28 Eylül 2010 Salı

eyvah eyvah..


gündüz kuşağında izleyecek hiçbir şey yok. günde 1 film izliyorum. bugünkü film eyvah eyvah. şurdan izledim:

http://www.diziyolu.com/eyvah-eyvah-filmi-full-izle-kisim-6.html

<
komikti baya şive zaten başlı başına komik. hikaye başta daha eğlenceliydi ama sonra mafya falan klasik. dünkü filmde daha çok gülmüştüm bir de..

27 Eylül 2010 Pazartesi

kumaş boyamaca..

bugün kızılay zara' ya uğradım 5dklığına. in cin top oynadığından çabuk çıktım ama gene de 1 tshirt beğendim. 30lira oluşu ve bin tane kadar daha beyaz üstü resimli tshirtüm olduğu için almadım. hatta aklım kalır diye denemeden kaçtım.

ama kendimi frenlemek için de eski bir tshirtü modifiye ettim. aslında tshirt pek eski sayılmaz geçen sene bershka' dan indirimde 5tl' ye falan almıştım. (daha ucuz da olabilir) modeli çok güzel ama beyaz, kolsuz, önü de biraz dekolte. biraz da sade bulduğum için evde falan giyiyorum. baya serin oluyor. neyse..

resim kapkaranın lady lulusu. daha önce beğenip kaydetmiştim. çıktısını alıp tshirtün üzerine aktardım.en zor kısım buydu. şu ana kadar bir tshirte aktardığım en ayrıntılı desen. tshirt beyaz ve içini gösterdiği için nispeten kolay oldu. şeffaf bir kasenin içine ışıldağı koyup, üstünde çalıştım. bu yöntemi de laçinde görmüştüm.bir de evdeki siyah kumaş boyası kurumuş. başka renk de istemediğim için flormar'ın şu yeni nail art ojelerinin siyahıyla yaptım. yıkanınca akibeti ne olur çok merak diyorum. bazı yerlere oje damladı maalesef.


bu da son hali. işim bitene kadar akşam olduğu için renkleri biraz açtım. ama normalde daha güzel duruyor. tek sorun resim biraz sağa çekiyor.

edit: güzel oldu güzel yıkanınca da hiçbir şey olmuyor..

çok filim hareketler bunlar..

internetten izlediğim 2. film. şurda izledim:
http://www.diziyolu.com/cok-film-hareketler-bunlar-filmi-full-izle-kisim-5.html

biraz deneysel bir çalışma gibi tam film değil. başında eser' in de söylediği gibi yazdıkları skeçleri oynamışlar ama sinemanın olanaklarından faydalanarak.

bölümler şöyle:
*dubalar
*kız tavlama
*sivrisinekler
*hıyarlı baba
*filmsiz fragman
*elalem ne der?
*bisiklet
*uçak
uçanları vurmasınlar.

dubalar' da oğuzhan' ın taktığı gözlük yaz boyu taktığım sonra izmir' de kırılan gözlüğüme benziyordu. ona bakmaktan pek takip edemedim.

kız tavlama biraz klasikti. hep skeçlerde yaptıkları şeyler işte. ersin bir kızlara yazılıp durur. sonu enteresandı. alexander rybak olayına girmişler.

sivrisinekler esprili bişiydi ama tvdeki fragmanlarında falan o kadar çok gördüm ki artık pek esprisi kalmamıştı. bir de şu açeydim kollarımı olayını artık yapmasalar yahu.

hıyarlı baba' nın korku filmi tarzı güzeldi. biraz uzatılsa bir film çıkarmış ordan. samara' ya bağlayacaklar dedim ama fazla uzamadı.

ama filmsiz fragman favorim. 300 günübirlikçi. müthişti ya. this is kilyos orda baya güldüm. favorim bu kesinlikle.

elalem ne der' de çıkış noktası saçma olmuş ama işlenişi eğlenceliydi. bu arada zeynep' in sesi de bence oğuzhan'dan daha güzel gibi. oynama falan var mı bilmiyorum.

bisiklet de güzeldi. baya masraf yapmışlar ama 70lerden kurtuluş savaşına en az 2 kuşak geçmiştir. bari 2. dünya savaşı falan yapsalarmış. ama bisikletli birlik güzeldi. gerçi siyah beyazda pek bir şey seçilmiyordu ama.

uçak çok karışıktı. pilotla annesi, acil çıkış kapısındaki adam, heyecan arayan adam bir birine girmiş.

uçanları vurmasınlarda vizontele' ye bağlamışlar orda öğretmenin cephesinden olayı işlemişler herhalde biraz sıkıcıydı ama uçan çocuk süperdi yaa.:))

devamını  da çekerler umarım.

