25 Ağustos 2010 Çarşamba

ne istediğimi anlayan kuaför istiyorum..



hayatım boyunca hiçbir zaman bir kuaföre gidip istediğim saçı kestirip çıkamadım. geçen gittim gene saçım çok uzundu nerdeyse belime kadar geliyordu. kısaltmak istemiyorum sadece çok kezban görünüyordu biraz şekil verdireyim dedim. çok da pahalı bir yere gittim belki daha iyi anlar diye. boyunu kısaltmadan biraz kat falan yap,hafif oval bir şekil ver falan dedim. ok dedi oturuyorum böyle baştan hart diye bir karış saç kesti olabilir diyorum belki o kat olacaktır falan böyle kırt kırt kesti kesti baktım kısacık saçla kalakalmışım. sinir oldum yaa. bişey de diyemiyorsun. orda çıngar çıkarsan da o saç eski boyuna dönmeyecek.

şu anda 30 yaş saçımla oturup duruyorum. bir de diyor ki bak böyle topuz falan daha iyi olur oldu bir de döpiyes giyer otururum artık..

şu kuaför olayını kendi kendime halledebilmeyi çok isterdim. oraya kurbanlık koyun gibi oturuyorsun kısmetine ne çıkarsa..

22 Ağustos 2010 Pazar

operasyon valkyrie..

son izlediğim film. tahmin ettiğimden daha iyi bir filmdi. south park' ta aşırı dalga geçildiğinden dolayı tom cruise' a karşı bir önyargı oluşmuştu ama bence oyunculuğu hi,ç yapmacık gelmedi. herşey sanki gerçekmiş gibiydi. gerçek bir hikayeden uyarlanmış zaten. sonunu pek bilmiyordum açıkçası başarılı olu mu olmadı mı? hep sonunu merak ettim. hatta sonradan okuduğum yorumlara göre çoğu kişi telefonda hitler'in sesini duyduktan sonra anlamış. benim o anda bile umudum vardı. adam ağzına minik bir kapsül aldı. acaba bir düzen miydi ki diye düşündüm.
resim niye yan duruyor hiçbir fikrim yok.

six feet under..

şimdilik burdan izliyoruz..

http://yabancidiziizle.com/six-feet-under-1-sezon-13-bolum-sezon-finali-kisim-2.html














ilk sezon bitti bile. burda bırakıp gidilebilir.hiçbir şey yarım kalmıyor. zaten çok farklı bir şey yok. ilk 1-2 bölüm enteresandı. cenaze levazımatçılığı olayı gerçekten ilginçbir kere bizde olmayan bir şey. bu konuda televizyon reklamı falan koymuşlar ne kadar gerçekçi bilmiyorum ama ilginç işte. ama sonra kişilerin özel hayatına daha fazla ağırlık veriliyor. tipler genelde sıkıcı hatta itici.bir tek david enteresan gay olması bir de inanılmaz tertipli olması falan var. sonradan bu özelliğini de kaybediyor gibi. onun dışında nate sıradan sevgilisi brenda sadece itici. tipi gıcık bir kere ilk bölümden beri bir defolmadı gitti. azgın ama safça da bir anne var. o da sıkıcı. claire de eh işte.

2.sezonda hiçbir şey olmuyor. ilk sezondan sonra 2. sezon finaline geçen biri hiçbir şey kaçırmış olmaz. olaylara biraz hareket getiren tek bölüm final bölümü. yeni bir diziye geçmeye üşendiğimiçin izledim açıkçası.
ama final herşeyi bitirmiyorpek çok şey yarım kaldı. 3.ü izlemek şart.

3. sezonun ilk bölümü çok acayipti. nate ölüyor mu, felç mi kalıyor, brenda mı, lisa mı. bölümün sonuna kadar emin olamadım. 2. bölümde anlıyoruz ki lisa' yı seçmiş. gerisinde bir şey yok. cenazeler bildiğin süsleme olarak kalmış. daha çok karakterlerin hayatlarına odaklanıyoruz. ilk yarıda brenda ortadan kayboluyor. bence bu süper bir durum. sonra ortaya çıkıveriyor. lisa' nın kaybolmasıyla anlıyoruz ki lisa' yı aradan çıkarıyorlar. bence idare eder bir karakterdi. ölmesi muhtemeldi ama ölümü biraz sır olarak kaldı gibi oldu. 4. sezon bunun için izlenebilir.

5.sezonda sona az bir zaman kala nate öldü. bu hikayenin nate ekseninde döndüğünü düşünüyordum. o ölünce dizi biter falan demiştim ama en klişe anlarda bile bitmedi, taktir ettim. gerçi 3. sezon başından sonra nate gene ölmemiştir falan diyordum ama gerçekten de ölmüş. aile bireyleri baaya etkilendi.

küçük bir detay var. ölümlerden sonra gelen beyaz ekran willa' nın doğumundan sonra da geldi durumu zaten kritik olduğu için öldü herhalde demiştim ama ölüm tarihi kısmı boştu. bence incelikli bir dşünceydi. bu arada brenda' ya başlarda baya gıcıktım ama bu sezon baya iyi bir karakterdi sorumluluk sahibi falan.

claire' e hala gıcığım ama sürekli bir kafası güzel gezmeler. bu arada hiçbir dizide bu kadar uyuşturucu kullanıldığını görmemiştim.

5. sezon 12. bölüm yani son bölümün son kısmında sitede bir sorun var.
http://diziizlemeli.com/video-5413-Six-Feet-Under-S05E12-5-Sezon-12-Bolum-Izle.html
buraya atlıyoruz.

