sonra nooldu best before tarihi geçti. biraz kurudu gibi oldu. aferim bana. şimdi sürünce pul pul oluyor. o yüzden sadece ayağıma falan sürebiliyorum. sırf bu yüzden bile evdekiler bitmeden yeni ürün alma yasağına girilebilir. az kaldı zaten. bitsin alırım herhalde ama yeni her zaman iyidir.

dermohair tüy azaltıcı krem: bu krem de bitmek bilmedi. bazen bir heves kullanıyorum sonraki hafta unutuyorum. pek etki göstermiyor. pek de etkili değil gibi. giderken bunu yanımda götürücem. içinde shea butter, aloe vera vs. her türden nemlendirici madde var.krem niyetine kullanayım diyorum.
edit: aferim bana sen o kadar listeye al. yanına alma. öbür aya kaldı bu.

yerine bunu bitirdim. aslında bitmese de olurdu. fena değil. biraz yağlı kalıyor ama body butter olduğu için normal. dibi görünmüştü. dedim bitirayim de yenilensin. tatilde çok kullanıyorum nemlendirici. güneşe çıkmadan önce ne kadar krem sürsem de sonrasında nemlendici sürmezsem pul pul oluyorum.

bu da bitti. tchibo' dan mayo alınca vermişlerdi 2 kutu. birini bizimkilere verdim. birini de kendim kullandım. ayy çok güzel bişi ya. değişik şeyler kullanayım diye bazen böyle klasik şeylerin değerini unutuyorum. kremin yapısı çok güzel. hele de eskimiş rosense' den sonra ilaç gibi geldi. hemen emiliyor. bazen yüzüme bile sürdüm valla. nemlendirmesi çok güzel. seneye tatile giderken koca bir kutu alıp götürücem. mayom da süperdi. annem pek kıskandı. seneye ona da alıcaz galiba. bu sene desensiz dandik bir mayoya 110tl verdi. içi baya acımıştır.
bu da piyangodan bitti. giderken nerdeyse sıfırdı. giderken dedim ki 3tane parıltılı beyaz farım var. beni assolist olarak çağırmadıkları sürece kullanmayacağım için birini kullanayım dedim. göz pınarlarıma sürmek için bile fazla parıltı. aklıma bi fikir geldi. habire bacaklarıma sürdüm. hem çok belli olmadı. hem de hoş oldu gibi. sonuçta bitti. hayatta almam bir daha. zaten yarısı plastik çıktı. o görünen kiremit rengi yerler plastik.
bunun bitmesi de sürpriz oldu. bunlar da toplu poz verse iyiymiş ama biteni direk attığım için tek tek oldu. bu da kıvırcık saç kremi. pek de işe yaramadı. gidip tekrar almıycağım bişi.



bu da küçük boyu 2 kullanışta bitti. kokusu sabun gibi. köpürmesi güzel. tekrar alınası..

4 Temmuz 2011 Pazartesi

favori müziğe göre karakter analizi..


Araştırmaya göre, bazı müzik türleri ile onları dinlemeyi sevenlerin karakterleri şöyle:

# Blues: Kendine güvenen, yaratıcı, cana yakın, kibar, rahat.
# Caz: Kendine güvenen, yaratıcı, cana yakın, rahat.
# Klasik müzik: Kendine güvenen, yaratıcı, içine kapanık, rahat.
# Rap: Kendine güvenen, cana yakın.
# Reggae: Kendine güvenen, yaratıcı, cana yakın, kibar, rahat, tembel.
# Opera: Kendine güvenen, yaratıcı, kibar.
# Western ve Country: Çalışkan, cana yakın.
# Dans müziği: Yaratıcı, cana yakın, kaba.
# Hint müziği: Kendine güvensiz, yaratıcı, kaba, tembel.
# Rock/Heavy Metal: Kendine güvensiz, yaratıcı, tembel, kibar, rahat
# Pop: Kendine güvenen, yaratıcılığı düşük, çalışkan, cana yakın, kibar, rahatsız.
# Soul: Kendine güvenen, yaratıcı, kibar, rahat.