26 Eylül 2010 Pazar

günlerin getirdiği..

çok şiirsel bir başlık oldu ama blogumla biraz dertleşmek istedim. hayat pek de iyi gitmiyor. bir kere kesinlikle sıkıntıdan patlıyorum. ben ki hergün tatil olsa layllaylomu en büyük hayalim belirlemişken şimdi yapacak bir şeyler arıyorum. okulda bu sene derslerim varla yok arası. boşlukta ne yapsam diye düşünüp duruyorum.

işe mi girsem diyorum ama tecrübe sıfır ve vasıflı biri sayılmam, biraz çekiniyorum acaba daha geleceğe yönelik bir şey mi bulsam diye. kpss kursuna falan yazılayım dedim ama onlar da ateş pahası. en ucuzu 2.000den başlıyor. sırf canım sıkılıyor diye acaba boşa mı gidiyor diye düşünüyorum. gerçi mezun olunca illa ki lazım olacak evde kendim çalışmam da zor gibi ama. yabancı dil kursuna yazılmayı bile düşündüm. ingilizceden öyle sıkıldım ki hep 2. bir dil öğrenmek nasıldır diye düşünmüşümdür. o fiyat olarak daha uygun ama kpss kursları bu aralar başlıyor. eğer kendimi bir yerlere bağlarsam geç mi kalırım diye düşünüyorum. bir de kpss' nin soru stili değişecekmiş, kaldırılacakmış gibi uçuk iddialar var..

ama mutlaka bir şeyler yapmam gerek. sabah kalkacak bir neden bulmam gerek. aslında bu eylül ekim ayları benim en verimli aylarım olmuştur. yeni bir dönemim başlaması heyecanıyla hep deli gibi çalışırım. sonlara doğru tempom düşse de baştan ne kadar yüksek başlarsam o kadar iyi gider. bu sene boşa geçiyor gibi hissediyorum.

bir yandan da uyku düzenimi ayarlamaya çalışıyorum nispeten başardım gibi. yalnız hiç bu kadar zor olmamıştı. gece 12de yatıp uyuyana kadar gözlerimi açmıyorum. 2-3 gün uykusuz kaldıktan sonra başardım gibi. bir de gece yatınca bir şeyler düşünmesem daha iyi olacak gibi. ama o anda tüm hayatımı kurgulamam gerekirmiş gibi plan yapıyorum. işin kötüsü ertesi gün vazgeçip tamamen başka bir plana sarılıyorum.

alışveriş rejimi de beni çok zorluyor. bir şey almayacağımı bilsem de sürekli bir avm' ye gitme isteğim var. gordion' a, panora' ya nasıl giderimin hesabını yapıyorum. arabayla tek başıma yolu bulamayacağımdan otobüs falan bakıyorum ama hiç gitmediğim için biraz çekiniyorum. ama son gelen ekstre devam etmem gerektiğini belirtti!!

diyet- spor ikilisine girme planlarım var aslında bir de ama sabah başlayıp öğleden sonra buzdolabına dalmamla son buluyor..

22 Eylül 2010 Çarşamba

yemekteyiz..

yemekteyiz' de bu hafta blog dünyasından biri var. zaten tanıtımlarda da söyleniyor ama pek dikkatli izlememiştim. dünkü yarışmacının üzerindeki elbise dikkatimi çekti, yüzü de pek tanıdık geldi itsbeauty' de görmüştüm ben bu elbiseyi. 1-2 de aradım blogu da buldum ahahaha.

http://siyahprenses.blogspot.com/2009/12/ben-geldim-hosgeldim.html

sahibesi yazmış yalnız ben boşa uğraşmışım.

ailce in wonderland..

ilk defa internetten film izledim. fazla seçenek yoktu ve bunu seçtim. aslında bu filmi vizyonda 3boyutlu izlemek istemiştim ama sınavlar falan zaman bulamamıştım.

filmden önce ve sonrasında oyunlardan falan şapkacıyı, görünmez olan kediyi biliyordum ama daha önce asıl hikayeden hiç haberim yoktu. özellikle oynadığım bir oyunda bu kedi sinir bir şeydi. meğen hikayede cool bir tipmiş.. şapkacının da kötülerden olduğunu sanmıştım o da yanlış çıktı. böyle olunca insan filmi izlerken garip hissediyor. hep bir kötülük gelecekmiş gibi.