üstelelik de bu kısım iyiki izlemişim diyebileceğim tek yeriydi. sonu müthişti. herşey sonlanıyor, ayrılanlar vs. ama bitse de gitsek tavrıyla değil yavaş yavaş. özellikle de son 5 dksı izlediğim en güzel sonlardandı. konu zaten bir cenaze evinde geçiyor. cenazesi gelen herkesin önce nasıl öldüğünü gösterip sonra da beyaz ekran üzerine mezar taşı gibi adı, soyadı, doğum ve ölüm tarihleri yazıyor. bu son 5 dk' da claire herkesle vedalaşıp yola çıkar, yolda giderken gelecekten sahneler görür. willa'  nın 1. yaş doğum günü, david ve keith' in evlenmesi gibi. bu arada karakterler yaşlanmaya başlar ama ölenler yaşlanmaz. sonra teker teker ilk bölümden beri hikayede olanların ölümü gösterilir. ruth, keith, david, rico, brenda.. en son da claire kendi çektiği duvarda asılı fotoraflara bakarken yatağında ölür. o anda gözlerine zoomlanıp bir anda arabasını süren şimdiki claire' e geçer. başka bir hikayede klişe gelebilir ama burda gerçekten güzel olmuş..

18 Ağustos 2010 Çarşamba

ıvır zıvır..

çok büyük şeyler değil ama fiyatları yazayım sonra unutuyorum. euromoda' dan 7tl' ye alındı. ikidir kırılan tacımından bir tane daha almak için giriyorum, bulamayınca yerine başka şeyler alıyorum.        
       deniz kabuğu tokarın tamamı 0,30kr. şaka gibi yahu.
       sarı klips toka 1,20. baya iyi tutuyor. bir de uçları yumuşak.böyle olayınca çıkarırken saçımı çekiyore.
       siyah taç 1tl.
       kırmızı 2tl
       sarı taç 2,50.

oje flormar standından alındı ama bu kolaja katayım dedim. o da 1,90


       

good morning vietnam..

orjinal adı daha etkileyici diye günaydın vietnam yazmadım.

askeri, vietnam' da geçen bir filmi,n bu kadar komik olacağını hiç düşünmezdim. bundan önce full metal jacket, a few good man' i falan izlemiştim. klasik ama gayet sıkıcı filmlerdi. bu süper yahu. adamın "gooood morninng viietttnaaam" deyişi bile komik. insanı kendine çekiyor. robin williams müthiş zaten.


tek sorun filmin çok kısa oluşu. doyamadım..

bir de 9,90' a aldım. gene de indirimli sayılır ama fiyatı daha da düşerse üzülürüm.

the number 23..

bu filmi daha önce sinemada izlemiştim ama dvd olarak 5tl' ye görünce alayım dedim.                                    jim carrey' yi böyle psikopat birrolde görmek çok acayip her an o en şapşal ifadesiyle ortalığı kırıp geçirecekmiş gibi. gerçi yakışmış da. kariyeri tamamen bu yönde de gelişebilirmiş.hatta bir ara kendisinde matrix potansiyeli bile gördüm. filmi daha önce izleyip sonunu bildiğim için böyle saçma detaylara dikkat etme fırsatım oldu.                                                             filmi izlerken zırt pırt durduruyorum falan bir keresinde saate bir baktım 23:23. bu filmle ilgili herhalde herkesin böyle bir anısı vardır. bir de isme üşendim ama okul numaramı topladım kafadan. 23 çıkmadı moralim bozuldu:(

16 Ağustos 2010 Pazartesi

sıcak çok sıcak..

bu yazın en uğursuz durumlarından biri bu. çook sıcak. ben sıcaktan nefret edenlerdenim. en sevdiğim mevsim kıştır. yazın en ideali ise üzerinde hafif bir hırkayla geçirilen, güneşin pek görünmediğidir.

bir de ramazan var şimdi. bence ramazan kışa daha çok yakışıyor. ben küçükken ramazan kışa denk gelirdi. gerçi o zaman oruçl tutmamıza izin vermezlerdi. haftasonları falan. güzeldi işte. zaten 3-4 gibi iftar olurdu. şimdi saat 8 de falan okunuyor off yani. bir de gün boyu damacana takıp gezesim varken su içemiyorsun falan.

sorora' yı taşlamak..


bu filmi alalı baya olmuştu ama akşam bişeyler atıştırırken izlenip eğlenecek bir film olmadığından izleyememiştim.

film kalitesi olarak güzel alıp götürüyor insanı ama sonu öyle kötü ki. gerçek bir hikayeye dayandığını bilmek daha da kötü. recm cezası, bir insanın sadece 2 kişinin sözüyle en acı verici yollardan biriyle öldürülebilmesi.. 2 kişi nedir ki, 2 arkadaş anlaşıp bir kadının hayatını mahvedebiliyor. üstelik taşı atanlar tanıdıkları, komşuları ve en kötüsü kendi çocukları..böyle bir kural kitapta yazmıyordur değil mi eminim sonradan çıkmıştır. böyle bir şey olamaz çünkü.. bir de dünya' da adalet yok ona daha da inanıyor insan. tamam sonra tüm dünya öğrendi falan ama o kadın hiç ölmeyebilrdi de..

bu arada film iran dilinde altyazılı izledim. dilleri bize acayip benziyor. bazen türkçe konuşuyorlar gibi. zaten pek çok kelime aynı. mesela zehra hanım diyorlar. normal aslında bu durum. sadece daha önce hiç dikkat etmemiştim. bir de sorora karakteri acayip melis birkan' a benziyor.

mrb ..


gelmiş geçmiş en kötü yazımı geçiriyorum. zaten çok şanslı biri değilim ama bu sene neye elimi atsam bir terslik çıktı. bari bir yenilik yapayım uğur getirir dedim..