Kaynak: http://www.izafet.com/muzik-sohbet/507956-favori-muzige-gore-karakter-analizi.html#ixzz1w0B0MHEN

3 Temmuz 2011 Pazar

sephora indirimi..

gitmeyeyim dedim ama dayanamadım.

bu sefer kimse peşime takılmadı çok şaşırdım.

bunları aldım. fiyatlar her sene biraz daha artıyor. şu oje 2 sene önce 1tl idi. şimdi oje 5tl.

gloss da daha geçen sene 8tl idi. bu sene 12tl.

bu renk oje çok tatlı. 3sene önce falan çok modaydı ya açık yeşil. bu sene hiçbir yerde bulamadım. sırf buldum diye aldım. sephora' nın ojeleri pahalı olsa da, küt fırçası çok kullanışsız olsa da tek katta renk vermesini seviyorum. 1 katta şu görünen rengi elde ettim. parmakta çok güzel duruyor bu arada tam yazlık. yaz mevsimini pastel tonlarda yaşamaya devam ediyorum. color block' a bakalım daha ne kadar dayanabileceğim? gerçi ben neyi sevmesem uzun sürüyor bkz: skinny kot, bkz: tayt, bkz: babet.

gloss da asla dışarıda süremeyeceğim bir şey. siyah gloss. sırf meraktan aldım. aslında tek kat sadece yanlara gothic bir makyaj yapılabilir gibi de..

ikea gören masum ankaralı..

biz de gittik gördük, eksik kalmadık. pazar olduğu için mi bilmem pek kalabalıktı. ama süper şeyler var cidden. böyle biraz da minimalist olucan gidip orda ne var ne yok alıcan yahu. tabi biraz da maharetli olmak lazım. gerçi her şeyi beyaz ağırlıklı olması sinir bozucu olsa da fiyatlar da uygun. tabi monte etmeden sana verdikleri 3 parça tahta. biraz iş bitiren biri olsan zaten sitelerde yaptırırsın hem de adamlar gelir monte falan da eder ama çok da detaylı gezemedik tabi, bi de kalabalık ne nerde bilmiyor insan baktık çıktık öyle.

kalem olayı meşhur zaten ikea' nın. ya daha tam keşfedilmemiş, ya da habire dolduruyorlar. genelde bu tür beleş dağıtılan şeylerin kutuları boş olur. aldık biz de ama kullandık da walla. şöyle bişi:


yemek yeri favorim ama zaten alışveriş merkezi diye açmışlar içinde ikea, leroy, electro world var. bi de tee mamak' ta. ikea' nın yemek kısmı kurtarıcı olmuş. zaten ben küçücük bir cafe falan bekliyordum ama baya kocaman okul yemekhanesi gibi, düzeni de öyle. tepsilerle alıp, parasını ödeyip yiyorsun falan. elinde poşetler daha ödenmemiş mallar.. yemekler nefis görünüyordu. normalde olsa dışarıda sulu yemeğe 2.sınıf muamelesi yaparım ama her şeyde gözüm kaldı. tabi biz de köftesini tadıp milli olduk. bir de soğuk-sıcak içecek fişi kestirip dilediğin kadar içiyorsun sanırım. biz öyle anladık ama öyleyse iyi gene bizimkiler suyunu çıkarmamış. kolası burger king' inki gibi aşırı sulu değildi bu iyi bişi. capuçinosunu pek beğenmedim ama idare edebilir espresso bildiğin kötü.


2 katlı bi yer tabi. aşağıdan girsem o merdiveni çıkmam ben net söyleyeyim. insan yürüyen falan  koyar. çıkışta da küçük bir fast food kısmı ve paketli gıda satan yer var. bisküvi, donmuş şeyler vs.. adamlar bakmış isveç' in bi ikeası var ne var ne yok bu yolla açılalım demiş herhalde. envai çeşit isveç markalı bisküvi, reçel vs.