http://www.dizi-izle-film-izle.net/alis-harikalar-diyarinda-film-izle/online-alis-harikalar-diyarinda-film-izle-izle.html/6


filmi burdan izledim. google' da çok fazla seçenek var ama çoğu site reklamlar yüzünden kullanılması imkansız halde. bu adresi ekşi sözlükten buldum. fazla bir film seçeneği yok gibi ama pek de karıştırmadım doğrusu.

filmi bölüm bölüm izlemek biraz kötü ama zaten ben zırt pırt kalkıp oraya buraya gittiğim için çok da kötü gelmedi. zaten 6. bölümün yarıdan fazlası sondaki şarkılı kısım..

edit: tam da yeni izlemişken komedi dükkanında konu alis harikalar diyarında. gerçi işleniş olarak alakası yok ama..

21 Eylül 2010 Salı

rival de loop..

rossmann' a her gidişimde yeni bir köşesini keşfediyorum. bugün makyaj ürünlerini gezdim. başında durup yardımcı olmaktan çok kendine deneme yapan kızlar olmadığından rahat rahat gezdim aldım. diğer markalar bildiğim şeylerdi. bunlar genelde rival de loop markası. rossmann' a özgü bir marka sanırım.

tırnak süsleri: 2,40. daha önce hüç denememiştim. meraktan aldım.

oje: 2,29. fırçası biraz kısa ama rengi çok güzel. aslında ten rengi olanlarda da gözüm kaldı ama evde var diye almadım. bir de şu ana kadar aldığım en pahalı oje nerdeyse. tek katta renk verdi. bu güzel bir şey. ama kışa göre bir renk bence 1-2 ay sonra favorim olabilir. eve gelince farkettim şişesi chanellere benziyor.

tekli far: 3,90.resimde pek belli etmiyor ama koyu gri, siyah gibi bir şey. renk verişi güzel dökülmüyor gibi ama çok da özenle denemedim. içinde çok sevimli bir aplikatör var. gerçi kullanmam ben ama sığsın diye tutulacak yeri yuvarlak yapmışlar.

gloss: 4,29. sünger uçlu normal bir gloss.

elbise fırçası: 1,00. bu da seyahat boyu. biraz meraktan aldım. işe yarar bir şey mi göreceğiz. rossmann' ın bu seyahat boyu ürünleri de çok güzel bir uygulama bence.

bebe pudrası: 2,95. yedek paket. evdeki bitmiştim. bulunsun diye aldım. bu arada şişeler 3 katı fiyatıydı. hatta j. baby olsa dahi iyi olurdu ama sadece bunda yedek paket uygulaması vardı..


alışveriş rejimi iyi gidiyor. zaten giyim için başlamıştım. ilk avm ziyaretim başarılı geçti. pek bir şey beğenmedim zaten. yalnız bu ara montlara taktım ama almayacağım. olmasa alırdım dediğim bir model beğendim ama 90tl' ydi ve o işlevde başka bir montum var zaten. gerçi benim istediğime daha çok benziyor ve daha spor duruyordu ama hem kadife gibiydi kışın yağmurda, karda kötü olur. sırtı da iyi olmadı. diğer model süper oturdu ama yakaları kabarık ve beyazdı tamam mı..

turta kalıbım(^▽^)

turta sevdiğim bir tatlı. bisküvi gibi, meyveli falan. tchibo' da bu kalıpları geçen sene de görmüştüm almamıştım. gene geldiğini görünce alayım dedim. ilk defa deneyeceğim. şu hazır tozlardan almayı düşünüyorum ama şimdilik fikir aşamasındayım. aslında acelesi yok ama zaten 2 hafta falan geçti bitmeden alayım dedim. fiyatı 19,90.

marley ve ben..

güzel filmdi ama mükemmel değildi. hatta 1-2 sahne çıkarılsa klasik çocuk filmi olabilir bence. yeni evli bir çift ve haylaz bir köpek var. marley yaramazlık falan yapıyor. fazla bir numarası yok.                                 ben resme bakarak bir şekilde bu ikisiini birbirine yakınlaştırıyor falan sanmıştım ama öyle değilmiş. yıllar biraz hızlı geçiyor sadece. 3 çocuklu bir aile oluyorlar falan..               jennifer aniston' un yüzü mükemmel değil ama çok güzel bir vücudu var. filmde güya yıllar geçiyor ama 40 yaşında olması gerekirken 20 yaşında gibi duruyor. gerçi normalde de 40lı bir yaşta ama kendine çok iyi bakıyor olmalı. 
owen wilson' u en son sen, ben ve dupree' de görmüştüm. şimdi böyle aile babası olarak görmek garip geldi. bir de neyse ki kahkülleri var. yoksa adamda öyle bir alın var ki yüzünün yarısını kaplıyor.. 
fiyatı 4,99.

19 Eylül 2010 Pazar

alışveriş rejimi..

yaz başında indirimler başlarken mantıklı alışveriş yapma ve çok fazla tshirt almama sözü vermiştim. bu sözümü tuttum( yeeaaeeyy). sadece 2 tshirt aldım ve onlar da parasını çıkardı. özellikle biri eskimelik oldu bile. 1-2 ayakkabı terlik falan aldım. o da converse' e alternatif yaratma amaçlıydı ki onlar da başarılı oldu. converse hala dolabımın demir başı olsa da günlerce giymemeyi başardım. çanta almayı isterdim ama pek bir şey yoktu. kazak olayını abarttım niyeyse o yaz sıcağında gittim bir sürü hırka- kazak falan aldım ne alakaysa. onları da giyerim herhalde. hatta güzel bir mont ve her insanın dolabında en az bir ceket bulunmalı mantalitesiyle bir ceket bile aldım. yaz başında yaptığım planda tek eksik yazlık şortlu bir tulum. onu da istediğim gibi bir şey bulamadım. olanlar ya straplez ya da şort kısımları çok kısaydı. aslında zara' da kafamdakine çok yakın bir model buldum ama onun da bedeni yoktu. kafamdaki böyle bir model. (bu looknet' ten) . zara' daki buna benziyordu ama siyahtı.

yazın kısaca alışveriş dökümü böyle. yeni sezonla birlikte yeni bir aşamaya geçiyoruz: 2 ocak indirimine kadar başka hiçbir şey ALMAK YOK. vayy çok büyük laf ettim ama düşünüyorum da dolapta daha hiç giymediğim kıyafetler var. ihtiyacım yok gibi bir de. zaten yeni sezonda beğendiğim hiç bir şey yok. sadece bulursam tulum istiyorum yaa. onun dışında sözümü tutucam. kesin tarih de verdim. gerçi mango indirimi daha önce oluyor muhtemelen esas tarih o olacak ama ..

16 Eylül 2010 Perşembe

araf..

kış boyu başlayıp yarım bıraktığım kitap stoğunu eritmeye çalışyorum. son roman buydu. başlarda çok sıkıcı gelmişti ama sonradan alıştım hatta hoşuma bile gitti. hikayenin ortasından pat diye giriyor o biraz afallatıyor. bir de başlarda çok fazla tespit var. bazen bir cümle olayın akışından, bir paragraf tespit var. sonradan alıştım mı yoksa azaldı mı bilmiyorum daha akıcı ilerledim.
gerçi tatilde daha iyi okuduğumu itiraf etmeliyim. bir oturuşta 50 sayfa okumadan kalkmıyordum. şimdi aklım hep internette aslında. zaten tvde pek bir şey yok ama internet az okumama sebep oluyor o kesin.


türklerin amerika' daki macerası gibi bir hikaye daha çok. bir macera kitabı gibi değil ama. bir de başlarda fazla amerikanvari gelmişti galiba. ama sonra ona da alıştım..

indiana jones and the last crusade..


bu filmi de alarak indiana jones serimi tamamlamış oldum. darısı james bond serimin başına.

filme gelirsek: bol aksiyonlu oluşu falan gene güzeldi. indi' nin babasının hikayeye dakil olması komik olmuş.cesur, kendine güvenen indi' nin yerine küçük bir çocuk gelmiş gibi. sean connery' nin de atlayıp zıplamasını bekliyor insan ama tam birr kitap kurdu sevimli bişi.

hazineler bu kez iskenderun' da. acaba yanlış mı duydum falan oldum ama republic of hatay' ı görünce baya şaşırdım. hikaye 1938' de geçince de nispeten mantıklı geldi. ama iskenderun' da öyle bir tapınak var mıdır merak ettim.

bir de bu film anlaşılan son macera olsun diye yapılmış ama şu yeni çekilen film olayı bozmuş gibi.
fiyatı 4,99.