şunu alayım çıkayım yok zaten, illa tam tur atacaksın. iyi gene oklar falan koymuşlar kaybolmuyor insan. kendi evim olsa tenha bir saatte gidip iyice didikler çok da güzel şeyler alırım, paraya da kıymam ama şimdi gidip mutfağa tabak çanak alacak halim yok. zaten taksit falan yapmıyor. neyse gittik gördük beğendik. mamak' ta olmasa daha da severdik..

robin hood..

şurdan izledim:
http://www.fullhdfilmizle.com/savas-filmleri-izle/robin-hood-full-hd-turkce-dublaj-izle/8

film güzel. gerçi robin hood şöyle şunu yaptı falan diye bir film bekliyor insan ama robin hood' un doğuş hikayesini anlatıyor.

russell crowe gladyatör için ne yaptıysa aynısını yapmış bir film daha çıkarmış. olay şu: bu russell abimiz iyi bir savaşçıdır, kralına da çok bağlıdır ancak kral ölür yerine kötü biri geçer bunu kovalamaya başlar. sonunda soylu bir kadına aşık olur ve kralla yaptığı bir savaşı kazanır. 2 filmde de hikaye nerdeyse aynı. burda iyi kral aslan yürekli richard. yakışıyor falan ama hep aynı rolü oynamak sıkmıyor mu? bir de tombik tombik elleri var. ok atacak diye zoom yapmışlar ama çok takıldım.

mesela bak cate ablamıza koskoca elizabeth' i oynadıktan sonra gelmiş burda köyün lordunun dul ama onurlu karısını oynuyor. gerçi onda da bir ben kendime yeterim erkeklere ihtiyacım yok rolü var ama çaktırmıyoruz.

filmde aslan yürekli richard nasıl ölmüş onu öğrendik. aslında böyle böyle ingiliz tarihini baya öğreniyoruz. hatta bir de magna carta mı geliyor dedim ama olmadı galiba. bizde de böyle filmler çoğalsa, sülüman iyi bir başlangıç.

o değil de fransızlara acıdım biraz. sen tut tee ne zamandan casusu yolla, kral adayıyla dost yap, ülkeyi iç isyan konumuna getir, saldırı planla, tam kıyıya çıkıcan adamların krala bağlı olacağı tutsun.

1 Temmuz 2011 Cuma

google sevdi bizi..

bu da 1 temmuz kabotaj bayramı temalı doodle..

zara indirimi..

bugün başladı. genelde ayın 2' sinde yaparlar ama açıkçası ben bugün olmasını tercih ederim. cumartesiye gelmesinden iyidir. bugün de hatrı sayılır bir kalabalık vardı. gitmeyeyim dedim ama öğleden sonra dayanamayıp gittim. ortalık gene dağınık ve kalabalıktı ama sanki herkes bakıp bakıp almıyor gibiydi. zaten zara' daki indirim çok düşüktü 80 liralık şey 70' e düşmüş bi işe yaramaz.
şunu gördüm internette çok kızdım. neyse ki mağazada yoktu. belki vardı da kalmadı. 20liraya iyi çanta. kışın almıştım ve special price' dı. zaten special price sa niye daha fazla indiriliyor ki?
kışın beğendiğim 120liralık babet 80' e düşmüş 40' dan fazla vermem. hem benim beğendiğim beyazı yoktu.
ayıp olmasın diye 1-2 tshirt denedim ama almadan çıktım.

bershka' da geçen gün beğendiğim bir sandalet vardı onu denedim. fiyatı da iyiydi ama 40' ı dar geldi, 41 uzun geldi. zaten altı karton gibi nasıl giyiyorsunuz onu kuzum. içimde kaldı biraz acaba 41' i alıp önünü kessem mi diye bile düşündüm ama parmaklarım çok geride kalacaktı:(

stradivarious' da sezon başında beğendiğim babet düşmüş ama sadece pembesi kalmış. aynından 2 taneyi naapcam diye çıktım.


pull and bear' dan bir tshirt ve sezon başından beri beğendiğim kolyeyi aldım. hemen hemen bütün takılar sezon başından beri duruyordu. sonunda inmişler 5' er tl falan. biraz daha düşer muhtemelen.