14 Eylül 2010 Salı

the september issue..

daha önce de adını falan duymuştum ama izlememiştim. vogue dergisinin verdiğini duyunca dergiyi sırf bu yüzden aldım. ben daha film gibi bir şey bekliyordum ama belgesel gibi deneysel bir çalışma olmuş. genelde fotoraf çekimleri falan konu alınmış. editörden neler çektiklerinden yakınan çalışanlar ve kendini anlatmaya çalışan editör falan..

güzeldi ama.

12 Eylül 2010 Pazar

toddlers and tiaras..

d-smart kanalları açıldı ya enteresan program zehirlenmesi yaşıyorum. ama bunların en kötüsü toddlers and tiaras. aslında kötü olan program değil. şöyle bir şey. 3-4 yaşındaki çocukların katıldığı güzellik yarışmalarını konu alıyor ve küçücük çocukları güzelleştirmek adına yapılanlar inanılmaz.

3 yaşındaki bir çocuk şimdiden sürekli elinde kahveyle dolaşıyor sanki 20 yaşındaymış gibi davranıyor. saçlarına takma saç takılıyor, takma diş takılıyor. o yaştaki bir çocuğun dişlerinin eksik olması normal. çok da sevimli olurlar. sonra takma kirpik takılıyor. çocuğun haliyle canı acıyor ve gözünü kaşıyor, ağlıyor.. en kötüsü de çocuğa sprey bronzlaştırma yapılıyor. böylece makyajı daha iyi taşıyormuş. o makyajın hiç olmaması gerekir!! tabi bu kadar şeyin arasında topuklu ayakkabıları eleştirmeye vakit bile kalmıyor. tüm bu hengamenin içinde küçükler oyun oynamaya çalışıyor, sonlara doğru uykusu gelenler, acıkanlar..

40 yaşında gibi duran miniklerin annelerinin genellikle şişman ve bakımsız olmaları da ayrı bir ironi. anladığım kadarıyla aileler çocuklarına bu yolla kazanç kapısı haline getirmiş. yarışma sonunda verilen ödül için büyük yatırımlar yapılıyor..

11 Eylül 2010 Cumartesi

iyi bayramlar..


bayramı gayet yüzeysel bir şekilde yaşıyoruz. ramazan bile daha anlamlı geçiyor. eve bir miktar çikolata alıp her daim tatlı bulunması dışında değişen bir şey yok. gelen giden bir elin parmaklarını geçmiyor. facebook' ta hiç tanımadığım insanlardan daha çok bayram tebriği aldım. öyle diyeyim ben sana.

zaten en güzel yanı tatildi o da yaza gelince bir anlamı kalmadı. bir de küçükken harçlık güzelliği vardı büyüyünce onu da kaybettik maalesef..

aldığım en güzel hediye d-smart' tandı doğrusu. bayram boyunca tüm kanalları açmışlar.  wohooo..

4 Eylül 2010 Cumartesi

rahat hat..

izmir' e kamil koç' un rahat hat denilen yeni oluşum otobüsleriyle gittik. olay şu: sol tarafta tekli koltuk, sol tarafta ikili koltuk var. ayrıca 2 koltuk arasındaki mesafe daha fazla. tekli koltuk güzel bir şey özellikle de tek başına seyahat etmek isteyenler için tanımadığın bir yabancıyla dip dibe olmak zorunda kalmıyorsun. ama koltuk genişliğinin pek bir faydası yok. ön koltukta oturuyorsan tamam ama aralardakiler için, öndeki koltuğunu yatırdığında hiçbir fark olmuyor. bir de ön koltuğun çift kişilik tarafının ön bölmesi çok küçük yapılmış. tek kişilik olanla aynı boyutta. gelip geçerken takılma olmasın diye yapılmış herhalde ama orada oturan kişi yolun ortasında kalmış gibi.

bir de internet var anladığım kadarıyla ama gece gece uğraşmadım. kimsede de görmedim.

her yolcunun kendine ait tvsi var. bu diğer otobüslerde de yaygınlaşan bişi. şahsen ben pek sevmiyorum. öndeki yere kafamı koyup uyumak tek uyku pozisyonum maalesef buna engel oluyor. diğer hatlarda tv yayını olurdu. kanald, showtv falan bunda sadece 3 kanalda film yayını ve 1-2 kanalda müzik yayını vardı. müzik gayet çeşitli olsa da fazla takılmadım. film kanallarında birkaç film var devir daim halinde. akıl oyunları, kanlı elmas, iki dil bir bavul, duruşma.. dönüşte de aynı filmler oynuyordu. baya ezberledim sayılır. hatta akıl oyunları sevdiğim filmlerden biri olabilir. bir filmi 5 kere izleyip sıkılmıyorsan sevdin demektir^_^ gerçi duruşma filmi ilgnçti. full bizimkiler oyuncuları artı meltem cumbul bir film.

yiyecek çeşitliği güzeldi özellikle dönüşte kamil koç' a özel üretilmiş fındıklı kurabiyemsi bişi yedim baya güzeldi..

3 Eylül 2010 Cuma

faust ve piraye..

izmir' de bu kitabı sıkıntıdan okudum. yanıma 2 kitap almıştım. biri 3 senedir bitiremediğim kitap faust ve aradan çıksın diye yanıma aldığım bu kitap.

faust' da 100 sayfam falan kalmıştı sıkıntıdan 1 günde okudum. vakit bulduğum 5 dklık aralarda falan okuyacağım bir kitap değil o yüzden bu kadar uzun sürdü. 3 senedir ara ara okuduğum için başları hayal meyal hatırlıyorum. zaten hikaye de oradan oraya atlıyor. tekrar tekrar okumak diye bir şey vardır ya onun için okunabilir. sonunu merak etmek diye bir şey yok.

neyse asıl olay piraye. o ağır kitaptan sonra tüy gibi haif bir şeydi. neymiş bir bakayım derken 40 sayfa okumuşum. gayet yüzeysel. bir dönem okuduğum ipek ongun kitaplarına benziyor. ona karşı bir şey hissetmedim, şu da fena değildi falan diye gidiyor. herkes bana hayran olayı da biraz saçmaydı.

dışarıya çıkıp yeni kitap almaya üşendiğimden bitirdim ama evlenmesinden sonra daha da sapıtıyor. başlarda solcuyum bilmem neyim derken birden ağa evinde yaşayan erkek çocuk doğurmak için kendini paralayan bir kadına dönüşüyor. asmalı konak gibi ama daha soft bişi. bunun da süper dizisi olur yani.

sonu biraz enteresan sadece. kitaptan çıkan ana fikirse bence sana yapılan haksızlığa sakın sesini çıkarma..

izmir hatırası..


izmir' e kadar gidip, kordon' da denizi koklayıp da parmağının ucunu sokamamak nedir bilir misin blogum. benim durumum son 1 haftadır falan buydu işte.

denize girme olayı ortadan kalkınca izmir aşırı sıcak ve nemli bir yer. bildiğin çekilmez dert yahu.

pil test cihazı..

tchibo' nun böyle teknolojik ıvır zıvırına bayılıyorum zaten diğer tabak- çanak ya da kıyafet tarzı şeyler diğer mağazalarda da bulunuyor.

bu da pilin doluluk oranını gösteren bir alet. çözmem biraz zor oldu ama çok işe yarar bişi. pilleri şarj ediyorum mesela ama bir süre kullanmayınca boşalabiliyorlar. onları test etmek için falan kullanabilirim. fiyatı 14,95.

aslında bu temadan bir de sıcaklık ve nem ölçeri istiyordum ama akşam saatlerinde gitmişim kalmamış. tam 4 tchiboya baktım ama bulamadım. umarım tekrar gelir.

rossmann..

tam da yakınlarda watsons yok diye yakınıp panora' ya gitme planları yaparken rossmann diye bir mağaza buldum. yeni açılmış aa neymiş bu falan diye bakarken bir baktım watsons gibi bir şey. kozmetik ürünleri satan bir market. içerisindeki markalar da aynı. çok sevindim yahu. umarım tutulur da kapanmak zorunda kalmaz.


biraz acelem vardı ama bunları aldım. ileride daha ayrıntılı incelenmek üzere..
sıvı sabun:1,75
banyo tuzu: 1,90
maske:0,99
 
tek kötü yanı yazıların almanca olması. çoğunun üzerinde türkçe hiçbir açıklama yok. ingilizce bile yok.

edit: banyo tuzunu denedim ve süperrr kokuyor. sakız gibi çok tatlı. acaba oda kokusu olarak da kullanılabilir mi?